İçki İle İlgili Sözler

İçki İle İlgili Sözler

Günümüzde modern toplumun en büyük sorunlarından biridir içki. Çoğu insan bilinç kaybı yaşamak için içmeye vurur kendine. Hayatın akışı hızlıdır, dertler insanı boğacak kadar kırıcıdır. Tüm bunların kaçışını insanlar kadeh şişelerinde bulabilir. Fakat görmek istemedikleri bir diğer tarafı var olayın. Birinci bilinç geri yerine geldiğinde kısa süreliğine unutulmak istenen tüm hatıralar yeniden hücum edecektir. Ayrıca sağlığa da ciddi anlamda zarar verdiğinden kullanılması iyi bir şey değil. İşte insan doğası böyle bir şey zarar getirdiğini bildiği halde bazı şeylerden feragat edemiyor. Neyse içki derbeder, dertli ve kaybedenlerin dinlendiği bir durak olarak hızlı hayatlarda yerini almıştır. Kendinizi sevin ve sağlığınıza dikkat edin.

Bazen aklını silmen gerekir çünkü.
İçki filan içilmez bak,
öyle silemezsin kendini.
Alkol yalnızı bozar.
Sarhoşken telefonu kapıp yalan yere kalabalık olmaya yeltenirsin.

Ben içki içtiğim için iki metre arkandan gelmek zorundaydım
Bu durum bana gölgenden daha çok dokunuyordu

Elindeki içki kadehinde, dudağındaki sigarada, okuduğun kitapta, mırıldandığın şarkıda, söylediğin şiirde, gördüğün rüyada ve yaşaman için ciğerlerine doldurduğun havada o yoksa; … onu sevmiyorsun demektir.

Bu içki ve sigara seni kırk yaşına vardığında kocakarıya çevirecek,” der dururdu annesi, sanki kendi hiçbirini içmediği halde, kocakarıya dönmemiş gibi.

Hana gittiğinde boynundaki haçı çıkarıp hancıya vermiş,
haça karşılık bir şişe içki istemiş.

Dünyanın başka hiçbir yerinde Avrupa’nin iki büyük uyuşturucusu olan içki ve Hristiyanlık bu kadar ahlaksızca kötüye kullanılmamıştir.

Kafayı geçmişe takmak insana acı verir. Geçmişte yaşananlar içilmiş içki gibidir! Mutluluğu geçmişte aramanın ne anlamı var? Kaftan eskimişse, çıkar at!

Sevgili’nin elinden bir bade içtik; şimdi başka içki tanımaz olduk.

“Neden içki içiyorsun?”
“Unutmak için.”
“Neyi unutmak istiyorsun ki?”
“Utandığımı…”
“Neden utanıyorsun?”
“İçki içmekten…”

“Şarkım herkesi güldürürdü ve büyükanneme bir kadeh içki ısmarlarlardı.”

Sevgiyi çok sarhoş eden bir içki halinde görmeye başlamıştı.

DORN:Hayır, saçma değil. İçki ve tütün kişiliğini yok ediyor insanın. Bir sigara ya da birkaç kadeh votkadan sonra artık Pyotr N. değilsiniz; Pyotr N, artı birileri dahasınız. Kendi ” ben” iniz bulanıyor ve artık üçüncü bir kişi gibi algılamaya başlıyorsunuz kendinizi…

ROVNİ – Ne mutlu çift, diyecekler bizim için… Hadi oynıyalım istersen. (Bir konuk yanındaymış gibi, yapmacık sevgi gösterileriyle oynarlar.) Hayatım, biraz daha içki ister misin?

Dünya, kendine bir çeki düzen vermeye son derece hevesli, ama durmadan ona içkiikram eden nazik dostlarla çevrili ve bu yüzden her seferinde yine kendini kapıp koyuveren bir ayyaş durumundadır. Bu örnekteki nazik dostlar, dünyanın bahtsız eğilimini sömürerek para kazanan adamlardır ve dünyanın kendine çeki düzen vermesi için atılacak ilk adım, bu dostlardan yakayı kurtarmak olmalıdır.

