Kıskançlık Sözleri

Kıskançlık Sözleri

Sevdiğimiz bağlandığımız şeylere içten duyduğumuz bağlıklıklar sonucunda sahiplenme duygusu ediniriz. Bu sahiplenme duygusu bizde mutluluk uyandırır. Tabi her zaman iyi şekilde işleyen bir durum olmaz. Bazen mutlu eden sahiplenme duygusu zamanla kıskançlığa dönüşerek başkalarının kalbini kırmamızı sağlar. Çok sevginin anlamı zarar vermek değil her şeye rağmen kabul etmektedir. Tutku ve aşırı sahiplenme duygusunun oluşturduğu sebeplerle kıskançlık daha baskın gelir. Bu baskınlık sonucunda da sıkıntı yaşadığımız durumlar olur. Sadece sıkıntıyı kendimiz değil başaklarına da çektiririz. Bu yüzden bizi yıpratan kıskançlıklardan uzak durmak lazım. Tatlı telaşlar her zaman olur fakat bunları abartmamak çok önemli. Mutluluk paylaşmak ve iyi hissettirmekle ilgili. Bu yüzden kıskançlığımızın dozajını çok iyi ayarlamalıyız.

“Popüler insanlar erk sahiplerinde kıskançlık uyandırır.”

Kıskançlık, nedenini arayan bir ıstıraptır.

şeytanın yarattığı bir gökkuşağı gibidir kıskançlık. kendini tutsak, kıskandığını özgür görürsün.

Eğer bir çocuk, 3-4 yaşları arasında yeni bir kardeşe sahip olursa kuvvetli ihtimal ki bu iki kardeş arasında büyük bir kıskançlık yaşanacaktır. Çünkü çocuklar, 3-4 yaşları arasında “ben” merkezcidirler. Paylaşmayı sevmezler.

Ben’e verilen mutlak değer Ötekine verilen göreli değerle el ele gider. Artık büyük tutkular devri kapandı. Nefret ve kıskançlık mahkum edilerek yerini acı çekmenin panzehiri ve kendine hakim olmanın göstergesi olan ilgisizliğe bıraktı.

Kadınlar, erkeğe her zaman zararlıdır; çünkü güzel olursa başka erkeklerde, ona sahip olma isteği uyandırırken kocasını kıskançlık acılarına boğar; çirkin olursa kocası başka kadınlara imrenerek acı çeker; ne güzel ne de çirkin olursa, kocası onu güzel bir kadın yapar; ama sonra yanıldığını anlayınca bu kadın yüzünden gene acı çeker..

“Aşırı kıskançlık aşkın hastalıklı halidir.”

Bense ruhsal acıdan söz ediyorum! İnsanların yeteneklerinin, çalışmalarının, yaşamlarının boşa gittiğini görmelerinden. Akıllıların aptallara boyun eğmelerinden. Güçlülük ve cesaretin kıskançlık, güç hırsı ve değişme korkusu tarafından boğulduğunu görmelerinden. Değişme özgürlüktür, değişme yaşamdır. Ama artık hiç bir şey değişmiyor! Toplumumuz hasta. Biliyorsun. Sen de onun hastalığını yaşıyorsun. Onun intihara sürükleyen hastalığı.

Aşık olmayı denedim, hem de bir kez değil iki kez. İnanın bana korkunç acılar çektim. Ruhumun derinliklerinde, çektiğim acı ile alay eden bir ses işittiğim halde acı çekmeye devam eder, üstelik deli dolu aşıkmışım gibi kıskançlık krizleri geçirirdim. Bunların hepsinin sebebi can sıkıntısıydı baylar, emin olun can sıkıntısı.

İnsanoğlu, geleneklerle, Kıskançlık, ifrata varmazsa faydalıdır, yaşamaya hevesimizi çoğaltır ve rakiplerimiz, dostlarımızdan fazla işe yararlar. Onları iyi seçmek lâzımdır. Ben zeki bir düşmanı, ahmak bir dosta tercih ederim.tutkularla, kıskançlık ve egemen olma duygularıyla, en çok kendi özünde yarattığı sevginin düşmanı oluyordu.

