Ülkücü Sözleri

Ülkücü Sözleri

Ülkü kelimesi, kendi milletin ya da tüm insanlık için ulaşmak istediğin arzu ve hedef anlamına gelir. Bu yolda ciddi bir fedakarlık vardır. Ülküyü benimseyen kişi yorulmayı bilmeden hedeflerine doğru canla başla çalışmalı ve elinden gelenin en iyisini yaparak mükemmel biri olmaya özen göstermelidir.  Tüm bunları yapıp çaba gösteren kişiye ülkücü denmektedir. Hayatını hizmet uğruna harcamak ülkü kelimesine eş değerdir. Yaşadığımız zamanda kadar bir çok insanın kendini vatan ve milletinin uğruna feda etmesi durumuna diyebiliriz. Ülkücülük kahramanlığın bile üstünde yer alan bir esastır. Çünkü ülküyü benimsemiş kişi hayatının her saniyesini ülküsü için yaşamaya çalışır.

“…CHP’li toprak ve mülk zengini bir ailenin çocuğu olan Bahçeli liseyi zorlukla İstanbul Ulus’ta bulunan azınlıkların devam ettiği özel bir kolejde bitirebilmiş.
Yüksek okulda Kemal Kılıçdaroğlu’yla sınıf arkadaşı olan Bahçeli 4 yıllık fakülteyi 7 yılda zor bitirebildi ve üniversitedeki ülkücü ekip tarafından araştırma görevlisi yani o dönemin adıyla asistan olarak okula alındı. ”

Milli şuur uyanık olunca başıbozuktan kurmay, vatan haininden profesör, hekimden dilci, cahilden müverrih, yabancıdan vekil, serseriden ülkücü çıkmaz.

Bir ülkünün çevresinde toplanmak ve onun için ölümü göze alarak savaşmak ne güzel şeydir! İnsanlar ancak ülkü ile hayvanlardan ayrılabiliyorlar. Millî bir ülkü olmadıktan sonra, insanın hayvandan ne farkı kalır? Hayvan, ölümden ve ızdıraptan kaçar, kuvvetliden korkar. Ölümden korkmayan, ızdıraptan kaçmayan, kuvvetli ile savaşı göze alan yaratık, ancak ülkücü insandır.

Ülkücü olmayı niçin istiyorsun?”
Çocuk bir duralamış, dikkatle süzmüştü Dursun’u ve sonra sert sert adeta hazır ol vaziyetinde:
“Ben Türk’üm, bundan gurur duyuyorum, eskiden Türklerin çok çok kahraman olduklarını da biliyorum. Ergenekon Destanı’nı da biliyorum. İşte bunun için komando olmak istiyorum, çünkü komandolar bozkurtturlar. Bozkurtun önderliğinde Ergenekon’dan çıktığımız gibi, yine bozkurtların önderliğinde Türklerin, ataları gibi kahraman olacaklarına, ilerleyeceklerine, güçlü ve büyük Türkiye’yi kuracaklarına inanıyorum”

“Gün gelir ecel hükmünü icra eder,ülkücü dünyasını değiştirir. Kalabalık ona acır daha iyi yaşamış olmasını temenni eder. Halbuki o inançları uğrunda yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca ‘kalavalıkşara’ acımıştır”

Millî şuur uyanık olunca başıbozukluktan kurmay, vatan hâininden profesör, hekimden dilci, câhilden müverrih, yabancıdan vekil, serseriden ülkücü çıkmaz.

İnsan olmak için solcu,vatan sevmek için ülkücü,Allah’tan korkmak için dinci mi olmak gerekiyor?

Mayısın altısı. Bugün Hıdrellez. Anam erkenden kalkmış, ırmak kenarına gitmiş. Kızılırmak’ın kıyısındaki kumlara şekiller çizecek. Küçük çakıltaşlarından evler, kamıştan figürler yapacak, derme çatma. Yeğenlere çocuk, torunlara ev, bana da üniversite dileyecek. O gün pazar galiba, okula gitmemişim. Kaç gündür elimden düşürmediğim kitaba dalmışım: ‘Darağacında Üç Fidan’. Hüseyin İnan, memleketi Sarız’a gelmiş, kaçak. Alıcı kuşlar peşinde. Anası sarılmış yavrusuna, bilmiyor başında neler var. Oğlu yorgun, uyuyacak. Yorgan kısa geliyor. Anası kaygılanıyor Hüseyin üşür diye. “Bi dahaki gelişine” diyor, “yorganı uzatayım”. “Boşuna zahmet etme” diyor Hüseyin, “belki gelemem”. Niye böyle konuştuğunu anlamıyor anası. Tam burada hep ağlıyorum, yorganın içine saklanarak.
Nevşehir Lisesi’nden ülkücü olarak ayrılırken Siyasal’a sosyalist olarak girmiştim. Sebebi basit: Hüseyin’in annesinin kısa gelen yorganı.

