Deniz İle İlgili Sözler

Deniz İle İlgili Sözler

Kalbimizin ferahlaması için doğal faktörlere ihtiyacımız vardır. Ruhumuzun fırtınalarını dindirmek için güzel günlere, tatlı manzaralara ihtiyaç duyarız. Varlığımızın sebebi mutluluğu kovalamaktır. Denizde içimizi rahatlatan, fırtınaları dindiren bir yapıya sahiptir. Dalgaların ritminde kendimize ait bir şeyler buluruz. Bir parçamız gibidir, gözlerimin sonsuz bir sakinliğe dalmasına yol açar. Hayatımızda, edebiyatımızda yer edinen deniz bir çok şiire konu olmuştur. Masallardaki kahramanlarla bütünleşmiş, şiirlerde aşkı dile getirmek için kullanılmıştır. Enginliği ile biz insanları kucaklayan mükemmel bir nimettir. İnsan kaygılarını atmak istediğinde sahil kenarının ferahlığına vurmak ister kendini. Ne zaman içiniz sıkılsa kalbiniz daralsa kendinizi en yakın sahile atarak kalbinizi ferahlatmaya bakın.

Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık

 

Deniz bile olsan, yağmurda ıslanırsın. – Cahit Külebi

– Denizin durgunluğu dalgalara gebedir.

– Hiç aklına gelmedi mi? Sahil denizin pes ettiği yerdir.

– Balık denizin sevgilisi, martı imkansız aşkıdır…

Duyduğuma göre Sanço, alçaklara iyilik yapmak, denize su atmak gibiymiş. Miguel de Cervantes

Deneyimli denizciler, denizin tam sessizliklerinin, fırtına habercileri olmasından şüphe ederler. Henry Fielding

Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek, inciyle denizin varlığından da şüphe eder. Mevlana

Hayal gücünüz denizi keşfedemiyorsa, denizi görmeden yüzmeyi öğrenmek istemeyeceksiniz. Muhammed Bozdağ

Denizin dibinde incilerle taşlar karışık bulunurlar. Övülecek şeyler de kusur ve yanlışların arasında bulunur. Mevlana

Denizi anlaman gerekmez; Bir tek su damlasını seyretmen, yaşamın bütün harikalarını görmen için yeterlidir. A. W. Hare

Başımı o denizden çıkarayım desem! Balığım ya; nefesim kesilir.- Hz. Mevlana

– Hayal gücünüz denizi keşfedemiyorsa, denizi görmeden yüzmeyi öğrenmek istemeyeceksiniz. – Muhammed Bozdağ

– Denizin dibinde incilerle taşlar karışık bulunurlar. Övülecek şeyler de kusur ve yanlışların arasında bulunur. – Hz. Mevlana

 

Denizin tüm ürünleri, inci değildir. Nizami

Denize düşenin, yağmurdan haberi olmaz. Şeyh Sadi

Engin deniz, taş atmakla bulunmaz. Şeyh Sadi

Deniz ne kadar dalgalı olsa, sonunda durulur. Goethe

– Deniz ne kadar dalgalı olsa sonunda durulur. – Johann Wolfgang von Goethe

– İnsan, kıyıyı gözden kaybetme cesareti olmadan yeni denizler keşfedemez. – Andre Gide

– Gemilerin çoğu bir insan yüzünden batmıştır, deniz yüzünden değil. – Özdemir Asaf

– Ne kadar zengin olsan, ancak yiyebileceğin kadar yersin. Denize testiyi daldırsan, alabileceği kadar su alır, gerisi kalır. – Hz. Mevlana

– Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun; martı sevdiği denizden asla vazgeçmez. – Alfred Capus

– Aşk, deniz meltemleri gibidir; sesini duyarız, nereden nereye gittiğini kestiremeyiz. – Borne

– Duyduğuma göre Sanço, alçaklara iyilik yapmak, denize su atmak gibiymiş. – Miguel de Cervantes

– Yanındaki beton binaya yaslanması gibi köhne bir evin. Seni bir çivi gibi çaktım çünkü beynime ve toplayıp bütün kerpetenleri attım denize. – Sunay Akın

Sıvasız tuğla duvarlı evlerin önünde, çamurlu sokaklarda ağlayan çocuklar görüntüyü dolduruyordu. Kalabalık korkusu ilk kez olarak benliğimi sardı. İnsana, açık denizde yitiyormuş duygusunu veriyordu bu görüntüler. Yoksul sokaklar, dev deniz dalgalarına benziyordu. Ve bu dalgalar her an içine alıp, kaybetmek için beni izliyormuş gibiydi.