“Din vaktiyle en basit jestlere kadar bütün insan hayatını düzenlemeye kalkışmıştır: İçkiiçmeyeceksin, domuz yemeyeceksin, zina yapmayacaksın. Osmanlı bunların hepsini yaptı. Ama gizlenerek, korkarak ve şuuru yaralandıkça yaralandı. Hayır uyuzlaştı. İkizlü bir hayvan oldu Osmanlı. Tanrı’ yı ve kulu aldatan bir panayır gözbağcısı. Elinde tesbih, evinde oğlan, dudağında dua. Biz de öyle değil miyiz? Değişen ne? Herkes Atatürk’ e sövüyor ve Atatükçü. Demokrasiye imkan yok. Herkes demokrat.”

Ama adam olamamış , okumuş cahillerden biriydi.Övünmeyi , içki içmeyi , kadeh tokuşturmayı çok sever , buna karşılık elinden hiçbir iş gelmezdi.

Bir ülkede içki serbest olursa, içki kültürü olan aklı başında insanlar yetişir. Eğer içkiyi yasaklarsanız bol bol alkolik elde edersiniz.

Ey içki düşkünü, boğazının esiri, içki içme; içki içersen sana fakirlik yolu açıldı demektir.

“Bir gün bunları yazacağım-adı da:’Ağır İşin İnsan Ruhunda Yarattığı Düşüş’ ya da ‘İşçi Sınıflarında İçki Psikolojisi’ veya bunun gibi bir şey olacak.”

Şimdilerde, dünya piyasalarında bulunan eroinin çok büyük bir bölümü Afganistan kaynaklı. Bu ülkede ekilen haşhaştan, önce ham afyon elde ediliyor, daha sonra ileri ülkelerde üretilen kimyasallar kullanılarak diasetilmorfin, yani eroin sentezleniyor. Elden ele geçen ürün, Moskova, Frankfurt, Londra, İstanbul ve Bangkok gibi kentlerde gramına 80-100 dolardan alıcı buluyor ve parmakla sayılacak kadar az sayıda “uyuşturucu lordu” 65 milyar dolar düzeyinde satış yapıyor. Bu sayı, dünya genelindeki kahve satışlarının 10 katı, tütün ürünlerinin 3, içki satışının 2 katı.

Kafayı geçmişe takmak insana acı verir, -dedi ihtiyar düşünceli bir tavırla.-Geçmişte yaşananlar içilmiş içki gibidir! Mutluluğu geçmişte aramanın ne anlamı var? Kaftan eskimişse, çıkar at!

Osmanlı Devleti bir “arşiv devleti”dir. Saraya giren bir baş soğanın dahi bir yerlerde kaydı vardır. Binaenaleyh bu iddiayı ortaya atanlar, bu kayıtları göstermek zorundadırlar.

İçki içen şair çoktur da, ondan başka ” şarabi şair ” yoktur sanki. Çünkü , Can Yücel ,şiirin şarabi oldugunu çok önceden söylemiştir :
” O çocuklar , o yapraklar , o şarabi eşkiyalar onlar da olmasalar benim gayri kimim var !

“Nice sırlarını yıllarca vicdanı içinde tutan Atatürk’ün ağzından kaçırmışa benzeyen “gecezelik”lerin yüzde 90’ı hesaplı ve tertipli idi. Bir vazifede kullanacağı adamları hiç söylemeksizin, hissettirmeksizin içki alemlerinin pek elverişli olduğu türlü yönlerden yoklardı.”

“Hiçbir hayvan asla bir evde yaşamamalı, yatakta yatmamalı, giysi giymemeli, içki ve sigara içmemeli, paraya el sürmemeli, ticaretle ugraşmamalı. Insan’ın bütün alışkanlıkları kötüdür. Ve en önemlisi, hiçbir hayvan kendi türünden olanlara zorbalık etmemeli. Güçlüsü güçsüzü, akıllısı akılsızı, hepimiz kardeşiz. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmemeli. Bütün hayvanlar eşittir.”

