Gözlerle Alakalı Sözler

Gözlerle Alakalı Sözler

Gözler duyguları iletmede oldukça önemlidir. Bu yüzden bir çok şiir ve hikayelerin gözlere değindiğini görürsünüz. Ah o ahu gözler derler, ya da yeşil mavi gözler. Bunun üzerine şarkı bile var. Kahverengi gözlerin diye. Kısaca gözlerin ve bakışların insanlarda uyandırdığı mana gözlere büyük bir anlam yüklemektedir. Çoğu kişi için gözler aşkın ilk tarifi bakışıdır. İnsanlar gözleri ile ifade eder bir çok şeyi. Bu yüzden hayatımıza değer katan bakışlar hep süslü cümlelerden yerini almıştır. Göz renkleri  sayesinde insanlar gözler için bir çok lakapta bulmuştur. Mavişim falan diye severler mesela sevgilerini. Kahverengiler için bir fikrim yok. Standart göz rengini oluşturduğu için onların durumu biraz için onların birbirine söyleyeceği bir söz kalmıyor. Sonuç itibariye gözler işte böylece hayatımızın merkezinde bir yerlerinde oluyorlar.

Senin gözlerinde bana ait bir dünya var. Sahip olabileceğim tüm mutluluk bu dünyada saklı.

Kalpten kalbe giden yolun ilk durağı gözlerdir sevdiğim.

Gözlerin kayıp bir kentte bilinmeyen bir sır gibi.

Güneş tutulması ve ay tutulması da neymiş, sen bir göze bakarken dilin tutuldu mu hiç?
Biri eğer gözlerini senden kaçırıyorsa; emin ol ki o gözlerde sana ait bir şeyler vardır.

Benim cennetim çok uzakta değil, gözlerinde!

Gözlerimizin rengi ne olursa olsun gözyaşlarımız hep aynı renktedir.

Neden ‘gözlerinden öperim’ denir bilir misiniz? Hasretliğin çilesini en çok göz çeker, işte bu yüzden vuslatı en çok o hak eder.

Gözlerim normal de kahverengi ama güneşe bakınca ‘ela’ oluyor, sana bakınca ise çok ‘fena’ oluyor.

Kimi gözler, bir acı taşır içinde. Dokunsan ağlayacak, ağlasan, susacak. Kimi gözler, bir hasret taşır içinde. Sarılsan geçecek, konuşsan gülecek. Kimi gözler, bir dost arar sahiplenecek bir yürekte, konuştukça dinleyecek, sustukça hissedecek

Gözlerin konuştuğu dil her yerde aynıdır.

Sözler dökemese de yürektekini ‘Gözler’ döker, dökmek istediklerini.

Sesini çok özledim ama sen gözlerini fısılda. Zaten şu kahvenin rengi, bana hep iyi geldi.

Ağlamaktan korkma! Zihindeki ıstırap veren düşünceler gözyaşı ile temizlenir.

Gözlerden anlamayana yürekten alt yazı geçemem…

İşte sırrım, çok basit: En iyi yüreğiyle görebilir insan. Gözler asıl görülmesi gerekeni göremez.

Ve ben tam bu saatte rüzgarın uğuldayan sesiyle gözlerini istiyorum göz bebeklerime.

Çevre kirliliğinden daha vahim olan, duygu ve düşünce kirliliği.
Ardı arkası gelmeyen yürek işgalleri.
Sevgi katliamı.
Organlar arasında süren ‘iç savaş’.
Bireysel düzenler, puthaneye dönen kalpler, bakar-kör gözler, uyuşan şuurlar, çalınan duygular, vahim bir kişilik zaafı olarak dengesizlik…
İrfan, ihsan, takva ve bunların oluşturduğu iç zenginlik, derinlik, gaybiyet ve olgun şahsiyet.

Belki de en sevdiğim sakarlığın, gözlerime takılıp yüreğime düşmendi.

Ama gözler kördür. İnsan yüreğiyle aramalı.

Hayatta iki şeye bakarken utanıyorum bir sağ gözüne birde sol gözüne çok güzeller.

İnsan kendi kusurlarına katlanmak zorundadır, her an için, ama iki kişilik bir kusura katlanmak zorunda değildir. Gözler yerinden çıkarılıp atılmak için, kalp de bunun için değil mi? Hem bu o kadar da kötü değil, abartı ve yalan bu, her şey abartı; sadece özlem gerçek, abartılamayan gerçek. Ama özlemin gerçekliği de o kadar kendine ait bir gerçeklik değil, daha ziyade, geri kalan her şeyin yalan olduğunun ifadesi. Kulağa saçma geliyor, ama öyle.
Sevgi de belki, sana “en sevdiğim” olduğunu söylemem değil de senin, içimi deştiğim bir bıçak olmandır.
Bir de, sen kendin söylüyorsun “Sevmeye güçleri yok” diye; bu “insan”la “hayvan”ı ayırt etmek için yeterli değil mi?

Hiçbir şey gözyaşından hızlı kurumaz.

