Cemal Süreya Sözleri
İkinci Yeni Hareketinin önde gelen şairlerindendir. Kendisinin şiir dünyası aşkla örülmüştür. Şiire getirdiği yeni soluk ve düzenle bambaşka bir tarzı seçmiş ve tarzda kapalı imgelere gitmiştir. Cemal Süreya Sözleri içinde aşkı, sevgiyi ve gizemi barındırır. Aynı zamanda başarılı bir kariyeri de vardır. Cemal Süreya Şiirleri okuduğunuzda içinizde bambaşka fırtınalar eser. Onun dizelerinde başka bir dünyaya yelken açarak ufkunuzu genişletebilirsiniz. Bir aşk adamıdır kendisi, sözlerindeki güzellik bir çok insanı kendisine çekmiştir. Cemal Süreya Yazıları ılık bir iklime çıkarır insanı. Sanki yeniden bir baharı yaşıyormuşsunuz gibi hissederseniz. Onun bu güzel yanı Türk Edebiyatı için bir hazine niteliği taşımaktadır. Aynı zamanda kendisi geleneksel şiirlere karşı olmasına rağmen şiirinde gelenekleri en güzel şekilde işleyen şairlerden biriydi. Cemal Süreya Facebook Kapak Resimleri ve Cemal Süreya Resimli Sözleri sitemizden bularak sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilirsiniz. Aynı zamanda sevgilinize bu güzel sözleri, resimleri atarak onun kalbini çalabilir ve özel anılar oluşturabilirsiniz. Şiir kalbi açan kapıdır, Cemal Süreya’nın Aşk sözleri ile sevdiğinizin kalbinde bir kapıda siz açmış olursunuz. O halde sizi Cemal Süreya’nın güzel sözleri ile baş başa bırakalım.
Çok yoruldum sevgili; daha fazla yorma beni. Ben fazlasıyla ödedim zaten, uğrunda kaybettiklerimin bedelini.
Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık ”sevda” da boğulur.
Annesinden dayak yediği halde, yine ‘anne’ diye ağlayan bir çocuktur aşk.
Her ölüm erken ölümdür.
Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda
Verdi mi adama her şeylerini verirler
Ben gördüm ne gördümse kadınlarda
Çocuk olsam yeniden. Bir tek düştüğüm için acısa içim, ve kalbim; çok koştuğum zaman çarpsa sadece.
Önce sevdiğiniz terk eder sizi,ardından uykunuz.Sonra ne sevdiğiniz geri gelir ne de uykunuz…
Keşke şöyle yapsaydım belki severdi deme. O senin için ne yaptı da sevdin sanki? Akıl işi değil, gönül sevdi mi gerisi bahane.
Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
bir kadını ortadan ikiye böl…
yarısı annedir,
yarısı çocuk,
yarısı sevgili
yarısı aşk…
Boğazıma takıldı sevdan… 3 kere sırtıma vur helâl de; alışık değilim harama, ondan olacak herhalde.
Biliyorsun, ben hangi şehirdeysem yazlığın başkenti orası. Ve yine sevgili çocuk, biliyorsun, kişi tuttuklarıyla yalnızlığını adlandırıyor o kadar.
Üşüyor musun? Üzülme be! Gel yanıma. O kadar yaktın ki canımı; Isınırsın. Üşümezsin bir daha.
Aşktın sen, gidişinden bildim seni..
kuşlar toplanmış göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Birer birer, seve seve çıktığım aşk basamaklarını; onar onar, söve söve iniyorum şimdi!
Hayat benimse eğer kimse karışamaz ve biliyorum ki herkesle dost olunmaz. Aşka gelince bir kere sevdim işte, bir daha işim olmaz…
Kimseyi suçlama, suçlanacak biri varsa o da sensin. Sonuçta o sana küçük bir umut verdi, sen ise ona her şeyini verdin.
Güzelsin sevgilim. Ama çok yakından.
hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Bir şeyiniz olayım sizin, hani nasıl isterseniz, oğlunuz, kiracınız, sevgiliniz; dünyanın bir ucuna birlikte gider miyiz?