Er ya da geç herkes pes eder; kimi içki içer, kimi afyon çeker, kimileri de dövüşür ve canavarlaşır herkes en azından bir parça delirir.

İçki içmiyordum, kızların peşinden koşmuyordum. Ruhu sarhoş eden bu iki işin yerini bende kitaplar almıştı ve okumam ilerledikçe çoğu insanın sürdürdüğü bu yararsız ve boş hayatı yaşamak bana daha da ağır geliyordu.

Eski Romalı analar su ile yetinmişlerdi
içki yerine; Daniel ise geri çevirmişti
verileni, bilgi edinmeyi yeğlemişti.

Eskilerin suya olan bu ilgilerini, Türklerin alkollü içki içmemelerine,bu sebeple de merak ve emeklerini ellerindeki yegane daimi içecek olan suya yönelttiklerine bağlayanlar var. Bu tespitte doğruluk payı varsa, buna, bugün su merakındaki gerilemenin sadece alkollü değil alkolsüz içeceklerin yükselişinin de katkısıyla gerçekleştiğini ekleyebiliriz.
Su,o benzersiz içkimiz bugün sevgiyle değil, “günde sekiz bardak içmek lazım”lı münasebetsiz, baskıcı tıbbi önerilerle anılıyorsa sebebi biraz da bu gerileme.

“Benimle bir şey içer misiniz?”
“İçki içecek param yok.”
“Sizi ben çağırdım.”
“Olabilir, ama benim paramın olmaması önemli.”
“Canım başka zaman da siz çağırırsınız beni.”
“Mesele burda ya, başka zaman da param olmaz benim.
“O zaman kimde para varsa o verir. Lafı mı olur bunun?”
“Tabii, olmayan için lafı olur.”

İnsanın kendini sonsuza dek sersem ve yararsız hissetmesini engelleyen tek şey içki. Onun dışındaki her şey insanı sürekli gagalayıp deliyordu.

Ben bu değişen manzarayı seyrederek seni akşamlara kadar bekleyeceğim. Akşamüstü içki içmeye gideceğim. Sonra seni yine bulacağım. Bu akşam, niyetim, sana yalnız uzaktan bakmak. Önünden bir selam verip geçmek. Yanıma gelmeyeceğine eminim, olsun. Seni gören bir yerde oturup vapur iskeleye yanaşıncaya kadar seni gözleyeceğim. Beni görürsen kızacaksın. Lafını şaşıracaksın. Belki de yer değiştireceksin. Görmezsen, uzun zaman seni seyretme fırsatını bulacağım.

İçki, kumar, şehvet, hile, yalan, haksız kazanç, haksız elde edilen makam, şöhret, ne kadar zararlı şey varsa nefsin esiri olan kişiler bunların peşinde koşar.

Ey iman edenler!
İçki, kumar, putlar ve kısmet çekilen zarlar hep şeytan işi pislik bir şeydir. Onun için siz ondan kaçının ki yakayı kurtarasınız.

…böyle lanet olası bir bataklığın içine girdiği zaman: Er ya da geç herkes pes eder; kimi içki içer, kimi afyon çeker, kimileri de dövüşür ve canavarlaşır – herkes en azından bir parça delirir.

Geçmişte yaşananlar içilmiş içki gibidir! Mutluluğu geçmişte aramanın ne anlamı var? Kaftan eskimişse, çıkar at!

“Göremediklerini görebilmek için insanlar binlerce yıl boyunca yalancı altınmantardan içki damıtıp içmişler. Sonra… görebileceklerinden korkmaya başlamışlar.”

“Güzelim,” dedim ona, “ben bir dâhiyim ama bunu benden başka bilen yok.”
Yukardan bana baktı. “Kalk yerden koca ahmak ve bana bir içki getir.”

Aşırı duygusallık, aşırı tepki verme, aşırı edebiyat tutkusu, aşırı içki, aşırı ilaç… Kısacası aşırı giden her şey neden olmuştu buna.

