Türk Atasözleri

Türk Atasözleri

Her insanın bir dile, ırka dine mensuptur. Çağlarca akan bir zaman dilimi var. Herkesin bir atası, özyurdu vardır. Bize genetik olarak aktarılan bu genler dışında bir de kültürel bağlar vardır. Nesilden nesle taşırız bazı şeyleri. Atasözlerimiz, deyimlerimiz kültürel yapımızı oluşturan önemli mihenk taşlarından biridir. Çok dikkat etmeliyiz buna ve hayatımızı buna göre ayarlamalıyız.  Çünkü kültürel miras yaşaması gereken önemli bir detaydır. Bağlı olduğun özü ve geleneği devam ettirmek anlamına gelir. Pilava kaşık bırakmanın, etekleri zil çalmanın bir çok deyim ve atasözünün hayatımızı değerli bir hikayesi vardır. Çoğu zaman durumumuzu ifade etmek için bu sözlere başvururuz.

“Çocuğunuza susmayı öğretin,konuşmayı nasıl olsa öğrenecektir.”

”Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.”

“Tembele ‘Kapını ört,’ demişler, ‘Yel eser örter,’ demiş.

İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı.

Gençliğin kiymeti bilinse, ihtiyarliğin şikayeti az olur.

Halk onu taşa tut­maya başladığında, menkıbeye göre Şibll de bir gül atmış ve bunun üzerine Hallac bir iç çekmiştir. iç çekişinin sebebi sorulduğunda, “Onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar
onun için de mazurdurlar. Onun yaptığı gücüme gitti. Zira o biliyor, bunu yapma­malıydı” demiştir. “Beni düşmanın attığı taş değil, dostun attığı gül yaralar” sözü, bir Türk atasözü haline gelmiştir.

Eğer hedefine doğru giderken yolda durup sana her havlayan köpeğe taş fırlatırsan, hiç bir zaman hedefine varamazsın.

İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.

KURT KIŞI GEÇİRİR AMA YEDİĞİ AYAZI UNUTMAZ!

Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme, kimi uzun. Kimi, kısa der.

“Öldürmeyen darbe güçlendirir” bir Türk atasözü değil, bir Nietzsche aforizmasıdır. Ve topyekûn palavradır. Her darbe yeni bir korku inşa eder insanın içinde.

Eski bir Türk atasözü, “Türk olana şehir içi zindandır.” der. Dışarıya çıkmak, aynı zamanda içeriye girmek oluyor. Rakım yükseldikçe, inancım ve güzelliğe olan saygım artıyor. Her şey daha temiz ve daha aziz… Şairlik gerekçem zaten temiz ve aziz olanı yazmak değil mi?

Bir Türk atasözü der ki; ‘Kişi bina yaptığı yere ağaç diker.’ Biz ise onları söküyoruz. İstanbul bir meyve bahçesidir.; bizim şehirlerimiz ise taş ocakları!

Bugarların adeta atasözü gibi bir cümleleri vardır:insaflıka u turçina yani insaf ancak Türk’te vardır

“Öldürmeyen darbe güçlendirir” bir Türk atasözü değil, bir Nietzsche aforizmasıdır. Ve topyekûn palavradır. Her darbe yeni bir korku inşa eder insanın içinde.

Ağlarsa anam ağlar…” diyen Türk atasözü ne derece hayati bir felsefi hakikat imiş…

İki yahudi bir araya gelse şirket, iki Türk bir araya gelse devlet kurar.

”Ekmeğini yalnız yiyen, yükünü yalnız taşır. ”

Bizim Türk toplumu olarak belimizi büken iki atasözünden birisi;
” Âlemle gelen düğün bayram.”
Yani bir felaket herkese uğramışsa onu felaket saymıyor bu atasözünü söyleyen.

Cevizi kırıp, özüne inmeyen; cevizin hepsini kabuk zanneder.

ilköğretim 100 temelin bir parçası olan bu eser çocuk yetişkin demeden herkesin okuması gereken bir kitap. Çocuğunuza , kardeşinize alın okusun okuduktan sonra birde siz okuyun okurken içerisinde bulunan deyim ve atasözlerini bir kenara not edip anlamlarına bakmayı ihmal etmeyin , ihmal ettirmeyin zaten ilköğretim 100 temelin okutulmasındaki amaçlardan biride deyim atasözü ya da anlamı bilinmeyen kelimelerin anlamlarına baktırmak değil mi ? Ayrıca kitabın Mimar Sinandan tutun Yavuz Sultan Selim , Yunus Emre’ye Hacivat Karagözden kavuklu ile pişekara kadar ayrıntıya girmeden bahsetmesi çocuklarımızın türk harsını , folklorunu öğrenmesine katkı sağlayacaktır . Herkese iyi okumalar …

