Kolektif Sözler

Kolektif Sözler

Bir çok yazarın bir araya gelerek oluşturduğu eserlerin ismine verilen kısımdır. Genel toplama sözlerden oluşan bu paylaşım farklı yazarların güzel sözlerinin okuyucular tarafından bir araya getirilerek yazılmasından oluşmuştur.  Sosyal medyada çok farklı paylaşım platformları var. Bu paylaşım siteleri insanların bir araya gelerek okuduğu kitapları paylaşması, incelemesi sonucunda da ortaya bu tarz bir oluşum çıkmıştır. Bunun sonucunda insanların beğendiği bu güzel cümleler toplanarak farklı okuyucuların beğenesine sunulmuştur. Sizde sevdiğiniz yazı ve cümleleri bu gibi platformlarda paylaşarak beğeniye sunabilir başkalarının bu yazılardan istifade etmesini sağlayabilirsiniz.  Kısaca kitapları sevin ve okuyun aynı zamanda okuduklarınızı üretime sunarak başkalarınında düşüncelerinizden faydalanmasını sağlayabilirsiniz.

Çok zaman geçti. Ama zaman hiçbir şeyi geçirmedi. Zira “zaman” beraber tüketilecek bir şeydi. Beraber yemek, beraber uyumak, beraber solumak gibi. O, tüketti. Bana ise yetmedi. Hergün musluktan akan suyun sesini duyan insan, denizi ve dalgaların sahile vuruşunu unutabilir miydi?..

“İnsan, diye düşündü, Gerçeği örtmeye, bir yalan uydurmaya ve ona inanmaya muhtaç olacak kadar zavallı.”

Düşünün..Çünkü henüz yasaklanmadı.

‘İçinizde fırtınalar koparken, dışarıya günlük güneşlik havası veriyorsunuz ya, yapmayın…
Bırakın hak edenler fırtınadan nasibini alsın…”

“Anlaması zor olan nedir o halde? Hiçbir çıkarı olmayan geniş kitlelerin “Savaşın!” emrine itaat etmesi. Sıraya dizilip tabur tabur ölüme yürümesi. Cebinden bozuk para saçar gibi dudaklarının arasından şehitlik saçanların karşısında sıraya girip cepheye yazılması.”

Kadın toplumun domino taşıdır. Devrildiği anda tüm taşlar yıkılmaya başlar. Zira kadın geleceğin annelerini ve kocalarını yetiştirir, bir sonraki neslin temellerini atar.

İnsan bu çağda bu topraklarda yaşarken neye sevineceğini şaşırıyor. Ecelinle ölmek lüks oldu ağzını kırdığımın yerinde.”

İnsan göğsünün ortasına elleriyle bir boşluk açıp, sevdiğini ölüme kadar orada saklamak istiyordu.

Aşk.
Bir varlığı tutkuyla ve namütenahi bir özlemle sevme. Ayakları yerden kesen, dizlerin bağını çözen, karında kelebekler uçuşturan, yüreği yerinden söken, aklı baştan alan tarifsiz bir sevda.

“Eğer herkes yeni bir televizyon seti yerine barış isteseydi, o zaman barış olurdu.”

“Kendi zenginlikleri ve zaferleri dışında başka hiçbir şeyi önemsemeyenleri affetmiyorum. medeni olduklarını düşündüler. Oysa hepsi aşağılıktı. Hepsine lanet olsun.”

Hiçbir şey bilmedikleri halde her şeyi biliyormuş gibi konuşanlardan korkuyorum.

İnsanlar bencil olmaktan değil, bencil görünmekten utanırlar.

“Yaralayan, darbe vuran kitap okumalıyız. Okuduğun kitap yumruk gibi inmiyorsa kafana, neden okuyorsun ki? Felaketler gibi, canınızdan çok sevdiğinizin ölümü, sevdiklerinizden koparılmanın sürgünü gibi olmalı kitap… Kitap, içimizdeki buzulları parçalayacak balta olmalı.”

Keşke koli olsaydım. “Dikkat, kırılacak!” yazardı üstüme, her şeyi bilen annem.

” Bir insanı tanımanın en iyi yolu,onu susarken izlemektir.”

Sadece şu sıralar olan biten çok canımı acıtıyor ve hepimiz için kaygılanıyorum o kadar.

Kimse kimseden bir şey öğrenmek istemiyor artık.Herkes her mevzuyu çok iyi biliyor.Memlekette 80 milyon adam var.80 milyonun da hepsi ayrı ayrı filozof..

