Necmettin Erbakan Sözleri
Adana da dünyaya gelmiştir. Aynı zamanda Abdülhamid’e yakın olan Dedesi Hüseyin Beydir. Ailesi kültürlü ve belli bir geçmişe sahip olan bir ailedir. Babası hukuk tahsili yapmıştır. Necmettin Erbakan hayatı boyunca güzel işlerde bulunmuş ve siyasette benimsediği yol ile bir çok kişinin kalbini kazanmıştır. Başarılı bir öğrenci olmuş ve tahsil hayatını bunun üzerine gerçekleşmiştir. Okuduğu bölümü en yüksek diploma ortalaması ile en kısa sürede bitirmiş ve hala rekorunu kimse kıramamıştır. Necmettin Erbakan sözleri güzel sözler içerisinde yer alır. Yol gösterici ve düşünceli geleceğe dair ışık tutan sözleri vardır. Necmettin Erbakan yazıları ve Necmettin Erbakan konuşmaları bir çok kişinin dikkatini çekmiş ve paylaşılmıştır. Galeride yer alan Necmettin Erbakan resimli sözler ve Necmettin Erbakan facebook kapak fotoğraflarına bakarak sizde bu sözleri paylaşabilir ve farklı bir düşünce ve görüş tanıyabilirsiniz.
Eğer Türk ile Kürt’ü ayırırsanız, ne Türk kalır ne de Kürt. Eğer Çanakkale misali birleştirirseniz, ne İngiliz kalır ne de Fransız…
Fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışıdır.
Aynı milletin çocukları arasında görüş farklılıkları, fikir farklılıkları olabilir, fakat bu hiçbir zaman suçlamanın, ayrımcılığın, bölücülüğün sebebi olmamalıdır.
Namaz dinin direği cihad ise zirvesidir. Biz siyaset değil cihad yapıyoruz.
Asıl faydalı olan 70 milyon milletimize ve bütün insanlığa hizmet edebilmektir.
Bütün insanlığın saadet ve mutluluğu için çalışmaktır. Bu dünya imtihanını, ‘Canıyla malıyla cihat etmiş bir Müslüman olarak tamamlamaktır.
Çünkü hayat, iman ve cihattır.
Müslüman hakkin hakimiyeti için motor, şerrin yok olması için fren olma görevlisidir.
Biz yüzlerce yıl tek bir vücut halinde,bedenlerimizi birbirine siper ettik. Çünkü bizi birbirine İslam kardeşliği bağlıyor idi. Bu ülkenin evlatları, asırlar boyu mektebe besmeleyle başladılar. Besmele kaldırılıp yerine’ Türküm, doğruyum, çalışkanım!’ denilince, öbür taraftan Kürt bir Müslüman evladı; ‘Ya öyle mi? Ben de Kürdüm, daha doğruyum, daha çalışkanım!’ demeye başladı. Ve böylece bu ülkenin insanları birbirine yabancılaştırıldı. Kendi milli ve dini değerlerimizi bırakıp inkarcı, ırkçı ve materyalist politikalara sapıldığı için ülkemiz onlarca yıl bir felaketin içine sürüklendi. Dil meselesi bunun en bariz örneğidir. Efendim Türkçe mi konuşulacak Kürtçe mi? İnsanların, kendi anane ve örflerine göre yaşaması en tabii hakkıdır. Ana dilini konuşur, ona göre çocuğuna öğretir. Bunları önlerseniz zalim olursunuz.
Hakk’ı üstün tutmak her zaman saadet getirir.
Fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışıdır.
Milli Görüş; Bu milletin inancıdır, tarihidir, kimliğidir, ruh köküdür.
Biz mantar zihniyetli değiliz, biz çınar ağacıyız.
İman varsa imkanda vardır, milli görüşçü asla vazgeçmez.
Şimdi gidin süpermarketlere bakın. Başkent Ankara’daki markette Yunan mısırından yapılmış cipsler satılıyor. Bütün raflar Amerika’dan, Fransa’dan, İtalya’dan ithal edilmiş ıvır zıvır ile dolu. ÇÜNKÜ ONLAR ORTAK, BİZ PAZARIZ. Hem de daha Avrupa Birliği’ne girmeden böyle.
Bir çiçekle bahar olmaz ama, her bahar bir çiçekle başlar.
Bizim inancımızda kimse kendi için yaşamaz, kardeşi için yaşar.Menfaatciliği öldürmenin yolu budur.
Irak’ta ölen bir tek çocuğun vebalinni yedi sülaleniz alnını secdeden nhiç kaldırmasada ödeyemeyecektir.
Siyonizm bir timsaha benzer. Bu timsahın üst çenesi Amerika ise alt çenesi Avrupa Birliği’dir. Beyni İsrail, gövdesi ise işbirlikçilerdir
Kelime-i şehadet getirip iman etmekle her işimiz bitmiyor, tam aksine, kulluk imtihanımız yeni başlıyor. Yani kelime-i şehadet, bir nev’i, Kur’an programıyla yapılan kulluk imtihanına, giriş belgesidir.
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.