Okumuş insanları huzuruna alıp, onlarla alay etmeye, maaş verdiği memurlardan mutlak bir saygı görmeye bayılırdı. İlle doktor, mühendis, avukat gibi imrenmeyle karışık bir kıskançlık duyduğu kimselere karşı çok daha sertti. Şurda burda lafı gelince, hemen taşı gediğine koyuverirdi: “… Tohtur oldular, mühendis oldular, abukat oldular da ne?” derdi, “huzuruma vardılar mı, el öfelemiyorlar mı?”

Ah efendim, sakının kıskançlıktan!Kıskançlık, etiyle beslendiği avla oynayan
Yeşil gözlü bir canavardır.

Mustafa Kemal için olumsuz, sahte bir biyografi yazmak eğilimini sadece fundamentalizme bağlamıyorum. Burada bir etnik kıskançlık da var.

Erkek soğudukça öbür tarafın aşkı hararetlenir; Kıskançlık, hayatını cehennem azabına çevirir; bunun ayrılmaya, hatta cinayete kadar yolu var…

Bu kıskançlık onda kendini beğenme duygusunu güçlendirecektir.

Yaşayıştan mutluluk payı alamayanların gözü, başkalarının sevdâ şenliğini kaldırır mı? Bu kıskançlık değildir, can dayanmaz bir yürek ezikliğidir.

Çünkü tutku istisnai bir duygudur,kıskançlık ise dünyadaki en istisnai tutkudur.

Benim için görev sözcüğü çok ağır ve baskıcı bir sözcük. Ben yalnızca tek bir şey için görev sözcüğünün söz konusu olabileceğini düşünüyorum, o da özdürlüğümün korunması. Evlilik ve ona eşlik eden sahip olma duygusu ve kıskançlık, ruhu tutsak eder.

Çağdaş ekonomi bir açgözlülük çılgınlığından hız almakta ve bir kıskançlık cümbüşü içinde bulunmaktadır ve bunlar kazayla oluşmuş özellikleri değil, durmadan yayılmakta ve genişlemekte gösterdiği başarının ana nedenleri olmaktadırlar.

“Atla insan arasındaki tek fark, atın atı kıskanmamasıdır. Atlar bu konuda kıskançlıknedir bilmezler. Tanrı’ya şükür, insanlar da atları kıskanmayı henüz öğrenemediler.”

Açıkçası insanlar, yalnızca büyük bir aklın etkilerinin kendileri için en kabul edilebilir olduğu ve kıskançlık duymak istemedikleri noktada dehadan söz ederler. Birine “ulu” demek “burada rekabet etmek zorunda değiliz” anlamına gelir.

Öfke, korku, kıskançlık ve kin duyarak kendinizi kaç kez yaraladınız? Bunlar, bilinçaltınıza giren zehirlerdir.

Hayran olma, kendini mutlu bir biçimde bı­rakmadır, kıskançlık ise ben’in mutsuz bir dileğidir.

“Parmaklarımın arasındaki kalem duyumsal, neredeyse canlı, gücünü hissedebiliyorum, içerdiği sözcüklerin gücünü. Kalem Kıskançlıktır, derdi Lydia Teyze, Merkez’in başka sloganını alıntılayarak, bu tür nesnelerden uzak durmamız için bizi uyararak. Ve haklıydılar, kıskançlık bu. Sadece onu elde tutmak bile kıskançlık. Komutan’dan kalemini kıskanıyorum. Çalmak istediğim bir şey daha.”

Çünkü aşk ölüm kadar güçlü,kıskançlık mezar kadar acımasızdır”
( Sümer atasözü )

Kıskançlık aşkı öldürüyor, ama arzuya hiç dokunmuyor.İhanete uğrayan tutkunun gerçek cezası bu.

Aşırı kıskançlık aşkın hastalıklı halidir,” dedim gülerek. “Beni deliler gibi sev; ama sevginden asla delirme.”

Kıskançlık çok korkunç bir şeydir, insanın huyunu bozar.

