Immanuel Kant Sözleri

Immanuel Kant Sözleri

1724 doğumlu olan Immanuel Kant, Prusya da küçük bir kasabada hayata gelmiştir. Kendisi ünlü Alman filozoflarından biridir. Hayatını dünyaya geldiği şehirde geçirmiştir. Kendini belli konular üzerinde geliştirerek Konigsberg Üniversitesinde fizik, matematik, ve felsefe eğitimi almıştır. Göç eden ailesinin maddi durumu çok iyi değildi. Bu yüzden Immanuel Kant’ın hayatı ve çocukluğu zor geçmiştir. Öğrenimi devam ederken babasını kaybettiği için hem çalışmak durumunda kalmış hemde okumaya devam etmiştir. Yaptığı çalışmalar sonucunda üzerinde çalışmış olduğu ilk felsefi eserini vermiştir. Felsefe de kurucu isimlerin arasında yer almış aynı zamanda kendinden sonrakilere yol gösteren biri olmuştur. Yaşamı boyunca bir çok güzel eser bırakmıştır. Günümüze kadar adını ve saygınlığını koruyan Immanuel Kant sözleri bir çok kişi tarafından paylaşılarak popülerliğini korumaktadır.  Bunların dışında aşağıda bulunan galeride yer alan  Immanuel Kant resimli sözleri de inceleyebilirsiniz.

Eğer onun ahlaki kültürü eksik ise o kötü bir insan olacaktır.

“Bir zamanlar, Britanya Parlamentosunun bir üyesi tartışmanın harareti içinde, “Herkesin uğruna kendini sattığı bir fiyatı vardır” diye haykırmıştı. Bu doğruysa, yani bir ayartıyla çökertilemeyecek hiçbir erdem yoksa ve iyi ya da kötü ruhun bizi ele geçirmesi, sadece hangisinin daha iyi bir teklif yaptığına ve tutarı daha vaktinde ödediğine bağlıysa, havarinin şu sözleri evrensel olarak tüm insanlar için doğru hale gelir: “Hepsi günahın emrindeler, adil olan kimse yok; hayır tek bir kişi bile yok.”

İnanca yer açmak için bilgiyi bir kenara bıraktım.

Bir çocuk akranlarıyla birlikteyken ne sorun çıkaran ne de yaltaklanan birisi olmamayı öğrenmelidir. Başkalarının davetine işi arsızlığa, münasebetsizliğe vardırmadan sokulgan olmalıdır ve kaba, küstah olmadan dürüst ve açık sözlü olmayı bilmelidir.

İnsanın yaratıldığı böyle yamuk odundan düzgün hiçbir şey yapılamaz.

“İnsan ancak eğitimle insan olur. Eğitimin kendisinden çıkardığı (oluşturduğu) her ne ise o sadece odur.”

“Cömertliğin üç belirtisi vardır: Sözünün eri olmak, gereksiz yere övünmemek ve sorgusuz sualsiz bağışlamaktır.”

İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür.

İki büyük alem beni kendine hayran bırakıyor: Üstümdeki yıldızlı kainat ve içimdeki vicdan.

“Bilim organize edilmiş bilgi, bilgiler de organize edilmiş hayattır.”

İyilik bir görevdir.

Bütün temeli deneysel ilkelerden oluşan mutluluk öğretisinin,içinde en ufak bir deneysel öğrenin bulunmadığı ahlak öğretisi’nden ayırt edilmesi salt pratik usun Analitiği’nin üstlendiği ilk ve en önemli uğraşıdır.Onun bu uğraşta bir geometrici gibi ince eleyen,deyim yerindeyse kılı kırk yaran bir tutumla davranması gerekir.

Öfke belirtileriyle birlikte tatbik edilen cezaların yararı yoktur. Çocuklar bu durumda cezayı öfke sonucu olarak görürler ve kendilerini de sadece bu öfkenin kurbanları olarak düşünürler ve genel kural olarak çocuklar cezaya çarptırılırken azami derecede dikkat gösterilmelidir, ki cezanın tek gayesinin kendilerinin ıslah olup gelişmeleri olduğunu anlasınlar.

