Nihat Genç Sözleri

Nihat Genç Sözleri

1956 Trabzon doğumlu gazetecilerden biridir. Eğitim hayatının bazı nedenlerden dolayı yarım bıraktığı olmuştur. Gençlik yıllarını ise teknik eleman ve gazeteci olarak geçirmiştir.  Bununla beraberde yazım hayatına atılmış ve bu yıllarını bugüne kadar dergi ve gazetelerde yazı yazarak geçirmiştir. Öykü de yazan Nihat Genç üslup olarak çıplak gerçekliğe rastlayabilirsiniz. Aynı zamanda bununla beraber  öykülerde yoğun bir hümanizm arayışı da egemen olarak vardır. Siyasi ve siyasi olmayan içerik yazılarında sert bir çizgiye sahip olmuştur. Kızgın ve saldırgan bir tavırla karşılaşabilirsiniz. Metinleri derin ama gizli bir yalnızlıkla iç içedir. İşte sayın yazar ve gazetecimiz hayatı bu şekilde tekabül etmektedir. Hala hayattadır ve güncel olarak takip edebileceğiniz isimler arasında yerini almaktadır.

Türkiye entellektüelleri, uzmanları, aydınları, partilileri türkiye’yi yiyorlar. Argo anlamıyla yiyorlar. Yani Türkiye’yi aptallaştırıyorlar. Dönemlere ad verirsiniz. Bu dönem de aptallaştırma dönemi.

Hepsini halk biliyor, halkın içine girip kendileri hakkında söylenenleri görsünler.

Bu ülkede belki namuslu, titremeyen, saklanmayan, kaçmayan, sinmeyen, tırsmayan iş adamı kalmamış olabilir; ama bu ülkede hâlâ yazarlar var.

Kapalı olan her şey tertiptir, plandır, tezgâhtır. Demokrasinin tarifi budur.

İnsanlar tarih boyu yalan söyler. Siyasilerin farkı, siyasiler yalanı çok rahat söyler..

Bunları dille kandırmak kolaydır. Bunlara, makarna veren de oy alır, kömür atan da oy alır, merhaba diyen de oy alır.

Benim ancak cesedim susar.

Nedir bu İstanbul’un sizden çektiği, her tarafı taş beton yaptınız. Binayla, taşla, betonla yapılan bütün projeler geçmiş yüzyılın çılgın projeleriydi!

Bugün mal alırken sadece marka alırsınız. Eski pazarlarda mal alırken biraz da insanlık alırdınız..

Bu eksiklik, yalnızlık duygusu, tek başınalık. İşte tam da burası düşüncenin, insanlığın aydınlanma noktası.

Cesareti şeytan almış götürmüşse, şeytanın bacağını biz kıralım!

Üç günlük dünyada bir kez olsun; meyhane arkadaşlarını, ideolojik ortaklarını karşılarına alamamış bir zavallı sürüsü.

Kökünde evrensel ahlâk olmayan, insanlık telaşı olmayan eserler beş para etmez..

İnsanlığa karşı tek laf edemiyorsan yüzde 47 değil, yüzde 98 olsan ne yazar?! Onur yok, şeref yok.

Bunlar ruhsuz ibne, bunlar milyonluk eşek.

Her bir söz, kurumuş çiçeklerin çığlığı gibi, damla damla doldurmuş bizi, çiçeğin suyu gözyaşlarımız.

Bu hukuksuzlukları, rezillikleri suya vuracak, çitileyecek, boyasını çıkartacak tek adam kaldı mı topraklarımızda!

Biz türk filmlerindeki tecavüz sahnelerini izleyerek masturbasyon yapmış bir halkın çocuklarıyız, kimse bizden saf ve temiz duygular beklemesin.

Tek başınasın ne yapacaksın, tek başına yapacaksın.

Kendine ilerici diyen, sürekli batıdan örnek veren, yandaş, yalaka insanların hepsine sesleniyorum!

Hepimiz bizi öldürecek bir güzelliğin esiriyiz!