Hiçbir duyguyu küçümseme, değersiz bulma. İyidir, çok iyidir hepsi de, nefret de, haset de, kıskançlık da, zalimlik de. Zavallı, güzel, muhteşem duygularımızdan başka bir şeyden beslenmeyiz, haksızlık yaptığımız her duygu söndürdüğümüz bir yıldızdır.

Neden, neden daha yaşam yolunun başlangıcında can sıkıcı, renksiz, silik, tembel, duymaz, yararsız mutlu kişiler olup çıkıyoruz. İki yüz yıllık tarihi var şu şehrin. İçinde iki yüz bin kişi yaşıyor. Ama ne geçmişte ne de şimdi bir tek kişi yok ki diğerlerine benzemesin. Kendini öyle yüce bir amaca adamış tek kişi bile yok. İnsanda kıskançlıkduygusu ya da öykünmek için tutku uyandıracak ufacık yetenekli bir sanatçı, bir tek bilim adamı yok. Sadece arabalara kurulup gezer, yer, içer, uyur. Sonra da ölürler… Sonra başkaları doğar bunlar da yer, içer, uyur ve can sıkıntısından aptallaşmamak için, iğrenç dedikodularla, votkayla, kumarla, hileli davalarla hayatlarında değişiklik yaparlar… Karılar kocalarını aldatır, kocalar da yalan söylerler, hiçbir şey görmüyor, hiçbir şey duymuyormuş gibi davranırlar. Çocuklar karşı konulması zor, adi bir etki altında ezilirler, onlardaki Tanrısal kıvılcım söner… Ve bu çocuklar da, tıpkı ana-babaları gibi birbirine benzeyen, acınacak bir kadavra haline gelirler.

Oğlum, küçük Hans buraya gelse, sıcacık şöminemizi, güzel soframızı, koca kırmızı şarap fıçımızı görse, kıskanabilir; kıskançlık feci bir şeydir, herkesin kişiliğini bozar.

Nerede ki devlet ve muhabbet var, neredeki hal var makam var, orada kıskançlık vardır.

Bir insan, istemenin en açık bilgiyle aydınlatılmış bir belirmesidir. Bu yüzden, kişi istemesinin gerçek doyumunu, her zaman bilginin ona sunduğu olası doyumla ölçer. Kıskançlık işte buradan doğar. Her eksiklik ötekinin zevki yüzünden sınırsızca alevlenir. Başkalarının da aynı yoksunluğu çektiğinin bilgisiyle yatışır.

“De ki: ‘sığınırım yükselen şafağın Rabbine. O’nun Yarattıklarının şerrinden ve bastıran zifîrî karanlığın şerrinden, karanlık işlere düşkün tüm insanların şerrinden ve kıskançlık duyduğunda kıskancın şerrinden.”

Annem bana aitti, hiç kimse ona sakin bir şekilde sahip oluşuma karşı çıkmıyordu; şiddeti de, hıncı da bilmiyordum; kıskançlık denen o zor öğrenilir şey benim için söz konusu değildi; bu duygunun sertliklerine çarpmamıştım; dolayısıyla da gerçekliği, başlangıçta, yalnızca neşeli yanlarıyla tanımıştım. Kime ve neye karşı başkaldıracaktım; bir başkasının kaprisi, hiçbir zaman benim yasam olma iddiasında bulunmamıştı.”

Bu karanlık inanç dünyasında sevginin ışığına pek yer yoktur; buna karşılık öfke, kin, aşağılanmışlık ve her zaman nefretle el ele olan kıskançlık çoktur.”

İnsanlarla oda arkadaşlığı yapmak çok zor bir iş; eğer sizin bavullarınız iyi cinsten, onlarınkiler değilse yani.

“Özenme, kıskançlık,hırs ve her türlü aç gözlülük bunların hepsi tutkudur, oysa sevgi zorla değil, sadece özgürlük içinde gerçekleşebilecek, insana özgü güçlerin açığa çıktığı bir eylemdir.”

Ama siz de kabul edin ki, kıskançlık bağışlanmaz bir kusur, hatta bir beladır.

