İlber Ortaylı Sözleri

İlber Ortaylı Sözleri

1947 yılında dünyaya gelmiştir. Tatar bir ailenin çocuğudur ve dünyaya geldiği yer ise bir göçmen kampıdır. Çoğunuzun sosyal medya da rahatça rastlayacağı biridir. Özellikle cahil kelimesi ile ilgili tonla capsi bulunmaktadır. Bu olayın magazin kısmı genel bir durumda bakarsak kendisi bir çok dil bilmektedir. Tarih alanında prof. olmuş ve geldiği yere kadar ciddi çalışmalar yapmış ve emek vermiştir. Yabancı ülkelerde misafir olarak öğretim görevlisi olmuş bir çok konferans vermiş Osmanlı ve Rusya tarihi ile ilgili makaleler yazmıştır. Galatasaray Üniversitesinde tarih derslerine girmektedir. Aynı zamanda Topkapı Sarayında müdürlük yapmaktadır. Bizim için oldukça değerli bir tarihçidir. Bir çok kitabı bulunmaktadır. Tarihe ilgilisi olan insanlar için iyi bir kaynaktır.

Süleyman Paşa atan düşerek vefat etmiştir; mezarı Gelibolu’dadır. Burada önemle belirtelim, bu Süleyman Şah değildir. Süleyman Gazi’nin ölümü sebebiyle I. Murat tahtın tek varisi olmuştur.

Bir çocuk ölür, “ama o sağcı” derler
Bir çocuk ölür, “ama o solcu” derler
Bir çocuk ölür, “ama o asker” derler
Çocuklar ölmesin artık yeter!

”Her nefis ölümü tadacaktır.” ayetini bankalara
ve makam koltuklarına yazmalı.
Tabutlara, mezarlıklara değil.

“Bulgaristan Halk Cumhuriyeti 300 bin Türk’ü bir anda sınırlarının dışına atmış; Edirne’de sınır kapısının önüne yığarak, ” Gelin, halkınızı alın” demiştir. Nitekim aldık da…”

Azerbaycan Türkçesini neden severiz? Çünkü bizim dilimizin gençliğidir. Herkes gençliğini sever.

Yavuz Sultan Selim de Fatih Sultan Mehmet de birer ateşli silahlar ordusu komutanıydı. O yüzden mesela bir film çekerken Fatih’i, Moğol başbuğunun zırhı içinde temsil edemezsiniz. Top sevk eden bir adam başka türlü giyinir.

“Türk kimliği ve şuuru; tarih kitabı okuyarak, tarihi piyes seyrederek, tarihi film çekerek veya şiirle, müzikle oluşmuş değildir. Doğrudan doğruya kan, ateş ve kavga ile oluşmuştur.”

Tarih ve filoloji cahili olduğumuz için Batı medeniyeti bize göre oldukça üstün gözüküyor.

”Sizden farklı düşünen insanların savlarını da dinleyin. Yalnız dikkat edin, cümlenin içerisinde “düşünen” ibaresi var. Bu ayrımı iyi yapın.”

Tarihi karakterler hakkında iyi ya da kötü gibi keskin hükümler vermeye gerek yoktur.

“En utanılacak yönümüz tarih yaptığımız halde tarih öğrenmemek, tarih yazmamak konusundaki cahilce ısrarlarımız.”

Kırım’ın kaybı tabi büyük bir trajedidir, bunu vurgulamak lazım. Çünkü buranın kaybı ile ilk kez Müslüman ve Türkçe konuşan bir bölge imparatorluğun elinden çıkmıştı.

Rönesans’ta yapılan büyük kiliselere kadar Ayasofya bütün Hıristiyan milletlerin hayalini süslüyordu. Onun için fetihten hemen sonra Ayasofya’nın cami haline çevrilmesi çok önemliydi.

Osmanlı Türklerin en uzun yaşayan imparatorluğuydu. Düşünün ortaçağlarda kurulup zamanımıza kadar gelen bir imparatorluktan bahsediyoruz. Bu imparatorloğu kısa süreli yaşayan devletlerle, imparatorluklarla mukayese etmenin imkânı yok.

“İlk meclisin farklı dünya görüşlerine sahip mebusları bir amaç etrafında toplanmışlardı. Birinci Dünya Savaşı’nın galiplerinin kurmak istedikleri dünya ve düzen Türkiye’de kabul edilmeyecekti.”