Bu hayal nasıl peşimi bırakmıyor bilemezsiniz…Uyanıkken uykudayken icimde hep o var…Hep o..Şimdi şurada gözlerimi kapasam hayal gücüm sade onun kara gözlerini çarpıveriyor.. Bunu nasıl anlatmalı? Anlatamıyorum işte..O kara gözleruçsuz bucaksız bir deniz olmuş beni içine sarmış savuruyor.. Ya da bir uçurum oluvermiş beni içine çeken..Duramıyorum artık..O gözler! O gözler tüm benliğimi sarıyor..Insan ne anlaşılmaz bir varlık…En gerekli olduğu yerde bütün gücünden yoksun değil mi?

Gözler ve sözler ikisi de bir şeyleri gizler. Sözler ne kadar inkâr etse de gözler her şeyi bir bir söyler…

İnsan yalnız yüreğiyle doğruyu görebilir. Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez.

Sözlerini unutmak kolay… Peki ya gözlerini…

“…Gözlerine bant çekiliyor zavallı çocukların, kızların, kadınların. Hüzün en çok gözlerden okunuyor. Gazetelerde hep gözler gizleniyor. Acı en çok gözlere siniyor. Utanç en iyi gözlerden okunuyor. Gözler hayatı tefsir ediyor. Hayat gözlerden kendini ele veriyor…”

Ve ben tam bu saatte rüzgârın uğuldayan sesiyle gözlerini istiyorum göz bebeklerime.

Zaten, en büyük körlük de, gözler önüne gelen perdeler değil; kalbin kasvetle kaplaması ve hakkı göremez hale gelmesiydi.

Bir çift göze âşık diğer bütün gözlere körüm.

Şunu bilin ki, dil gerçeği gizleyebilir ama gözler asla !

Sevdi ya da sevmedi ne fark eder ki, başkasına gülüyor artık güzel gözleri.

Ne yazık! Ölüm ruhumuzu ne hale getirecek? Onu nasıl şekillendirecek? Ondan ne alıp verecek? Onu nereye yerleştirecek? Bazen dünyaya bakıp ağlaması için etten gözler bahşedecek mi?

Hissi göz, güneşe zebundur, ilâhî bir göz ara…

İnsan kendi eksikliğine katlanmak zorundadır, her an için ; oysa iki kişilik eksikliğe katlanmak zorunda değildir.
Gözler, yuvalarından çıkarıp atmak için yok mudur, ve kalp de aynı şekilde.
Yine de durum o kadar da kötü değil, abartı ve yalan bu, her şey abartı, yalnızca özlem gerçek, o abartılamaz.
Fakat özlemin gerçekliği bile o kadar da onun kendi gerçekliği sayılmaz; daha ziyade, geri kalan her şeyin yalan oluşunun ifadesidir.
Kulağa saçma geliyor ama öyle.
Belki en çok seni sevdiğimi söylediğim de söz konusu olan gerçekten sevgi değil; sevgi, senin içimde çevirip durduğun bıçak olman…

Karanlık ve soğuk gecenin ikliminde sevdim seni bedenim sensiz soğuk olsa da şimdi, gözlerini düşündükçe…

”Çektiğin acıları gözler önüne sermemek, büyük kişisel mutlulukların peşinden koşmak ayıbından vazgeçip, küçük mutluluklara sığınmak, onlarla yetinmektir asıl marifet.”

Gözler övülünce, geri kalan yerler hiçbir şeye yaramıyor demektir…

Gözler, yuvalarından çıkarıp atmak için yok mudur, ve kalp aynı şekilde.
Yine de durum o kadar kötü değil, abartı ve yalan bu, her şey abartı, yalnızca özlem gerçek o abartılamaz.
-Franz Kafka /Milena’ya Mektuplar

Birinin gözlerinin içine dolu dolu bakmak, onun rüyalarına girme ihtimalini göze almaktır.

“Gözlerin birer kılavuz yıldız sanki,
sözlerin unutulmaz birer ezgi;
Öyleki ekinler yeşerdiğinde,Bahar çiçeklerinde goncalar belirdiğinde,Tarlakuşunu değil seni gözler çobanlar,senin sesini özler.”

Mavi desem yeşilin hatırı kalır, yeşil desem mavinin boynu düşer. Turkuazdı gözleri, turkuaz…

Arka plan değişse de, insanlarım hep aynıydı: Hasret tüten gözler, ağlamsı yüzler…

Sana bakışları, sanki önüne geçip de senin için kurşun yiyecek gibi.

Erika’nın Slavlara özgü Tanrı vergisi, çekici bir yüzü vardı: çıkık elmacık kemikleri, pürüzsüz bir ten ve badem gözler.

Her zaman gözlerimde ışık ol sevgilim gözlerim seninle baksın hayata. Her baktığım yerde seni görsün gözlerim kalbim atsın aşkınla seni seviyorum her şeyim.

-Gözleri sizin gibi olan insanlar öldürmezler.
-Benim gözlerim nasıl ki?
-Hüzünlü ve derin bir kederle dolu gözler.

Kapalı gözler, ruhu seyretmenin en güzel şeklidir.

Özde olanı kalp görebilir. Gözler özde olanı göremez.