-Kafayı geçmişe takmak insana acı verir, dedi ihtiyar düşünceli bir tavırla.
-Geçmişte yaşananlar içilmiş içki gibidir! Mutluluğu geçmişte aramanın ne anlamı var? Kaftan eskimişse, çıkar at! ”

İçki ve tütün kişiliğini yok ediyor insanın. Bir sigara ya da bir kadeh votkadan sonra artık Pyotr Nikolayeviç değilsiniz; Pyotr Nikolayeviç , artı birileri dahasınız. Kendi “ben”iniz bulanıyor ve artık üçüncü bir kişi gibi algılanmaya başlıyorsunuz kendinizi…

Çok sonraları Roma’da bulunduğum sıralar öğrendiğime göre içki içerken çerez yeme alışkanlığı eski Romalılarda da yaygınmış ve bu tür yiyeceklere nucleus adı verilirmiş. Granada’da bu tür yiyeceklere verilen nukl adı acaba nucleustan mı gelmekteydi? Her şeyin kökenini yalnızca Tanrı bilir!

“Şunu da unutmayın ki, insana karşı savaşırken sonunda ona benzememeliyiz. Onu alt ettiğiniz zaman bile onun kötü alışkanlıklarını benimsemeye kalkmayın. Hiçbir hayvan asla bir evde yaşamamalı, yatakta yatmamalı, giysi giymemeli, içki ve sigara içmemeli, paraya el sürmemeli, ticaretle uğraşmamalı.”
“Ve en önemlisi hiçbir hayvan kendi türünden olanlara zorbalık etmemeli. Güçlüsü güçsüzü, akıllısı akılsızı, hepimiz kardeşiz. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmemeli. Bütün hayvanlar eşittir.”

“Acımak!” diye bağırdı. “Bana ne diye acınsın! Diyorsun ki: Sana ne diye acısınlar? Evet!..’ Bana acımak için bir neden yok! Acımak ne, çarmıha germek gerek beni!.. Çarmıha ger onu ey büyük yargıç, çarmıha ger ve sonra acı! O zaman çarmıha gerilmek için kendi ayaklarımla gelirim sana, çünkü ben sevinçlere değil, aşağılanmalara ve gözyaşlarına susamış bir insanım!… Ve sen, içki satıcısı, senin şu şişen bana zevk mi veriyor sanıyorsun? Ben bu şişenin dibinde aşağılanmayı
aradım, aşağılanmayı ve gözyaşını.. Buldum da aradığımı, buldum ve tattım… Acımak!..

“Hastanedeyken hiç içki istemedim. Tuhaf değil mi? Ama bütün hafta bir köle gibi çalıştığım zaman kesin olarak kafayı çekmeliyim. Aşçıların çok içtiğine dikkat ettin mi? Ve de fırıncıların? Çalışmaktan dolayı buna gerçekten mecburlar.”

Ben daha genç bir adamken; iki karı önce, 250.000 sigara önce, 3000 litre içki önce..

İyi huylu, iyi niyetli insanlar sarhoş olunca sadece gülüyor, eğleniyor… Kederli insanlar için için ağlamaya başlıyor… Kötü huylu kötü niyetli insanlar ise birkaç kadeh içince bütün alacalarını ortaya döküyorlar… Hangi şiirdir onu söyleyen:
Mayası kötü olan, içki meclisinde anlaşılır.
İçki insanın kaç ayar olduğunu ayırt eden bir mehenk taşıdır.