“Yarına mirasımız; mezarlar dolusu genç, kitaplar dolusu kimsenin üstlenemeyeceği utanç verici bir tarih olacak sadece.

“Atatürk devrinde tahılla beslenen; incir, üzüm satarak geçinen Türkiye, ufku ve vizyonu itibariyle bugünkünden çok daha ilerideydi.”

Türkçeyi önce bilgisayarda doğru kullanmalıyız.

“1950 öncesinin tek partisinden bahsetmek artık politika kürsülerinin değil, 20. Yüzyıl tarihçiliğinin işi olmalıdır.”

Bir şeyin künhüne inmek, soru sormak, somut delil aramak gibi bir merakımız yok. Bu, çok az insana mahsus bir özellik Türkiye’de.

“Sultan II. Abdülhamid, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi mirasının anıtlaşmasına önem veren bir hükümdardı.”

ulus olarak içine kapalı olduğumuz, derinliksiz bir pragmatizme saplandığımız bir gerçektir. Dünyaya açılmak için ticari faaliyet yetmez, dünyayı koruyup sevecek bir kültürel açılım gereklidir.

“Türkler Avrupalıların sevmediği bir unsurdur. Bu çok açıktır. Çünkü Türkler militan bir kökene sahiptir, askerdir. Yani İranlılar gibi, Araplar gibi Müslüman, pitoresk, literatürü sevilen, egzotik bir unsur değildir.”

Türk kimliği ve şuuru; tarih kitabı okutarak, tarihi piyes seyrederek, tarihi film çekerek veya şiirle, müzikle oluşmuş değildir.”

“19. ve 20. yüzyılın ilk yarısında popüler tarih yazımı Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu ve Selçuklu Hanedanı’ndan Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ı Osmanlı’nın Ata’sı olarak tasvir etmiştir.”

Cehaletin eyleme geçmiş hali çok tehlikelidir.

“Osmanlıca, sadece Türkçenin Arap harfleriyle yazılmasıdır. Bunun ayrı bir dil olamayacağı çok açıktır.”

“Silahlara Veda” Ernest Hemingway’e ait bir romandan ibarettir sadece.

“Her devşirme öyle bazılarının sandığı gibi zorla alınmaz. Hatta bazı fakir köyler çocuklarının bu yolla kurtulacağına, yükseleceğine inanarak gönüllü olurlar.”

Kütüphane nedir? Beşeriyetin hafızasıdır.
“Şimdi yoğun bir İngilizce eğitim modası var. Ne var ki herkes böyle yarım yamalak İngilizce öğrense emin olun Türkçe hayli geriler, çünkü abuk sabuk Türkçe konuşmaya başlar ve karıştırırlar; iyi öğrenenler ise Türkçeye İngilizce karıştırmaz.”

İnsan bunaldığı zaman Bosna’ya gitmeli.

“Küçük Asya denen kıtanın üzerinde Türk devletlerinin kuruluşunun hazmedilemediğini çok açık görürsünüz.”

Hiç kimse kusura bakmasın, eski tarihimizle övünürüz, hakkımızdır.

“Bizim hayali Türk kahramanlara ihtiyacımız yok; her devirde, coğrafyanın her yerinde varız zaten.”

Bazen insan nasıl bir iş başardığının farkında olmaz. Keza o gün Alparslan’a sorsanız on sene sonra Türklerin Sivas’a, iki yüz sene sonra da Balkanlara açılacağına inanmazdı.

“Enteresandır ve doğrudur, hafızası olmayan toplumların nerelere gideceğinin, sürükleneceğinin, dahası neler yapabileceğinin hesabı olmaz.”

“İstanbul, sayfaları çevirmekle bitmeyen bir kitap, seyrine doyum olmayan bir resimdir.”

“Türkiye’de yaşayıp ‘ben Türk değil, Kürt’üm’ diyebilir, ne var bunda. Şimdi o Kürt oldu diye ben mi Türklük’ten çıkacağım? Öyle bir şey olabilir mi? Ne kadar anlamsız bir çıkış bu ve bunu çıkartan da maalesef birkaç tane orijinal olmak isteyen münevverler. Coğrafya bilmiyorlar, hiçbir şey bilmiyorlar ve aslında kimliğini saklamak isteyen belki de rahatsız olan adamlar bunlar. Önce kendi kimliğine kendisi sahip çıksın o zaman zaten mesele kalmaz.”

