Mirac Çağrı Aktaş Sözleri

Mirac Çağrı Aktaş Sözleri

Denizli doğumlu olan yazar, 10 Ocak 1995 tarihinde hayata merhaba diyerek atılmıştır.  17 yaşında yazdığı tüm yazıları saklamış daha sonrasında bu yazılarını bir kitap haline getirerek paylaşmıştır. Turizm Otel ve İşletmeciliği bölümünden mezun olan genç yazar, Akdeniz ve Dokuz Eylül üniversitelerinde eğitimine devam etmiştir. Şuanda ise Beykent Üniversitesinde öğrenimine devam ederek  İnsan Kaynakları Yönetimi okumaktadır. Ona göre yazmak kişinin kendi ile dertleşip yüzleşmesini sağlamaktadır. Kendine ait dört kitabı vardır ve genç kitle tarafından oldukça popülerdir. Aktif bir genç yazar olarak imza günlerini katılmakta ve okuyucuları ile buluşmaktadır. En son Sen Benim On Yedi Yaşımsın kitabı bile gündeme gelmiştir. Yazım çalışması hala devam etmektedir.

 

Hiç bir zaman seni sevmemek düşüncesine kapılmadım.Senden vazgeçmek bırak aklımdan,aklımın kıyısından da geçmedi.Ki ne zaman beni kızdırdığın gerçeği geldiğinde aklıma,bana gülüşünü düşündüm.Ellerimden tutup kendine çekmeni düşündüm….
ÖPMENİ DÜŞÜNDÜM…
YETTİ..

Ve biz sevenlerin öyküleri, ya yarım bırakıldı ya da başkalarına okundu.

Bana çaresizliğin tanımını sordular,
Adını söyledim…
Haberin olsun.

Bizim acılarımız ortaktı… Duygularımız farklı olsa bile kalbimiz aynı kumaştan dikiliydi.

Ne de güzeldin sen. Ne güzel sevilmişliğin vardı senin, ne güzel bana bırakılmışlığın.

Her ne olursa olsun sabah uyandığımda aklıma gelen ilk şeyin adın olmasını istiyorum.

Bazen fazla her şeyim oluyorsun..Ve bu benim için fazla sakıncalı..

Benden bu kadar gidebilen birine
”seviyordu” diyemem.
Ama hala sevmeye devam edebilirim.

Beni sevmeni istiyordum.

Çok büyük bir suç işleyip,
Gözlerine teslim olsam,
Ömür boyu içeriye atar mısın beni

Çok hor kullandı kalbimi. Ne değer bildi, ne kıymet. Yarın yeniden geldiğinde kalpten içeri girecek bir yüz bıraksaydı bari…

Sessiz hazmettim gidişini.
Kimsesiz sevdiğim gibi…

Bir insan kırıldığı ve yıprandığını zaman yaşadıklarının aynısını karşısındakine yaşatması gerekmiyor.

Neden gittin onu bile bilmiyorum. Ve ben gidişinin bileti olarak senden umutlarımı kestim.

“Neyin oluyor o kadın senin?”
Bense sadece, “Uzaktan yandığım…” diyebildim…

Yarım kaldığımı falan düşünmedim hiç bir zaman. Beni tamamlamayı başaramamış biri nasıl yarım bırakabilirdi ki?

Özlüyorum seni bak.
Öyle böyle değil.
Hatta inanmazsın belki,
İşi gücü bıraktım.
Oturdum, seni özlüyorum.

İstediğin kadar iste, istediğin kadar sev, bir zaman sevmekten bitiremediğin insanı, unutarak bitirmeye çalışıyorsun içinde.

Lüks aşk cümlelerine gerek yoktu.
“Uyuma konuşalım” desen yeterdi…

Boynumun borcudur,
Yokluğunda bükülmesi…

Sen yeter ki kalbime gir,
Varsın gözüme uyku girmesin.

Sevdiği kadına sevgisini hissettiren erkeğin aşkına doyum olmaz. Ben bu kitapta kendimi sana hissettirmeye geldim.

Seni anliyorum.
Ben en çok seni sevmek isterken, en çok sende yaralandım. Kalbimin ilk ağrısıydın.