“Anla kendini. Çünkü bu hayatta anlaman gereken ilk şey bu…”

İnsanın ruhunda koca bir ateş yanıyor olabilir, ama hiçbir zaman kendi kendisini ısıtamaz onunla …

Büyük yazar Borges, yolda yürüyormuş. Bir hayranı yaklaşmış yanına. Emin olmak için: “Siz Sinyor Borges misiniz acaba?” diye sormuş.
Borges cevap vermiş.
“Bazen.”

Nerelisin yiğenim
Hüzünlüyüm dayı…
İçinden mi?

“Biz demekten vazgeçtiğimiz, aydınlığı lanetleyip karanlığı kutsadığımız için utanıyorum.”

“Güçlüler her zamankinden daha zalim, ezilenler her zamankinden daha güçsüz. Çocuklara kıyıyorlar hocam, çocuklara kıyıyorlar. İnsanlığın başına daha kötü ne gelebilir ki?”

Acı insanı olgunlaştırır. Ve çürüme,olgunlaşmanın hemen ardından gelir.

” Barışın ve yaşamın kıymetini bilmeyenlere onu savaş ve ölüm öğretir. ”

Telefonlardaki ön kamera empati yapmadan kendimize bakarak yaşayabileceğimizi gösteriyor. İnsanların kendilerini kadraja sığdırmak için her şekle girdiği bir çağdayız.

Muhtemelen ölümsüz olduğuna inananlar da var aramızda. Yoksa bir evi 20 yıl vadeyle kime satacaksın.

En büyük servetin nedir bilir misin? Gülen bir arkadaş,kendini iyi hissettiren bir dost ve vücudundaki sıhhattir.

Bilginin faydaya dönüşemediği bir hal, yaraya ilaç olmayan bilgiler çöplüğü…

Düne dönmenin bir yararı yok artık, çünkü dün bambaşka bir insandım.

‘ Dünya karşıtlık üzerine kurulu. İçine duygu koyarsak karşı tarafın yerine geçmek istemeyebiliriz. ”

Bir kadını asıl yaşlandıran şey zaman değil; hayal kırıklıklarıdır.

“Barış insanların her şeye rağmen yaşamayı sevmesi demek.”

” Kadere hiçbir zaman inanmadım. Kader denilen dayatmanın sadece insanların vaziyeti sorgulamaması için uydurulmuş bir kurmaca olduğuna inandım. ”

” İnsanlara yeni yıldan ne beklediklerini soruyorum : ” Bir sonraki yılı görebilmek. ” Yani koskoca seneden beklenti bir sonraki seneyi görebilme seviyesine kadar düşmüş durumda. Yapmış olduğum gayrisafi mutluluk araştırmasına göre memleketimizin hemen her gün daha da büyük bir mutsuzluğa gömülüyor. ”

“Ama kedisiz yaşam yaşamaya değmez ki!”

“Bir ülkenin düzenini sarsmak isteyenlerin, halkı yıldırmak isteyenlerin en büyük başarısı o ülkenin insanlarını günlük alışkanlıklarından vazgeçirmek.”

” Kendimizi olduğumuz gibi kabul edinceye dek bizi tutsak edecek kahramanlar. Süpermenler ve tanrılar yaratmaya devam edeceğiz. Özgür toplumda kahramanlara yer yoktur. Özgür insanın kahramanları olmaz. ”

Ne dünya, ne insanlar, ne çekilen acılar değişiyor. Sadece rüya görüyor ve umutsuzca uyanacağımız anı bekliyoruz. Bir meyhane sandalyesi ya da onkoloji kliniği ya da rahat ev yatağı, ne fark eder? O kadar uzak ki aslında herkes herkese, yan yana olsak bile dokunamıyoruz birbirimize…

Bir kitabı okumak yazarıyla saatlerce sohbet etmek demektir .

“Benim yerimde olmak isteyenler olabilir, ama ben onların zannettiği yerde değilim.”

Bu kadar aferini ne yapacağız biz? Bu kocaman aferinleri ileride, gerçek hayatta bulamayınca sudan çıkmış balığa dönecek bu çocuk ordusuyla ne yapacağız? Aferini bir bağımlılık haline getiren, istediği övgüyü alamadığında sizi bir nefret nesnesi haline getirmesi kaçınılmaz olan bir nesilden insanlık adına ne beklenebilir? Ne derslerinde eksi puana, ne edebiyatta eleştiriye, ne de siyasette muhalefete tahammülleri olacak belki.

” Günün sonunda avukat katipliğinden istifa ettim.
Bu adliyeden ” adalet ” çıkmazdı.
Kim bilir, belki de icra dosyalarına ” sıkıştırılanları ” yazacak bir gazeteci çıkardı. ”

Dünyada büyük felaketler yaşanıyor diye birbirimize yabancılaşırsak ve birbirimizden sevgiyi esirgersek o felaketler amacına ulaşmış olmaz mı ?