Meğer herkes yetimin hakkını yedirmemek için yola çıkmış, eline silah almış. Komünist yahut ülkücü, akıncı yahut inançsız hiç farketmiyor. Darbeden evvel haksızlığa karşı çıkmanın adını vatan koymuş, vatani kurtarmak, mazlumun hakkını cignetmemek uğruna ölmüş ve öldürmüşüz. Şimdi hepimiz, inanınız efendim, haksızlığa kominist veya faşist düşüncelerle değil insanlık adına karşı durmak gerektiğine inanıyoruz. Hayır, hayır, ne davalarımızdan döndük, ne ihanet ettik; belki insaniyetin ideolojiden evvel geldiğini fark ettik, savunduğumuz fikirleri insaniyet adına savunmayı yeğledik.

Onlar ne sağcı, ne solcu, ne ülkücü, ne sanatçı, ne de…ne de. Yanlışlıkla bir şey olmuşlar. Ayaklarının kokusunda bile bu şey var. Sıradanlık, ödleklik, kötülük mayasıyla doldurulmuş topluluklar. Onlar için komik bi duyguyu ifade etmek bile çok zor. Önlerinde ne varsa onla savaşıyorlar. Seçmiyorlar, düşünmüyorlar, elemiyorlar, sevmiyorlar, görmüyorlar. Sadece yalan ve yavan olanı estetize ediyorlar. Temkinli hayaller kuruyorlar. Buna gerçekçilik ismini takmışlar. Ama rengi bozuk bi sürahi kadar gerçekler. Varlığı dışında hiç bir anlam taşımayan boş vitrin sürahileri..

“Biz vicdanların hür olacağı din ve mezhep çatışmalarının bahis konusu edilmeden milli bütünlüğü sağlayacak gercek laikliği savunuyoruz.Devletimiz anayasamıza göre laiktir.Milliyetçi hareket din ve vicdan hürriyetinin baskıdan azade olmasını dinin devlete,devletin de dine müdahale etmemesini savunur.”

Ülkücü hareketin efsanevi reisi,
Onurlu davanın büyük lideri, dik duranı
Şeref ve dürüstlük abidesi, çok koruyanı
İçimizden biri o, liderimiz herşeyimiz
Genel başkanımız o, babamız ağabeyimiz
Hakkın rahmetine kavuşmuştur ruhu şad olsun
Büyük Türk milletinin, bizlerin başı sağ olsun

Kalbinde yabancı başka bir milletin özlemini özentisini taşımayan,kendisini Türk hisseden Türklüğü benimseyen ve Türk milletine,Türk devletine hizmet aşkı taşıyan herkes TÜRK’tür.

Ölümden korkmayan, ızdıraptan kaçmayan, kuvveti ile savaşı göze alan yaratık, ancak ülkücü insandır.

“En kötü hukuk nizamı,en iyi ihtilâlden iyidir.”
Alparslan Türkeş

Namazlarını hiç aksatmaz, ülkücü gençlere İslam’ı anlatırdı. Her perşembe günü bütün koğuşlar hatim indirirdi. 6,5 yıl yılda toplam 3100 hatim indirilmişti.

Ölümden korkmayan, ızdıraptan kaçmayan, kuvvetli ile savaşı göze alan yaratık, ancak ülkücü insandır.

” Mafya ile Ülkücüler aynı cümlede bile kullanılamaz, değil ki bir araya gelip iş yapsınlar. Ülkücü mafya olmaz. Ülkücü karanlık işlere, yasadışı rezil işlere bulaşmaz.”

Şairin “Öz yurdunda garipsin,öz vatanın da parya” dediğinde tutuklanır türkçüler…

” Bozkurtların Kanunu: Bir tek Ülkücü feda edilemez… ”

“Zenginden bal gibi ülkücü olur ama ülkücüden zengin olmaz.”

Ülkücü delikanlı şu andaki manzarası:
İslâmiyet payını muhafaza etmekle beraber, için için ağırlık merkezini Türklük’ te arar gibi.
İslâm ise ne pay verir ne pay alır; top yekün ‘hep’ ı ister ve onu bulamadığı yerde ‘hiç’ ı görür.

Türkçülüğü devlet sahasında tatbik eden en büyük devlet adamı Mustafa Kemal’dir.

” Ülkücüler vardı, Ülkücü geçinenler vardı, Ülkücülükten geçinenler vardı. ”

Ülkücünün en çok dinlediği “nasihat”tır.”Yapma” derler, “hayatını heba etme”derler,gününü gün et”derler. Okadar cok şey söylerler ki,hiç bitmez. O hepsini dinler,ama hiç birini tutmaz,yine bildiği gibi yaşar.

Teğmen arkasındaydı. Komandoymuş bunlar. Analarını……. Bunların hepsi ülkücüdiye bastı küfürü. Adam kendini tutamadı: Vatanı çok sevmenin bedeli bu mu olacaktı?

Hayvan, ölümden ve ızdıraptan kaçar, kuvvetliden korkar. Ölümden korkmayan, ızdıraptan kaçmayan, kuvvetli ile savaşı göze alan yaratık, ancak ülkücü insandır.