Çok büyük bir manda düşünüyorum; öylesine büyük ki, çift katlı otobüs kadar bir şey. Gözleri kıpkırmızı, boynuzları deniz feneri gibi, birbirinin ardı sıra yanıp sönüyor. Yanıp sönüyor. Sol boynuz kırmızı ışık saçıyor, sağ boynuz ise yeşil. Mandanın sırtında fosforlu kocaman harflerle boydan boya “uyku” yazıyor. Burnundan soluyarak bana bakıyor. Ama ben onun ateş gözlerine bakamıyorum. Çok öfkeli, durduğu yerde duramıyor. Üzerime geleceğini, beni duvara sıkıştırıp ağır gövdesiyle ezeceğini biliyorum. Bir kez daha burnundan buhar püskürtüyor ve içimi ürperten sesiyle böğürüyor. “Sen hiçbir şeye değmezsin” dercesine başını çeviriyor, dönüp koşmaya başlıyor. Benden hızla uzaklaşıyor.

“Metin abi neden istemedi de şu denizlerin birinci balıkçısı olmayı da başını böyle belaya soktu, çünkü balık tutan hiçbir zaman iflah olamaz. Hangi balıkçı iflah olmuş, bu kadar çalışmalarının, ölümlerden ölüm beğen didişmelerinin karşılığını hangi balıkçı alabilmiştir? Her gün binlerce cana kıyan balıkçı iflah olur mu? Balıkçı milleti beddualı millettir, ta Yunus Aleyhisselam çağından bu yana. Bunun da böyle olduğunu tekmil balıkçılar bilirler, bilirler bilmesine ya vazgeçemezler balıkçılıktan. Bu bir tutkudur, deniz büyüler insanı, bir balıkçı kişi doğumundan ölümüne kadar deniz sarhoşudur. O kadar denizlerde boğulurlar da, yitip giderler de, tekneleri parçalanır da, yüz yaşına bile gelirler de hiç balıkçılığı terk eyleyen bir balıkçı görülmüş müdür?”

Leyla içeri girdi. Her sabah güneşin doğuşu sıradan görünse de aslında mucizevidir. Senin içeri girişin de öyle Leyla. Sen girince zaman durdu, dünya yörüngesinden şaştı ama kimsenin ruhu duymadı. Tüm sesler kesildi, gökkubbenin altında sadece senin adın duyuldu. Tüm mucizeler zamanla sıradanlaşır, bir sen aynı kalırsın Leyla. Benim gönlüm çöldü, sen o çölü bile deniz kıldın Leyla.

Yaslan göğsüme sevdiğim.
Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir.

Deniz, karanlık yağmurun altında puslu ölü dalgalar halinde uzanıyordu.Dünyanın hiç rengi kalmamıştı. Geminin kıçında kanatları bağlı ve zincirli iki uçanat inliyor, feryat ediyordu, yağmurda ölü dalgaların ve pusun içinden, öteki gemiden mahzun bir yankı geliyordu.

Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere.

“Bırakın aşk, daha ziyâde ruhlarınızın sahilleri arasında hareket eden bir deniz olsun.

“Bu üşütme ne güz ne bahar üşütmeleri
Ne kış ne yaz üşütmeleri
Ne bulut ne deniz
Ne dağ ne ırmak üşütmeleri”

“Ne mutlu o adama ki, kendini bilip haddinden tecavüz etmez.” Nasıl bir zerre camdan, bir katre sudan, bir havuzdan, denizden, kamerden, seyyârelere kadar güneşin cilveleri var.
Herbirisi kabiliyetine göre güneşin aksini, misâlini tutuyor ve haddini biliyor.
Bir katre su, kendi kabiliyetine göre “Güneş’in bir aksi bende vardır” der.
Fakat “Ben de deniz gibi bir âyineyim” diyemez.

Camilla’yı dü­şündüm ve ağlamaya başladım. Gözyaşlarımın deniz suyundan daha tuzlu olduğunu fark ettim.