Sadece gözlerimden akan yaşlar değil kalbimden akan yaslarda senin için sevgilim, benim sevgim görüntülük değil benim sevgi içtenlik bebeğim…

Anadolu’nun bir köyüne ilk meyve ağacı 1960’larda dikilmiş, köy yüzlerce yıllık ama kimse uğraşıp didinip de bir meyve ağacı dikmemiş.
Köyün adı Sivrialan, Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı.
Ağacı dikense Âşık Veysel!
Binlerce adam yaşamış, göçmüş o köyden.
İlk meyve ağacını dikenin gözleri görmüyor.
Sizce kimin gözleri görmüyor?
Eğer bulunduğunuz ülkeye, iş yerine, etrafınızdaki insanlara gram katkınız olmuyorsa “Acaba benim gözler görüyor mu?” diye sorun kendinize.

Hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara layık olan kişi ise zaten seni ağlatmaz.

Gönül dolmuşsa, gözler bahanesi olur ağlarsın.

Sözler gözlerindeki şiiri okumayı bilmedikten sonra bir adama yüzlerce şiir yazsan da fark etmez. O yine bildiğini okur.

Gözler ki birer parçasıdır sende İlah’ın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!

Kimsenin gözlerinde böyle bir kalp görmedim, aramadım da bir daha sende bulduğumu bir başkasında.

“Fakat gözler kör, kalpte aramak gerek. ”

Akıp giden bir bataklığın içindeyiz hepimiz: ama yıldızlara bakıyor bazılarımız.

“Japonya tarihi bölümünde bahsettiğim Heian dönemi esnasında soylu kesim zenginleşmeye ve kem gözler tarafından taciz edilmeye başlamış. O yıllarda özel güvenliği olan yüzme havuzlu siteler henüz kurulmadığından, insanlar silah kullanabilen, profesyonel korumalar arayışına girmiş. Zamanla soylu ailelerden bazıları iyice semirmiş ve korumaları da minik bir ordu boyutuna ulaşmış. Ardından olay büyümüş, derebeylikler kurulmuş, samuray adı verilen yeni bir savaşçı sınıf türemiş.”

Gözlerim gözlerini görmediğinde kör bakar hayata, gözlerin gözlerime değdiğinde dünya sen olursun benim için o anda sevgilim.

Birbirinizi severseniz gözlerine bakarsın. Hiçbir şey olmaz. Sevgi körleşmeye başlayınca gözler ağulanır…

O gözler bana aşkı anlatır gözlerinde bulurum sevda sözlerini gözlerinde yaşarım aşkımı ebedi sevgilim…
Seni hayal edince ilk gözlerin gelir aklıma o yıldız gibi parlak gözlerin düşer karanlık geceme güneş gibi bebeğim seviyorum seni sevgilim.

Mumların karanlık ışığına alışan gözler güneşe bakmak için yeterince güçlü olamaz.

Elimde fotoğraflar bakarım anıları tazelerim o anları hatırladıkça kuruyan anılarımızı gözyaşlarımla suluyorum  ve içimdeki sevgiyi bir gün gelirsin diye besliyorum sevgilim…

Görüp görebileceğiniz en kusursuz oval yüze, sıra dışı bir parıltıya sahip simsiyah gözler, adeta kalemle çizilmiş gibi duran yay misali kaşlar ekleyin, bu gözleri gül pembesi yanaklarının ucuna hafif bir gölge sürecek kadar uzun kirpiklerle çevreleyin; özenle oyulmuş dümdüz, hokka gibi bir burun ve dudakları, süt beyazı dişlerinin üstünde zarif bir edayla hafifçe aralanmış bir de ağız düşünün ve tüm bu çehreyi, erkek elinin asla pisletemediği şeftali tüylerinin o kadifemsi yumuşaklığıyla tamamlayın; işte şimdi bu eşsiz başın neye benzediğini tahayyül edebilirsiniz.

Gözlerinde bir aşk var bana saklı olan. Kimselere verme onu dedin ve almadan gittin. Kendi hakkin olan bir aşkı, gözlerime hapsettin.

“Sana sırrımı açıklayayım: Bir şeyin özünü yanlızca kalbinle görebilirsin. Gözlerözünü göremez.”

Gözleri sürekli gözlerindeyse sana olan merakındandır; ama gözlerini senden kaçırıyorsa, o gözlerde sana ait bir şeyler vardır.

…”Dil kalpte olanın aksini konuşabilir ama, gözler bu konuda kalbe çok bağlıdır”…

Senin gözlerin altın gibi kalbinin aynası olmuş her baktığımda hayatı daha güzel görüyorum seninle ve gözlerinle aşkım.

“Gerçek şu ki; gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler kör olur” (Hacc, 46)

Seni ilk gördüğümde anladım kalbimin sana sevdalı olduğunu hele ki gözlerine baktığımda anladım aşkın gerçek anlamını bu can sana sevdalı aşkım…

Gözlerini anlıyorum henüz bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
Gözlerimizi uzaklar değil ki yalnız göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır;
Ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir, öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak?

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