Şimdi sen yoksun ya,
Kendi şehrim bile gurbettir bana…

Benim umudum var.
Senin de biraz;
Allah’a peygambere inancın varsa,
Oldu bu iş…

İnanır mısınız?
Kendim diye demiyorum
Çok güzel yalnız kalırım…

Sen yeter ki,
Gelecek ol bana.
Hayatım yok olsun ayaklarının altına…

İstediğin kadar uzak ol.
Nefes olsan,
İçimdesin…

Bizi artık ne aynı şarkıda karşılaşma ihtimalimiz kurtarır ne de aynı gökyüzü altındaki havayı solumak.

“Herkesin bir kalp ucu sevdiği olmalı hayatında taşıdığı. Her nereye giderse gitsin, onu da kalbinin ucunda taşıyabileceği. Yaşadığı her şeye, nefret ettiği ne varsa onlara güzel bir bakış açısıyla bakmanızı sağlayabilecek biri olmalı gülüşlerinizin altında.”

Bazen kabullenmek gerekiyor. Hatta çoğu zaman kabullenmek gerekiyor. Bir insanı olduğu gibi mesela, değiştirmeden. Sahiplenerek, sorgulamadan… Acılarıyla…

Aramıza mesafe koyma, aşar yine severim seni bilirsin. Yüzsüzümdür. Yaparım.

Sevmiyorum diyemediğimsin…
Aç gözlüdür benim kalbim doyuramazsın. Sen bu sevgi cümbüşüne ömür boyu katlanamazsın…

Şimdi biraz silkelen,hayat kısa.
Sevecek daha güzel şeyler var.

Bizim tek suçumuz neydi biliyor musunuz?Tüm kalbimizle sevmek.

Hak ettiğim ya da hak ettiğimin fazlası olmadı. Benim hak ettiğim sevgi başkalarına sunuldu.

Hak etmeyen insanlar üzerine kurulan hayallerin hiç bir kabahati yok.

Her insanın sakladığı bir dünyası vardır içinde. İçine kimseyi almadığı…

Seni gerçekten çok seven bir kadının sevgisine sahip çıkamayacak kadar aciz bir adamsan, bir avuç fındık sana yeter. Beyin faaliyetlerini geliştiriyormuş. Bir avuç ceviz ise hem beyin hem kalp faaliyetlerine sağlıklıymış.

Her kadının toka kutusunda sakladığı on kuruş gibi kalbine sakladığı bir adam vardır değeri on kuruş etmeyen.

İçimin acısını sana anlatmak,
Beni sana dökmek,
Ne mucizevi…
Kimsenin haberi yok,
Sessiz hazmettim gidişini.
Kimsesizce sevdiğim gibi…
Eğer bir gün olur da,
İçimin acısını hissedersen başka bir kalpte,
Anlarsın…
Aklına ben gelirim,
Ağlarsın…

Bir çay gibi
Hep bekletildim sana.
Soğudum,
Acıdım
Ve bayatladım…

Kendine iyi bak deme bana,
Biliyorsun
Kendimden çok yine sana bakacağım…

Yağmur diyorum yağıyor.
Yürümek için, yeterli bir bahane değil mi?

Başkasına güldü diye alıp kafasını duvara sürtüp kıvılcım çıkarmak istiyorum.
Sonra da acıdı diye sarılıp öpmek istiyorum.
Seni severken psikolojik dengem bozuluyor.

Sol kulağım çınlıyor nedense, bana küfür ediyor olmalısın. Canın sağ olsun, ben nefret bile etmiyorum. Çünkü; ona bile değmiyorsun…

Şimdi hiçbir can nefes olmayacak sana.

Sarılmayı bilmez onlar
Üşürsün,bilirim..

Aşk degil, insanlar pişmanlık. Sevdiği kadının tuzlu kahvesini içmektır Adamlık ..

Denizi güzel kılan da gökyüzünün denizin maviliğine eşlik etmesi, kahvenin kokusuna eşlik eden kitabın kokusu gibi…

Gözünüzü boyayan değil de kalbinizdeki en ufak hasarı onarmaya çalışan insanları sevin.

Bazı cümleler de kulağa hoş gelir ancak inandırıcı değildir. Sadece duyduğunuzla kalırsınız. İnancımıza da, aşkımıza da, duygularımıza da sahip çıkacak olanla karşılaştır Allah’ım. Belki o zaman her şey güzel olur.