“Cinayet işleyen katilin, öldürülenin yakınlarının istemesi halinde kısas edilerek öldürülmesi ve hırsızlığı âdet haline getirenlerin elinin kesilmesi de böyledir. Bunu ağır bir ceza bulup istemeyen, kaldırmaya çalışanlar daha sonra çok pişman olacaklardır.
Cemiyetteki kötüler ancak bunlarla korkar ve iyi insanlara saldırmaktan vazgeçerler. Eli kesik bir hırsız, binlerce hırsızlığı önler. Yapılan bir kısas, binlerce hayat kurtarır. İnsanlardaki adalet hasretini dindirir. Cemiyete huzur getirir.
Yine içki yasağı da böyledir. İnsanın yaradılışına, izzetine, şerefine, ciddiyetine, her şeyine aykırı bir âdettir. Aileler yıkılır, kadınlar çocuklar dayak yer, dul ve öksüz kalırlar. Trafik kazaları, yaralanmalar, cinayetler, çoğu içki yüzünden olur. Nesillerin sıhhati, sağlığı bozulur.
Bütün bunlar ortadayken, akıllı geçinen birtakım ahmaklar, içkinin taraftarlığını yaparlar. Hatta utanmadan, içki içmeyi, alkol kullanmayı asrîliğin, medeniyetin alameti sayıp içkikullanmayan temiz, iyi, sıhhatli insanlara saldırır, onları mürteci derler. Bu ne dalalet, bu ne sapıklıktır?”

Kadınlarla konuşurlar. Bir bara giderler, konsomatrislere içki ısmarlarlar: bir daha, bir daha. Hep konuşmak için. Insan olduğumuzu, kendimize ispatlamak için. Köpeklerden farklı olduğumuzu göstermek için. Kadınlar da köpeklerden farklı olduklarını göstermek için, utanırlar. Utanmış gibi yaparlar.

Hiç içki içmediğiniz söyleniyor… Neden?
– Çünkü ben Amerikalı bir yazar değilim

Gelir bir dalgın cambaz. Geç saatlerin denizinden. Üfler lambayı. Uzanır ağla­dığım yanıma. Danyal yalvaç için. Aşağıda bir kör kadın. Hısım. Sayıklar bir dilde bilmediğim. Göğsünde ağır bir kelebek. İçinde kırık çekmeceler. İçer içki Üzünç Teyze tavanarasında. İşler gergef. İnsancıl okullardan kovgun. Geçer sokaktan bakışsız bir Kedi Kara. Çuvalında yeni ölmüş bir çocuk. Kanatları sığmamış. Bağırır Eskici Dede. Bir korsan gemisi! girmiş körfeze.

Bu şehrin çocukları dostum
Yokuşları mutsuz çıkıp da
Mutlu mu inerler?
Hayal çiçeklerini mi koklarlar
Kafes içki evlerinde?

İnsan içki ve sigaranın ne kadar zararlı olduğunu bilir ve bilgisiyle amel edip bu illetlerden kolay vazgeçemez.
Zira ilmin kaynağı zeka, amelinki ise iradedir.

Herkesin içkisi kendine. Var olmak bana yeterince içki sağlıyor.

Fakat Peçenekler derhal Rusların etrafını sardılar ve hepsini de kılıçtan geçirdiler; Svyatoslav da ölenler arasında idi. Peçenek başbuğu Küre’nin rus knezinin kafatasından, ziyafetler esnasında kullanılmak üzere, bir içki maşrapası yaptırdığı bildiriliyor. Svyatoslav’dan önce hareket eden küçük bir rus kıtası güçlükle Kiyef’e varabildi.

“Barlardan birine girip bir içki içelim.”
“Ne? Aşırı alkol yüzünden tutuklanmanın hemen üstüne içki içmeyi nasıl düşünebiliyorsun?”
“En çok böyle durumlarda ihtiyaç duyulur.”
“Hapisten çıkar çıkmaz içki içmek istediğini annene söyleme sakın,” diye uyardı beni.
“Kadına da ihtiyacım var.”
“Ne?”
“Kadına da ihtiyacım var dedim.”

Er ya da geç herkes pes eder, kimi içki içer, kimi afyon çeker, kimileri de dövüşür ve canavarlaşır. Herkes en azından bir parça delirir.

Aşk ile öyle sarhoş olmuşum ki artık bilmiyorum dünya nedir? Ve bilmiyorum, ben kimim, bana bu içkiyi sunan da kim; içki ve kadeh nedir?!..

