Maneviyat Sözleri

Maneviyat Sözleri

İnsanın ruhani bir yanı vardır. Alt benlik ve karakteri oluşturan cevabı bulunmayan bir çok şey maneviyattan kaynaklanır. Manevi yönünü geliştiren insanlar hayata karşı daha sabırlı ve başarılıdır. Olumlu bakarlar hayata ve gittikleri yönler de her zaman onları dik durmaya zorlar. Sınavın en zor kısmı sabır ile devam edebilmek ve gelen tüm belalara rağmen yıkılmadan ve isyan etmeden ilerleyebilmektir. Hepimizin karşılaştığı bir çok problem var. Tüm bu problemleri bir kenara bırakıp dimdik durmayı öğrenmemiz gerekir. Bizi yoran hayata karşı adımlarımızı daha sağlam atmalı ve sabırla ilerlemeye devam etmeliyiz. Çünkü hayatın bize verdiği tüm zorlukları aşmak bizi daha iyi biri haline getirecektir.

Maneviyat ruhunu besleyen bir çiçektir.

Gittiğin her yolda karşına kötülükler çıkacaktır. Manevi değerlerse bu yolda bir kalkan işlevi görür.

Biz ömrümüzün sonuna geldik, hâlâ Mevlânâ’nın vasfının başındayız.
O mânevîyat cihanının padişahı ki şahsiyetinin delili Mesnevi’sidir.

“Kalkınmada, ahlak ve maneviyat esastır. Bundan do­layı bu milletin manevî değerlerinin artırılması için ay­dın din adamlarının yetiştirilmesine ağırlık vermek ge­rekir.”

Eğer insan çok fazla “şey”e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir.

Lozan Muahedesinden sonra, İngiltere Avam Kamarası’nda “Türkler’in istiklalini ne için tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon’un verdiği cevab:
“İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır.
Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” Yani Mustafa Kemal ve İsmet’in verdikleri karar, Türk Milletini İslâmiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır.
Artık bunun üzerine herşey apaçık anlaşılıyor değil mi?..

“Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için muvaffakiyet için, en hakiki mürşid ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde bir mürşid aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.

“Galiz küfür köpek havlamasından daha kötüdür. İnsanın zeka ve maneviyat açısından gelişmemiş olduğunun göstergesidir.”

Bizler hem Asya’yız, hem Avrupa, hem Ortadoğu. Coğrafi konumumuzun bahşeylediği kültür ve maneviyat zenginliğimizden bahsediyorum. Doğu’nun manevi zenginliği, insan anlayışı ile batının maddiyatı arasında köprü kurabilecek bizden daha münasip bir kavim yoktur.

Dünyanın sadece maddi bir anlamı olduğunu ve manevi-ahlaki anlamının bulunmadığını söylemek, bütün yanlışların en büyüğü ve en tehlikelisi, en büyük ve en temel gaf, gerçek ruh ve mizaç sapkınlığıdır.

Bütün maneviyat ve dinler insanın içindeki o temel içsel gerilimi çözmek ister : Aşk ve ıstırap arasindaki gerilimi.

Acaba her oturan adam tembel, her koşan adam çalışkan mıdır? Kimi adam vardır ki sabahtan akşama kadar oturur ve düşünür. Onun bir hazine-i efkarı vardır, yani fikir cihetinden zengindir; kimi adam da vardır ki sabahtan akşama kadar ayak üstü çalışır, meselâ bir rençper, fakat yaptığı iş dört tuğlayı üstüste koymaktan ibarettir. Evvelki insan tembel görünür velakin çalışkandır, diğer insan çalışkan görünür velakin yaptığı iş sudandır. Zira birisi maneviyat ile zihin gayretiyle yapılan iştir; öbürü vücut ile bedenle yapılan iştir. Maneviyat daima daha alidir, vücut sefildir.

“Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin” sözünün altında yatan gerçek esasen maneviyat eksikliği ve ahlak buhranıdır.

– Kimi adam vardır ki sabahtan akşama kadar oturur ve düşünür. Onun bir hazine- i efkârı vardır, yani fikir cihetinden zengindir; kimi adam da vardır ki sabahtan akşama kadar ayak üstü çalışır, meselâ bir rençper, fakat yaptığı iş dört tuğlayı üstüste koymaktan ibarettir. Evvel ki insan tenbel görünür velâkin çalışkandır, diğer insan çalışkan görünür velâkin yaptığı iş sudandır. Zira birisi maneviyat ile zihin gayretiyle yapılan iştir; öbürü vücut ile bedenle yapılan iştir. Maneviyat daima daha âlidir, vücut değildir. Yapılan işlerin farkı da bundandır.