İbrahim aleyhisselam ateşe atılır. Musa aleyhisselam önünde deniz, ardında Firavun ordusu; bir an kalakalır. İsa aleyhisselam için ölüm tezgahları kurulur, bütün kavim Lüt aleyhisselamın kapısına dayanır. Mağaradaki Nebî aleyhissalatu vesselam ile müşrikler arasinda üç adımlık bir mesafe kalır. Bedirde mü’minler üç kat güçlü bir orduyla karşılaşır. Bütün alem-i Islam, bir yanda Moğol, öte yanda Haçlı orduları arasinda sıkışıp kalır. Batının, îslam aleminin yarıdan çoğunu sömürgeleştirdiği; kalan kısmini da fikrî esaret altina aldığı ‘sömürgecilik’ günleri yaşanır. Ama Allah asla terketmez. O herşeye kâdirdir.

Şimdi bu akşamüstlerini niye sevmiyorum
ne bileyim ben neden
üstelik bir sap menekşe iliştirmiş ağzına
gidip geliyor durmadan
sabahla akşam arasında
deniz ötemde
deniz içimde

Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi denizdaha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

“Sesini duymak isterdim.
İsterdim ki bir akşam üzeri, martılar kar çiçekleri arasında çığlık atarken seninle de bir deniz kıyısında karşılaşalım…”

“Bırakın aşk, daha ziyâde ruhlarınızın sahilleri arasında hareket eden bir denizolsun.

“İnci, deniz dibinde, çer-çöp vurmuş sahile”

Bir kere olan bir daha asla tekrarlamaz. Ammavelakin iki kere olan mutlaka üçüncü defa da olacaktır.
Anladım ki; Santiago için çöl ne ise, deniz de benim için o…

Şu anda deniz kenarında kayalıklarda oturup dalgaların sesiyle ve rüzgarla bütünleşmek istiyorum. Ama bilin bakalım nerdeyim, evet tam olarak masa başındayım üstelik çeviri yapıyorum..

“Ne mutlu o adama ki, kendini bilip haddinden tecavüz etmez.” Nasıl bir zerre camdan, bir katre sudan, bir havuzdan, denizden, kamerden, seyyârelere kadar güneşin cilveleri var.
Herbirisi kabiliyetine göre güneşin aksini, misâlini tutuyor ve haddini biliyor.
Bir katre su, kendi kabiliyetine göre “Güneş’in bir aksi bende vardır” der.
Fakat “Ben de deniz gibi bir âyineyim” diyemez.

Gözyaşlarımın Deniz suyundan daha tuzlu olduğunu farkettim.

Eğer yüreğinizde sadece sevgiye dair bir bayrak açmışsanız, tüm dünya karşınızda saygıyla eğilecektir.

Yolculuğum rahat gidiyordu,havada yüzer gibiydim.Hoş düşünceler,karmakarışık anılar dans ediyordu kafamda.Denizde dalgalar nasıl kıpır kıpırsa öyle.. Yukarılarda beyaz köpüklerle kaplı derinlikleri dupduru,sakin.Gençliğin parlak uçarı umutları deniz dibinin gümüş parıltılı balıkları gibi sessizce kayıyorlar.

Geleceğe varmak için yol alan birisine; bugün, geleceğin ta kendisi olduğunu anlatamazsınız.

“Sabırla insanlara, denize baktım, ama deniz değişmedi. Hep mavi ve boştu. Sadece güneş batarken bir an bütün renklerle yıkanır gibi oluyordu. Ya insanlar…”

seninki deniz kenarında bir maymunla arkadaşlık kurmuş

İnananlar böyle savaşlar kazanıldığı, böyle yerler keşfedilip fethedildiği, krala ve kendilerine böyle servetler kazandırıldığı için bahtiyar olacaklardır; ayrıca inanmayanların yüreklerine böyle korkular salındığı, bütün dünyada böylesine hayranlık uyandırıldığı için de.
“Çünkü, gerek eski zamanlarda olsun gerek yeni zamanlarda, bambaşka bir diyarda, bunca deniz aşırı bir yerde, karadan onca uzaklıkta, sayıları bu kadar fazla insana karşı bir avuç insanın böyle bir kahramanlık gösterdiği, görünmez ve bilinmez olana boyun eğdirdiği ne zaman görülmüştür? İspanya’nın bu başarılarıyla boy ölçüşecek başka bir başarı var mıdır? Grup olarak sayıları iki yüzü, üç yüzü geçmeyen, bazen yüze ve yüzün altına düşen İspanyollar şimdiye kadar bilinen toprakların hepsinden daha fazlasını ya da inançlı inançsız bütün prenslerin sahip oldukları topraklardan fazlasını bugün fethetmiş durumdalar.

