Ahmet Kaya Sözleri
1957 doğumlu ses sanatçısıdır. Sürekli göç yapan bir ailenin beşinci çocuğudur kendisi. Çalkantılı bir hayat geçirmiştir. Yaşadığı zorluklar itibari ile yorgun bir adamdır. Okulu belli sebeplerden bırakmak zorunda kalmıştır. Babasının ona küçük yaşta aldığı saz ile kendine has bir çalma tarzı geliştirmiştir. Daha sonrasında bu müzik türü çoğu kişiden kabul görmemiş fakat o sürekli kendi elleri ve imkanı ya da çevresinin desteği ile çabalamaya devam etmiştir. Ahmet Kaya Sözleri içinde ideoloji,acı gibi bir çok şey barındırır. Yaşadığı dönemin sıkıntılarını şarkılarına ve çalışmalarına da eklemiştir. Ahmet Kaya Şarkı Sözleri acıklı bir havadadır. Umut yoktur onun şarkılarında acı vardır. Zaten konser vermesi ve çoğu zaman şarkı yapması da yine yaşadığı dönemden dolayı engellenmiştir. Herkesin bir yolu vardır, o da kendisi için bir yol çizmiştir. Ahmet Kaya Aşk Sözleri içinizde bir boşluk oluşturur. Bazen annesine, bazen dostlarına, bazen onu anlayamayanlara sitemkar sözler söylemiştir. Sık sık dile getirmiş şarkılarında acılarını. Ahmet Kaya Resimli Yazılar ve Ahmet Kaya Facebook Kapak Fotoğraflarına sitemizden ulaşabilirsiniz. Şarkılarında acı, hüzün, sitem olan bu adamın sözlerinde belkide kendi kişisel acılarınıza ses olacak cümleler bulursunuz. Acıların dile geldiği şarkıları, sözleri, sizi ifade eden sözleri sosyal medya hesaplarınızda paylaşarak içinizde kopan fırtınaları dışarıya vurabilirsiniz. Keyifli okumalar ve paylaşımlar diliyorum.
Ne sen Leyla’sın ne de ben Mecnun. Ne sen yorgun ne de ben yorgun. Kederli bir akşam içmişiz, sarhoşuz hepsi bu.
Dün gece gördüm rüyamda, seni özῘedim anne. GözῘerinden akan bendim. Düştüm göğsüne, söyle canın yandı mı anne..
Biz bu ülkeyi karşılıksız sevdik.
Yalnızlığım benim pasaklı kontesim, ne kadar rezil olursak o kadar iyi…
Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya, bu hep böyle, böyle gider mi?
Deniz çok uzaktaydı ve dokunuyordu yalnızlık.
Giderim buralardan, giderim bir akşam üstü… Umurunda olmaz, umurunda olmaz, umurunda olmaz bilirim
Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe.
Siz benim nasıl yandığımı nereden bileceksiniz?
Firarilerin uzmanı olmuşum, bütün istasyonlarda afişim durur, beni bir çocuk bile vurur
Sakin göllerin kuğusuyduk, salınarak suyun yanağında. Yarılan ekmeğin buğusuyduk. Gözüm yaşarıyor yüreğim kanıyor. Olmasaydı sonumuz böyle.
Dokunma bana fişlenirsin, dokunma bana ellerin tutuşur, dokunma bana çıldırırsın, dokunma bana sende yanarsın.
Kendine iyi bak.. Beni düşünme.. Su akar yatağını bulur.
Bu aşkın nüshası rüzgarlarda, aslı bende kalacak.
Paris de yazında kışında üşüdüm.
Parmak uçlarına değen sıcaklık, incinen bir hayatın yarasıdır.
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin ki bu yaşlar utangaç boynunun kolyesi olsun.
Bizi zaman yenecek ve anılar kalacak.
Beni bilimle anla iki gözüm felsefeyle anla ve tarihle yargıla.