”Maneviyat sorgusu mantıklı gelmese bile öğretilerine körü körüne inanmamızı isteyen dini dünyaları oluşturmuştur.”

“Sosyal medyada Mevlâna’nın sözünü paylaşan bir insan, Hz.Muhammed’in benzer bir sözünü paylaşmaktan çekiniyorsa bu neden kaynaklanır?
İşte bunun adı ‘light maneviyat’ !
İnsana herhangi bir sorumluluk ödev, ahlak yüklemeyen,kolay giyinilip soyulabilen bir giysidir bu.”

Bir ârifin huzurunda kendisine hitaben:
“İki gözüm çok uzak düştün” sözüne cevaben koca ârif:
“Bizi iki gözünüz farzettikten sonra uzaklık, yakınlık kaldı mı ya?” buyurmuşlar.

Çok güvendiğim inatçılık ve sabrıma rağmen bazan kitabın hiç bir yere gitmediğini, yazdığım bütün o sayfaların ne beni ne de okuyucuyu kitabın kendi karmaşıklığından başka hiç bir yere götürmediğini korkuyla hisseder, derin bir maneviyat bozukluğuna kapılırdım.

Ben öyle bir ruh oldum ki benim için uzak, yakın, kötü ve hoş bir şey kalmadı. Maddiyat düşüncelerimin, duygularımın esiri, maneviyat kudretimin, gücümün memurudur. Durum böyle iken ben yine açım! Ruhum kendisini doyuracak düşünce gıdasını henüz bulamadı. Arıyorum, arıyorum. Ne mi diyeceksin? Hiç!

Ben artık dine yer olmayan bir dünya hayal etmiyorum, ama maneviyat ihtiyacının aidiyet ihtiyacından ayrıldığı bir dünya hayal ediyorum.

Topluma, gençliğe manevi bir ruh sunma ve besleme, ancak sağlıklı bir düşünce ortamıyla olabilir. Aşırılıklardan kaçınarak. Eğer gençliğe güven duygusu veremiyorsanız, ona güvenilebilir bir gelecek sunamıyorsanız bütün yapılıp edilenler boşuna. Genç enerji sınır tanımıyor.

İnsanoğlu tarihin hiçbir döneminde manevi yaşamı gözardı ederek mutluluğa ulaşamamıştır.

Böylece kışladaki zihniyet ve maneviyat da olgunlaştı. Tıpkı iyi bir mayanın hamuru kabarttığı gibi,halkı ayağa kaldırdı ve gelişmesine ivme kattı.

“Maneviyat son derece kişiseldi ve yüreğimde gerçek olduğunu bildiğim bir şeye inanmaktan başka onaya ihtiyacım yoktu.”

Galiz küfür köpek havlamasından daha kötüdür, insanın zeka ve maneviyat açısından gelişmemiş olduğunun göstergesidir.

“İnsanoğlu tarihin hiçbir döneminde manevi yaşamı gözardı ederek mutluluğa ulaşamamıştır.”

Ben artık dine yer olmayan bir dünya hayal etmiyorum, ama maneviyat ihtiyacının aidiyet ihtiyacından ayrıldığı bir dünya hayal ediyorum. İnsanın inançlara, bir külte, muhtemelen kutsal bir kitaptan esinlenen manevi değerlere bağlı kalırken, artık din kardeşleri ordusuna yazılma ihtiyacını hissetmeyeceği bir dünya. Dinin savaş halindeki budunlara çimento rolünü artık üstlenmeyeceği bir dünya. Kilise’yi devletten ayırmak artık yeterli değil; dinseli bir kimlik bildirimi olmaktan çıkartmak da aynı derecede önemli. Tam da bu noktada, bu tuhaf karışımın, fanatizmi, terörü ve etnik savaşları beslemeye devam etmesinin önüne geçilmek isteniyorsa, kimlik ihtiyacını bir başka şekilde doyurmak gerekecektir.

Aslında dinsizlik manevi fakirlik ve hastalıklı bir ruh halinin belirtisi ve halkın sahip olduğu manevi değerlerin yok olmasıdır.Bunun sonucunda insanlar hayvani duygularının esiri olur,maneviyat kaybı,ahlaksızlık,egoizm,hırsızlık ve duygusal çöküntü başlar.

Maneviyat düşmanıyız diye bizi aforoz ediyorlar, evet, biz maneviyat düşmanıyız. Fakat burjuva biliminin, sersem gururunun hayal etmediği kadar çok daha derin bir anlamda.