Devletin ileri gelenleri ve hanedan üyelerini daha iyi tanımaya başlayan bu çinli onların zaaflarını, aralarındaki ihtilafları öğrenme fırsatını buldu. İlk öğrendiği şey Işbara’nın kardeşi Ch’u-lo-hou arasındaki kıskançlık duygularının olduğu idi.

Adına aşk denen tutku güzel şeydi. Kıskançlık yoksa sıkıcı oluyordu. Kıskançlık olunca hayvani bir cehennem.

Bekleyiş. Kıskançlık. Heyecan. İlk dansa kalkış. Sarılmanın sevinci. Kaçamak öpüşmelerin tadı.

Eğer birini seviyorsan ve o seni sevmiyorsa,bundan çok güzel kaos çıkar.Uykusuz geçen geceler,parklarda içilen şaraplar,yerli yersiz kıskançlık krizleri çıkar.Ama sevgine karşılık çıkar mı?O biraz zor işte…

“Çünkü düşmanlık ve kıskançlık, parlak renkli ucuz takımlardır. Kimse onları iyi taşıyamaz ve herkese görünür olursun.”

” Kıskançlık, nedenini arayan bir ıstıraptır. ”

“Odamız sıcak ve sakindi. Bu aile ve ev dediğimiz acayip kuruluşun o cins anlarından biriydi ki dışarıdan aydınlık ve buğulu penceremize, odanın içinde ara sıra gidip gelen gölgelerimize bakan herhangi bir yolcuya ufak bir kıskançlık hissi verebilir ve boş geçmiş ömrü için onu acı düşüncelere daldırabilirdi.”

dozunda kiskanclik , sevgi belirtisiydi.

Çevrene bak. Dünyadaki insanlar neler düşünüyorlar? Her konuda düşünürler de en önemli şeyin üzerine düşünmezler. Dans etmek, müzik dinlemek ve şarkı söylemek üzerine düşünürler; evler, servet ve iktidar sahibi olmak üzerine düşünürler; zenginlerin ve kralların servetleri onlarda kıskançlık uyandırır; ama insan olmanın anlamı hakkında hiç düşünmezler.

Dramatik durumlar çelişkili duygular yaratır. Bir taraftan yüksek bir dayanışma ve karşılıklı destek duygusu yaşanırken, aynı zamanda daha şanslı görünenlere yönelik sinsi, neredeyse içgüdüsel bir kıskançlık hissi duyulur.

Sağ adı verilen bu bedbaht topluluk, solun kusuntuları ile yaşar. Misafirler gittikten sonra sofra döküntülerini yalamağa gelen bedbaht bir sokak kedisi. Kendine mahsus hiçbir fikri, daha doğrusu hiçbir fikri yoktur. Batı dili bilmez. Osmanlıca bilmez. Ebediyyen vesayet altındadır. Huysuzluğu intibaksızlığından gelmektedir. İntibaksızlığı tembelliğinden. Sağın cilasını kazıyın, altından kıskançlık çıkar. Üzümle tilki hikâyesi.

” Aşırı kıskançlık aşkın hastalıklı halidir, ” dedim gülerek.
” Beni deliler gibi sev, ama sevginden asla delirme. ”

Onun benden önce birşeyler yaşamış olmasına dayanamıyorum. Şimdi de benim dışımda bir şey düşünmesine, hissetmesine katlanamıyorum.

Aşırı kıskançlık aşkın hastalıklı halidir.

Beni büyüleyen güzelin yanında bir erkek görünce, sanki bir ıslık duydum. Kıskançlıkyeşil bir yılan gibi ay ışığının aydınlattığı balkonda başını kaldırdı. Kıvrıla kıvrıla yeleğimin altına sokuldu. Yüreğimin ta içini kemirmeye başladı.

Kıskançlık aleviyle sarılan, sonunda akrep gibi kendi zehirli kuyruğuyla kendi kendisini sokar.

hiçbir duyguyu küçümseme, değersiz bulma. iyidir, çok iyidir hepsi de, nefret de, haset de, kıskançlık da, zalimlik de. zavallı, güzel, muhteşem duygularımızdan başka bir şeyden beslenmeyiz, haksızlık yaptığımız her duygu söndürdüğümüz bir yıldızdır.