“Analı oğlak yarda oynar, anasız oğlak yerde oynar…”

” Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” Yani, eğer yılan zehirli ise ve başkalarına zarar veriyorsa ama sana dokunmuyorsa o zaman onun “yılan”lığı dokunulmayanın gözünde ortadan kalkıyor. Üstelik yılana “bin yaşasın” diyerek bir de dua ediyor. Yani yapılan şey, yılan ne kadar yılanlığını gösterirse o kadar iyidir demek gibi bir şey. İslamiyetin bu atasözü ile gelen çıkarcılığı takbih ettiğini bilelim.

Kadın vardır yiğit doğurur, oymağı devlet eder; kadın vardır it doğurur memlekete dert eder.!

HavIamasını biImeyen köpek, sürüye kurt getirir.

15. yüzyilda Avrupada atasözü tanrım bizi Türk’ten , kuyrukluyıldızdan ve şeytandan koru.

Yavşak büyür bit olur. Enik büyür it olur.

”Çocuklar dudaklarınızı değil, ayaklarınızı takip ederler ”

Kabadayılık raconunda da geçerli olan bir Türk atasözü “özür dileyene kılıç kalkmaz,” derdi

Türk kadınlarının doğdukları andan itibaren
DNA’larına kodlanmış olan ‘evlenme saplantısı’ ne
yazık ki bizde daha yoğun yaşanıyor. Millete ailesinden
genetik miras olarak mavi göz kalır, bize de
bu evlenme saplantısı kalmış. “Sinek kadar eri olanın
dağ kadar feri olurmuş” atasözü, anneannem
Peyker’in lafıdır, yani o sözü söyleyen ata, bizzat benim
anneannem. Yani kocan varsa varsın, yoksa da
geçmiş olsun. Kocan kadar konuş kızıııııımm

– Diş tırnaktan ayrılır mı amirim?
– Başka atasözü söyleme istersen.

” Keskin demir olmak için, çok çekiç yemek gerekir. ”

Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır.

“Devekuşu yüke gelince ‘Kuşum’, uçmaya gelince ‘Deveyim’ der.”

Aç ayı oynamaz.

İskender Pala’nın hayatında ne kadar korkunç zamanlar olsa da askerlik mesleğinden uzaklaşması belkide onun için en iyisidir. En azından edebi anlamda muhteşem oldu.
Kendisinin Klasik Dönem Türk Edebiyatı hakkında o kadar çok çalışması var ki.. Ve gerçekten bu alanda modern Türkçe bazlı kitaplar çok az. Pala, bu konuda bu duayen isim.
Bu eserinde dilimizde bulunan atasözü ve deyimleri inceliyor şen şakrak hikayeler anlatıyor..

“Şeytanla sofraya oturanın kaşığı uzun olmalı.”

Nitekim pek çok savaş suçlusu, “Ben aldığım emirleri uyguladım”, “Bir yetkili beni buna zorladı” diyerek kendi sorumluluğunu üstlenmekten kaçınmayı tercih etmişlerdir. Aynı kaçınmayı sosyal hayatta ve aile yaşamı içinde de sık görürüz. Herkes ortaya çıkan bir aksaklığın nedenini diğerine yüklemeye çalışır. Hatta bu konuyla alakalı “Suç kürk olmuş giyen bulunmamış” diye bir Türk atasözü bile vardır.

Allah ilmi dileyene, malı istediğine verir.

İyilik ya da hayırseverlik erdemini kullanırken insan gerçekten yanılabilir. İtalyanların biraz kabaca bir atasözü vardır: “Tanto buon che val niente” “Öyle iyi ki, hiçbir şeye yaramıyor.”
{Bir Türk atasözü de bu olayı şöyle açıklar
Kaş yaparken göz çıkarmak 🙂

Okumanın yaşı olmaz.

Öküze boynuzu yük olmaz.

— “Bulgarların bir atasözü var biliyor musun? İnsan bu söze kızıyor ama asırlarca bizle birlikte yaşayan bu insanlar, neden durup dururken bunu söylesinler?”
— “Nedir komutanım?”
— “Turskorabata: Türk işi; “yavaş yavaş ve iyi yapılmayan” demek.”

“Göz odur ki dağın arkasını göre, akıl odur ki başa geleceği bile.”

Bülbülün çektiği dili belasıdır.”

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