Sinirli Sözler
Günün içinde çok fazla trajediye bağlı kalıyoruz. Hayatımızın verdiği sıkıntı stres sonucunda canımızın yandığı zamanlar oluyor. Bazen ruhumuz daralıyor, bazen kalbimiz yara oluyor. Neyi nasıl yapmamız gerektiğini ifade edemiyoruz bu yüzdende gergin bir halde oluyoruz. Tüm gün bozuk ip gibi kurcalanan duygularımızın bir dolma noktası oluyor ve bu nokta sizi sinire götürüyor. Sıkıntı ve stresin de etkisi ile hassasiyetimiz artıyor bunun sonucunda öfke olarak duygumuzu dışarıya atıyor ve bağırmaya ya da tartışmaya başvuruyoruz. En kötüsü de fiziksel olarak kendimize, başkalarına da zarar veriyoruz. Bu gibi zamanlarda çok fazla dikkatli davranarak öfkemizi örtmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Ne de olsa keskin sirke küpüne zarardır.
Hayvanların yaşamak için tuz ve kirece ihtiyaç duyup aramaları gibi bizler de Eski Yunan’da olduğu gibi dinî ayinler, danslarla bu gereksinmemizi gideriyor, diğer büyük festivallerde ve yerli eğlencelerini andıran gürültülü kalabalıklarda acılara, işkencelere tanık oluyor, öfke, nefret ve arzularımıza geçici de olsa özgürlük tanıyarak kendi kendimize oyun oynuyoruz. Ne var ki, bunları incelikle ve gizli bir biçimde yapamıyoruz. Bir biçimlenmeden, sistemden yoksun, sarhoşluğa dayanarak, Tanrıları katlediyor, intikam dolu acı çığlıklar atıyoruz.
Siddete karşı savaş açın! Şiddet yanlılarını kurşunlayın.
“..Siz hep nefret duygusuyla yaşamışsınız, Tanrı ise sevgi demektir. Siz Tanrı’yı öldürmek istediniz, Tanrı ise sizin ruhunuzun canlanmasını bekledi..”
Ölüm korkusu sürekli değil mezarda biten geçici bir duygudur.
Başkasından nefret eden bir insan hiçbir zaman yalnız değildir. Nefret ettiği insan her zaman onun yanındadır.
Son gülen sen olacaksın, çünkü geç anlıyorsun.
Bir kadın olarak benden nefret ediyor, yetenekli bir kadın olarak benden korkuyor; zeki bir kadın olarak beni seviyor. Bu çelişkiyi onun ruhunda ilk kez şimdi oluşturdum.
Siddete karşı savaş açın! Şiddet yanlılarını kurşunlayın.
İdrak eden insan düşmanlarını sevmekle kalmamalı, dostlarından da nefret edebilmeli.
Gençliğim acı veriyordu ameliyatla aldırdım.
İçimde derin bir öfke kabardı. Kadına karşı derin bir öfke. Bu davranışına karşı derin bir öfke. Bu davranışın temsil ettiği değerlerden ve dünyadan tiksiniyordum. Bu tür kadınlardan, bu tür erkeklerden ve onların ait olduğu sınıftan, para ilişkilerinden şiddetle nefret ediyordum. Son zamanlarda ne çok şeyden nefret ediyor, kendi nefretime yetişemiyordum. Büyümeyen bir yanım vardı. Yüreğimde çocukça bir adalet duygusu taşıyordum. Ve böyle zamanlarda istemediğim şeyler yapmaya zorluyordu beni. Karşığı olmayan pahalı gösterişlere…
Son gülen sen olacaksın, çünkü geç anlıyorsun.
Ondan son derece nefret ettiğim halde beni ona kuvvetle çeken bir şey vardı.
Bende şeytan tüyü yok. Epilasyonla aldırdım.
176. İnsan, tartıştığımız olasılıkların birden fazlasını bir araya getiren başka senaryolar da üretilebilir. Örneğin, makineler gerçek, pratik anlamı olan tüm işleri alabilir; insanlar da nispeten önemli işler verilerek oyalanabilir. Örneğin, hizmet endüstrisinin gelişmesinin insanlara önemli düzeyde iş sağlayacağı öne sürülmüştür. Yani, insanlar, birbirlerinin masalarına bakarak vb. zaman harcayacaklardır. Bu bize insan soyunun sonu açısından son derece rezil görünüyor; ayrıca pek çok insanın böylesine amaçsız işleri tatmin edici bulmayacağını düşünüyoruz. İnsanlar, bu tür bir yaşama uymak için biyolojik ve psikolojik olarak düzenlemedikleri sürece, başka, tehlikeli dışavurum yolları (uyuşturucu, suç, “kültler”, nefret grupları) arayacaklardır.
