Hamza Tzortzis Sözleri
Dünya tarafından tanınan hitap ve konuşma biçimi ile dikkati çeken biri daha. Kendisi Muazzam Beg ile ilgili yaptığı bir konuşma ile dikkatleri çekerek isminden söz ettiren bir adam olmuştur. Kendisi tebliğ görevi yapmaktadır. Aslında Yunan olan İngiliz vatandaşı biridir. Hayata Londra da merhaba demiştir. İslamı seçtikten sonra düşünceleri değişmiş bu yüzdende kendini bu alanda geliştirmeye çalışmıştır. Babası aslında milletçi bir insan olmamasına rağmen ona doğruyu aramasını öğütleyen biri olmuş. Farklı kültürel çeşitliği olan yerde büyüyen Hamza, sürekli sorular soran bir insan olmuş. Ateist bir ailede yetişmesine rağmen bu farklı görüşlere ilgi duyup araştırmış. Müslüman arkadaşları da varmış ve sorduğu sorularla yönelimi Müslüman olmaya doğru değişmiş. Daha sonrasında ise inandığı değerleri takip ederek tebliğ yapmaya çalışan bir insan olmuştur. Bir çok gen tarafından ilgiyle takip edilen isimler arasında yerini almıştır.
Merhametiniz sebebiyle hata yapmanız, onun eksikliğinden dolayı hata yapmanızdan daha iyidir.
Ben içten bir şekilde hem İngiltere hem de diğer bütün ülkeler için en iyi olanı istiyorum. Onlar için barış, hoşgörü, uyum istiyorum, insanların onurlu yaşamalarını, yeterli düzeyde eğitim, sağlık gibi ihityaçlarının karşılandığı yani insanca yaşayabilecekleri adil bir düzen hayal ediyorum. Tüm kalbimle inanıyorum ki İslam bu düzeni sağlayabilir. Bu demek değildirki insanlara empoze edelim, bu sadece bizim insanlığa olan bir önerimizdir, Kabul ederler ya da etmezler. Bu bağlamda sahip olduğum en değerli şeyi insanlarla paylaşmak için tebliğ(dawaah) faaliyetleri yürütüyorum.Tüm bunlar göz önüne alındığında büyük dönüşümler sadece tepeden veya sadece alttan değil insanın kendisinden başlar.
Ruh özgürlüğe kavuşmak istiyor. Bunu da ancak tabiatınızla bağlantı kurarak yani Allah’a ibadet ederek gerçekleştirebilirsiniz.”
Bir Müslüman olarak bizim hayalimiz her zaman başkaları için faydalı olmaktır.
“Allah, büyük resmin sahibidir, bizim elimizde ise sadece pikseller var. Piksellere bakarak Allah’ın iradesini anlamaya çalışmak, mantıksızdır. Allah’ın iradesini takdir edebilmek için O’nun kim olduğunu bilmemiz gerekiyor. O, Hakim (Hüküm ve Hikmet Sahibi) ve Rahman (Çok Merhametli) olandır, dolayısıyla bir şeylerin neden olduğunu bilmesek bile evrene nüfuz eden İlahi bir bilgelik ve merhamet olduğunu söyleyebiliriz.”
Müslümanlar daha liberal olanlar ile daha gelenekçi olanlarar asında ikiye bölünmüş gibi. Osmanlı’dan gelen tarihi bir mirasınız var, fakat büyük bir dönüşüm geçirmişsiniz. Diliniz, kültürünüz, yaşantınız değiştirilmiş.
“Bazen kendi eleştirelliğimizin kurbanı oluveriyoruz. Birisi ruhsal durumumuzu bağımsız olarak değerlendirdiğinde ve yanlış anladığında adaletsiz davrandığını düşünerek tepki gösteriyoruz ve kaba olduğundan veya ikili bir yaklaşım benimsediğinden yakınıyoruz. Ancak, diğer insanların dünya görüşü ile ilgili olarak bizim de aynı şeyleri yaptığımızı fark edemiyoruz. Şikayetçi olduğumuz benzer yaklaşıma kendimiz sahipken asla olumlu bir diyalog kuramayız veya verimli görüşmeler yapamayız.
Bunu derinlemesine düşünelim.”
“Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.” (Kur’an-ı Kerim, Nahl Suresi, 125. Ayet)
Dinin önüne geçirmediğiniz sürece yaşadığınız, doğup büyüdüğünüz memleketi sevmenizde bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. Peygamber (s.a.v) Mekke’yi seviyordu ama bu bir sıkıntı oluşturmuyordu.