“Kıskançlık çok güçlü bir duygudur yüzbaşı”

Basit bir ekonomi metnini okumaya çalıştı; dayanılmayacak kadar sıkıcıydı. Durmaksızın uzun ve aptalca bir düşü anlatıp duran birini dinlemeye benziyordu. Bankaların nasıl işlediğini ve benzeri şeyleri öğrenemiyordu, çünkü kapitalizmin bütün işlemleri ona ilkel bir dinin ayinleri gibi anlamsız, barbarca, karmaşık ve gereksiz geliyordu. Tanrıya insan kurban etmekte hiç olmazsa yanlışlıktan doğan ve dehşet verici bir güzellik vardı; bütün insanların hareketlerinin hırs, tembellik ve kıskançlıktarafından yönetildiğini varsayan para ayinlerinde ise, dehşetli olan bile bayağılaşıyordu.

Utanç ise, kıskançlık ve haset gibi unutulmaz, silinmez bir duygudur; geçtiği yerde ateşten izler bırakır.

Öyle ideal , amaç , hedef geç onları evlat . Önce ezileceksin , hırslarının kurbanı olacaksın, kıskançlık , doyumsuzluk derken başkalarını ezeceksin . Yani anlıyor musun evlat işte insan budur , insan aşağılık bir varlıktır ve hepimizde bu aşağılıktan bir tutam vardır . Şimdi sok o mantığını cebine.

Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez.

” Artık insanların Gılgamış’ı, Enkidu’su, Hera’sı, Afrodit’i yok, onların yerine hip-hop, futbol, müzik ve sinema tanrıçaları var. Tanrılar ve tanrıçalar gibi onların aşk, evlenme, boşanma, kavga, kıskançlık, cinayet maceralarını izliyorlar. ”

Othello’yu bir kıskançlık tragedyası olarak kabul etmek yanlış olur. Bu oyun, her çağda geçerli olan bir trajik olguyu dile getirir: Saf dürüstlüğün, yalan ve düzen dünyasına yenilişidir bu.

Kıskançlık bize, “Başarmak için onca emek verdiğin her şeyi kaybedebilirsin,” der. Gözümüzü kör eder; bizi sevindiren şeyleri, mutlu anlarımızı ve bu anlarda kurduğumuz bağları görmez hale geliriz.

Ona göre, bir adamın kıskançlık göstermesi karısına hakaret olurdu ve karısına güvenmeliydi.

Ben ağlamak istiyordum ; ruhumda çürüyen, dökülen ve parça parça olan bir şey var. Hisler aleminin bütün o korkunç siyah ve kızıl şeytanları birer birer benliğime doluyorlar : Kin , tiksinme , ümitsizlik, korku , utanma vicdan azabı, hayal kırıklığı ve daha bin türlü ıztıraplar ; yerleri bulunmıyan , isim verilemiyen bin türlü acılar, kıskançlık, hiddet isyan duyguları… bütün bunlarla doluyum.

Bana doğru gelen kıskançlık rüzgârını hissedebiliyordum. Ne saçmalık ama!

(…) Mitya ile, aynı tür içerisinde bulunan kıskançlar, sevdikleri kadından ayrı kaldıklarında ona ilişkin ne korkunçluklar kurguladıklarını yalnız Tanrı bilir; hemen kadının kendilerini nasıl “aldattığını” göz önüne getirmeye başlarlar; kadının her şeye karşın aldatmayı başarmış olmasından, geri dönüşümü bulunmayan bir şeyin gerçekleşmesinden emin, sarsılmış ve mahvolmuş bir halde ona koşarlar; ama bu kadının gülen ve neşeli yüzüne ilk bakışı attıkları anda tinsel olarak yeniden doğarlar; tüm kuşkularını unutup kıskançlık yaptıkları için sevinçli bir utançla kendi kendilerine kızarlar. (…)

Tutku istisnai bir duygudur, kıskançlık ise dünyadaki en istisnai tutkudur.

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