Ümit Yaşar Oğuzcan Sözleri

Ümit Yaşar Oğuzcan Sözleri

Tarsus doğumludur. Yaşamına İstanbul’da veda eden şairin bir çok kitabı bulunmaktadır. Ümit Yaşar Oğuzcan Kitapları önemli eserlerdir. Onun sanatsal ve naif yönünün en güzel şeklini oluşturur bu eserler. Duyarlılığı ve kalıpları kullanış şekli onu şiirde önemli bir yere taşıdı. Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri Vedat’ın intiharından sonra daha çok ölüm teması ile şekillenmeye başladı. Ümit Yaşar Oğuzcan Sözleri genel olarak içinde aşk, sevgi, özlem gibi ciddi duyguları barındırır. Sitemizde yer alan galeri bölümünden Ümit Yaşar Oğuzcan resimli sözler ve Ümit Yaşar Oğuzcan facebook kapak fotoğraflarını inceleyerek sosyal hesaplarınızda paylaşabilir ve sevdiğiniz insanlara göndererek onlara olan duygularınızı samimi şekilde ifade edebilirsiniz.

Kadındın, ama önce insan. Güzeldin, ama önce iyiydin…

Sana en muhtaç olduğum şu anda gel. Yaşamak olsan da gel, ölüm olsan da gel.

Seni benden başka hiç kimseyle paylaşmaya razı değilim. Zaten sen bir bütünsün; bölünemezsin, paylaşılamazsın ki! Ben hep sevdim sana gelinceye kadar. Seni sevmeye hazırladım kendimi. ilk sevdiğim değilsin elbette, ama son sevdiğim olacaksın. Seni tanımadan önce yalnız sevmenin hazzıyla doluydu yüreğim, gururluydum, çünkü; seven bendim. Yalnız benim hakkımdı sevdiğimi yüceleştirmek, onu erişilmez yapmak, ölümsüz kılmak benim hakkımdı. Sevildiğimi, hele senin tarafından sevildiğimi anladığım anda gururum yok oldu. Aşkın büyüklüğü karşısında eridiğimi hissettim.

Yağmalandı kalbim, ömrüm, her şeyim. Kurşuna dizdiler anılarımı, yenik düştüm bu savaşta neyleyim, bir mezar nasılsa işte öyleyim…

Seni arıyorum ve ne çare bir gün bulacağım.
Şimdi istediğin yere git artık.
Kaç, saklan.
Seni ne kadar geç bulursam,mutluluğum o kadar uzun sürecek.
Ne kadar çok ararsam seni, o kadar çok seveceğim..

En ağır işçi benim; gün yirmi dört saat, seni düşünüyorum.

Dün bir fotoğrafta gözlerini gördüm. İki uzak yıldız gibiydiler, dalgın.

Bir gün gelir de unuturmuş insan en sevdiği hatıraları bile… Bari sen her gece yorgun sesiyle, saat on ikiyi vurduğu zaman, beni unutma. Çünkü ben her gece o saatlerde seni yaşar ve seni düşünürüm

Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan, ama ne aradığını bilmeli.

Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir.

Anlamıyor musun?
Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar
Ben sevilmediğimden böyle çirkinim…

Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın, denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın, öylesine yıktın ki bütün inançlarımı; beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.

Kal dersen, dağlarca severim seni, bir deniz olurum ayaklarında, aşk bu özleyiş bu, hiç belli olmaz, kalbim duruverir dudaklarında.

Ve deler sevgi dolu yüreğini sevgi bilmeyen bir kurşun.

Ve nice insanlar gördüm ben Mihriban. Alışkın elleri kötülük etmeden duramazdı. Yalan söylemeden edemezdi dudakları. Gurur kötü dikilmiş bir elbiseydi üzerlerinde. Boş kovalar gibi ses verirlerdi dokunulduğu zaman.

Bu kadar yürekten çağırma beni. Bir gece ansızın gelebilirim. Beni bekliyorsan, uyumamışsan, sevinçten kapında ölebilirim.

Ben bir Ayten´dir tutturmuşum
Oh ne iyi
Ayten´li içkiler içip
Sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum
Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten´e beş var
Ya da Ayten´i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor
Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz
Günlerden Aytenertesidir
Odur gün gün beni yaşatan
Onun kokusu sarmıştır sokakları
Onun gözleridir şafakta gördüğüm
Akşam kızıllığında onun dudakları
Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim
Ayten´i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz
Bir kadehte sizinle içeriz Ayten´li İki laf ederiz
Onu siz de seversiniz benim gibi
Ama yağma yok
Ayten´i size bırakmam
Alın tek kat elbisemi size vereyim
Cebimde bir on liram var
Onu da alın gerekirse
Ben Ayten´i düşünürüm, üşümem
Üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar
Parasızlık da bir şey mi
Ölüm bile kötü değil
Aytensizlik kadar
Ona uğramayan gemiler batsın
Ondan geçmeyen trenler devrilsin
Onu sevmeyen yürek taş kesilsin
Kapansın onu görmeyen gözler
Onu övmeyen diller kurusun
İki kere iki dört elde var Ayten
Bundan böyle dünyada
Aşkın adı Ayten olsun

Ne zaman seni düşünsem, yalnızlığım aklıma gelir.