“Müslümanlar Mekke ve Medine’den dünyanın üçte birine hükmetmeyi nasıl başardılar? Silahları, teknolojileri ve akademileri yoktu. Sadece kalplerinde taşıdıkları tevhidleri vardı. Allah ve Rasulullah (sav) der ki: “Allah’tan başka güç ve kuvvet yoktur.” Bu çok önemlidir. Bu demek oluyor ki yaratılmış olanlar hiçbir güce sahip değil. Bu yüzden hiçbir şey için başkalarından korkmamalısın. Onlar bir güce sahip olmadıkları için sana mani olamazlar. Allah onları istekleri için vesile kılmaktadır. Bu, tevhid ilminde çok önemlidir. Bu yüzden sahabe, dünyaya hükmedebildi ve hiç kimseden korkmadı. Her ne olursa olsun bunun kendilerinden dolayı değil, Allah’ın isteği ile olduğunu biliyorlardı. “Başkalarından korkmayacağım, onlar hiçbir şeydir, ben de hiçbir şeyim” bakış açıları buydu. Bu, yapabileceğimiz şeyi başarmak için yepyeni ufuklar sağladığı için gerçekten de çok önemlidir. Bu yüzden Hz. Ebubekir, ordusunu yönetmeden önce “Bizim Allah’tan başka kimseye ihtiyacımız yoktur” dedi. Savaş meydanına gelince “Allah’tan başka korkulacak yoktur.” dedi. İşte o büyük bir müslümandı. Biz ise korkulmaması gereken şeylerden korkuyoruz. Aciz kimseler oluyoruz. Mağdur edebiyatı güçsüzlüktür. Peygamber Efendimiz (sav) zor duruma düştüğü zamanlarda birilerini suçlamadı. Lütfen uyanın arkadaşlar.. Bazen mazlum ve mağdur durumlara düştüğümüz oluyor ama biz mağdur edebiyatı yapamayız çünkü bizim Allah’ımız var, bizim yardımcımız o, dostumuz o. Onların sahip olmadığı Allah’a sahibiz. Her durumu bir başarı ve fırsat olarak görmeliyiz.. Mağdur ve aciz davranmamalıyız. Aciz olursak zalime güç vermiş oluruz. Bu durumu ancak kendimiz değiştirebiliriz. Sahabe, bazı savaşları kaybettiğinde bile kendilerini aciz hissetmediler. Biz de sahabe gibi Allah’a inandığımızda hayatlarımızı değiştireceğiz inşaallah.”
İslam geleneğinde Allah , en mükemmel ve kusursuz olan olarak düşünülür. O , bütün mükemmel isimlere ve niteliklere sahiptir. Örneğin , Allah şefkatli olarak tanımlanır ve bu onun sevgisinin olabilecek en mükemmel sevgi olduğu anlamına gelir. Biz her zaman insanları zarafatleri ve bilgileri için överiz. Halbuki , Allah’ın zarafeti ve ilmi eksiksiz ve hatasız olarak olabilecek en yüksek derecededir. Bu yüzden , O övgüyü en çok hakedendir ve Allah’ı övmek bir ibadet biçimidir.
“Londra saldırıları, kötülüğün bir nevi dışavurumuydu. Şiddet yanlısı aşırıcılık ve terörizm sorununu çözmek için tüm toplum bir araya gelmelidir. Akademisyenler, karşılaştığımız sorunun çeşitli faktörlerden kaynaklanabileceğini vurguladı. Bu faktörler arasında yoksulluk, yapısal ırkçılık, haklardan mahrumiyet, dış politika ve ideolojinin bazı yönleri yer alabilir.”
İçtenlikle ve samimiyetle Allah’a ibadet etmek ve sükunet içerisinde ona karşı boyun eğmek seni , gelip geçici dünyanın değersiz koşturmasından ve insanlık aleminin cinsel dürtülerine ve bencil gerçekliklerine şehvetli bir şekilde boyun eğmekten alıkoyar. Muhammed İkbal bir şiirinde bu durumu çok güzel özetliyor ; ”Sana ağır gelen o bir secde , seni (asr-ı hâzır putlarının kapısında edeceğin) binlerce secdeden kurtarır.”
Üzüntülü, tasalı ve kederli olana çözüm;
Tasalandığınızda, üzüldüğünüzde Allah’a dayanın, derdinizi yalnızca O’na arz edin.
Samimi bir şekilde başkalarına nasihat edin ve Allah’ın rahmetini hatırlatın. Birçok danışmanın ve terapistin aslında bunalımda olduğuna şaşırmamak gerekir. Böyle bir işi seçiyorlar çünkü başkalarına nasihat etmek insana gerçekten yardımcı oluyor.”
