Kanuni Sultan Süleyman Sözleri

Kanuni Sultan Süleyman Sözleri

Osmanlı İmparatorluğunda yer alan 10 padişah ve 89 halife olan kişidir. I. Süleyman Kanuni lakabını takındığı adil tavırlar sayesinde almıştır. 1576 yılında Zigetvar da hayata veda eden Kanuninin babası Yavuz Sultan Selim, Annesi ise Hafsa Sultan’dır. İmparatorlukta en uzun dönem padişahlık yapan devlet adamıdır. Aynı zamanda sefere de en çok çıkan padişah unvanına sahiptir. Kanuni ile ilgili bir çok kitap yazılmış, çizilmiştir. Tarihteki güçlü adamlar arasında yerini alan padişahın hayatına dair bir çok rivayet yer almaktadır. Karıncalar ile ilgili olan hikayesi, vefat etmeden önceki vasiyeti gibi bir çok anlatılan durumu vardır. Osmanlı padişahlarının çoğu sanata ilgi duymuştur. Kanunide şiir yazar ve edebiyata vurgun olan bir adamdı. Hem savaş ehli olan hem de adil bir biçimde yaşadığı dönemde hükmetmeye çalışan bu adamın tarihe geçecek sözleri de tabi ki yerini almıştır. Aşağıda bulunan sözler ile onun dünyaya, şartlara bakış açısına misafir olabilir ve Kanuni’yi anlayarak tarihteki yerine göz atabilirsiniz. Bu arada unutmadan Hürrem Sultan’a yazdığı mektuplar oldukça dikkat çekicidir. Aynı zamanda Muhibbi mahlası ile güzel şiirler yazmıştır.

Kapında,çünki meddâhım, seni medh ederim dâim
Yürek pür gam, gözüm pür nem, Muhibbi’yim , hoş  halim!

Ben ölünce bir elimi tabutumun dışına atın. İnsanlar görsünler ki, padişah olan Kanuni bile bu dünyadan eli boş gitmiştir.

REKLAM ALANI

Karşında ben pervaneyem,
Sen şem-i tabansın bana…
Aşkınla ben divaneyem,
Sen afet-i cansın bana!
Cevr-u Cefa, Kahr-u Sitem,
Mir-i Vefa, Cür-ü Kerem…
Ben ben değil fermanınem,
Sen şah-ı sultansın bana!
Zülfüne gönlüm bestedir,
Ahım göğe, peyivestedir…
Canan, Muhibbi hastadir,
Sen derde dermansın bana..

Tutalum, iki elüm başdan başa kanda ola,
Bu meseldür söylenür kim “Kul günâh itse n’ola Bâyezidün suçunu bağışla kıyma bu kula,
Bî-günâhım, hak bilür, devletlü sultânum baba.

Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım.

Bu, harp demektir! Biz hakareti sineye çekecek kudretsizlerden, tabansızlardan değiliz. Tez zafer hazırlıkları tamamlansın. Belgrad Kapısı’nı kırmaya andımız vardır.

Devlet adalet üzerine inşa edilir.

Hayatımın, yaşamımın sebebi Cennetim, Kevser şarabım
Baharım, sevincim, günlerimin anlamı, gönlüme nakşolmuş resim gibi sevgilim, benim gülen gülüm,

Bana dilden cefası hoş gelir, nitekiSevinç kaynağım, içkimdeki lezzet, eğlenceli meclisim, nurlu parlak ışığım, meş’alem.
Turuncum, narım, narencim, benim gecelerimin, visal odamın aydınlığı,m gayre vefası hoş gelir.

Bir zafer daha umuyorum. Hatta zaferi kendime vaad ediyorum.

Nebatım, şekerim, hazinem, cihanda hiç örselenmemiş, el değmemiş sevgilim.
Gönlümdeki Mısır’ın Sultanı, Hazret-i Yusuf’um, varlığımın anlamı,

Derdi ile hoş geçer dil dilberin, Dert sanma devası hoş gelir.