Doğuştan ne kadar hafızanız kuvvetli, ne kadar imaj kabiliyetiniz var, ne kadar resim yapabiliyorsanız, ne kadar müzikal bir adamsınız, bunlar tarih yazımında şaşılacak kadar etkili unsurlar…

“Şimdi şunun kesin tespiti lazım: Milliyetçi muhafazakar dediğimiz kesimin bizdeki gibi kasabalı, içine kapanık, dünyayı bilmeyen, lisan bilmeyen, yabancı milletleri okumayan, takip etmeyen, onlarla konuşamayan, onlarla birlikte bir mekanı, bir havayı soluyamayan insanlar olması düşünülemez. Yani milliyetçilik aslında çelişkili gibi görünür ama, enternasyonalizmden geçmelidir.”

Bütün tarihçiler subjektiftir. Mühim olan kompozisyonu iyi yapmak, palavracılığın dengesini ayarlamak ve ahlaksızlık derecesinde tahrifata gitmemek.

“Öyle bir hava vardır; esaret gören kimseler, başkalarını ezmeyi sever.”

Batı’da insanlar vardır, bilerek dini reddederler. Vaftiz bile edilmemiştir fakat Hristiyanlığı bilir. Burada ise korkunç bir cehalet hakim. Yani muhafazakarlık ya da ilericilik, alternatifini bilerek, onu bilinçli olarak yok etmekten geçer. Yoksa din kültürüyle hiç alakası olmayan bir adamın ilerici olması çok da önemli değildir. Batı’daki laik düşünür tipi Ernest Renan’dır. Yani çok ileri bir bilgi ve bilinçle dini reddeden bir kişi.

“Tarih kâğıtla ve sözle olmaz, coğrafyayı bilmek gerekir.”

‘Türkiyeli’ ismi tercüme edilemez, içeriği bakımından bu kelimeyi teklif edenlerin amacını da zaten karşılamaz. Başka bir kimlik kullanmak isteyenler bu ifadeyi kullanabilirler ama bu amaçla ülke yurttaşlığının ve kimliğinin adını değiştirmelerine lüzum yoktur, hakları olduğunu da zannetmiyoruz…

“Cahillik hiç ayıplanacak bir şey değildir hatta cahil tutarlıdır kendi içinde. Kötü olan yarı cahillerdir.”

Şimdi şunun kesin tespiti lazım: Milliyetçi muhafazakar dediğimiz kesimin bizdeki gibi kasabalı, içine kapanık, dünyayı bilmeyen, lisan bilmeyen, yabancı milletleri okumayan, takip etmeyen, onlarla konuşamayan, onlarla birlikte bir mekanı, bir havayı soluyamayan insanlar olması düşünülemez. Yani milliyetçilik aslında çelişkili gibi görünür ama, enternasyonalizmden geçmelidir.

“Kanuni’yi sevmek için Atatürk’e düşman olmaya gerek yok.”

İkinci Dünya Savaşı, cephede öldürdüklerinden çok, geride yaşayan ölüler bıraktı.

“Tanzimat hareketi her şeye rağmen Türkiye idaresini modernleştirmek, bir başka deyişle merkezileştirmek yolunda önemli ilerlemeler sağladı. Tanzimat devri görkemle açılıp rezaletle kapanan bir tarihî olaylar bütünü değildir. Hüzünlü ve buhranlı bir atmosferde başladı ve öyle devam etti.”

Bir toplum, iyi tarih yazıyorsa rafine bir toplum olur.

“Cumhuriyet monarşiyi, hükümdarlığı reddedecek ve tenkit edecektir; bu kaçınılmazdır. Fakat bizde maalesef bir müddet sonra ölçü kaçırılmıştır.”

Türkiye konusunda asıl tartışılacak ve rahatsız edici nokta bizdeki bazı kimselerin uydurduğu Türkiyeli, Türkiyelilik gibi tabirlerdir.

“Türkler teşkilâtlanma yeteneği yüksek, askeri bir toplumdur. Yani “Her Türk askerdir” sözüne gülerler ama beğenin beğenmeyin bu doğrudur.”

Birbirlerini tanımayan, birbirlerinden şüphe eden kitlelerin bulunduğu yerde ne sulhüsalah yani barış, ne de onurlu bir eşitlik olur.

