Cezbedici sözler
Hayatımızda kelimelerin mükemmel rolleri vardır. Büyünün ilk adımı birini etkilemenin il yolu, hayatı bulmanın anlamıdır. Mutluluk yağmur gibi kısa sürelidir. Fakat sözler bir ömrü farklılığa götürecek kadar değerli ve önemlidir. Çünkü sözler kalp yolunda atılan adımların temeli birinin kalbini kazanmanın ilk şartıdır. Konuşmak insan için önemli bir durumdur, kendimizi ifade edebilmek için iletişim kurmaya ve anlatmaya ihtiyaç duyarız. İşte tam burada sözlerin cezbediciliği önem kazanır ve bizi mutlu etmek için ortaya çıkar. Çünkü biliriz doğru kelimelerle doğru kişileri etkileyebiliriz. Durmadan ve yorulmadan bunun için uğraşmalı, sevdiğimiz kişilerin kalplerinde ciddi duygular uyandırmalıyız. Mutluluğumuz başkalarının mutluluğu ile ilgilidir.
Mekan her zaman bulunur da huzur veren insan her zaman bulunmaz.
Sen sende değilsin bende olduğun kadar.
Dua, sevgiliye yazılmış mektup gibidir. Zarfın içerisine yüreğini koyanın, duâsı kabul edilir.
Hiç kimse kalbe ne zaman, nerde ve nasıl atacağını söyleyemez.
Esrar kadar yeşil değildi belki gözleri. Ama bir bakışı baş döndürecek kadar etkiliydi!
Kalbinle sevdiğini, aklınla silemezsin.
En anlamlı bakış, bir çift ıslak gözde saklıdır. Çok şey anlatır çünkü dil bağlanır, yürek konuşur.
Özledin mi diye sordular Adın geldi aklıma, yutkunamadım bile.
Ben kattım sana biraz, öyle sevdim seni. Çünkü sen de bensiz o kadar güzel değilsin hani.
Bir gülüşün var, kelebek görse ömrü uzar.
Şöyle de bir gerçek var ben, hayatımda onun yanında mutlu olduğum kadar başka hiç bir yerde mutlu olmuyorum.
Kıskanma beni yalnızlığımdan, gel birlikte aldatalım yalnızlığı.
Kız, anadan öğrenir çay ile demlemeyi. Oğlan, babadan öğrenir o çay demleyen mis elleri öpmeyi.
Kolay kolay sevmezdim, gülüşüne denk geldim.
Aşk ne olursa olsun her engeli aşıp ona gitmek, onu görmek için her şeyi görmemezlikten gelmektir.
Bu yürek senden hiç vazgeçmeyecek sen peşimi bırak diyene kadar.
Aşkın gözyaşları ıslatırken sevgilinin omzunu, neden bu kadar geç kaldığını sorar aşk meleği.
Yanıma seni, karşıma herkesi alabilirim.
Ne doğan güneşten beklentim, ne batan güneşten korkum var. Tek beklediğim sen, tek korktuğum sensizlik.
Onunla aynı şehirde bir kaç dakikaya ihtiyacım var sadece.
Kadının üç hali var gülerken sevmen gereken hali, ağlarken sarılman gereken hali, uyurken, öpülesi hali.
Koy başını dizime sen rüyalara dal bende sana dalayım.
Aşk acısı sayılarla değil, derinliklerle ölçülür. İnsan kalbinden kaç kişinin geçtiği değil, kimin hangi derinlikte iz bıraktığı önemlidir.
Senden başka bir sevdiğim var ise kefen olsun son giydiğim elbise.
Her yeni gelen günü yeni bir ümitle beklemeli. Gece, yağan yağmurla uyursun sabah bir de bakarsın odan güneşli.
Meşgul olduğun zaman beni düşündüğün zaman olsun.
Hatun dediğin uzun siyah dalgalı saçlı olur. Kısık gözleri, çilek kokan dudakları olur, bir tebessümünde de dünyan durur. Neyse.
Aşkı senin gülüşünde buldum, gözlerin cennetin bir yansıması sanki.
Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma. Çünkü ask onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır aslında.
Hava ne kadar kararırsa kararsın ben hep senin güneşinim.