İstanbul’um, Karaman’ım, Bütün Anadolu ve Rum ülkesindeki diyara bedel sevgilim.
Değerli lal madeninin çıktığı yer olan Bedahşan’ım ve Kıpçağım, Bağdad’ım, Horasan’ım.

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi!.

Güzel saçlım, yay kaşlım, gözleri ışıl ışıl fitneler koparan sevgilim, hastayım!
Eğer ölürsem benim vebalim senin boynunadır, çünkü bana eza ederek kanıma sen girdin, bana imdad et, ey Müslüman olmayan güzel sevgilim.

Dostun güzel sözü yüreğime merhem gelir, canıma belası hoş gelir.

Kapında, devamlı olarak seni medhederim, seni överim, sanki hep seni öğmek için görevlendirilmiş gibiyim.
Yüreğim gam ile, gözlerim yaşlarla dolu, ben Muhibbi’yim, sevgi adamıyım, bana bir şeyler oldu, sarhoş gibiyim. Bir hoş hale geldim.

Hiçbir şeyi ben yaptım deme. Ele geçirdiğin tüm kaleler, kazandığın tüm başarılar Allah’ın bir lütfudur.

Ey Muhibbi aleme şah olmadan, dilberin olmak gedası hoş gelir.

Kılıcın yapamadığını adalet yapar.

Bre Hayrettin bir kulun ömrüne bu kadar az zamanda bu kadar çok fütuhat düşmez. Siz in misiniz yoksa cin misiniz? Bana ister manzum ister mensur bir eser yaz ben de haine-i amiremde saklayayım ki bizden sonra gelecek nesillere ibret ve ders olsun.

Dans, ilk defa Kanuni Sultan Süleyman’ın devrine denk gelen dönemde, Fransa’da yapılmaya başlanır. Bunu duyan kanuni Fransa imparatoruna bir mektup yazar. O mektupta aynen şöyle demektedir:
“Ey Fransa Kralı Fransuva! Sefir-i Kebirimden aldığım mazhara göre malumatım oldu ki, memleketinde dans namında Ala Mele-İnnas Fuhşiyyat ve Lubiyat yapıyormuşsun. İş bu Name-i Humayunumun eline vusulünden itibaren bu mel’anet rezalete son vermediğin takdirde, Ordu-yu Humayunumla gelip seni kahretmeye muktedir olurum.”
(Kanuni’nin bu mektubundan sonra Fransa’da yüz sene dans yapılmaz.)

Denizde savaşmadan, karada fetih olmaz.

Vicdanın senin kıblendir, kaybetme Süleyman.

Halk içinde devlet kadar itibarlı bir başka şey yoktur ama, dünyada bir nefeslik sıhhat gibi saadet ve zenginlik olmaz.

Kılıcımızın gölgesi durdukça düşmanlar elbette ki bizden korkacaklardır.

Ey benim gülen yüzüm, sevgilim..
Senin güzelliğin dünyaya dedikodudur.
Bu ne güzellik? Bu ne yüz? Bu ne güldür ?
Acaba saçın amberi görüp mis kokulu olmuş ?
Bu ne saç, bu ne kahkül, bu ne zülüftür…
Aklım saçının kokusuyla doludur, güzel koku, bu ne ıtır, bu ne hoştur.  Gözyaşı dalgalarım taşıp başımdan aştı, Bu ne deniz, bu ne ırmak, bu ne nehirdir..Muhibbi ansızın divane oldu.Bu ne aşktır ? bu ne derttir ? bu ne huydur …

Hayreddin! Seni Fransızlara yardım etmek ve İspanya üzerine yüklenmek üzere başkomutan yapıyorum. Bu seferki vazifen çok ağırdır. Çünkü Fransızlardan başka Akdeniz’de kimlerin donanması varsa, onlara meydan okuyacaksın. Kapıkulundan gerekli sayıda tüfekçiden başka, sana istediğin kuvvetleri de vereceğim.