Düşmanlıkmış, kinmiş kalmayacak dünyada
Bir hiç uğruna kanlar dökülmeyecek
İki gözümüz iki çeşme
Birinden umut akacak, birinden hürriyet
Kiracı ev sahibini sevecek
Kaynana gelini
Sonu gelecek bunca namussuzlukların
İnadına dostluk, inadına kardeşlik yüreklerde
Sen dertten, kahırdan kurtulacaksın
Ben yarını düşünmekten
Balık kavağa çıkınca

Bir ateşim yanarım, külüm yok dumanım yok sen yoksan… Mekânım belli değil, zamanım yok, fırtınalar içinde beni yalnız bırakma, benim senden başka sığınacak limanım yok…

Şimdi öyle büyük ki beraberliğimiz nabzın benim bileklerimde vurmakta, artık bütün kaygıların ötesindeyiz, benimle en güzelsin aynalardan uzakta…

Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne?

Yağmalandı kalbim, ömrüm, her şeyim. Kurşuna dizdiler anılarımı, yenik düştüm bu savaşta neyleyim, bir mezar nasılsa işte öyleyim…

Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa, yine seni özlediğim içindir. Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki.

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

Öyle bir gel demelisin ki, mesafeler anlamını yitirmeli.

“Bir deli rüzgar esse…
Bunca acıyı, kederi ,üzüntüyü , kalp kırıklığını ,alıp götürse ..”

Gül biraz; bunca keder, bunca gözyaşı dinsin, gül biraz; şu gök kubbe kahkahanı işitsin. Her gidenin ardından koşmaya değmez hayat, gelecekleri bekle, gidecek varsın gitsin.

Gitgide alışıyorum sana….
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz…
Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin…
Yanımda olduğun zamanlar;
Sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor,
Alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun…
Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan…
Alışkanlıklar daima korkutur beni…
Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim…
Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır…
Fakat şimdi sana alışıyorum…
Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor.
Yalnız içimde garip bir korku var.
Sana alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum…
Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini
Daha değerlisini verememekten korkuyorum…
Bir gün ansızın ölmekten ve seni, bana olan alışkanlığınla
Yapayalnız bırakmaktan korkuyorum…
Oysaki her zaman ve günün her saatinde
Yanında olmalıyım senin… Bana alışmış olmaktan
Pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı…
Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp
Emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni…
Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz.
Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim…
Bana alış demeyeceğim… Nasıl olsa alışacaksın bir gün…
Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin,
O zaman en güzeli görecek bende! Alışkanlığınla,
Sevginle yepyeni bir ben yaratacaksın benden!
İlk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan. Sevgimle
Mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum…
Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi.
Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım.
Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum.
Oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu
Kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum.
Asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim
Senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor…
Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım.
Sevginle bir aynayım şimdi. Bana bakanlar baştanbaşa
Seni görecekler içimde…
Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun?
Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz.
İki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan.
Her yerde iki olduğumuz için
Bir bütün haline geliyoruz durmadan…
Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni…
Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden…
Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor…
Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri…
Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum…
Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık…
Seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz….
Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum…
Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun.
Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz , bir gün bulutların üstünde…
Uzun süren bir baygınlık sonrasının
O anlatılmaz baş dönmesi içindeyim…
Bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman
Seninle vardığım yüksekliğe erişemez…
Açılmış bütün kuyuların derinliği
İçimde seni bulduğum yer kadar derin değil…
Alışkanlık kozasını ören bir ipek böceği gibi gitgide tamamlıyor bizi.
Emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz.
Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde.
Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu.
Alev almayan bir yerimiz kalmadı.
Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor.
Hiçbir su, bu ateşi söndüremez artık.
Nehirler, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum.
Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek.
Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız…
Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde
Bizden güçlüsü olmayacak!
En mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle…
Bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır.
Geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez artık…

Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.

”Aldım oraya çıkardım seni
Ta oraya
Yetişemeyeceğim kadar yüksek
Varamayacağım kadar uzak
Ve şimdi
Sen bana oradan bakıyorsun… ”

Kal dersen, dağlarca severim seni, bir deniz olurum ayaklarında, aşk bu özleyiş bu, hiç belli olmaz, kalbim duruverir dudaklarında.

Seni başkalarının da sevdiğini ve seveceğini bilmek
ne türlü bir ölümdür düşünemezsin.