Gençliğim acı veriyordu ameliyatla aldırdım
Beni şekillendiren hayal gücüdür.
Yolculuk etmem için elimden hep o tuttu.
Ben hep onun sayesinde sevdim, nefret ettim,
konuştum, düşündüm.
Her gün onun penceresinden bakarım
Ve böylece her saat sanki benimmiş gibi gelir.
Bir soru sorabilir miyim bayan, ne kadar güzelsiniz?
Bizi tek başımıza bırakın, elimizden kitapları alın o saat şaşkına döner, ne yana gideceğimizi, kimden yana çıkacağımızı, kimi sevip, kimden nefret edeceğimizi bilemeyiz.
Bende şeytan tüyü yok. Epilasyonla aldırdım.
“Ne düşündüğünü, ne hissettiğini çok iyi biliyorum. Ne kadar aşağıladığını, ne kadar nefret ettiğini, ne kadar tiksindiğini biliyorum. Ama merak etme yanındayım!”
Araba benim, benim uzerime araba, ama ben onun uzerindeydim o gün.
“Herkes yalandan nefret eder ve yalan söyler.”
ilahi Azrail, sen adami öldürürsün.
Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil.. İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı.
Bende şeytan tüyü yok. Epilasyonla aldırdım.
Bal da yiyoruz biber de… Demek ki tatlılar kadar acıya da ihtiyaç var. Gülmek kadar sinirlenmek de ihtiyaç…
Selam. Ben Aydan Şener. Ben de dünyadan Neil Armstrong.
Ve şehirde veba olduğu bir duyulursa, işler iyice kötüleşecek. Ölümün gölgesi insana garip şeyler yaptırır. İnsanlar kanunları tanımaz. Kendilerini sinirlenmek, çalmak, yalan söylemek zorunda hisseder ve kazanabiliyorken para kazanmak isterler.
Bir soru sorabilir miyim bayan, ne kadar güzelsiniz?
“…Sinirlenmek yaşamdaki yolumuzu yitirmek demektir.”
Beşbinkere söyledim; abartmayı bırak.
Zaman zaman sinirlenmek yerine konuşmayı tercih ettim ve her zaman da konuşmak işe yaradı.
Araba benim, benim uzerime araba, ama ben onun uzerindeydim o gün.
En iyisi mütevazı bir yaşam sürmek, güvende olmak ve sürekli sinirlenmek zorunda kalmamak. Böyle bir malikânenin sahibi olarak insan hayatta bir şeylere sahip olduğunu zanneder, ama gerçekte bu, başkaları için hayatını feda etmek demek!
Bu tüp bebek hatali; hep gaz kaçiriyor
Manevi fayda: Yapmacık görünmek lüzumu -maske ile bile- Marx Beerhom’un Happy Hypocrite isimli eserinde ispat ettiği gibi, maskenin örttüğü yüzün etini de yoğurup ona
kendi şeklini veriyor, hatta maskeyi takması huyunu değiştiriyor. Yıllarca tatlı ve sakin bir maske taşıyan hiddetli adam, yüzünden sadece asabi çizgileri, ifadeleri yok etmekle kalmayacak, fakat sinirlenmek adetini de yavaş yavaş değiştirecek. Bu, pedagoji, yapay deha yetiştirme ve daha başka sahalarda istifade için araştırmalar ve denemeler yapılmaya uygun bir noktadır. On yıl, yüzünde Rafael’in maskesini taşıyarak, mesela Roma’da, şaheserler arasında yaşayacak bir adam pek bir
gayret sarf etmeden, büyük bir ressam olabilir. Bu esasa dayanarak muhtelif kıymetler, yetenekler yetiştirmek üzere acaba neden enstitüler kurmuyorlar?”
-Bal da yiyoruz, biber de. Demek ki tatlılar kadar acıya da ihtiyaç var. Gülmek kadar sinirlenmek de ihtiyaç. Sen herkese kibar davranıyorsun, herkese tebessüm ediyorsun, bu durumda kızıp bağıracağın tek insan benim. Bağırabilirsin, ağlayabilirsin; fakat uzatma ve darılma.