Gönül delidir zoru seçer kalp mahkumdur umut ister dil dilsizdir söz ister aşk imkansızdır güç ister sevda zordur oda yürek ister.
Şık olmalı kadın dediğin. Edebi, adabı, bakmayışı, hatta susuşuyla bile.
Eğer inanırsanız bir dağı yerinden oynatabilirsiniz. Mucize dağı yerinden oynatmanız değil, inanmanızdır.
Güzellik geçici ise senden niye geçmemiş.
Ben ona yaralarımı gösterdiğimde o yüzüme bakıp çiçekten narin parmaklarıyla yaralarımı okşuyordu. İşte o zaman içimden şöyle dua ediyordum Allah’ım yaralarım kapanmasın
Acıyan yerlerini öpecek biri varsa hayatında düşmekten korkma.
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Onunla kavga etmeyi başkasıyla gülmeye değişmem.
Ben böyleyim işte. Böyle büyük sevdim seni. Bir varlığı seviyor olmak kolaydı her zaman. Bense yokluğunu sevdim senin. Kolay olan varlığını değil, zor olan yokluğunu sevdim.
Saçmalamak mı? Seninle saçmalayamadıktan sonra, çok saçma.
“Ve bu düşünceler kafamdayken, birde şu dışardaki berbat hava..”
Yanımda bir kişilik yer var. Sende o kişilik varsa buyur gel.
Ölmekten müthiş bir şekilde korkuyordu çünkü henüz gerçek anlamda yaşamamıştı.
Yaşıyorsam, bu gelecek günlerin bana seni getireceğine inandığım içindir.
Hani bir an oluyor,insan çalışacak gücü bulamıyor kendinde.Ama böylesi anlar, geçmişte yapılan işleri anımsamak ve ileride, engel ortadan kalktıktan sonra daha büyük bir şevk ve gayretle işe sarılmayı düşünmek için biçilmiş kaftandır..
Yüreğinin götürdüğü yere gidersen, beni elinle koymuş gibi bulursun.
“İçimde neler olup bittiğini,
neler hissetiğimi açaklayamam size.
Kendime bile.”
Gülüşün ekmek kırıntıları gibiydi Bense aç bir serçe. Karın tokluğuna sevdim seni.
.Sabah erkenden bu yataktan kalkmalar yok mu! İnsanı büsbütün serseme çeviriyor.
İnsan dediğin uykusunu alacak.
Senin uçurum gibi gözlerin vardı. Benimse intihara meyilli sevmelerim.
Ailesini yoğun bir duygu ve sevgiyle düşünüyordu. Yok olması gerektiğine dair düşüncesinde belki kız kardeşininkinden bile daha kararlıydı.
Öyle çok kelimelere gerek yok. Sessizliğimin sesi, dualarımın aminleri olsan yeter.
“Bizi anlayabilseydi,” diye tekrarladı babası ve gözlerini kapatarak kızın bunun olanaksızlığına dair kanısını kabullendi, “o zaman belki onunla uzlaşmaya varılabilirdi. Ama böyle…
Söz kalpten çıkarsa kalbe kadar gider, dilden çıkarsa kulağı aşamaz.
Dünyanın yoksullardan beklediğini onlar fazlasıyla yerine getiriyordu; baba küçük banka memurlarına kahvaltılarını getiriyordu, anne başkalarına çamaşır dikeceğim diye kendini tüketiyordu, kız kardeş ise müşterilerin arzularına göre tezgahın arkasında koşturup duruyordu, ama ailenin gücü bundan daha fazlasına da yetmiyordu artık.
Çirkinde olsan sevebilirim. Çünkü ben, gözümle değil, seversem yüreğimle severim.
Yemek sırasında çıkan onca gürültü içinde yiyecekleri öğüten diş seslerinin sürekli duyulması, Gregor’a fazlasıyla tuhaf geldi; sanki Gregor’a yiyebilmek için dişlerin gerekli olduğunu, dişsiz en güzel çenenin bile hiçbir işe yaramayacağını göstermek ister gibiydiler. “Benim de karnım aç,” dedi Gregor kendi kendine kaygılı bir ifadeyle, “ama böyle şeylere değil. Kiracı beyler nasıl da karınlarını doyuruyorlar, bense burada ölmek üzereyim!”