Daha çok aldanacağız yaşadıkça. Anlaşana bu ilk aldanışımız değil.

Bir seni, olduğun gibi
Bir seni, her şeye rağmen,
Bir seni, hâlâ…

Biraz kül, biraz duman… O benim işte Kerem misali yanan. O benim işte inanma gözlerine ben ben değilim. Beni sevdiğin zaman… O benim işte

Hadi gel
Nefes almak hüner değil
Seninle ölmek istiyorum.

Yoruldum, her bulduğum yerde seni kaybetmekten.

Tuttum resmini indirdim duvardan.
Duvar ağlamaya başladı.

Aşk başlamadan güzel bakışlarda korku olduğu zaman güzel birbirimize sezdirmemek… İçin çırpınış başkaları görmesin diye çabalayış gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman.

… Sensiz bir dünya yaratacağım senden. Dünya duracak ama sen durmayacaksın. Zaman bitecek, ama sen bitmeyeceksin. Bir gün bütün çiçekleri solacak bahçelerin, yıldızlar ışık vermeyecek, güneş doğmayacak hiç. Ama sen solmayacaksın, sen eksilmeyeceksin. Seni maddenin dışına çıkarıyorum. Ölümsüzlüğün kapılarını açıyorum sana.. Anlamıyor musun?

Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan benimle meydan oku her çaresizliğe benimle uyu, benimle uyan birlikte varalım on üçüncü aylara…

Verdiğin her kederin yüreğimde yeri var
Hangi kitabı açıysam seni okudum yıllardır
Hangi aynaya baktıysam seni gördüm
Gel desen gelemem
Git desen gidemem
Öl desen kanım akmaz
Anladım artık seni sevmek yüce bir şey
Anladım seni sevmek Tanrı’ya yaklaşmak gibi

Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne tuttum, ta içime oturttum seni aldım, okşadım saçlarını, öptüm içtim yudum yudum güzelliğini…

Aydınlık..!Sen en güzel aydınlık..! Bizi bırakma. Kalplerimizde girmediğin köşe kalmasın. Çek, kurtar bizi insan yaradılışımızın korkunç karanlığından. İçimizde, ta derinlerde kükreyen o vahşi hayvanı sustur. Düşüncemizi tırmalayan o kanlı pençelerden kurtar bizi. Unutulmuşların dünyasında biz unutmak istemiyoruz.

Bütün sevgililer, dostlar gitti bir sen kaldın kadınım beni terk etmeyen, batan gemilerin kaptanları gibi denizlerin ortasında ölümü bekleyen.

Bana çılgın diyorsun, seni sevdiğim için. Yanılıyorsun, sevmek çılgınlık değil. Sevmek insan tarafımızı bulmamızda bence. Biraz da yaklaşmamızdır Tanrı’ya zaman zaman.

Yalnız sen varsın beyaz gülüm, evde bahçede ve sokakta, bir eylül akşamı gördüğüm, o beyaz hayalsin uzakta.

Al götür beni İstanbul’una
Saçlarının, dudaklarının, gözlerinin şehrine
Güneşe, ay ışığına, o masmavi denizlere
Neyleyim
İstanbul’da seni gördüm
Ve sende İstanbul’u sevdim bir kere

İstemem ben bu ömrü, bu talihi istemem. Böyle durup durup senden ayrılmak varsa, orada bir mezar kazılır benim için ayrılığın nerede başlarsa.

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını..

Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir. Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk, erken içeceğimiz bir ilaç gibi. Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk…

Yoruldum, her bulduğum yerde seni kaybetmekten.

Bırakma beni sevdiğim, gidişine dayanamam. Hasret gözyaşlarımla kendimi avutamam. Dönerim dersin ama kadere inanmam. Bıraktığın anılarınla ben sensiz yaşayamam…

Bu nasıl sevgi böyle? Bu nasıl tutku? Bu nasıl özlem? Ne zaman gözlerini görsem bir çoğalıyorum, bir eksiliyorum.

Ben senin en çok sesini sevdim, buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi, önce aşka çağıran, sonra dinlendiren bana her zaman dost, her zaman sevgili…

Hani bazen durup dururken ansızın bir sevinç sarar ya içimizi; derinden çok derinden bir an için de olsa yaşadığımıza memnun olur, yarına umutla bakarız ya! O an bize bütün kötülükleri, acıları unutturuverir. Kendimizi bir çocuk kadar kaygılardan uzak hissederiz. İşte sen o ansın benim için. En güçlü en mutlu olduğum ansın.

Tut ki iki noktayız, birbirinden uzak bir çizgiyle aramızı birleştiriyorum. Sonra bir ev yaparak çizgilerden içine seni yerleştiriyorum.