İslâmi tebligatta muhatabımız istisnasız bütün insanlardır. Öyle ise görüşü ve görüntüsü ne olursa olsun, davamız herkese anlatılmalı, davet her kesime yapılmalıdır. Tebliğ ve davet bizden, hidayet Allah (C.C)’tandır.
Çünkü hayat, iman ve cihattır.
Aşk, azim ve Millî Görüş tekeden bile süt çıkarır.
Avrupa kültürü ile er yada geç hesaplaşacağız. Bundan kurtuluş yok. Biz kararımızı bu hesaplaşmaya göre vermek durumundayız. Biz batılı değiliz. Biz avrupalı değiliz. O zaman hesabımızı ve çalışmalarımızı bu farklılık üzerine yoğunlaştırmak durumundayız.
Insanların, kendi anane ve örflerine göre yaşaması en tabii insan hakkıdır.Ana dilini konuşur, ona göre çocuğuna öğretir.Bunları önlerseniz zalim olursunuz.Peki biz bu konuda ne diyoruz: “Arkadaş, sen Kürtçe konuşmak istiyorsun öyle mi?
-Evet.
“Peki söyle bakalım ne konuşacaksın?”
“Efendim ateistlik konuşacağım, Türkiye’yi böleceğim.”
O zaman sen Türkçe de konuşsan, Kürtçe de konuşsan zararlısın.
“Ne konuşacaksın?”
“İslam kardeşliğini, birlik ve beraberliğimizi konuşacağım.”
O zaman sen istersen Ugandaca konuş, ben seni alnından öperim.
Yeryüzünün en ideal insanlar, en aydın en ilerici insanlar şüphesiz müslümanlardır. Müslüman olmak zaten bu dünyadaki en büyük ayrıcalıktır.
CİHAD: Kur’an nizamını kurmak ve yürütmek için var gücümüzle çalışmaktır.
“Bugün ilkokul birinci sınıfta alfabe, “Kaya uyu, uyu, yat uyu.” diye başlıyor. Bizim kuracağımız yeni maarif de çocuklara her şeyden evvel kainatın Yaratıcı’sı tanıtılacak ve ondan sonra “Kaya uyu, uyu, yat uyu.” yerine “Mehmet kalk, uyan, çalış!” denilecek.”
İster batı, ister doğu, yani ister kapitalizm ister komünizm; hangi sistem olursa olsun artık ahir ömürlerini yaşamaktadırlar.
Biz seçimler için değil, gelecek nesiller için çalışıyoruz. Biz mantar zihniyetli değiliz, biz çınar ağacıyız..
Bizim meşhur misalimizle heryerde söylediğimiz gibi ne yaparsa yapsınlar; hangi oyunları oynarlarsa oynasınlar hepsi yok olup gideceklerdir. Ve Allah nurunu onlar istesede istemesede tamamlayacaklardır.
…Türkiye’de 05 Haziran 1977 ‘de seçimlerin yapılacağına CİA ve BM karar vermişlerdi…(14Şubat 1977)…!
Ben kesinlikle inanıyorum ki önümüzdeki yıllarda bütün dünyada en gür sada hakkın ve hakka inananların olacaktır.
Allah’ına kul olmayan davasına er olamaz..
Bugün İslam’ın evrenselliğini ve herkes için saadet nizamı olduğu hemen hemen bilmeyen kalmamış gibidir.
..Evren’in zihniyetine kalsaydı Kıbrıs çoktan elden çıkardı…
Hak’kın tesisi için çalışmamakla Batıl’ın hakimiyeti için çalışmak arasında fark yoktur. “Dönmelikten hayır gelir mi be AHMAK.”
İslam en yücedir ve ondan yüce hiçbir şey yoktur. Bu geçek peygamber hadisiyle ve Allahın kitabıyla hükümleşmiştir.
Montajcı zihniyet, Gümüş Motor’dan, Türkiye’nin yerli ve milli motor üretmesinden rahatsız olmuştu. İthalatçı firmaların hemen tamamı AZINLIKLARA mensup mümessillerdi.
Akıl, bir işin sonunu düşünmektir. Yani kârını, zararını çok iyi hesap ederek bir işe girişmektir. Çünkü son pişmanlık para etmeyecektir. Ve “ah keşke” sözleri, akılsızlığın neticesidir.
Bazen bize soruyorlar: ”Bütün okulları birincilikle bitirmişsiniz.Deha seviyesinde bir beyne sahipsiniz.Bilim dünyasında büyük buluşlara imza atmışsınız.Bir bilim adamı olarak kalıp, ilmi buluşlara imza atsaydınız, insanlığa böylece hizmet etseydiniz daha iyi olmaz mıydı?” diyorlar.
Bizim cevabımız şudur: Bir Üniversitede profesör olabilirsiniz, Nobel ödülleri de alabilirsiniz ama ülkenizin insanı bugün olduğu gibi açsa, sefalet ve zorluklar içerisindeyse, dünyada 300 bin çocuk yoksulluk içinde açlıktan ölüyorsa, sizin Nobel ödülleriniz ne işe yarar?
Akıl, bir temyiz (iyiyi kötüden seçip ayırma) yeteneğidir.