Neden yorgunsun sorusuna cevap aramaktan, ‘Ve bunu sormasınlar diye gülümsemekten yoruldum.
Hayat benimse eğer kimse karışamaz ve biliyorum ki herkesle dost olunmaz. Aşka gelince bir kere sevdim işte, bir daha işim olmaz.
Yalnızlığım ve ben, seni çok bekledik.
seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Bir kadını ortadan ikiye böl, yarısı annedir, yarısı çocuk, yarısı sevgili yarısı aşk. Duyanlar bunu bilmez, görenler anlamaz bunu! Yarısı rivayettir, yarası gece.
Mutlu olmanın yolunu, karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk. Yanıldık, Çünkü ne kadar mutlu ettiysek, o kadar yalnız kaldık.
Sen bakma benim bu kadar hüzünlü şeyler yazdığıma, ben çok gülerim. Ve gülerken hiç kimse yalan olduğunu anlayamaz.
Sevmek çiftleşmek değil, tekleşmektir..
hızla geçen otobüslerin ardından benzeşmek…
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Bir kırıldık, daha da kırılırız. Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.
Kimseyi suçlama, Suçlanacak biri varsa o da sensin. Sonuçta o sana küçük bir umut verdi, Sen ise ona her şeyini verdin.
Gider gibi yapmadım ben, ya kaldım ya gittim. Sen ise kalır gibi yaptın, ama gittin ve ben bittim.
Aşklarda bakım istiyor, öğrenemedin gitti.
Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Bir gün seni bırakırım ya tütünü bırakmak gibi bir şey olur bu evet, gün geliyor, bıkıyorum senden, ama İstanbul’dan bıkmak gibi bir şey olur bu…
Annem gözyaşları için ekmek kırıntısı gibi değerlidir derdi. Üstüne basıp geçenlerin çarpılışını görmek için bekliyorum seni.
Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim, yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Özgürlüğün geldiği gün, o gün ölmek yasak!
İyi anlarında sesin kalınlaşıyor.
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Bir çiçek duruyordu, orada, bir yerde, bir yanlışı düzeltircesine açmış.
Acı çektikçe insan olgunlaşırmış, yalan be! İlk önce kalbin kırılır, sonra çürümeye başlarsın.
Ellerim ceplerimde yürüyorum. Ve ben ne zaman bir şiir duysam, şehadet getiririm, ölürüm
Yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.
Siz, saatleri yaşadınız, Zaman taşlarını, Niceldir saatler. Adsızdırlar. Renklerini, kokularını kişiselliklerden alırlar.
Bilirsin sigarayı da kalem tuttuğum gibi tutarım. Ondan tüter sevda sözleri.
Hayatta gözyaşlarımı hak edecek bir insan görmedim. Ya benim gözyaşlarım gereksiz,Yada uğruna gözyaşı döktüğüm insanlar değersiz.
Üzülme değmez sözünü duymaktan sıkıldım. Değmeyenlere zaten üzülmem. Üzüldüğüm şey; Değmeyenlere… Yüreğimin değmiş olması.
Öyle bir sihirbazdın ki beni bile kaybettin!..
Aylar birbirinin içinden yürüyebilir. Ağustosta bile Marta gönderme vardır. Yine de gönderme mevsim mantığıyla sınırlıdır.
Günlerse bambaşka. Bir günün öbürünün önüne geçmesine izin yok. Günün gizi hem kişiselliğimizde, hem de onun kendi kişiselliğinde.
Siz, saatleri yaşadınız. Henüz sözcük haline dönüşmemiş, ya da bir sözcük karşılığı oluşmamış durumlar yarattınız. Tanığınızım.
Aylar ayları açıklıyor.
Saatler saatleri kum saatiyle açıklayabiliyor.
Belki de. Evet, belki de sen, hiç hak etmemiştin beni. Oysa ben; her halinle kabullenmişim seni.
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerin olmadan edemem bilirsin.
Madem sevmiyorsun o zaman sahip çık gözlerine! Dönüp dolaşıp değmesinler gözlerime.