Aşığız dünyada bir gül bahçesi isteriz
Karşısında şevk ile aşk ile bülbülü inler isteriz
Ey can tabibi bir ilaç sun dudağının şarabından
Hastayız ayrılık gecesinde derdimize derman isteriz
Ey zahit senin cennetini sanma talibiz
Çöp bile saymaz, aşk bahçesinde sevgiliyi isteriz
Aşkın sırrını ifşa etti gönül, mansur gibi
Onun zülfinin darında asılmak isteriz
Aşk çarşısında gördük buse malını
Can ve gönül parası ile geldik ki pazarlık isteriz
Dedim ey dilber, nedir bu işve, eziyet ve cefa
Güldü, dedi naz ile ağlayan aşıklar isteriz
Bu muhibbi yanağına, tüyüne zülfine kılmaz nazar
Bakmayız nakışına, biz bir sade yüz isteriz

Dünyanın efendisi ben değil, reayadır ki, ziraat ve çiftçilik emrinde huzur ve rahatı terk ile iktisap ettikleri nimetle bizleri yaşatırlar.

Altın ver, altın ver ki görsünler hazinenin kudretini.

Dostum; ben gönlümü senden yana yolladım, onun bir daha benden yana gelmesi mümkün değil.

Ben 3 kıtaya hükmediyorum ama balonun belli bir çapı var. Bu çap doğrultusunda ilerler isek birşey olmaz ama fazla şişirirsek elbet patlayacaktır…

Eğer ben padişahım diye benim lehimde bir karar verseydin, seni bu kılıcımla öldürürdüm.

Sanatkarlar, sizler her biriniz benim için tıpkı bir yeniçeri gibisiniz. Onların kılıcı sizin ise kaleminiz bize güç üstüne güç katacaktır..
(Aleyhinde karar veren kadıya)

Onlar (Fatih Sultan Mehmed ve devlet erkanı) İstanbul’u fetheylemek gibi büyük bir erdeme ulaştılar. Onları kendimizle bir tutamayız.

Hakimiyet altınla, mücevherle olmaz. Ancak kılıçla olur. Kılıç hakkı olarak kazanılmış bir diyar da yine ancak kılıç ile muhafaza olunur.

Kılıcın yapamadığını adalet yapar.

Komutan olmak iki kefeli terazidir. Bir kefesi cennet, bir kefesi cehennemdir.

Kafirin tedbiri bizi yolumuzdan çeviremez. Rodos illa alınacaktır. Yiğitlik bu mudur? Niçin gayret göstermezsiniz? Rodos şiddetli topçu ateşi ve hücumlarımız karşısında hala ayakta sallanıyor da neden bir türlü düşmüyor?

Dünya bir hayaldir.

Mevkiler önce Allah’a sonra Devlet-i Aliyye’ye karşı sorumluluktur.

Dünya kimseye payidar değildir.

Adalete hükmedersen her günün ibadet sayılır.

Güç ve yiğitliğin leoparı, cesaret ormanının kaplanı, iman gücüyle dolu bir yiğit, topraklarımızı geri alan aslan, tüm güçlerin okyanusunun paha biçilemez incisi, inancın savunucusu, vezir-i azamım, beylerbeyim İbrahim Paşa.

Bre Hasancan, devletin işi görmezden gelmek değildir. Elbet zulmedenler saptanıp cezasını çekecektir.

Dünya ne kadar küçük.. (haritayı ikiye bölerek) Biz Doğu tarafını elimizde tutacağız.

Bu ne güzellik, bu ne yüz, bu ne kokudur? Aklım saçının kokusuyla doludur, Muhibbi (Kanuni) ansızın divane oldu, bu ne aşk, bu ne dert, bu ne huydur? (Hürrem Sultan’a atıf şiirlerinden biri)

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