Kavramlar duyusuz boştur, duyular kavramsız kördür

Eğitim toplumun şimdiki aşaması için değil, o toplumun daha iyi geleceği için olmalıdır.

Ama insan, her şeye rağmen, aklın kendi başına söylediği her şeye kayıtsız kalacak ve aklı yalnızca duyu sahibi bir varlık olarak gereksinmelerini gidermek için bir araç ola- rak kullanacak kadar, tamamen hayvan değildir. Eğer akıl sırf hayvanlarda içgüdünün gördüğü işe hizmet edecekse, akla sahip olması insanı değerce salt hayvanlığın üstüne hiç mi hiç yükseltmez.

Ne var ki her yandan “düşünmeyin! aklınızı kullanmayın!” diye bağırıldığını işitiyorum. Subay, “Düşünme, eğitimini yap!”, maliyeci “düşünme, vergini öde!”, din adamı “düşünme, inan!” diyorlar.

Bırakın çocuk çocuklara özgü tarzda zeki ve kurnaz olsun; bırakın çocukça açıkgöz ve şakacı olsun, fakat yetişkin bir insan gibi kurnaz değil. Yetişkin bir kimse için nasıl ki çocukça bir akıl uygun değilse, bu ( yetişkin insan kurnazlığı) da bir çocuk için aynı derecede uygun değildir.

Uçarken havayı kesen ve onun direncini hisseden kuş, bunu havasız yerde daha iyi yapabileceği kanısına kapılabilir.

Özgürlük sevgisi doğal olarak insanda o kadar güçlüdür ki, bir kere özgürlüğe alıştığında, artık her şeyi onun uğruna feda edecektir.

Zaman, sessiz bir testeredir.

Çocuklar açık yürekli ve bakışlarıyla güneş gibi neşeli olmalıdır. Sadece neşeli bir yürek mutluluğunu iyilikte bulabilir.

Eğer uyanıksak ortak bir dünyamız vardır;ancak rüya görüyorsak herkesin dünyası kendine özgüdür..

Üzerinde düşündükçe iki şey, insan ruhunu hep yeni ve gittikçe artan bir hayranlık ve saygıyla dolduruyor: Üstümdeki yıldızlı gökyüzü ve içimdeki ahlak yasası.

Aklımda merak, şüphe ve saygı uyandıran iki şey vardır: Üzerimde yıldız gibi parlayan cennet ve içimdeki ahlak yasası.

Farkında mısınız ayağımızın altındaki zemin her gün biraz daha kayıyor. Tutunmak için sarıldıklarımız bir bir elimizde kalıyor.

“Eğer bir çocuk kötü davranışlarından ötürü cezalandırılır, iyiliğinden ötürü ödüllendirilirse bu durumda o sadece ödül için doğru davranacaktır; ve hayata atılıp da iyiliğin her zaman ödüllendirilmediğini, kötülüğün de cezalandırılmadığını gördüğünde sadece hayatta nasıl muvaffak olabileceğini düşünen ve hangisini kendi yararına görürse buna göre doğru ya da yanlış davranan bir insan olacaktır.”

Kavramlar duyusuz boştur duyular kavramsız kördür.

Aydınlanma; kişinin kendi aklını kullanmaya cüret etmesidir.

Eğer umut varsa, o mutluluğun tomurcuğudur.

Anlamanın en iyi yolu yapmaktır.

Kuramsal sorunlarda yer alan ince ve ayrıntılı her konuyu kuru ve can sıkıcı bulanlar,anlatılan iyi ya da kötü bir eylemin ahlaka özgü içeriği olunca birden konuşmaya katılırlar.

Başkalarını kendi amaçlarını gerçekleştirmek için araç olarak görme.

Çok defa hem kendimden, hem de dünyadan bıkmış bir haldeyim.

Bir insanın vicdanını, kişiliğini ve ruhunu, hayvanlara gösterdiği ilgi ve sevgi ile ölçebilirsiniz..