Ah ulan ayrılık,
Bir tek seninle ayrılamadık…
Açıklanmayan tek şey aşk: En büyük sayrılık ve en büyük sağlık.
Günü tam gelmemiş olarak bir yanını gizleyen duygu.
Denetçi anlamaz, tarihçi atlar, terzi bir araya getiremez, sanatçı elden kaçırır.
Belki o her şeye değecek kadar değerli senin için; ama sen de, onun için kendini hiç edecek kadar değersiz değilsin.
Sana seni seviyorum dediğim kadar, Anneme peki anneciğim deseydim; Hazırdı cennetteki yerim…
Denir ya aşk iki kişilik, yalan! Aşk bile bile delilik. Bide hayat müşterektir denir. Buda yalan çünkü aşk acısı hep tek kişilik.
En koyu yalnızlık bile bir tanığa ihtiyaç duyar…
Kent yıkılıyor. Sokaklar uçtan uca kazılmış. Sesimiz radyasyon içinde. Mühendisler geldiler; kedi resmini bile cetvelle çizerler. Gözlem evinde art arda mevsimler sökülür.
Mahşerin ortalık yerinde size rastladık. Elinizi şuramıza koydunuz.
Sürgündük. Göçebeliğin elverişli yanlarını da yitirmiş gibiydik. Yanınızda göçmen olduk.
Artık hayallerim suya düşecek diye kaygılanmıyorum. Çünkü onlar düşe düşe yüzmeyi öğrenmişler…
Çok yoruldum sevgili; daha fazla yorma beni. Ben fazlasıyla ödedim zaten, uğrunda kaybettiklerimin bedelini
Bazen öyle yorar ki aşk insanı, bıktırır hayattan. Ve kapayınca gözlerini bir daha açmak istemez insan.
Özledim.. Söyleyeceklerim bu kadar, kısa ve derin.
‘Uzaktan seviyorum seni!
Kokunu alamadan,
Boynuna sarılamadan.
Yüzüne dokunamadan.
Sadece seviyorum!
Yüzü güzele kırk günde doyarsın, huyu güzele kırk yılda doyamazsın.
Cevap veriyorum Zamanla her şey geçer diyen akıllılara; “Geçen tek şey zamandır anlayan, anlatsın anlamayanlara…
Bir isteğim var sadece senden, onun kokusunu al getir, onu saçlarını al getir, hatta mümkünse onu al getir bana rüzgâr.
Seni ne zaman uyurken hayal etsem, affediyorum
Öyle uzaktan seviyorum seni!
Elini tutmadan.
Yüreğine dokunmadan.
Gözlerinde dalıp dalıp gitmeden.
Şu üç günlük sevdalara inat,
Serserice değil adam gibi seviyorum.
Yarın bizi beraber görenler kimdi o yanındaki diye sorarlarsa beni detaylı anlatma. Kısaca; ömrümün geri kalanı dersin.
Oyuncağın kırıldı diye üzülme çocuk… Büyüyünce kalbin paramparça olacak.
Kaldı işte; çayımız bardakta. Çocukluğumuz sokaklarda. Mutluluğumuz kursağımızda. Sevdiklerimiz uzaklarda. Gülüşlerimiz fotoğraflarda…
Benimsin” demeden önce “seninim” diyebilmeli insan.
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Uzaktan seviyorum seni. Kokunu alamadan, boynuna sarılamadan, yüzüne dokunamadan. Sadece seviyorum.
İkinci bir parıltı var senin bakışlarında. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Hayatta gözyaşlarımı hak edecek bir insan görmedim. Ya benim gözyaşlarım gereksiz, ya da uğruna gözyaşı döktüğüm insanlar değersiz.
Ne demiş uçurumda açan çiçek,yurdumsun ey uçurum!.
Sevdiğin kentlerin selamı sanki
Sülüs kamyon şoförleri
Kufi hamallar
Tam unuttuğunu sanırsın, karşına çıkar tebessüm eder ve yine bağlar seni kendine. Yine inanırsın yalan olduğunu bilsen bile.