“Ben bu duyguyu tanıyorum, yazın kumun ayaklarını yakacağını bile bile ucunda deniz var diye koşmaktır bu.”

“Yaz, bu deniz kıyısında kumlar içinde açılmış büyük, mavi bir çiçeğe benziyordu.”

Benim gibisine deniz aşkı yeter… başımdaki bu hava, başımdaki bu sevda kâfi bana!

Çan gibi sallandı sabah
Deniz ürperdi, adımları olmayan deniz
İki balığın sürtünüşünden çıkan bir sese dönüştü mutluluk
Duyulan değil, görülen bir sese.

Bir gün çağrıyı duyar, insan ölür çaresiz
Ölür kuşlar, ağaçlar, ölür sahil ve deniz

Dahi bir simyacıyı alıp 19. yüzyıla götürseniz, ne yapabilir? Yüzlerce deniz ağının bulunduğu günümüzde Kristof Kolomb kim olabilir? Tiyatronun olmadığı ya da artık bittiği bir dönemde yaşamış olan Shakespeare ne yazacaktı?

Burada deniz yok bir tanem.
Deniz diye göklere bakıyorum şimdi.

Demek dünyada başkaları, korkunç surette iyi olmayacak kadar akıllı… Belki de onlar aptes bile dökmüyorlar. Belki de o insanlar ter bile kokmuyorlar. Onlar kokular gibi, onlar yaz akşamları gibi, onlar deniz gibi, balıklar gibi tertemizdir.
Ya onlar da ara sıra burunlarını karıştırırlarsa bu kıza layık mıdırlar? Ya bu kız da akşam olunca işinden yorgun dönünce çoraplarını çıkardığı zaman onları kokluyorsa?…

“Büyüklerinden ve arsızlarından başka bütün kuşlar bizden çilekeş”diye düşünürdü. “Okyanus böylesine vahşi ve acımasız olurken zavallı kuşlar niye böyle narin ve güzel yaratılmış acaba? Deniz çok güzel, çok merhametlidir. Fakat birden öyle değişiverir, öyle zalimleşir ki; başımızın üstünde fırıl fırıl dönen bu ufacık ve ötüşleri hüzünlü kuşlar için dayanılmaz olur. ”

Neden sen hiç siyah zeytin yemiyorsun Deniz?”
“Yiyemem aşkım… Çürümüş zeytin o !”

Yaslan göğsüme sevdiğim.
Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir.

İnsan söylemek istediği her şeyi söyleyemez ki!

Ama insan düşünürdü, düşüncesiyle Denizin ve Göğün yüceliğine erişirdi. Ve yüce düşüncelerinde, doğa güçleriyle evrenin derinliği ve yüksekliği ile bir tutardı kendini. İşte bu yüzden insan, yaşadıkça, deniz kadar, gökyüzünün sonsuzluğu kadar yüce ve güçlü olacaktır.
Çünkü düşünceler sonsuzdur.

Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların
Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti
İtti kıyıyı adına deniz dediğimiz şey
Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği

Sen ben ağlarken avucum bir deniz mi çocuk?

Dışarıda deniz var, gece var. Garip, sessizliği içine yerleşen, bir rüya balığı gibi insanın içinde masmavi kımıldanan gece.

Bir ananın gözyaşından daha derin deniz yok.

Senin ona soylediklerini
O denize söylesin deniz sana
Şiir geceleri

Adam bozkırın ruh atlası. Denizi susuyor. Kız, kirpikleriyle sonsuzluk veriyor sulara. Sonra bir söz oluyor, bir bakış… Işık gölgeye değiyor. Dünyanın bütün karıncaları yürüyor parmak uçlarına. Hayal oluyor. Heves, ten ateşini düşürüyor kana. Sarı zamanda masmavi bir ağız. Kız, yaşını unutuyor. Adam ömründen özgür. İki denizbir uçuruma akıyor…

Her toplum tarihi yapar ve bazısının yaptığı tarih öbür toplumların ve dünyanın gidişatını etkiler. Çanakkale Deniz Muharebeleri ve ardından kara savaşı, dünya tarihinde kendi anısına dikilen abide kadar kalıcı ve destansıdır.