Canımızdan çok sevdiklerimiz acıtmadı mı zaten hep şu canımızı?

En büyük hatayı kendimiz eksikken başkalarını tamamlamaya çalışarak yaptık.

Önümüzdeki 45-50 yıl işin yoksa,
Ayağıma basman şartıyla,
Kalbinde uyuyabilir miyim?

Haberin yok,
Her sabah seni yeniden daha çok severek uyanıyorum.
Ben sana uyanıyorum.
Fakat seni bulmadan…
Seni yaşamadan…
Sadece sensiz ve sessizce

İçimin acısını sana anlatmak,
Beni sana dökmek,
Ne mucizevi…
Kimsenin haberi yok,
Sessiz hazmettim gidişini.
Kimsesizce sevdiğim gibi…
Eğer bir gün olur da,
İçimin acısını hissedersen başka bir kalpte,
Anlarsın…
Aklına ben gelirim,
Ağlarsın…

Bir çay gibi
Hep bekletildim sana.
Soğudum,
Acıdım
Ve bayatladım..

“Nasılsın?” sorusuna,
İyiyim diyerek ne kadar iyi olunuyorsa…
O kadar iyiyim ben…

Engel olma.
Bırak avuçlarımda kalsın kokun.
Bırak sen koksun kışlık hırkalarım.
Sen kokarak döneyim eve.
Buluşmaya gelirken seninle, biz süreyim üzerime.

Gözümden düşme. İlla ki düşeceksen kalbime düş. Orada geber. Gebermeyesice.

Seni ‘’canımın içi’’ diye sevecek birini kaybettin.

Sarılmayı bilmez onlar
Üşürsün,bilirim..

Aşk degil, insanlar pişmanlık. Sevdiği kadının tuzlu kahvesini içmektır Adamlık ..

Hayat kısa,ölüm araya girmeden sevdiklerinizin kalbine girin ve hatırlanası güzel anlar biriktirin.

Gözünüzü boyayan değil de kalbinizdeki en ufak hasarı onarmaya çalışan insanları sevin.

İnsanı şu üç şey yaralıyormuş: Sandığı, yanıldığı ve yaralandığı…

Benim ne eksiğim var dedikten sonra kafamda oluşan listenin ilk sırasında sen yer alıyorsun.

Evine giden en kestirme yol olsam,
Yine de geçmezsin benden…

Yaşamış ve yaşamakta olduğu mutluluğu zerre kadar hak etmeyen insanlar bunun sefasını sürerken, hak etmediğin acıların başrolünde oynamaktan ve bunun cefasını çekmekten srn de yorulmadın mı?

Seni ilk günkü gibi hissetmeyi özledim.
Özledim.
Yedi harf, binlerce his…

Bazen görmediği birisine tutunabiliyor insan. Hiçbir şey yaşamadığı halde, hiçbir anısı olmadığı halde.
Paylaştığın hiçbir şey yokken bile. Henüz daha hiçbir şeyken bile anlamlar yükleyebiliyorsun tanımadığın birine.
Çünkü o kadar aç bırakılmışsın ki sevmeye sevilmeye.
Sadece bir fotoğrafla yetinebiliyorsun.
Bir anda kendini onda buluyorsun.
Kokusunu, saçlarını ve kirpiklerini bile bilmediğin birisine ait olurken buluyorsun duygularını.
Nasıl sarılıyor acaba diye soruyorsun kendine.
O insanın yanlış ya da doğru insan olma ihtimalini düşünemeyecek kadar körleşebiliyor.
Çünkü sevmek istiyor. Sevilmek istiyor.

Zor zamanlarınızda sizi yalnız bırakan insanları affetmeyin. Çünkü en zor anında yanında acını paylaşmayanın, mutluluğuna ortak olmasına gerek yok.
Fazlalık ağırlık yapar.

Her gün aşkı en mutlu haliyle yaşayanlar sahi, hak ediyor muydu aşkı? Ben dişimi tırnağıma takarak elimden geleni yaparken, hissederken…

Ve bazen öyle kırılıyorsun ki severken, bırakın onun bunu fark etmesini kendin bile fark etmiyorsun. Bu da bir geçici körlük.