Aptallar cennetinde mutlu olmadığım için mi kınanacağım?
Benden uzak olsun böylesi mutluluk!

Marquez ilerleyen yaşına rağmen yazmaya devam ediyordu. Biliyordu ki; İnsanlar eninde sonunda siyasetçileri bırakıp romancılara inanacaktı. Dünyayı siyaset değil, romanlar kurtaracaktı.

Hayat bu, eksik olana, korktuğuna, yok olana, üzene, gidene, her şeye rağmen değil, hepsine inat yaşamak lazım.

Kendimizi bulmak ya da kaybetmek için evimizde kütüphane oluştururuz.

“Sevgisiz büyüdün. Sevgiyi bulduğunu hayal et. Kötü bir ailede yetiştin. İyi bir yuva kurmayı hayal et.
Haksızlığa uğradın. Ay kadar adil bir dünya hayal et…”

Işığın hızı sabit olduğu için bizim görebildiğimiz alanın bir sınırı var. Hiç bir zaman evrenin tamamını görme şansımız olmayacak. Kozmik ufuk, bizim için evrenin sınırı anlamına geliyor. Bizden 45 milyar ışık yılı uzakta bulunan bu sınırın ötesi de kendi evrenimize ait olduğu halde orada ne olduğunu bilmiyoruz. Ve bu sadece bizim evrenimiz…

Verecek başka bir mutluluğun yoksa
Acılarını ver bana

İlber Ortaylı: Devre göre değişir. Bir ara Fransızcaydı, bir ara Latinceydi, Cengiz Aytmatov Rusça yazıyordu mesela. Rusya’da iki dilli yazarlar kendi dillerini de iyi biliyorlar. Bizim yazarlarımız ise kendi dillerini bilmiyor.

Umut ve zaman hırsızlarından uzak durun.

İnsan neye muhtaçsa, onu iyi öğreniyor..

“Aslında insanlar tokalaşınca verem bulaşmaz. Olsa olsa biraz sevgi bulaşır, o da unutunca geçer.”

Kitaplar, demişti bir dostu; “sağır eder insanı. Kendi dışında her şeye sağır olursun.”
Ben, demişti “kendime sağır olmak istiyorum. Yabancısı olduğum her hayat hikâyesinde yeni hayatlar kuruyor, o hayatlarda boğuluyorum..”

İnsanın kalbi göğsüne ağır gelir mi ? Geliyor işte.

“İnsan, dışı ile karşılanır, içi ile uğurlanır.”

İyi ki gideceğiz bir gün buralardan.

“Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur.
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek.

” Bitmemesi için ara verdiğimiz kitaplara benzeseydi ya her şey. ”

“Uyudum, uyandım, uyudum, uyandım. Kepaze bir yaşam…”

“Tolstoy aklıyla yazıyor, ben ise kalbimle.”

Yürek hatırlıyorsa şiir unutmaz.

Baba.
Kızan,karışan,sinirlendiren. Koruyan,sarılan,özlenen;mânâsı yokluğunda daha iyi anlaşılan kişi. Birçok dilde benzerlik gösteren kelime,ba çocuk sesinden türetilmiştir.

“Niye gözlerin kapakları var da kulakların yok? Niye istediğim zaman kulaklarımı kapatıp duymak istemediğim sesleri engelleyemiyorum?”

” Şiddet kullanmak zorunda kalmaya gelirse iş, sistemin oyununu oynuyorsunuz demektir. Kurulu düzen seni tahrik edecektir: Sakalını çekecek, yüzünü dürtüp seni kavga etmeye zorlayacak. Çünkü seni şiddete bir yöneltince, seninle nasıl başa çıkacaklarını bilirler. Başa çıkmayı bilmedikleri tek şey pasif direniş ve mizahtır. ”

“Savaşsız, katliamsız tek bir günümüz yok. Kimler mi savaşıyor? kardeşler evet kardeşler savaşıyor. Bütün insanlar kardeştir derdiniz ya; işte bu yüzden kocaman bir iç savaş var burada bu yorgun dünyada.”

“Kuş ölür, sen uçuşu hatırla!”

“Vakit bir kılıçtır.Sen onu kesmezsen o seni keser.”

“Vatan sevgisi; ruhları, kirden kurtaran en kuvvetli rüzgardır.” ( Mustafa Kemal Atatürk)

Eğri sorudan doğru cevap umulmaz.

Bir gün ona ” Üzgün müsün? ” diye sordum ve bana”Yalnızım “cevabını verdi.