Çatışmaların sürdüğü günlerde MHP’den bir grup ülkücü de Gezi’ye destek vermiş ancak MHP liderinin açıklamaları ile ülkücüler alanlardan uzak durmuşlardı.

Bir zulümden bahsediliyorsa, kimlik siyaseti dayatmasıyla o Kürt” veya “bu Türk” diyebilir miyiz? Sadece solcular değil; Ülkücü-Akıncı gençler de öldürülmedi mi; onların içinde Kürt yok mu sanıyorsunuz!

” Allah’a, Kur’ân’a, bayrağa yemin olsun, şehitlerim, gazilerim emin olsun! ÜlkücüTürk Gençliği olarak, komünizme, faşizme ve her türlü emperyalizme karşı.. Kavgamız; son nefer, son nefes, son damla kana kadardır.. Kavgamız Turana kadardır. Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin!.. ”

Yelkenlerimizi dolduralım deyip fırsatçılık yapmadılar ve ufak ufak kendilerine yanaşmak için fırsat kollayan ülkücü hareketin üflediği nefesi hiçbir zaman ciddiye almadılar. Milliyetçilik veya ırkçılık hangi kökten olursa olsun, karşı oldukları bir şeydi.

Partiler demokrasisi batıda kendi seyrinde efendice giderken bizde köçeklesmiş; siyasetimiz “yavşak” laşmıştır.
Yavşaklaşan siyasete ülkücü tokatı gerekmektedir. YAVŞAKLAŞAN SİYASETE ÜLKÜCÜ TOKATI VURACAK, ÜLKÜCÜ ARANMAKTADIR.

Milli şuur uyanık olunca başıbozuktan kurmay, vatan haininden profesör, hekimden dilci, cahilden müverrih, yabancıdan vekil, serseriden ülkücü çıkmaz.

Hiçbir zaman olana inanmayız, gibi görünene inanırız; bize perdenin arkasındaki olgu gösterindiğinde hep; “Yok canım olamaz, “ diye bağırırız ve ülkücü ahlak anlayışımıza aykırı gelen her şeyi ayrık örnek sınıfına sokar, bütün bu ayrık örneklerin aslında bütünü oluşturduğunun ayrımını bile varmayız.

Ben Ülkücü yapılan bir adam değilim Hakan bey. Ülkücülük oynayan bir adamda değilim. Davama inanmış, uğrunda can vermeye hazır bir adamım…

Ali Mahmut: Bizim akrabamız Yahya Amca var. Bunun bütün arkadaşları sağcı; bu solcu. Bunu kandırıp ülkücülerin düzenlediği bir Necip Fazıl Kısakürek söyleşisine götürüyorlar; ya Konya’da ya Menemen’de, 1970’lerin sonu. Solcu sağcı birbirini bıçaklıyor. Yahya Amca zor bela kendine bir yer buluyor. Otururken bir bakıyor, iki zebella gibi ülkücü gözlerini buna dikmiş, üstüne doğru geliyor. Yüzlerinde sert bir ifadeyle başına dikiliyorlar ve soruyorlar: “Sen bu davanın adamı mısın?”
Yahya Amca içinden “Bittim ben” diyor. “Beni bu kadar adamın içinden nasıl tespit ettiler ki?” Yiyeceği dayağın haddi hesabı yok. Can havliyle:
“Tabii davanın adamıyım. Davanın adamı olmasam burada ne işim var?”
“Ağabey davanın adamıysan, Ankara’dan misafirimiz var, yerini verir misin?”
Yahya Amca hemen yerini veriyor. Sonra bize yıllarca “Hiçbir davanın adamı olmayın, ben bir kere davanın adamı oldum, onda da koltuğu kaybettim” diye nasihat etti.

Emperyalizm ülkemizde ve coğrafyamızda yüzyılı aşkın bir zamandır değişik yüzüyle çıkıyor karşımıza. Sağ-Sol diye bizi birbirimize vurdurur, Ülkücü-Devrimci diye vurdurur, Alevi-Sünni diye vurdurur, Selefi ve ehli sünnet diye vurdurur, Türk-Kürt diye vurdurur. Vurdurur ha vurdurur. Biz de vurdurulmak için onlara destek oluruz.

Ölümden korkmayan, ızdıraptan kaçmayan, kuvvetli ile savaşı göze alan yaratık, ancak ülkücü insandır.

” Bizler Meclis’e girmek,kredi almak,bakan olmak için ülkücü olmadık. ”

Bir tarikat veya başka bir bağlantısı yoktu… Sıkı ülkücüydü. Sıkı Türkçü de diyebiliriz. Sağlam Müslüman’dı. Derginin kapaklarından belli değil mi? “İnananlar Allah yolunda ölmeye hazır mı?”, “Türk’üz Müslümanız uygarız”, “Kanımız aksa da zafer İslâmın”, “Yaşasın ülkücü gençliğin antiemperyalist mücadelesi” gibi başlıklar dergi kapaklarını süsledi.

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