Türklük ile ilgili Sözler

Türklük ile ilgili Sözler

Herkesin kendine ait bir milleti geldiği bir kökeni vardır. Fakat temelde her insan birlik beraberlik içindedir. Aynı duyguları, aynı vatanı toprağı paylaşan insanların ortak değer ve faydası olmalıdır.  Aynı kültürü paylaştığımız bu toprakların her bir karışında şehitlerimiz vardır. Türk milletti bir çok millete göre her zaman farklı bir yapıya sahip olmuştur. Kendisinden yardım istendiği zaman tarih boyunca bunları geri çevirmemiştir.  Yardımseverliği, tarihteki kahramanlıkları ile bambaşka bir yere sahip olan Türk milleti bu şanlı ve onurları davranışlarını her daim devam ettirecektir. Çünkü bizim atalarımız şanlı ve kutlu idi. Her gencinde bunun farkına vararak ülkesinin değerini bilmeli ve dürüst bir karaktere sahip olarak vatanına milletine katkıda bulunmalıdır.

Atatürk’ün aklındaki cumhuriyet modeli tam da Jean-Jacques Rousseau tipi bir cumhuriyetti. Nitekim 1924 Anayasası’nda o cumhuriyet ortaya çıkmıştır. Oradaki ifade “Türkler”dir ve bu ifade kalmalıdır. Bugün “Türkiyeli” diye ortaya atılan tabir gülünçtür.

Dünyada iki bilinmeyen vardır; biri Kutuplar, diğeri Türkler…

REKLAM ALANI

“Türklük için yaşadı, öldü”

Türk’ü anlamamak için tarihe göz yummak gerekir. Haksız saldırılar ve adi iftiralar önünde Türk’ün vakur kalışı, kuşku yok ki körlerin gerçeği, eşyayı anlamadıklarını düşündüklerinden ve körlere acıdıklarındandır. Bu soylu davranış o adi iftiralara ne açık bir cevap oluyor.

Bir gün olur elbette eski beğler dirilir,
Yine kılıç kuşanır tarihteki paşalar.
Yine şanlar alınıp nice canlar verilir,
Yiğit akınımızdan yine dünya şaşalar.

Eğer kendilerini tanımış olsaydınız, Türklere hayran olurdunuz.

Türklük ve Türkçülük için olan savaşımız sonuna kadar sürecektir.

İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler.

Ülkücü delikanlı şu andaki manzarası:
İslâmiyet payını muhafaza etmekle beraber, için için ağırlık merkezini Türklük’ te arar gibi.
İslâm ise ne pay verir ne pay alır; top yekün ‘hep’ ı ister ve onu bulamadığı yerde ‘hiç’ ı görür.

Türkler pek farkında değil ama Avrupalılar şu gerçeğin farkındadır. Tarihten Türkler çıkarılırsa ortada tarih diye bir şey kalmaz.

Göğüslerinden umut taştı; güldüler. Bilerek, isteyerek, sevinerek! Mezarlarını kazdılar! O mezarlar ki, Bekirlerin, Selimlerin üstüne kapanınca, bir başka fidan boy atacak kızanların kafalarından, hürriyet tomurcuklanacak küçücük yüreklerde…
“Türklük diye bir şey var,” diyecekler, “gerekirse ölünür uğruna.”
Böylesi güzeli olur mu ölümün?

Türklerden bahsediyorum. Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk; dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli yıldırma, göz kamaştıran bu gölü coşkun bir denize çevirmek tabiatı da inciten bir gaflet olur.

Müslüman olmayan kuru bir Türklükten ne çıkar? Bugün Macarlar da Bulgarlar da Türktür.Farki görebilmek gerek.

Irk ve millet olarak Türkler, bence geniş imparatorluklar içinde yaşayan kavimlerin en asili ve başta gelendir. Dini, sosyal ve örfi faziletleri,tarafsız kimseler için birer takdir ve hayranlık kaynağıdır.

”Türklük esastır. Bu mevcudiyeti tarih içerisinde araştırıp sonra övünmek yerinde olur.”

Seceat ve cesaret bakımından Türklerden üstün; büyük hedeflere ulaşmak bakımından da onlardan dirayetli hiçbir kavim yoktur. Cenab-ı Hak onları aslan sıfatında yaratmıştır.

Bilim de edebiyat gibi, en başta bir yaratıcılık işidir. Batı uygarlık ve tekniği Türklüğün yükselmesi için Türklük şuuru ile yoğurularak alınacaktır.

Savaşın zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaşmalıdır.