Yeşil maneviyat, huzur ve sohbet rengidir. Doğadaki yeşile ne kadar bakarsan, kalp ve akıl sağlığın o kadar iyi olur. Suyun sesini dinle, kulak bu sesle buluşunca beyinde kendi müziğini çalar…. Tüm sıkıntılarının sebebi, doğadan kopmaktır.

Eisenhower: “Kuvvet bir bileşkedir hiçbir zaman bir toplum değildir. Mesela ahlak ve maneviyat sıfıra düştüğünde kuvvette sıfıra düşer.” der.

Hiçbir fenalık duymuyor. Bütün varlığında bir rahatlık hissi var. Ve son derece tatlı bir ferahlık, bir kurtuluş sevinci, parlak bir maneviyat.

”Kimi adam vardır ki sabahtan akşama kadar oturur ve düşünür. Onun bir hazine-i efkârı vardır, yani fikir cihetinden zengindir; kimi adam da vardır ki sabahtan akşama kadar ayak üstü çalışır, meselâ bir rençper, fakat yaptığı iş dört tuğlayı üstüste koymaktan ibarettir. Evvelki insan tembel görünür velâkin çalışkandır, diğer insan çalışkan görünür velâkin yaptığı iş sudandır. Zira birisi maneviyat ile, zihin gayretiyle yapılan iştir; öbürü vücut ile, bedenle yapılan iştir. Maneviyat daima daha âlidir, vücut sefildir. Yapılan işlerin farkı da bundandır.”

Kadın, şefkatten uzaklaşınca anneliğe ; annelikten uzaklaşınca da yaratılış çizgisine yabancılaşıyor; yani kendisi olmaktan çıkıyor. Bu çözülüş ve çöküşü gerçekleştirmek isteyenlerin korkunç planı dikkat çekici :
“Kuran’ı kapatın, kadınları açın!”
Bu çok ilginç bir yıkım projesidir. Çünkü Kur’an kapanınca ortada iman ve maneviyatkalmaz.

manevi düzende, yaşamımın acılarına dayanmak için gereksindiğim yardımı buluyorum.

Galiz küfür köpek havlamasından daha kötüdür, insanın zeka ve maneviyat açısından gelişmemiş olduğunun göstergesidir.

Elizabeth döneminden bugüne kadar gerçekleşen tüm teknolojik gelişime rağmen Shakespeare’in kaleme aldı­ğı insanlık halleri geçerliliğini korumaya devam ediyor.
Hala aşık oluyor, öfkeye kapılıyor, açgözlü davranıyoruz; hala ya zenginliğe önem veriyor ya bağnazlık ediyor ya da maneviyat arıyoruz. Karşımızda insanlığın tüm acılarını anladığı gibi, hayatı, mizahı ve eğlenceyi de sevmiş biri var.
Daha yalın bir ifadeyle, Shakespeare gelmiş geçmiş en büyük edebiyatçı hümanistlerden biri.

Ben artık dine yer olmayan bir dünya hayal etmiyorum, ama maneviyat ihtiyacının aidiyet ihtiyacından ayrıldığı bir dünya hayal ediyorum. İnsanın inançlara, bir külte, muhtemelen kutsal bir kitaptan esinlenen manevi değerlere bağlı kalırken, artık din kardeşleri ordusuna yazılma ihtiyacını hissetmeyeceği bir dünya. Dinin savaş halindeki budunlara çimento rolünü artık üstlenmeyeceği bir dünya. Kilise’yi devletten ayırmak artık yeterli değil; dinseli bir kimlik bildirimi olmaktan çıkartmak da aynı derecede önemli.

Her şey olağanüstüdür, her şey inanılmazdır; yaşamı hiçbir zaman sıradan görmeyin. Maneviyat sahibi olmak hayret etmektir.

Galiz küfür köpek havlamasından daha kötüdür, insanın zeka ve maneviyat açısından gelişmemiş olduğunun göstergesidir…

İnsanın ayakta durabilmesi için bağlanması gereken manevi duygular vardır.

Sağlam bir maneviyat bütün ruhsal sorunlarının ilacı olabilirdi.

Hepimiz yalnızız ve ayakta zor duruyoruz, maneviyat dünyamız ise ayakta kalmamızı sağlıyor.