Ataletle zehirlenmek, içki içmekten yada sarhoşluktan
hiçbir keyif almadan sarhoş olmak gibidir.
İyileşme umudu olmayan bir hastalıktır.
Canlı bir ölümdür…

Nereye gitsem, yalnızlığım benden önce gitmiş olurdu oraya. Gider gitmez onu bulurdum karşımda. Ne kıskanç bir yalnızlıktı o bilsen? Çevremdeki insanları bir yana iter, uzun ve soğuk ahtapot kollarıyla sarardı beni. ‘İçki masalarında kadehimdi yalnızlık, yürüdüğüm yolda gölgemdi. Kah bir eski kokuydu tenime sinmiş, kah bir şarkının kırık dökük satırlarıydı durup durup tekrarladığım.’

Şunu da unutmayın ki, İnsan’a karşı savaşırken sonunda ona benzememeliyiz. Onu alt ettiğiniz zaman bile, onun kötü alışkanlıklarını benimsemeye kalkmayın. Hiçbir hayvan asla bir evde yaşamamalı, yatakta yatmamalı, giysi giymemeli, içki ve sigara içmemeli, paraya el sürmemeli, ticaretle uğraşmamalı.İnsan’ın bütün alışkanlıkları kötüdür. Ve en önemlisi, hiçbir hayvan kendi türünden olanlara zorbalık, etmemeli. Güçlüsü güçsüzü, akıllısı akılsızı, hepimiz kardeşiz. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmemeli. Bü­tün hayvanlar eşittir.

Az yedim, çok içtim.. Hala içiyorum. İçki ayırmadım. Alkolü kendime yakıştırdım. her türlü uyuşturucudan tattım. bağımlılıktan nefret ettim. gitmemi, terk etmemi engeller diye. ne bir maddeye ne de bir insana bağlandım. sırf bunu kendime kanıtlamak için eroin kullandım, aşık oldum. ikisini de arkama bakmadan bırakıp gittim. geçmişe tükürüp geleceği çiğnedim. bugünü ise uyuyarak geçirdim. benim adım Houdini. Dünyayı bir oyuncağa çevirdim. ayak basmadığım yer kalmadı. kalan varsa onları da amuda kalkar geçerim. duvarlara, bedenime resimler çizdim. birgün öyle bir gürledim ki önümde duran şarap kadehi çatladı. benim adım Hitler. kendi ordumu kurmak için bir sürü kadına tohumlarımı bıraktım…. şimdiyse ağlıyorum.. hepimiz için. Çünkü hiçbiri işe yaramadı..

Gençliğinde yaşıtları hovardalık yaparken , kız peşinde koşarken, internetlerde günlerini gün ederken , içki , kumarla boş boğazlık ederken o kalbini Allah ‘ a adamış ve Kur’ an’ la hemhal olmuştu . Hem okumuş hem , ezberlemiş hemde en önemlisi onu pratiğinde yaşam tarzı olarak bemimsemişti …

Yazı tarzını litrelik şişelerden içki içerek, Zig Zag sigara kağıdıyla Prince Albert tütünü sararak ve it dalaşlarına müdahale ederek geliştirdi.

– Tanrı yardımcı olsun, dedi gülerek. Doktorun emri böyle.
– İçki içmeyeceksem, içmeye zorlayın, çünkü canım çekiyor, dedi.

“Bizimkiler sarhoşken şampuan içiyor, elin oğlu dünyanın en romantik insanına dönüşüyor… Garip şey şu içki…”

Sakın aşık olma. Aşık olacağına, sarhoş ol. İkisi de aynı oranda çarpıyor adamı. Hem ayıldığında içki hâlâ yanında oluyor. O ise gidiyor…

içki içsem ağzımda cam kırıkları
denize girsem sıra sıra boğulmuşlar
binmeyi kurduğum gemiler batıyor
önünden geçtiklerim beni görmüyorlar
yanlışım mı var yoksa geciktim mi”

 

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