Seni soruyorlar… Öldü mü diyeyim yoksa dönecek mi? İkisi de imkânsız değil mi? Çünkü biliyorum; asla geri dönmezsin ve biliyorsun; sen benim için asla ölmezsin!
Yokluğunu yazmak cenaze arabalarını süslemek gibidir.
Anılar hep sonbaharda gibidir
astrakan gecede
süt yıldızlar
Sevmek güzel meslek, ama zor. Can dayanıyor dayanmasına ama yürek gitti gidecek.
Küçükken aldığım dışı güzel, İçi hep çürük çıkan elmalı şekerler gibisin. Aranızdaki tek fark; O elmalı, Sen ise el’malı.
Aşka gelince bir kere sevdim işte, bir daha işim olmaz.
Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
“Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz”.
Sana yolculuk yapmak istiyorum, kes yüreğine giden bir bilet; can kenarı olsun!
Biliyorum sana giden yollar kapalı! Üstelik sende hiçbir zaman sevmedin beni. Ne kadar yakından ve arada uçurumlar, insanlar, evler aramızda duvarlar gibi.
Aklıma bile gelmiyorsun artık.. O kadar kalbimdesin ki.
Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
O gülün yüzü gülmüyor sensiz
O köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı
Hepten hüzünlü bu günlerde
Nasıl bilirdiniz? Sorusuna, tanıyamamışım deyip geçtim.
Cevap veriyorum zamanla her şey geçer diyen akıllılara; “geçen tek şey zamandır anlayan, anlatsın anlamayanlara.
Yoksuluz, gecelerimiz çok kısa. Dörtnala sevişmek lazım.
Şimdi açsam pencereyi beklesem
Sen gelsen
Olmaz ya hani geliversen
Hiç bir şey sormasan
Hiç bir şey söylemesen
Sussam
Sussan
Sussak.
Susuşların anlattığını dinlesek
Sırt sırta otursak
Katılasıya ağlasak
Sormasak birbirimize sebebini
Kadın susarak gider. Eğer bir kadın şikayet ediyorsa, erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının. Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir. Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.
Aslında ayrılıklar değil de, gidenin sevmediği halde ‘ seviyorum ‘ demesi en çok koyuyor insana…
Kim istemez ki mutlu olmayı ? Ama mutsuzluğa da var mısın?
Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun
Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Hayat benimse eğer kimse karışamaz ve biliyorum ki herkesle dost olunmaz. Aşka gelince bir kere sevdim işte, bir daha işim olmaz.
Gölgene bak, beni anlamak istiyorsan; O kadar yakın, ama sana asla dokunamayan.
O beni herhalde sevmiş!
Oysa ben onu her halde sevmiştim.
ben bütün hüzünleri denemişim kendimde
canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
bir bir denemişim bütün kelimeleri
yeni sözler buldum seni görmeyeli
kuliste yarasını saran soytarı gibi
seni görmeyeli
kasketim eğip üstüne acılarımın
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
kardeşim olan gözlerini unutmadım
çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki.
Bazen diyorum ki ne olacak söyle gitsin. Sonra diyorum söyleyince ne olacak sus bitsin.
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Ama kadınlar, tanrım. Öyle sevdim ki onları, gelecek sefer dünyaya kadın olarak gelirsem, eş cinsel olurum.
Düşenin dostu olmaz’ derler kimileri. Sanki ayakta olanın dostu çokmuş gibi…
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Karşıdan karşıya geçer gibi sev beni önce bana, sonra bana sonra yine bana bak.
Ben nerede bir çift göz gördüm ise tuttum onu güzelce sana tamamladım.
Şimdiler de bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Uysal sevgilim, ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara hayatımız geçiyor gözlerimin önünden çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz. Her şey seni bekliyor, her şey gelmeni içeri girmeni senin elinin değmesini gözünün dokunmasını ve her şey tekrarlıyor seni nice sevdiğimi.
An ki fıskiyesi sonsuzluğun, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Bir şeyiniz olayım sizin, hani nasıl isterseniz, oğlunuz, kiracınız, sevgiliniz; dünyanın bir ucuna birlikte gider miyiz?