” Türklük şuuru olmayanlara, demokrasi oyunu içinde devlet emanet ediyoruz. ”

Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır. Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar, belki üzerilerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar. Çünkü her Türk kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır.

– Bir düşünün hele, İttihat Terakkinin kültür teorisyeni olan Ziya Gökalp’in kendi köklerine, özüne dayandırdığı Türkleşmek, muasırlaşmak ve İslamcılık nerede, cumhuriyetçilerin anladıkları Türklük, çağdaşlık, din nerede?

Türk’ün güzel yüzünü, kuvvetli endamını pırıltılı kostümünü, zarif tavırlarını, kibar gülüşünü, aslanca kükreyişini fırçayla göstermek mümkündür. Fakat pek güç olan, Türk’ün özünü göstermektir. Bu öz, ayışığı gibi görülür fakat gösterilemez.

O ulu Türklerin biz bugünkü torunları da diyebiliriz ki gücü ne olursa olsun, insan kuvveti, Türk gönüllerimizdeki Türklük sevgisini bitiremez. Bu sevgiyi ne dışarının büyük düşmanlarının, ne bunak müstebitlerin, ne sütü bozuk soysuzların, vatansızların ve ne de iğrenç dalkavukların gayretleri değil, ancak üzerimize çökecek gök yahut altımızdan yarılacak olan yer, yani Tanrı gücü yok edebilir…

Türklerin biricik sevdikleri şey hak ve hakikattir. Ve hiçbir haksızlık yapmadıkları halde haksızlığa uğramışlardır.

Türklük var olsun!

Türkler muhakkak ki Avrupa tarihinin ve yakın Asya tarihinin bildiği en halis efendi millettir.

İnsanlık Türklerden hoşlanmıyordu işte… İlle de Türklük yapacağız diye insanlığa karşı gelmek akılsızlık, tedbirsizlik olurdu.

Türk toplumunda kişisel nitelik ve değer dışında hiçbir şeye önem verilmez.

“Milletlerin hayatına gelince… Mesela Türklük… Dünya durduğu müddetçe Türklükyaşayabilirdi. Asıl önemli olan bu milli hayatın, gelenekleriyle, mukaddesatıyla, adetleriyle, şanlarıyla, şöhretleriyle, kısaca tarihi ile yaşamasıydı. Yoksa bir insan yetmiş yıl tembel, esir ve rezil bir hayat yaşamakla övünemezdi. Büyük bir millete, şanlı bir kavme, büyük bir vatana mensup olmak ve onun yolunda ölmek… Övünülecek şey buydu…”

Dünyada, Türklerden başka hiçbir ordu bu kadar süre ayakta duramaz.

Türklük bir bilinçtir. Bir kişinin Türk ırkından olması, Türk olması için yeterli değildir. Bu bilince kim ulaşırsa, hangi soydan olursa olsun, o Türk’tür.

Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, herşeyden evvel türkiyenin istikbaline, kendi benligine, millî ananelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.

“Sünnilik, Alevilik, Kürtlük, Türklük diye ayırım yapmak yanlıştır, bu kavga yoksul-zengin kavgasıdır, kimden olursa olsun bütün yoksulların birleşmesi şarttır”

Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

Dünyada her şey, zıddı ile birlikte vardır. Bundan dolayı sevgiyle birlikte kin de bulunacaktır. Türkçülük, bir bakıma göre de, ” Türklük düşmanlığı düşmanlığı” dır.

Türk denince aklıma gelen ilk şey şu oluyo:alengirli işler nerde çakallık,üçkağıtçılık var hep ordayız.tabi bazı kişilerin haricinde.en iyi türk ileriyi düşünendir.ülkesi için fayda sağlayan ve çalışkan Türk istiyorum ben.

Gönlümde Türklük herşeyin üstündedir.

Ümmetimin idaresi bir gün Türklerin eline geçecek.

Her Türkçü, bulunduğu yerin görevini inançla yaparsa, Türkçülük ülküsü sağlamlaşır. Türklük güçlenir.

Bu memleket tarihte türktü halde de türktür ve ebediyen türk kalacaktır.

“Türklük, suret-i kat’iyyede coğrafyayla sınırlandırılması mümkün bir kimlik değildir.

Tarih türklerden çok şey öğrendi onların elinden çıkma öyle eserler var ki bunlar medeniyetin birer ziynetidir.

Aşağı yukarı 3000 yıllık tarihimizde “ordu millet” olarak yaşamanın verdiği alışkanlıkla “Türklük” bir askerî kavram haline geldi.

“Ey türk! titre ve kendine gel” tarzında bi söz vardı. tam olarak böyle miydi bilmiyorum. hatta kimin söylediğini de bilmiyorum ama vardı.