Biri, kendilerine İslami tebliğin ulaşmadığı insanlar, diğeri ise İslam’ın yüceliğini bildikleri halde ona dil uzatan ve onu bilerek gericilikle eş gören kalpleri mühürlü insanlar.
Adam kalkıyor: ”Efendim! Avrupa bizi, Avrupa Topluluğu’na layık gördü.” diyor.Bu söz ve yaklaşımlar, bütün ecdadımızın kemiklerini sızlatan ifadelerdir.Ne demek bu! Kimmiş Avrupa? Nereye girmemize layık görmüyormuş! Biz tarihin en şerefli milletiyiz.Biz Avrupa’yı bir şeye layık görürüz veya görmeyiz.
Akıl; imanın ve İslam’ın emrinde en büyük nimet, nefsin ve şeytanın elinde ise, sebebi felâkettir.
Bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar.
İslam beş temel üzerine bina edilmiş bir hakikat sarayıdır ve hayat programıdır. Yoksa, sadece bu beş şeyden ibaret zannedilmesi hatadır. Zira, sadece bir kısmına inanmak ve yaşamak İslam değildir.
Türkiye’nin ekonomik olarak batıya bağımlılığının kültürel bağımlılığı da beraberinde getireceğini söylerdi.
Müslümanca düşünmenin üç temel esası vardır:
1-) Dünya hayatı, çok önemli bir imtihandır. Ahiret ise, dünya hayatının hesabı ve imtihandaki artı ve eksi puanların karşılığıdır. Nefeslerimiz sayılıdır, bunlar Allah yolunda harcanmalıdır. Çünkü ölüm bize, çok yakındır.
2-) İslâm Dini, Allah yapısıdır. Bunun için mükemmeldir ve tastamamdır. Haşa, zerre kadar noksanı, fazlası ve hatası bulunmamaktadır.
3-) İslâm Dini, bir bütündür. Ona bir şey katılamaz ve ondan bir şey çıkarılamaz. Baştan sona Hak’tır, hayırdır ve hepsi, herkes için ve her yerde lazımdır. Çünkü İslâm, dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır.
Mesele aslında standart meselesi değildi. Türkiye’nin şeftali yerine motor üretmek istemesiydi.
Dünyadan Ay’a gönderilen bir füze nasıl ki hedef açısından bir milimlik bir sapma bile gösterirse, bu açı giderek büyüyecek ve neticede o füze Ay’a değil başka bir gezegene çarpıp parçalanacaktır.
İnsanlığın saadete erebilmesi için; yeryüzünde yanlışın değil doğrunun, çirkinin değil güzelin, kötülüğün değil iyiliğin, zararlının değil faydalının, zulmün değil adaletin hâkim olması için bütün gücümüzle ve teşkilatlı olarak çalışmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde, sömürücü sermayenin ve rantiyecilerin her ay millete hizmet için toplanan vergileri, fakir fukaranın hakkını alıp götürmelerine seyirci kalmış oluruz. Yapılan zulme ve sömürüye farkında olmadan imkân vermiş, dolaylı olarak desteklemiş oluruz. Bu yüzden diyoruz ki: “Hakk’ın hâkimiyeti için çalışmamakla, bâtılın hâkimiyeti için çalışmak arasında fark yoktur.”
Aynen bunun gibi, imani ve itikadi konularda başlayacak çok az bir şüphe ve sapma bile, insanı giderek İslam’dan uzaklaştıracak ve bu sapıklık, sonunda sahibini cennete değil, cehenneme taşıyacaktır.”
Ayrıca asıl marifet, yük altında ve hizmet esnasında sadık ve sağlam kalabilmektir. Yoksa çay sohbetlerinde ve edebiyat kürsülerinde kahramanlık satmak kolaydır.
İslam’ı, “ırkçılık” gibi batıl ve bozuk şeylerle karıştırmak esasına dayanan sentezcilik düşüncesi de, itikadi bir sapıklıktır.
Sen namazda 40 defa “Ya Rabbi beni sakın Yahudilerin ve Hristiyanların yoluna saptırma” diyeceksin, ardından selam verdikten sonra gidip “Ben Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne sokacağım” diyeceksin. Abd ve İsrail ile stratejik ortak olacaksın.
Mezheplerin birleştirilmesi fikri de, ırkçılık gibi, bir siyonist şeytan şırıngasıdır ve insanlarımızı ibadet disiplininden ve takva dairesinden koparmayı amaçlamaktadır.
Sanayileşmede asıl mühim olan 50 tane makarna fabrikasına sahip olmak değil,o makarna fabrikasını yapacak fabrikaya sahip olmaktır
Şu dünyaya gönderiliş gayemiz olan kulluk imtihanını başarabilmek için, üç tane temel ve birbirini tamamlayan esas vardır:
1-) Her şeyden önce İslâmı öğrenmek, İslâmın her konudaki emrini bilmek,
2-) Öğrendiğimiz İslâmi esaslara göre yaşamak, Kuranın hükmünü hayatımıza tatbik etmek,
3-) Her yerde, her halde ve her meselede, mutlaka İslâm’a göre, yani İslâmca düşünmek.