Ömer Hayyam Sözleri

Ömer Hayyam Sözleri

Mükemmel bir adamdır kendisi. Şair, astronom, bilgin ve filozoftur. Asıl adı ise Giyaseddin Ebu’l Feth Bin İbrahim El Hayyam‘dır. Bu kadar uzun bir adı olduğunu bende bilmiyordum. Rubai türünün kurucu ismidir. Batı ülkeleri tarafından yüksek rağbet gören isimlerden biri olmuştur. Doğu’nun yetiştirdiği büyük bilginlerden birisidir. Edebiyatla yakından ilgilenen Hayyam, büyük şehirleri gezdi. Kendi zamanın padişahlarından yakınlık gören bir adam olmayı başardı. Rubaileri yaşadığı döneme damgasını vurdu. Şiirlerinde kendi zamanı içinde vuku bulan haksızlıklara değindi ve bunları eleştirdi. Ömer Hayyam rubaileri ebedi estetik barındırır. Bu yüzden de Ömer Hayyam  Sözleri en çok okunup aranan sözler arasında yer almaktadır. Yaptığı çalışmaların çoğunu kaleme almadığı için isimsiz kahraman olarak geçer. Ömer Hayyam  Şiirleri ile farklı tatlara erişebilirsiniz. Aşağıda yer alan galeride Ömer Hayyam resimli sözler bulunmaktadır. Bu güzel sözleri paylaşarak bize destek olabilirsiniz.

Celladına aşık olmuşsa bir millet,
İster ezan ister çan dinlet.
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet,
Müstehaktır ona her türlü zillet.

Aşk ki gerçek değilse, tutkusu olmaz. Ateşi köze döner, kokusu olmaz. Aşık olan gün, gece, ay ve yıl yanar; Güneş, ışık, rahat ve uykusu olmaz.

Sırtından vurana kızma, ona güvenip arkanı dönen sensin. Arkandan konuşana da darılma, onu insan yerine koyan yine sensin!

Ne bilginler geldi, neler buldular!
Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar.
Hangisi yarıp geçti bu karanlığı?
Birer masal söyleyip uyuya kaldılar.

Kendi içmez, içeni kınamaya bayılır,
Yüzünden aldatmaca sahtekarlık yayılır,
Şarap içmiyor diye kasılıp gezer ama,
Yedikleri yanında şarap meze kalır.

Okunu attı mı ölüm siperleri boşuna; O şatafatlı altınlar, gümüşler boşuna; Gördük bütün insan işlerinin iç yüzünü; Tek güzel şey iyilik, başka düşler boşuna.

Tertemiz geldik yokluktan kirlendik;
Sevinçle geldik dünyaya, dertlendik.
Ağladık, sızlandık, yandık, yakındık;
Yele verdik ömrü, toz olup gittik.

Ne Mutlu Dünyaya hiç gelmemiş olana…!

Şarap içmem diye övünüyorsun, ama,
Yediğin haltlar yanında şarap nedir ki?

Bu uzun yola gitmiş olanlardan biri geri dönmedi. Ta ki bir haber sorayım? Bir ümit ve niyetle en çok hoşlandığın maddi ve manevi şeylerden bu dünyada hiçbirini bırakmamaya bak. Çünkü tekrar gelmek ihtimali yoktur…

Duru sudan daha temizdir benim sevgim;
Sevgiyle bu oynayış da hakkımdır benim;
Halden hale girer başkalarında sevgi:
Neyse hep odur benim sevgim ve sevgilim.

Ey özünün sırlarına akıl ermeyen; Suçumuza, duamıza önem vermeyen; Günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık; Umudumu rahmetine bağlamışım ben.

Yerin dibinden yıldızlara dek
Ermediğimiz sır kalmadı pek,
Her düğümü çözmüş insanoğlu;
Ecel düğümünü var mı çözecek?

Sevdiğini mertçe seven kişi, pervane gibi özler ateşi. Sevip de yanmaktan korkanın masal anlatmaktır bütün işi.