Arnavutu, çerkesi, kürdü, hepsi Müslüman olarak nazarımızda müsaviyken (eşitken), bunlar kendilerini İslami ölçü dışı bir nisbetle bizden koparıp da infirada, ayrılmaya doğru giderlerse o zaman herbirinin arnavutluğu, çerkezliği, kürtlüğü ayrıca kabahat olur. İşte o zaman Türklük girer araya…

Türklük bedenimiz islam ruhumuzdur; ruhsuz beden cesettir.

“Türklük için yaşadı, öldü”

Milletleri yükselten bu hususa bir amil daha ilave edelim; Milletlerin kalbinde intikam hissi olmalı. Bu alelade bir intikam değil, hayatına, istikbaline, refahına düşman olanların zararlarını dermeyi hedef tutan bir intikamdır..

Mustafa Kemal, “Memleketin sahibi ve devletin kurucusu biz Türkler, Kavm-i necip adı altında Araplara ve sarayın sadık hadimi Arnavutlara feda edildik” teşhisiyle Türklük olgusunun geri plana itilmiş olduğunu vurgulamıştır.

Bütün dünya bilmeli ki; karşımızda böyle bir düşman oldukça onu affetmek elimizden gelmez ve gelmeyecektir. Düşmana merhamet, aciz ve zaaftır; bu insaniyet göstermek değil, insanlık hassasının yok olduğunu ilan eylemektir.

Enver Paşa, Türkistan’a ayak basar basmaz, Buhara’da Zeki Velidi Bey’e “Bu ülkede Türklük benim kanlarım üzerinde yeşerecek.” demişti.

Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Fergana, yerleri altun,
Dağları kan,
Balaları kahraman,
Türklük yolunda veririz can.

Şu anda, büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın, en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.

… Osmanlı memleketlerinin İstanbul’ dan başka yerlerinde bahsedilmiş olan fikrin taraftarları olup olmadığını bilmiyorum. Lâkin Türklük siyâseti de, tıpkı İslâm siyâseti gibi umümîdir. Osmanlı hudutları ile sınırlı değildir: Bundan dolayı kürenin Türkler ile meskün diğer noktalarına da göz atmak gerekir.

Türk, Türk olduğu için asildir. Çoğumuz, büyük babamızın babasını hatırlamayız. Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın içinde buluruz.

Yeni Osmanlılar arasında İslam ve Osmanlı bağlılığından ayrı olarak ‘Türklük’ fikrini ilk ileri süren Ali Süavi ile Sağır Ahmed Paşa’nın oğlu Mehmed Bey oldu.

Mensup olduğum Türk milletinin şan ve şerefi varsa, benim de bir ferdi olmak sıfatıyla şanım ve şerefim vardır.

Sonra Mustafa Kemal Paşa hatrınıza gelir, gözünüzde, kalbinizde, tüm hücrenizde O’nu hisseder, O’nu daha bir başka tanır ve O’nunla onur ve gururla, sımsıcacık bir yurtseverlik duygusuyla, Türklük bilincinizle bütünleştiğinizi hissedersiniz.

Türk Milleti yüzyıllardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklâli yaşamak için şart saymış bir kavmin kahraman evlatlarından ibarettir. Bu millet istiklalsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.

“… Türk kadınlara yalnız ev hizmetçiliği veren kara cahillerden iğreniyorum, nefret ediyorum… Ben eminim ki Türklük ve İslamlık, kadınlarına insanlığa mahsus bilumum hakları ver[me]dikçe hiçbir zaman bahtiyar olmayacaktır.”

Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.

Türklük, zalimin başını kesen kılıçtı, Türklük mazlumun elini tutan yürekti, Türklükhaksızlığa baş eğmeyen, ezilmeyen ve ezdirmeyen bilekti. Türklük, Gök Tanrı’nın adam balasına verdiği bir hediyeydi.

Türk çocuğu, atalarını ve tarihlerini tnaıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

“Türklük diye bir şey var” diyecekler, “gerekirse ölünür uğruna. ” Böylesi güzeli olur mu ölümün?

Dün emrindeydik, bugün yolunda yarın yanındayız.

“İslamiyet bizim ruhumuz, Türklük ise bedenimizdir.”

Ey Türk, titre ve kendine dön! ÜStte mavi gök çökmedikçe altta yağız yer delinmedikçe kim bozabilir senin ilini ve töreni !

Çocuk davamız nüfus davamızdır
Çocuk davamız medeniyet davamızdır.
Ve nihayet çocuk davamız Türklük davamızdır.

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