Kimi adam vardır ki sabahtan akşama kadar oturur ve düşünür.Onun bir hazine-i efkârı vardır,yani kir cihetinden zengindir;kimi adam da vardır ki sabahtan akşama kadar ayak üstü çalışır,meselâ bir rençber,fakat yaptığı iş dört tuğlayı üst üste koymaktan ibarettir.Evvelki insan tembel görünür,velâkin çalışkandır;diğer insan çalışkan görünür,velâkin yaptığı iş sudandır.Zira birisi maneviyat ile,zihin gayreti ile yapılan iştir;öbürü vücut ile,bedenle yapılan iştir.Maneviyat daima daha âlidir,vücut sefildir.Yapılan işlerin farkı da bundandır.

Maneviyat, beden sağlıklı olduğu sürece onun kibri ve zevkidir, ama hastalanır hastalanmaz ya da işler kötüye gittiğinde bu kez de derhal o bedenden kaçıp kurtulma isteğidir. Bu iki tavırdan, o an için çıkarlarınıza en keyifli biçimde hizmet edenini seçersiniz, işte o kadar! İkisi arasında seçim yapabildiğiniz sürece, mesele yok.

“Galiz küfür köpek havlamasından daha kötüdür, insanın zeka ve maneviyat açısından gelişmemiş olduğunun göstergesidir.”

“İlericilik düşüncesini yayalım, çünkü bunun sonucunda bütün dinlerin eşitliğine ulaşılır.” diye araya girmişti Haham Manasse, “okulların ders programlarından Hristiyanlık dersinin kaldırılması için mücadele edelim. İsralliler hünerle ve çalışmayla Hristiyan okullarındaki öğretmenlerin yerlerini ve kürsülerini güçlük çekmeden elde edeceklerdir. Böyle olunca dini eğitim aileyle sınırlandırılacaktır ve ailelerin büyük bölümünün bu öğreti alanına ayıracak zamanları olmadığından maneviyat ruhu yavaş yavaş solacaktır.

Galiz küfür köpek havlamasından daha kötüdür, insanın zeka ve maneviyat açısından gelişmemiş olduğunun göstergesidir.

Modern insanın maneviyat arayışı bugün her zamankinden daha derin, daha belirgin. Adeta manyetik bir çağrısı var Hazreti Mevlânâ’nın.

Acaba her oturan adam tembel, her koşan adam çalışkan  mıdır?
Neriman’a baktı ve cevap vermesini beklemeden  devam  etti:
-Kimi adam vardır ki sabahtan akşama kadar oturur ve düşünür. Onun bir hazine-i efkan vardır, yani fikir cihetinden zengindir; kimi adam da vardır ki sabahtan akşama kadar ayak üstü çalışır, mesela bir rençber, fakat yaptığı iş dört tuğlayı üstüste koymaktan ibarettir. Ev velki insan tembel görünür velakin çalışkandır, diğer  insan çalışkan görünür velakin yaptığı iş sudandır. Zira birisi maneviyat ile zihin gayretiyle yapılan iştir; öbürü vücut ile bedenle yapılan iştir. Maneviyat daima  daha alidir, vücut sefıldir. Yapılan işlerin farkı da bundandır.

“…harften rakama doğru bir gidişat var.
Harfi maneviyat, rakamı ise maddiyat olarak görüyorum.Dolayısıyla, maneviyattan maddiyata doğru bir gidiş söz konusu…”

İnsan-ı Kamil – maneviyat maddiyattan önce gelmektedir.Bu bakımdan Batı kapitalizmine özgü olarak belirtilen rasyonellik-çıkar ilişkisi , Ahiliğin temel mantığına tezattır.Muhtemeldir ki , bu durum ,maddi çıkarları peşinde koşan , maddi çıkarları en üst seviyede tutan insan tipinin , Osmanlı toplumunda ortaya çıkmamasına neden olmuştur.

Maneviyat, beden sağlıklı olduğu sürece onun kibri ve zevkidir, ama hastalanır hastalanmaz ya da işler kötüye gittiğinde bu kez de derhal o bedenden kaçıp kurtulma isteğidir.

Havaya kaba küfürler saçmayın, kendi dilinizin ve arkadaşlarınızın kulaklarının temizliğine önem verin. Galiz küfür köpek havlamasından daha kötüdür, insanın zeka ve maneviyat açısından gelişmemiş olduğunun göstergesidir.

Bir kişi,bir millet, bir kültür kendi anlam-değer (Maneviyat) dünyasını,bundan dolayı da anlamlandırma yeteneğini kaybetmeye başlarsa kendi vicdanı önünde küçük düşer, aşağılık kompleksine kapılır. Bu kompleksin en önemli göstergesi özgüvenini kaybetmek; sahip olduğu dini,ilmi,siyasi,ahlaki,estetik,tarihi tüm değerlerden önce şüpheye düşmek,sonra uzaklaşmak, en nihayetinde terk etmektir.

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