“Plan yapmak çok defa insanın kendisine yaratıcı deha havasını vermesini sağlayan, lüks, farfaralı bir tinsel uğraştır. Bu uğraşıda insan kendi yapamadığını talep eder, kendisinin daha iyi yapamayacağı şeyde kusur bulur ve nerede bulunabileceğini bilmediği şeyi önerir. ”

Bilgi deneyle başlar ama deneyden doğmaz.

İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür.

Bizi zengin kılan sahip olduklarımız değil, sahip olduklarımız olmadan ne yaptığımızdır.

Neşelilik insanın kendi kendisini tazir edeceği-kınayacağı bir şeyi olmamasından ileri gelir.

Bizler sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır. O olaylar ki, bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyeceğimiz bir süjenin birbirlerine olan ilgisinden doğmuştur.

bir mahkeme ki ona haklı savlarında güvence verirken, buna karşı tüm temelsiz istemlerini zora dayalı bir hükümle değil ama kendi ilksiz-sonsuz ve değişmez yasalarına göre bir yana atabilecektir. Ve bu mahkeme Arı Usun Eleştirisinin kendisinden başkası değildir.

Başkalarının yaptığı hatalardan dolayı öfkelenirsek, onları değil kendimizi cezalandırmış oluruz.

Bir çocuk erken yaşlardan itibaren başkalarının haklarını nazarı dikkate almasını ve onlara saygı duymasını öğrenmelidir ve bu saygının onun eylemlerinde gerçekleşip gerçekleşmediğini anlama konusunda dikkatli olmalıyız. Sözgelimi bir çocuk kendinden daha yoksul bir çocukla karşılaşmış ve onu kendisinden kaba bir şekilde uzaklaştırmış olsa, yahut ona vursa vb., saldırgana, ” Böyle yapma, onu inciteceksin; ona acımalısın, o fakir bir çocuk” vb. dememeliyiz. Bilakis davranışı insan haklarına aykırı olduğu için ona aynı aşağılayıcı ve kibirli tavırla muamele etmeliyiz.

Böcek olmayı kabul edenler, ayaklar altında kalıp ezilmekten yakınmamalıdır.

Zaman, sessiz bir testeredir.

Dogmalar ve kurallar, insanın doğal yetilerinin akla uygun kullanılışının ya da daha doğru bir deyişle kötüye kullanılmasının bu mekanik araçları, erginleşme ve olgunlaşma için sürekli bir ayak bağı olurlar.

Bütün sahip olduğumuz bilginin tecrübe ile başladığına şüphe yoktur.

İki şey var ki, ruhumu hep yeni, hep artan bir hayranlık ve müthiş bir saygıyla dolduruyor: Üzerimdeki yıldızlı gökyüzü ve vicdanımdaki ahlak yasası.

Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini gösteremeyen insanda aramalıdır.
SAPARE AUDE!
‘Aklını kendin kullanmak cesaretini göster! ‘sözü şimdi Aydınlanmanın parolası olmaktadır.

Bütün sahip olduğumuz bilginin tecrübe ile başladığına şüphe yoktur.

Dogmalar ve kurallar, insanın doğal yetilerinin akla uygun kullanılışının ya da daha doğru bir deyişle kötüye kullanılmasının bu mekanik araçları, erginleşme ve olgunlaşma için sürekli bir ayakbağı olurlar.

Sert bir yatak, yumuşak bir yataktan çok daha sağlıklıdır ve genel olarak ifade etmek gerekirse, katı bir eğitim bedenin güçlenmesine çok yardımcıdır. Katı bir eğitimden sadece kişiyi rahata alışmaktan, gevşeklikten alıkoyacak şeyi anlamalıyız.

Savaş ulusların hayvanca varoluş durumudur; barış ise insanca varoluş durumu.

Her ne kadar inanmasam da bir tanrının varlığını kabul etmek gerekir.

“Hayatın çeşitli güçlüklerine karşı üç şey hediye edilmiştir; ümit, uyku ve gülmek…”

İki şey var ki, ruhumu hep yeni, hep artan bir hayranlık ve müthiş bir saygıyla dolduruyor: Üzerimdeki yıldızlı gökyüzü ve vicdanımdaki ahlak yasası.

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