“Bizim Milli Eğitim camiamızı yönlendiren adamlar köylüdür. Bunların yüksek bir kültürü yoktur.”

Cahillik hiç ayıplanacak bir şey değildir hatta cahil tutarlıdır kendi içinde. Kötü olan yarı cahillerdir.

“İyi muâmele edildiği yerde azınlıklar erirler.”

Okuma özrü, gevezelik özründen geliyor. Türk toplumu konuşmayı seviyor, her şeyi konuşarak hallediyor.

“Bazen insan nasıl bir iş başardığının farkında olmaz. Keza o gün(Malazgirt Savaşı) Alparslan’a sorsanız on sene sonra Türklerin Sivas’a, iki yüz sene sonra da Balkanlara açılacağını bilemezdi.”

Osmanlı Devleti’ni Türkçü olmamakla suçlamak. Bunun kuşkusuz hiçbir tarihi realiteyle alakası yoktur, bu metafizik bir görüştür. İmparatorluk, imparatorluktur. Osmanlı Türktür, ordunun dili Türkçedir, kançılaryanın dili Türkçedir. Devleti kuran hakim unsur bir Türk aşiretidir.

“Okuma özrü, gevezelik özründen geliyor. Türk toplumu konuşmayı seviyor, her şeyi konuşarak hallediyor.”

Sohbet bu insanlar için basit bir ifade değil,bir sanat bir tasvir ustalığı.

“19. ve 20. yüzyıllarda Japon dediğiniz, Avrupalıya benzemek için önce gözünü ameliyat ettirerek işe başlamıştır. Bu ameliyatlar halen devam ediyor. İranlı hanımlar arasında da burun ameliyatı yaygın, bizde de sarışınlık…”

Müslümanlarınki fetihtir. Cehd ve cihad sonucu ortaya çıkar. İstilâ başka bir şeydir. Ama pratikte istediğin ülkeyi istilâ etmek gibi gözükmüştür. Bu yanlıştır.

“Türk ordusu ricat etmeyi bilmezdi. İlk defa ricat etmeyi İstiklal Savaşı’nda öğrenmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın harp tarihimizdeki büyük katkısı düzenli geri çekilmeyi öğretmesidir.”

Kanuni’nin seferleriyle Türk tarihi Mezopotamya kıyılarında, Tuna kıyılarında ebedileşmiştir.

“…Türkler olmadan 2. asır tarihi düşünülemez, mümkün değildir. Ama Türklerin kendilerini ifade etmeleri, ortaya koymaları, bir şekilde kendilerini yeniden üretmeleri yazıyla mümkün olduğuna göre, bizde de tarih 6. asra kadar geriye uzanabilir.”

Türkler teşkilâtlanma yeteneği yüksek, askeri bir toplumdur. Yani ‘Her Türk askerdir’ sözüne gülerler ama beğenin beğenmeyin bu doğrudur.

“Birinci Roma çok tanrılıydı. İkincisi Hristiyan’dı. Üçüncüsü Müslüman olamaz mıydı?”

Yüzünde kitap okumuş insanların düşünme ve ıstırabının verdiği çizgiler yok.

“Birbirlerini tanımayan, birbirlerinden şüphe eden kitlelerin bulunduğu yerde ne sulhüsalah yani barış, ne de onurlu bir eşitlik olur.”

Türkçenin konuşma dili olarak empoze edildiği devir Tanzimat Dönemi ve II. Abdülhamid devridir. O dönemlerde Arap ülkelerinde de Balkanlar’da da Türkçeyi kullanan bir üst tabaka oluşmuştur.

“Kitabe okumak, eski Türkler arasında bir spordur; şimdi de olabilir fakat anlaşılan o ki yeni Türklerin başka merakları var.”

Fetih, belki bizim tarihimizden daha önemli. 1453 tarihi sıradan bir Avrupalının bile bildiği bir tarihtir. Bizler ise İstanbul’un fethini okulda öğreniyoruz, fakat bunu takip eden bir tarih merakı yok. Arif Nihat Asya’nın şiiri olmasa, çocuklarımız belki Fatih’in İstanbul’u 21 yaşında aldığını bile bilmeyecek.

“Türkler olmadan bir dünya tarihi yazmak mümkün değildir.”

Türk dünyasında taht için her zaman iki meşruiyyet kaynağı vardı. İlki Oğuz Han soyundan gelmek, diğeri ise Cengiz Han’ın soyundan olmaktı.

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