Ne yapsa, ne etse, üstüne gitmişler; mavi gökyüzünü ona dar etmişler.
Bizi zaman yenecek ve anılar kalacak.
Dışarıda kar yağıyor, benim içime yağmur
Sensiz isyan ettim her an dünyam kahır, dünyam zindan yine başım duman duman olmadan gel.
Kokunu verirken vazom da güller, yıkar mı sandın beni bu yalancı ayrılık.
Ben ardımda yaş bıraktım. Ağlayan bir eş bıraktım. Sol yanımı boş bıraktım hey. Siz benim kime küstüğümü nereden bileceksiniz.
İhanetin zincirini tutan utansın. Dönüp arkasına bakan utansın. Dost diye bağrıma bastığım insanlar, arkamı dönünce vuran utansın.
Köpeklerimden, kuşumdan, yavrumdan cayar giderim. Senden aldığım ne varsa yerine koyar giderim.
Depremler oluyor beynimde..
Sakin göllerin kuğusuyduk, olmasaydı sonumuz böyle.
Bağıra bağıra yazdım seni içime.
Haykırsam duyamazsın. Çağırsam gelemezsin. Yürekten sevemezsin sen.
Oysa ben bu gece, yüreğim elimde, sana bir sırrımı söyleyecektim.
Söyle ay doğmadan, düşmesin yaş gözüme..
Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi, yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi.
Çok uzakta öyle bir yer var, o yerlerde mutluluklar, paylaşılmaya hazır bir hayat var.
Sensiz geçmiyor bu günler biliyor musun. Yüreğine beni, beni soruyor musun? Öyle yalnız, yalnız kaldım biliyor musun, türküler söyledim sana duyuyor musun?
Ağladım gözyaşlarım düştü ateşe, yine de bu yangını söndüremedim
Hep sonradan gelir aklım başıma hep sonradan…
Ben giderim geri gelmem, benden sonra kalan kalır..
Acılardan arta kalan işte bu bakışlarmış. Buğu diye gözlerimde, gün batımı bulutlarmış…
Suçu saz çalmakmış, öğrendiğim kadar..
Giden bu yolculardan, en çok ben şanssızım. Ne kadar çok yaşadıysam, o kadar çok yalnızım
Şehirlere bombalar yağardı her gece, biz durmadan sevişirdik
Firarilerin uzmanı olmuşum, bütün telsizlerde adım okunur
Ben hep uçurum kıyılarında dolaşmayı, hep rüzgara karşı koşmayı, uğultulu bir hayatın sesini ve öfkesini ciğerlerimde hissetmeyi, aşkı, devrimleri, başkaldırmayı, muhalif olmayı cesareti sevdim. Ve böyle yaşadım.
Şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp asıyorum.
Bizi hasret saracak..
Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette..
Sen benim hiç bir şeyimsin, yazdıklarımdan çok daha az. Hiç kimse misin? Bilmem ki nesin? Lüzumundan fazla beyaz. Sen benim hiçbir şeyimsin, varlığın yokluğun anlaşılmaz.
Bir ben kaldım, bir ben kaldım, tenhasında gecenin, avutulmamış ben..
Şimdi bütün iyi niyetlerimi, bir bir yargılayıp asıyorum…
Bu dağlara bu yollara, toz eyledi aşk beni. Ben yanarım aşk için, ben yanarım gül için.
Söyle yağmur söyle. Değmeden yüreğime. Söyle gökyüzüne. O nerde…
Birazda sen ağla…
Kırmızı rujlu sokakların, aşağılık pazarlıkların, adı anılmayacak benle. Bir çiçeğim halk ormanında fışkırdım, başkaldırıyorum.
Sen benim hiçbirşeyimsin.
Birde sen gitme…
Çeketimi yağmurlara astığımdan beri, tehlikeli şiirler yazar dünyaya sataşırım.
Varsın böyle geçsin yabancı günler, varsın canımı yaksın yine yalnızlık. Seninle doluyken baktığım dünler, yıkar mı sandın beni bu yalancı ayrılık.