Neredeyiz ? Oblomov’un rüyası bizi dünyanın hangi mutlu köşesine getirdi ? Ne canım ülke burası.
Ne deniz var, ne yüksek dağlar, ne kayalar, ne derin uçurumlar, ne kapkara ormanlar… Heybetli, vahşi, kasvetli hiçbir şey yok.

Biyolojik saatlerimiz de zaman akışındaki değişikliklerden aynı ölçüde etkilenir. Örneğin, ikizlerden biri deniz seviyesinde kalırken, diğeri yaşamak üzere bir dağın tepesine gönderilsin. Dağın tepesinde yaşayan, deniz seviyesinde kalan ikizinden daha hızlı yaşlanacaktır…

Vatan, deniz, hayvan sevgisini bileceksin ve tüm bunlara merakın olacak.

Ancak bilinmeyen hazinenizi tartmak için tartı aramayın; Ve bilginizin derinliğini değnekle veya
iskandil ipiyle ölçmeye kalkmayın. Çünkü kişi, ölçüsüz ve sınırsız bir deniz gibidir. “Tek doğruyu
buldum’ değil, “Bir doğruyu buldum” deyin. “Ruha giden yolu buldum” değil, “Kendi yolumda
yürürken ruhu buldum” deyin. Çünkü ruh, her yolda yürür. Ruh ne bir çizgi üzerinde yürür; ne de bir
kamış gibi dümdüz büyür. Ruh, sayısız taç yaprakları olan bir lotus çiçeği gibi açılır.

Özgür insan, her zaman denizi seveceksin!

“Doğruca şafağa yöneldiler aç insanın alçalmazlığıyla, kımıltısız gözlerinde bir yıldız katılaştı.”

“En güzel deniz: henüz gidilmemiş olаnıdır. En güzel çocuk: henüz büyümedi. En güzel günlerimiz: henüz yаşаmаdıklаrımız. Ve sаnа söylemek istediğim en güzel söz, henüz söylememiş olduğum sözdür.”

Uyarıldığında ışık saçan tek hücreli bir deniz canlısı ve bu canlıların denizde oluşturdukları parıltı. Dilimize Rumcadan geçmiş olan kelime, denizdeki ışıltı manasına gelen “diakamós” sözcüğünden gelmektedir.

En güzel deniz:
Henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk:
Henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
Henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
Henüz söylememiş olduğum sözdür…

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

O, bir deniz kızıdır
Saçlarını rüzgarla tarayan
O, bir gülüştür görülmeyen,
Bir ağlayıştır duyulmayan
O, petekten damlayan baldır
Küpünü aşındıran sirkedir belki

Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
Güneş onu yakıp kavurur.
O da Tanrı’ya yakarır keşke güneş olsaydım diye.
“Ol” der Tanrı.Güneş oluverir.
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
Bulut olmak ister.
“Ol” der Tanrı.Bulut olur.

Öfkeli bir deniz gibi
Üstünden atma beni
Yazdığın gibi silme

Bir gün Güzellik ve çirkinlik bir deniz kıyısında karşılarştılar.Ve dediler, “Haydi, denize girelim.” Ve giysilerini çıkartıp sularda yüzdüler.Ve bir süre sonra, Çirkinlik kıyıya dönüp Güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti.. Ve Güzellikte denizden çıktı; ve kendi giysilerini bulamadı; ama çıplak olmak utandırıyordu onu; çaresiz Çirkinliğin giysilerine büründü.Ve yoluna devam etti güzellik.. O gün bugündür erkekler ve kadınlar onları birbirlerine karıştırır. Ancak içlerinden Güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu. Ve yine çirkinliğin yüzünü bilen kimileri vardır ki, giysi onu gözlerinden gizleyemez…

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben hep denizciliğin sadece iki ustadan öğrenebileceğini düşünmüşümdür, birincisi deniz, ikincisiyse tekne, Peki ya gökyüzü, gökyüzünü unuttun. Evet tabii, bir de gökyüzü, Rüzgarlar, Bulutlar, Gökyüzü, Evet, gökyüzü

Meleğim, aklından bir deniz tut
Gerisine karışma
Söz, kıyısında okunacak selamız!

Deniz mi içimde işittiğin,
Onun doyumsuzlukları mı?
Yoksa hiçbir şeyin sesi mi, şu senin deliliğin hani.

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