Kinayeli Sözler
Bazen hislerimizi doğrudan iletmenin yolunu bulamayız. Kelimeler keskin bıçak gibidir, insanı keser acıtır. O yüzden daha yumuşak şeyler lazımdır. İşte kinaye tam bu noktada insanın kurtarıcı olur. Bazı insanlara direkten söylemediğiniz bir takım kırgınlıklarınızı söylemeniz için mükemmel bir yoldur. Mesajı iletirsin ama bunu tatlı bir şekilde meydana getirirsin. Kırmamaya çalışarak kinaye yoluyla hislerimizi yöneltmek iyidir. Hem karşımızdakini kırmamış olur hemde saygı göstererek kendimizi ifade etmenin bir çıkış yolunu bulmuş oluruz. Bu yüzden çoğu zaman kinaye başvurmak bizim için mükemmel bir kurtarıcı durum olabilir. İnsanız nihayetinde hayal kırıklıklarımız oluyor ama bir şekilde bunları da telafi ediyor olmamız gerek.
Sana ağır gelir benim sevgim…. Dengeni kaybedersin…. Kiliseye girer selamün aleyküm dersin….
Eğer ikiyüzlü olacaksan en azından birini sevimli yap.
Hiç uykum yok bana biraz masal anlatırmısın sevgilim? Mesela seni seviyorum de, ayakta uyurum.
Elbette bir insanı sevmek mümkündür, eğer onu çok iyi tanımıyorsanız.
Onda bir köpeğin bütün özellikleri var, sadakat dışında.
Umarım şizofrenimdir ve hepiniz hayal ürünüsünüzdür.
Elimde acının resmi var, ücreti peşin ödenmiş…
Seksen yaşında bile aşık olanları garipsemeyin. Aptallığın yaşı mı olur?
Dinlediğim bir şarkıdan esinlenerek söylüyorum. Sende başını alıp gitme ne olur…
Onda bir köpeğin bütün özellikleri var, sadakat dışında.
Umutları öldürdüğümüz geceler vardır ya hani, ben her gece katliam yapıyorum…
Umutları öldürdüğümüz geceler vardır ya hani, ben her gece katliam yapıyorum.
Lanet olası yokluğun bana kutuplardan daha soğuk…
Elimde acının resmi var, ücreti peşin ödenmiş.
Çocuk olmak istedim, nedensizce gülmek. Ama şimdi istediğim nedensizce ölmek
Bilginlerin aydınlatamadığı toplumları şarlatanlar aldatır.
Geçirdiğimiz günlerde güldüğümüz yerlerde şimdi hazan rüzgarları esiyor! Gidiyorum rüzgarın estiği yere….
Lanet olası yokluğun bana kutuplardan daha soğuk.
Birgün mutlaka “mutlulukta” hak ettiği yere gelecektir…
Çocuk olmak istedim, nedensizce gülmek. Ama şimdi istediğim nedensizce ölmek.
Demiştim sana geç kalma. Varlığımı fark ettiğinde, yokluğumla karşılaşırsın..
Bir gün mutlaka “mutlulukta” hak ettiği yere gelecektir.
Kendine iyi davran! Çünkü sonradan yanında kendinden başka kimse kalmıyor.
Kim demiş içmem diye, az önce bir büyük “sen” devirdim, körkütük yüreğime.
Dumanımda o vardı, sigarayı bıraktım. Kadehimde o vardı, içkiyi bıraktım! Rüyalarımda o vardı uyumayı bıraktım. Baktım ki onsuz olmuyor, yaşamayı bıraktım!
Unutma! Senin küle çevirdiğin kalbe, bir başkası üfleyerek can verir.
Kim demiş içmem diye, az önce bir büyük “sen” devirdim, körkütük yüreğime..
Yokluğun aşkı öldürmüyorsa, mucize bendeki yürektedir. Kendinde arama.
Keşke hayatımın bazı bölümleri için şunu söyleyebilsem: Bunlar montaj!
Kalbin kemiği yok diye kırılmaz mı sandın?
Anlamadım, Ben mi iyileşmemiş yarayım, herkes mi keskin bıçak? Sormadım; sadece kanadım!
Sana ağır gelir benim sevgim. Dengeni kaybedersin. Kiliseye girer selamün aleyküm dersin.
Yokluğun AŞKI öldürmüyorsa, mucize bendeki yürektedir. Kendinde arama..
Keşke hayatımın bazı bölümleri için şunu söyleyebilsem: Bunlar montaj!
AYNA benim EN iyi arkadaşımdır. Çünkü BEN ağladığımda, o ASLA gülmez…
Bir soğan soyuluyor, yaşarıyor gözler. Bir devlet soyuluyor, aldırmıyor öküzler.
Kalbin kemiği yok diye kırılmaz mı sandın?
Ayna benim en iyi arkadaşımdır. Çünkü ben ağladığımda, o asla gülmez.
Bıraktığınız insanları geri döndüğünüzde aynı bulacağınızı sanıyorsanız sanmayın, çok saçma…
Anlamadım, ben mi iyileşmemiş yarayım, herkes mi keskin bıçak? Sormadım; sadece kanadım!
Diyorlar ki korkarmısın ölümden? İnsan hiç korkar mı yaşadığı onca yalandan sonra tadacağı tek gerçekten!
Demiştim sana geç kalma. Varlığımı fark ettiğinde, yokluğumla karşılaşırsın.
Hangi haram yokluğun kadar boğazımda kalabilir ki…
Bıraktığınız insanları geri döndüğünüzde aynı bulacağınızı sanıyorsanız sanmayın, çok saçma.