Ben yaşadıkça, varlığım bütün çaresizliklere meydan okuyacak. Unutma; seni sevdiğim için ölebilirdim, seni sevdiğim için yaşayacağım. Biraz sonra mektuplarınla resimlerni tutuşturacak bir kibrit çöpü gibi çekiliyorum hayatından. Her şeyiyle onu sana bırakıyorum. Hayatın senin olsun. istersen hayatım da.. Ama sen kendinin bile olamayacaksın artık. Ben yaşadıkca, adım söylendikçe.

Yıkılmak, ezilmek her gün biraz daha dostlar değişiyor aldanmalar değil, aksimizden eser yok şimdi o sularda çirkin olan biziz, aynalar değil.

Yıkılmak, ezilmek her gün biraz daha dostlar değişiyor aldanmalar değil, aksimizden eser yok şimdi o sularda çirkin olan biziz, aynalar değil.

“Aşk başlamadan güzel,
Kalplerde heyecan
Bakışlarda korku olduğu zaman güzel…
Birbirimize sezdirmemek için çırpınış,
Başkaları görmesin diye çabalayış,
Gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman…
Aşk başlamadan güzel….”

Şerefsiz ellerin şerefe kaldırdıkları şişeler, kadehler o cam kırıkları götürün, götürün bu aydınlıkları içimde güz başladı ilkbahar değil…

Öyle bir açmaza düştü ki vatan
Uyku belli değil, düş belli değil
Çöktü üstümüze bir kara
Duman, ışık belli değil
Loş belli değil…

Hani hiç bitmeyecek sandığım güzellikler? Ne sevinçler, arzular ve neler vardı gitti. Kalakaldım ortada böyle ben param parça, her gelen yüreğimden bir şey kopardı gitti.

Çaresizliğin en amansız olduğu yerdeyim şimdi
İlk defa sevmenin tarif edilmez korkuları içindeyim

Sonra tren durdu, indik, yollarımız ayrı ayrıydı. Şimdi, o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum.

Ya gelmezsen? Hayır hayır geleceğine inanıyorum. Yine gideceğini bilmek kötü. Dayanılmaz bir şey bu. Hatırlıyorum; elini uzattın, (allahaısmarladık) dedin ve gittin. Gözden kayboluncaya kadar baktım arkandan, sonra kapıyı kapattım, bir başka kapı açıldı yalnızlığa. Yürüyemiyordum, oturamıyordum. Yattım, uyuyamadım. Sanki yerçekiminden kurtulmuştum, boşluktaydım, ağırlığım kalmamıştı. Elimde, tam nabzımın üzerinde bir saat işliyordu her şeyden habersiz. Çıkardım, duvara çarptım, parçalandı ve durdu. Fakat sadece saatin sesiydi kaybolan. Yoksa zaman ilerliyordu..

Ben akıllı kadınları severim: düşünen, az konuşan, çok bilen. Her yerde, her zaman nazı çekilen…

Ben nice ayrılıklar gördüm ömrümce kuşlar gördüm; kırılmış kolu, kanadı ayrı düşmüş sevdiğinden kuşlar gördüm hiç bir ayrılık bana bu kadar komadı…

Sevgimi anlamadığın ve ona saygı göstermediğin anda ölebilirim. Karşılık vermediğin anda değil.

Sen yoksun, o hava yok
İçimde zehir zıkkım bir keder
Ve özlemlerin en büyüğü sana
İstanbul’un her sabah
Seninle uyanan denizlerine
Gel artık, susadım
Ellerine, dudaklarına
O kara güneş gözlerine

Aşktı o. Değiştiren tüm gecelerimi aşktı o. Beni durup yenileyen oydu, duygulu yapan hoyrat ellerimi oydu, doludizgin gidişime dur diyen…

​İnsan bir vapur olmalı bu şehirde , bir tramvay olmalı , bir otomobil olmalı. En iyisibir bulut olmalı, gelip evinin üstünde durmalı. Madem ki bulut değilim; ben bu şehirde sensiz yaşayamam.
Şehirler de insanlara benzer. Gövdeleri ayakları dudakları gözleri vardır yürekleri vardır, kocaman kocaman elleri vardır. Bu şehrin yüreği sende çarpıyor. İnsan sana kan taşıyan bir damar olmayacaksa bu şehirde yaşamamalı. Çekip gitmeli.
Şehirlerde insanlara benzer. Duyguları açlıkları uykuları vardır, kimleri ve nefretleri vardır, aşkları vardır, büyük. İnsan aşık değilse bu şehirde yaşamamalı çekip gitmeli.
Şehirlerde insanlara benzer , insan bir şehir olmayacaksa senin içinde yaşadığın; artık yaşamamalı buralarda,çekip gitmeli.
Bir gününde dört mevsim var bu şehrin. Her sokağında bir dünya var.

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