” Sen hep böyleydin, inanmaya güçlük çeken ama inanmaya sevdalı. ”

“Yaşadığı kadar iyi anlatamıyor insan.”

“Utanmayı unuttuğumuz için utanıyorum. Vicdanı tavan arasına sakladığımız, cehaleti maharet saydığımız, nefreti, öfkeyi bir tezgahtar edasıyla pazarladığımız için utanıyorum.”

Boğazımda düğümlenen şey , kalbimi yoruyordu inatla.

Sevmeyi ölçüye vuramaz insan.
Vardır ya da yoktur.

” Karanlık üstüne karanlık çökmüş. Acılar üstüne gelmiş acılar. Umutsuzluk üstüne katlanmış umutsuzluk. Çaresizlik. Yılgınlık. Sanki doğal felaket gibi olmuş yaşanılan. Elden bir şey gelmezmiş gibi olmuş. Gönülden geçse de geçmez, bilinçten düşse de düşmezmiş gibi olmuş. Kaçınılmazmış, sakınılmazmış gibi olmuş. Yıkılmış. Dökülmüş. Perperişan kalmış. Yeşili solmuş. Suyu kurumuş. Toprağı çatlamış. Çalınmış çırpılmış, toz duman olmuş. Dalı kırılmış, boynu bükülmüş. Yetim kalmış. Öksüz kalmış. Ortada kalmış. Bu muydu beklenilen?.. İçinden hiç yalnızlık geçmeyen günlerdi beklenilen. Kardeşlik. Bakımlı çocuk yüzleri. Kızlı erkekli gençler. Sevinçler, güleç yüzler. Unutulmuş. Türkiye’yi özlüyorum. ”

Dünya hassas kalpler için cehennemdir.

Hiçbir duygum ve hiçbir düşüncem bir “elveda” kelimesi kadar duygusuz ve basit değil.

Yenişmeyelim, birbirimizi anlamaya çalışalım. Biri diğerini yenmeden de birlikte yaşayabiliriz. Hayat arena değildir.

Gündüzler hikaye , geceler şiir…

“Yaşamımda edindiğim en büyük bilgi şudur: kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene, hiç kimse yardım etmez.”

“Şiir kendi içimizde kainatı bulmak sanatıdır.”

” Modern çağın insanı borçlanmayı çok sevdi. Halbuki sisteme başkaldırmamaya yemin etmektir borçlanma. ”

Niçin dünyanın üstüne bir yarı karanlık atılmıştı?

” Onun yerinde olsaydım böyle yapmazdım ” demek, ” Ben 2 sayısının yerinde olsaydım, 3 ile toplandığımda 5 etmezdim ” demek gibidir.

Temelini bağırsaklarımızın oluşturduğu enterik sinir sistemi yaklaşık 500 milyon sinir hücresinden oluşan adeta ikinci bir beyin olarak karşımıza çıkıyor.

Öfkeyi sahicilik, kibri asalet, yalakalığı sadakat, demagojiyi entelektüellik sanmak.
Murat Menteş

“Kedi dünyayı ciğer görür, insan insanı insan. Kedi ciğeri yer, insan insanı!”

“Zaman hiçbir şeyin ilacı değil, sen kolay unutuyorsun.”

Fazlalıklar insana mutluluk getirmez, aksine kim olduğumuzu da unutur hale geliriz.

Biz; yüzlerce yıldır derdimizi şiirle anlattık, şiirle aşık olduk ve şiirle öldük.

“Tam olarak nedir durum,” dedim. “Uzun hikaye,” dedi. “Biliyor musun dedim, uzun hikayelerin hepsi tek cümlede anlatılacak kadar basit, üstesinden gelinemeyecek kadar zordur, o yüzden anlatılmazlar.”

” İnsanlardan kaçarak
Uzaklara
Gitmek geçer aklımdan.
Yalnız kalmak bir başıma
Deli gibi… ”

İsmail Ökkeş Polat
Kimliğimi sormayın artık
Ne fark eder Arap, Kürt, Türk
Savaşa hayır dedik
Barışa şiir yazdık.

Eğer bir karakteriniz varsa ve ne istediğinizi biliyorsanız, paranız olmadığında da hayat yaşanabilir hale gelir.

“Dostoyevski çok büyük bir yazardır ama Tolstoy daha büyük romancıdır.”

Toplumun sağlığı devletin bekasının bir şartıdır.

“Kendi varlığımın sesi olayım dedim, yazık ki kadındım”

“Gidersem başkalarına isyan etmiş olurum, gitmezsem isyanım kendime olur.”

Zulüm bizdense ,ben bizden değilim.

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