Gözüm yaşarıyor yüreğim yanıyor, olmasaydı sonumuz böyle…
Hani benim sevincim nerede?
Sanki gökten kar yerine kan yağıyor, kar altında üşümüş bir çocuk ağlıyor. Yaşlı gözleriyle bana bakıyor, akan gözyaşını içesim gelir.
Hesabım kalsın mahşere, elimi yıkar Giderim…
Dostlukmuş.. Ölüme yürümekmiş.. Üstüne titremekmiş.. Vefaymış! Aşk dediğin, zavallı bir kapıyı duvara çarpıp çıkıncaya kadarmış!
Bu hasretlik kalır gitmez teninde! Eksilmez acılar ezik yüreğimde..
Ben derdimi kimseye söyleyemedim.
Bazen bir uçurum kalır, bazen de martıların ardından. Velvele koparan bir leş kalır, bir intihar gibi puşt olunca sevdalar.
Tutsam şu karanlığı tutsam da yırtsam.
Sensiz geçmiyor bu günler biliyor musun
Ah ne fayda ah ne fayda… Kefen beyaz ah ne fayda…
İki damla gözyaşımla satıldım pazarlarda, kırdılar yüreğimi kırdılar azarlarla, sürgünlere yolladılar sabah dörtte yağmurlarla; Ben yandım, siz yanmayın ALLAH aşkına…
Şimdi saat yokluğunun belası, sensiz gelen sabaha günaydın..
Dedim ya, hiç yoktan susturuldu şarkımız…
Hesabım kalsın mahşere, elimi yıkar Giderim…
Bana böylesi garip duygular bilmem neye gelir, nereye gider döndüm işte acı yüreğimden beynime sızar, Bu Günde Ölmedim Anne.
Dostum dostum güzel dostum. Bu ne beter çizgidir bu. Bu ne çıldırtan denge. Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe.
Bırak ay gitsin, sen kal bu gece
Gözüm yaşarıyor yüreğim yanıyor, olmasaydı sonumuz böyle…
Hey gönül gene bu gece, kederim geceden yüce. Gel susalım beraberce, böyleymiş kara yazımız.
Sonbahar damlardı damlarımıza, biz seninle sararırdık. Aydınlanlansın diye şu kirli yüzler, biz durmadan şavaşırdık.
Yanımdasın susuyorsun. Susuyor konuşmuyorsun. Bakıyor görmüyorsun. Dokunsan donacağım. İçimde intihar korkusu var. Bir gülsen ağlayacağım, bir gülsen kendimi bulacağım.
Saçlarına yıldız düşmüş koparma anne ağlama…
Birazdan kudurur deniz..
Bazen bir uçurum kalır, bazen de martıların ardından. Velvele koparan bir leş kalır, bir intihar gibi puşt olunca sevdalar.
Dibine vurmuş gecelerden geldim, yalanım yok. Bir cebimde küfür, bir cebimde çocuklara şekerle yaşadım. Hepinizin gurbetindeyim şimdi.
Bu hasretlik kalır gitmez teninde! Eksilmez acılar ezik yüreğimde..
Artık sigarayı günde üç pakete çıkardım. Olsun gözüm olsun. Ne olacaksa olsun!
Bir kenar mahalleliyim mecburen uzaktan severim
Sana boncuktan kuş yaptım konacak pencerene.
Ben klasik bir kadere teslim olmak istemiyorum ve öldükten sonra değil, şimdi anlaşılmak istiyorum.
Ben hep uçurum kıyılarında dolaşmayı, hep rüzgara karşı koşmayı, uğultulu bir hayatın sesini ve öfkesini ciğerlerimde hissetmeyi, aşkı, devrimleri, başkaldırmayı, muhalif olmayı cesareti sevdim. Ve böyle yaşadım.
Bu dağlara bu yollara, toz eyledi aşk beni. Ben yanarım aşk için, ben yanarım gül için.