Hayatı yaşanır kılan hayallerdir. Hani gözümün içine bakarak çaldıkların
Dinlediğim bir şarkıdan esinlenerek söylüyorum. Sende başını alıp gitme ne olur.
Ayrılığın resmini çizdim sarı odalara, yüreğimi soğuttum zemheri ayazında. Sonra uzun uzun rüzgarın gülüşünü seyrettim çaresizce. Ve gecenin en koyulaştığı yerde, ölümü kucakladım masmavi yüreğimle
Hani derler ya; ” İnsan sevdiğine hiç kırılır mı? ” Aslında insan en çok sevdiğine kırılır. Bilin istedim!
Dünya gözlerin kadar güzel olsaydı, ölmeye değil yaşamaya hevesim olurdu.
Kendine iyi davran! Çünkü sonradan yanında kendinden başka kimse kalmıyor.
Sırf seni yasamak için yalnızlığı seviyorum
Aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor. Sadece sen yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun.
İkimizde ağlıyoruz ama birbirimize değil. Bakış acılarımız çok farklı
Tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki bir kadın ne kadar güzelse o kadar manyaktır.
Ağzımın kıyısında ‘yara’ gibisin. Azıcık gülsem ‘kan’, gülmesem koca bir ‘ızdırap’sın
Unutamayacağım iki şey var hayatta. Bir, gözlerime derinden baktığın an. İkincisi, o gözlerimden yaş olupta aktığın an!
İçinde bulunan herkesin ölmüş olduğu eski fotoğraflar gibiyim
Hayat acımasızdır. Bazılarını tanıdığımıza pişman eder, bazılarını da daha önce neden tanımadığımıza.
Ah gönlüm! Neden kitap gibi sessiz, kilit gibi geçitsizsin? Senide mi astılar yâr/ağacına
İyilikten zarar gelmeyeceğini öğretirler; fakat arkanızdan enayi denileceğini öğretmezler.
Özlemek: Ölmek’ten sadece iki harf fazla be çocuk
Hiç uykum yok bana biraz masal anlatır mısın sevgilim? Mesela seni seviyorum de, ayakta uyurum.
Nerdeyse ışığa inanmaz olacaktık, öyle hızla büyüyordu içimizdeki karanlık
Kimileri toprak kadar kıymetli, kimileri bir ot kadar değersiz… Herkes bir şekilde yaşıyor işte. Kimileri şerefli, kimileri şerefsiz.
Ki ben tabir-i caizse, yürüyorum üzerine üzerine ecelimin, Ne kadar yaram mevcutsa, onlar galiba biraz da senin…
Bana ”Seni anlamıyorum” demen hak etmediğim bir övgü, fakat senin de haketmediğin bir sövgüdür.
İçim yanıyor anne! Saçımdan tırnağıma kadar. Zehir zemberek bir acı. Aynen küçükken şımardığımda ağzıma sürdüğün biberin tadı…
Hesabı olanlar sanmasın kapandı defterler. Tek tek yazıyorum her birini bir kenara. İyi kötü, bir gün ödenecek bedeller.
Eskiden 1 kızı 100 kişi ister, 1 kişi alırdı, ama şimdi 1 kişi istiyor 100 kişi alıyor…
Geçirdiğimiz günlerde güldüğümüz yerlerde şimdi hazan rüzgarları esiyor! Gidiyorum rüzgarın estiği yere.
Keske Bende “Kelimeler Yetmez O’nu Anlatmaya” Diyebilsem… Maalesef Bende Tam Senlik Bir Kelime Var: Şerefsiz…
Zor severim ama çok severim! Gerekirse ölebilirim hak edene değeri neyse veririm, yanlışını görürsem tarihe gömerim.
Soğuk bir alın yazısı titredi dudaklarından ve kayboldun birden. Meğer ben yüreği kayıp bir yazarın masalıymışım..
Siz kumarda kazanan aşkta kaybeder yalanına inanın. Unutmayın ki; kumarda kazananlar aşkı satın alıyorlar.
Seni versinler ellere, beni vursunlar. Sana sevdanın yolları, bana kurşunlar
Kadın dostlarımızın Napolyon Bonapart’la şu ortak yönleri vardır ki, herkesin başarısızlığa uğradığı yerde başaracaklarını sanırlar hep.
Anladım ki birçok insan vücudunun su ihtiyacını, tükürdüğünü yalayarak gideriyor
Ben konuştum sen duymak istemedin. Şimdi sen konuşmak istiyorsun. Özür dilerim. Bu lisani bilmiyorum.
Bana göğüs kafesinden çekilmiş bir röntgenini gönder. Nereye gitsem “ikametgah belgesi” istiyorlar
Küçükken hayvanlarla konuşabilsem ne ilginç olurdu diye düşünürdüm. Meğer yıllardır iletişim kurabildiğim bir sürü hayvan varmış.
Ben diyorum gelin sen diyorsun Emre. Anlamıyorsun işte.
Aldatmak çok büyük bir yetenektir! Bu yüzden çok saygı duyuyorum. Çünkü bunu her hayvan yapamaz!
Bazıları gülümseyerek sıkıntıların üstesinden gelir bazıları sa oturup ağlar.
Dumanımda o vardı, sigarayı bıraktım. Kadehimde o vardı, içkiyi bıraktım! Rüyalarımda o vardı uyumayı bıraktım. Baktım ki onsuz olmuyor, yaşamayı bıraktım!
Zamanın değerini bilmezsen el sallamak zorunda kalırsın.
Benimle kurduğun hayalleri başkasıyla yaşayacak kadar ucuzsan, ben de seni tanımayacak kadar pahalıyım!
Durma sende söyle içinde tutma vardır mutlaka bir bildiğin.