Dinle dinsizliğin arası bir tek soluk;
Düşle gerçeğin arası bir tek soluk,
Aldığın her soluğun değerini bil
Bütün yaşamak macerası bir tek soluk.

Ne bilginler geldi, neler buldular! Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar. Hangisi yarıp geçti bu karanlığı? Birer masal söyleyip uyuya kaldılar.

Yalnız bilgili olmak değil adam olmak;
Vefalı mı değil mi insan, ona bak.

Ehil insana canım feda olsun; Ayağı öpülse öperim onun. Bir de git ehil olmayanla konuş: Cehennem ne imiş görmüş olursun…

Ey sevginin sırlarından habersiz yaşayanlar, bilin ki tüm varlığın baş kaynağı sevgidir, sevgi.

Felek ne cömert ne aşağılık insanlara! Han hamam, dolap değirmen, hep onlara. Kendini satmıyan adama akmek yok: Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya!

Dünya üç beş bilgisizin elinde;
Onlarca her bilgi kendilerinde.
Üzülme; eşek eşeği beğenir:
Hayır var sana kötü demelerinde.

İçin temiz olmadıktan sonra hacı hoca olmuşsun; kaç para! hırka; tespih; post; seccade güzel: ama tanrı kanar mı bunlara?

Herkes, gönlünce bir yol arıyor kendine.. Kimi arayışı sürdürmekte, kimi bulduğundan emin.. Ama bir gün, bir ses haykıracak göklerden: herkesin yolu kendine varır, arama başka yerde.

Bilmem, Tanrım, beni yaratırken neydi niyetin, Bana cenneti mi, cehennemi mi nasip ettin; Bir kadeh, bir güzel, bir çalgı bir de yeşil çimen Bunlar benim olsun, veresiye cennet de senin.

Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz; öğrenemedik bir türlü yan yana yürümeyi…

Adalet evrenin ruhudur.

Cehennemi gerçekten bilmek mi istersin? Dünyada cehennem, ehil olmayanla konuşmandır.

Hayat kısa insanoğlu! Kesildikçe biten otlar gibi yeşermeyeceksin bir daha.

Aldığın her nefesi fırsat bil, ot değilsin yeniden bitmezsin.

Gören göze güzel, çirkin hepsi bir; Aşıklara cennet, cehennem hepsi bir; Ermiş ha çul giymiş, ha atlas; Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir…

Bilgenin yüreğinde her dilek,
Anka kuşu gibi gizli gerek.
Damla nasıl inci olur denizde;
Sedefler içinde gizlenerek.

Uyan!Uyumak için önümüzde sonsuzluk var.

Akıl yolundan başka, bir şeye kulak asma.
İyiyle arkadaş ol, kötüsüne yaklaşma.

Cennette huriler varmış, kara gözlü; İçkinin de ordaymış en güzeli. Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz: Bak, bir yanda şarap, bir yanda sevgili.

İsrafın ve şehvetin peşini bırakmazsın.
Sana haberler olsun, dilenci olacaksın.
Nefsin mahiyetini hakikatini, tez bil.
Yoksa ne yaptığını, nereden bileceksin.

Tanrım niye ekşi ayranı edersin helal de şarabı haram. Bir kerpiçim de olsa, satar yine şarap içerim.

Bir iş yapmak için neden yarını bekliyorsun. Bugün de dünün bir yarını değil midir.

Bir elde kadeh, bir elde Kuran; Bir helaldir işimiz, bir haram. Şu yarım yamalak dünyada ne tam kafiriz, ne tam müslüman.

Sen hiç sevap eyleme, sonra Allah’a dayan.
Cezanı çekeceksin, yolu yok buna inan.
Günah işlemiş kimse günah işlemeyenle;
Asla eşit olamaz, inan ki hiçbir zaman.

Güçlü olduğuna inandırdın beni; Bol bol da verdin bana vereceklerini. Yüz yıl günah işleyip bilmek isterim; Günahlar mı sonsuz, senin rahmetin mi.

Oğlum ! Madem bilirsin, dünyanın hallerini,
Neden çekiyorsun sen, bu dünya zahmetini ?
Diyelim ki işlerin isteğince gitmedi;
Hiç olmasa şu anda, yitirme sen neşeni.

Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz, öğrenemedik bir türlü yan yana yürümeyi.

İnsanlar bana durmadan günahkar derler. Ben günahsızım. Şunların ham hayallerine bak! Ey ahlâk güzelliğine sahip olan sizler! Bence en büyük günah; Livata, zina ve zulümdür…

Cennette huriler varmış, kara gözlü;
İçkini de oradaymış en güzeli,
Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz:
Bak, bir yanda şarap, bir yanda sevgili.

Hayyam.Demiş ki! Ben Haram ile Helali karıştırmam… Dost ile içilen ‘RAKI’ helaldir, ‘Puşt’ ile içilen su bile Haram.

Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?

Yaşamanın sırlarını bileydin Ölümün sırlarını da çözerdin. Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok: Yarın, akılsız, neyi bileceksin.

Bu sarayın başı göklerdeydi bir zaman;
Padişahlar girer çıkardı kapısından.
Şimdi duvarında bir kumru: Guguk, diyor.
Guguk, guguk, o şanlı günlerin ardından.

Ben hangi şarapla sarhoş olursam olurum; Ateşe, puta, neye taparsam taparım; Herkes bir türlü görmek istiyor beni. Ben kendimi ne türlü yaparsam yaparım…

Körler onu görmese de yıldızlar vardır.

Niye masmavi göğün kapkara;kalk!
Bu kalın örtüyü yırt; vız gele halk!

Aşk ki gerçek değilse, tutkusu olmaz. Ateşi köze döner, kokusu olmaz. Aşık olan gün, gece, ay ve yıl yanar; Güneş, ışık, rahat ve uykusu olmaz.

Can verinceyedek bu çorak yerde
Dertten başka ne geçer ki eline?
Ne mutlu çabuk gidene dünyadan;
Hele bu dünyaya hiç gelmeyene!

Bu uçsuz bucaksız dünya içinde, bil ki, mutlu yaşamak iki türlü insana vergi: Biri iyinin kötünün aslını bilir, öteki ne dünyayı bilir, ne kendini…

Tanrım, hayır şer kaygısından kurtar beni;
Kendimden geçir, seninle doldur içimi
Aklım ayıramıyor iyiyi kötüden
Sarhoş et de bari ne kötü kalsın, ne iyi.

Girme şu alçakların hizmetine: Konma sinek gibi pislik üstüne. İki günde bir somun ye, ne olur! Yüreğinin kanını iç de boyun eğme.

Kimi dinde imânda buldu yolu
Kimi akıl, bilim yolunu tuttu.
Derken bir ses geldi karanlıklardan:
Gafiller! Doğru yol ne odur, ne bu!

Düşünce göklerinin baş konağı sevgidir sevgi; gençlik destanının baş yaprağı sevgidir sevgi; Ey sevginin sırlarından habersiz yaşayanlar, bilin ki tüm varlığın baş kaynağı sevgidir sevgi…

“dinle bak,
ne diyor bütün gün, akıl denen hoca:
‘hayat kısa insanoğlu.
Kesildikçe biten otlar gibi yeşermeyeceksin bir daha!’

Dünyayı yeniden yaratsaydı, yaratırken de beni yanında tutsaydı ; derdim : “Ya benim adimi sil defterinden,ya da benim dilediğimce yarat dünyayı.

Niceleri geldi neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenlerde hep senin gibiydiler
Bu dünya kimseye kalmaz bilesin
Er geç kuyusunu kazar herkesin
Tut ki , Nuh kadar yaşadın zor bela
Sonunda yok olacak sen değil misin ??

Ümit alanında her gönüllü kendine bağla. Huzur meydanında akıllı bir dost ile ilişki kur. Bil ki: Toprak ve su ile yapılan Kabe bir gönül kıymetin de olmaz…

”Eğer her şeyini kaybetmişsen ve cebinde bir ekmek alacak kadar paran kalmışsa, git kendine bir demet menekşe al ve ruhunu besle. Bence bu çok anlamlıdır ve kişinin öncelikle ruhunu beslemesi lazım.”

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