Bireysel sigortalar, sosyal haklar, emekli maaşları, bölgeler arası dengesizlik.. Türkiye’de bu sorunlara talip bir devlet adamı çıkmıyor..

Bir lafım da size, Avrupa’nın elli yılda çıkarttığı yasaları uyum yasaları başlığı altında beş dakikada meclisten geçiren ‘ileri demokrasi’ aşığı milletvekillerimiz..

Altın yumartlayan tavuktur o, ne derse yapacaksınız.

İstifalar için şunu söyleyeceğim; bu saatten sonra askere ‘rütbe’ değil ‘onur’ lazım, biraz geç kaldılar, olsun.

Hepimiz bizi öldürecek bir güzelligin esiriyiz!

Biz Türk filmlerindeki tecavüz sahnelerini izleyerek masturbasyon yapmış bir halkın çocuklarıyız, kimse bizden saf ve temiz duygular beklemesin.

Türkiye’yi hiçbir dönemde ve seçimde bu kadar tehlikeli bir süreçte görmedim! Ben bunun altından kalkamıyorum..

Sofranızdaki çatallar doğduğunuzdan beri biri kebaba biri lokuma çift çift götürüyordu, sırtımıza giren hançerler de aynı alışkanlıktan olsa gerek çift çatallı.

Dünyada hiçbir etnik tartışmanın “barışçıl” çözümü olmamıştır, ve dünyada etnik siyasetin bütün şekilleri “iç savaş”a sürüklenmiştir.

Bir keskin kalem, bir kırık gözlük, yürekli yiğitlere hatıran olsun.

Demokrasinin tavizsiz, vazgeçilmez unsuru sosyal eşitliktir. Sosyal eşitlik ve sosyal haklardan kaynağını alan sosyal politikalardır.

Türkiye entellektüelleri, uzmanları, aydınları, partilileri Türkiye’yi yiyorlar. Argo anlamıyla yiyorlar. Yani Türkiye’yi aptallaştırıyorlar. Dönemlere ad verirsiniz. Bu dönem de aptallaştırma dönemi.

Tepki milliyetçiliği diye bir şey vardır, kabadayılık, sosyal bozukluktur, ülkesini sevmek başka bir şeydir.

Bunlar ruhsuz ibne, bunlar milyonluk eşşek.

Ne kadar müslümanız?

Zengin sofrasında zangoç olmuş yazarlar bunlar.

Zengin sofrasında zangoç olmuş yazarlar bunlar. (orhan pamuk ve çetin altan için)

Bir kozmik odaya girmekle ya da bilmem iki kazı yapmakla bizi teslim alacaklarını, Cumhuriyet’i teslim alacaklarını sanacak kadar, basit, dünyadan habersiz insanlar.

Ah benim Müslüman kardeşlerim, İngiliz’i gitti ABD’si geldi hiçbir şey değişmedi, ülkemize saldıkları köpek aynı köpek, dünya, demokrasi, teknoloji, hayat değişti, köpekler değişmedi..

Başka gazeteciler falan rezil olur çok önemli değil, ama “insanlık” rezil oluyor!

Bir kozmik odaya girmekle ya da bilmem iki kazı yapmakla bizi teslim alacaklarını, Cumhuriyet’i teslim alacaklarını sanacak kadar, basit, dünyadan habersiz insanlar.

Herkes yalan söyler, ama siyasiler yalanı çok rahat söyler ve utanmadan söyler.

 

Bizler, birazcık ucundan okumaya çalıştık, topraklarımıza ve geçmiş uygarlığımıza aşkla bağlandık. Bilmiyor ki “aşk” kapitalizmle, parayla, topla tüfekle alınmaz.

Ne Kadar Müslümanız?

Anneler ölmez, hiçbir anne ölmedi diye düşündüm, Kızılay’ın ortasına karşıdan karşıya asılmış, rüzgârlarla dalgalanan büyük Atatürk posterini görünce.

Benim ancak cesedim susar.

Ölürsek de endişeye mahal yok, çünkü ahirette zaman yok, yakalarına ebediyen yapışacağız.

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