Hayatta birçok kez haksızlığa uğrarız. Lakin öldüreceğini sandığımız hiçbir acıda yılmayız…

Çok seversin.Öyle çok seversin ki,çok kelimesi olabildiğince az kalır.

En çok da ellerimizi ayıran şeyleri affetmiyorum,özellikle de seni.Yürümemiz gereken sokaklar çoğaldı.İzlememiz gereken film sayısı..

Sana hislerini hissettirmeye gelmiştir. Doğru ya, biz duyguları duygusuz insanlar tarafından yok edilmiş kalpleriz. Acılarımız ortak.

Bir insan hayatında ne kadar çok ve ne kadar güzel sevebilirse, o kadar sevdim.

Seni sevmek papatyaların hangi mevsim olursa olsun açmak için bahane üretmesi bi nevi.
Seni sevmek ciddi mesele can içim, güzel sevemez kimse seni benim gibi.

Konu sensen eğer, bir yolunu bulur, bir bahane uydurur yine severdim.

Canımı acıt ama gitme. Varlığını bana hissettirmekten vazgeçme, çok sevmen de gözüm yok. Devamlı sev bana yeter. Varsın sana yansın canım.

Bi insanın hayatında annenin ne denli önem taşıdığını bilirsiniz. Hayatında annesinden başka tutunacak dalı olmayanlar bu detayı çok daha iyi bilir. Buna ben de dahilim.

Sen şimdi gidiyorsun ya,
Sezen şarkı söyleyecek,
Ben şiir yazacağım…
Gitme…
Sezen çalsın…
Biz dans edelim…

Benim hikayem adımı onun ağzından duymamla başlıyordu.

Bazı adamlara kadınların taşıdığı yürekten vermek lazım. Vermek lazım ki, adamlığı öğrensinler.

Ama sen kör değildin. Nankördün.

Ben güldükçe senin ağlaman dileğiyle..Başka da söz etmeyeceğim..

Bana yaşattıklarını sen de yaşa,bu bana yeter.

Çünkü Miraç Çağrı Aktaş okuyan biri asla korkak olmaz …
Hayatını korkak biri olarak değilde korkarak fakat cesurca yaşaman dileğiyle…

Eğer Allah iki insanı birbirine yazmadıysa iki cihan bir araya da gelse o iş olmaz. Ama Allah tarafından iki insan birbirine yazıldıysa buna hiçbir Allah’ın kulu engel olamaz.

Sevgilim,
Sorarım sana :
Dilimde dua olman gerekirken
Beddua olmak niye?

O sıkışmayla sana, bizi bitirme çabalarını ve hiçe sayışlarını hatırlatmaya geleceğim

Kabul edin. En büyük hatayı hayatımıza almamamız gereken insanları hayatımıza alıp onları hayatımızın merkezi ilan ederek yaptık.

Belki aşk ikiye ayrılırdı. Biri gerçekten hayırlısı, bir diğeri ise en hıyarlısıydı.

Kalbinizin hızlı atmasına sebep olan insanı kaybetmekten korkarak seviyorsanız ve onunla aynı gökyüzü altında nefes alıp verdiğinizi düşündükçe varlığıyla mutlu olmakla yetiniyorsanız, aşkı yaşamayı ve mutluluğu sonuna kadar hak ediyorsunuz demektir.

Erkekler değil, adamlar sevdiği kadın için ağlar zaten.

Zaman geçtikçe alışıyorsun. Unuttuğun söylenemez. Ama en azından acını dindirdin. Artık yaran seni acıtmıyor. Çevrendekilere unuttuğuna dair izlenimler bırakıyorsun. Sen kimi kandırıyorsun ki? O kadar kolay mı unutmak? Hele ki koklayarak öpmüşken? Kokusunu ciğerlerine çekmişken?

Hayatımda hiç olmayan birini, olduramayacağım bir yere oldurmaya çalışmakla ne yaptığımın ben bile farkında değildim.

Gerçekten seven kadının güzelliğini sevdiği adama baktığı gözlerinden anlayabilirsiniz.

İyiyimlerimden uzak durun. Ben böyle iyiyim!

Sen doğaçlama sevilirsin. Plan yapmadan, düşünmeden. Öyle, gelişigüzel. Bir o kadar da çaresizce.

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