Bu size ruhsal açıdan pek mantıklı gelmeyebilir fakat ölüm üzerinde düşünmekte çok derin bir fayda vardır.Fâni tabiatımız üzerinde dikkatlice düşünmek bize önemli görünen egomuzu ve bencil isteklerimizin artık önemli olmadığını anlamamıza yardım eder ve maddesel dünyaya gelip geçici bağlılığımızı değerlendirmemizi , yaşamlarımızı sorgulamamızı sağlar. 11.yüzyılın mutasavvıflarından İmam Gazali’nin söylediği gibi ; ”… ölümü hatırlamakta bir mükafat ve bir fazilet vardır.”
Her tür aşırılığın temeli ideolojik katılıktır. Kalplerimiz katılaştı. Ardından insanları ötekileştirdik.”
Şuna gerçekten inanıyorum ki İslami değerler, İslam ahlakı, İslam ekonomisi dünyanın problemlerine çözümler üretebilir.
“El-Vedud olan Allah, bizleri özel bir sevgi ile sevmek istiyor ancak bu sevgiyi tam olarak hissedebilmemiz için bizim de O’nu sevmemiz ve O’nun sevgisine götüren yolu takip etmemiz gerekiyor.”
Bir müslüman dünyada bir yürüyen rahmet olarak dolaşmalıdır. Çünkü bizim elimizde Kur’an varsa ve hadisler varsa, biz bir rahmet insanı olmalıyız. Bu rahmet sadece insanlara güler yüzlü davranmak veya yardım etmek değil, onlara çözümler götürmektir.
“Secde etmek sizi alçaltmaz;
Tevazu, koruyucudur;
İbadet, fıtridir;
İlahi bağınızdır.”
İnanıyoruz ki Kur’an evrenseldir, tüm insanlık içindir ve insanlara şunu söylemek istiyorum ki bizim zararımıza dahi olsa, zengin fakir ayrımı yapmadan adaleti sağlamaya çalışmalıyız.
“Hepinizin üretken ve hayatını değiştirecek bir Ramazan geçirmesi için dua ediyorum. Rabbimizin affediciliğinin ve sevgisinin yanı sıra canlandıran ve yatıştıran merhametini hissetmenizi nasip etsin. Baskı, adaletsizlik, yoksulluk, hastalık ve yalnızlık içinde bulunanları unutmayın. Onlar için dua edin ve acılarını hafifletmek için bir şeyler yapın. Rabbimizin selametine, rehberliğine ve sevgisine-şefkatine layık olabilmemiz için dua edin. İnsanların hatalarını görmezden gelin ve affedin. Cehalete selametle, kötülüğe iyilikle, nefrete merhametle, acıya sabırla, başarıya minnettarlıkla ve batıla Hak ile karşılık verin. Dualarınızda beni ve ailemi unutmayın. Hepinizin Ramazan’ı mübarek olsun.”
Her tür aşırılığın temeli ideolojik katılıktır. Kalplerimiz katılaştı. Ardından insanları ötekileştirdik.
“Kalplerimizi düzeltmeliyiz. Kalplerimiz Allah’ı özlüyor mu? Peygamberimizi (sav) seviyor mu? Allah’ın sevmemizi istediği şeyleri seviyor muyuz? Allah, İbrahim’e (a.s) oğlunu öldürmesini söyledi. İbrahim (a.s) bunu yapacaktı çünkü yapılacak işe değil, işi kimin söylediğine bakıyordu. Allah bir şeyi emretmişse, kalbimiz ona hazır olmalı çünkü İbrahim (a.s) gibi olmalıyız. Allah’ın ve peygamberinin bize verdiklerini kabul etmeliyiz. Kalplerimiz, Allah’ı sevmeye hazır olmalı.”
İslam geleneğinde Tanrı, en üst düzeyde mükemmel Varlık olarak düşünülür … O, mümkün olan en üst düzeyde tüm mükemmel isimlere ve niteliklere sahiptir.
“Allah, kullarını koşulsuz şartsız sever ancak kullarını O’nu sevmeye zorlamaz. Eğer zorlasaydı sevgi tüm anlamını kaybederdi. Allah bizlere seçme hakkı vermiştir. Ya O’nun yolunu seçip böylelikle Allah’ın özel sevgisini kazanırız ya da O’nun rehberliğinde yaşamayı reddedip bu seçimimizin sonuçlarına katlanırız.”
Biz derken Müslüman kimliğimi referans olarak almak zorundayım aksi halde nifak ortaya çıkar. Tabi ki biz yaptık. Osmanlılar Türk’tü ancak İslam’ı temsil ediyorlardı. Osmanlı hilafetiydi, imparatorluğu değil. Osmanlı emperyal bir devlet değildi. İmparatorluklar ne yapar, ele geçirdikleri topraklardaki kaynakları merkeze yönlendirirler ancak Osmanlı bunu yapmadı. Osmanlılar onların topraklarını aldı ve insanları hem kültürlerini yaşamakta hem de kaynaklarını kullanmakta serbest bıraktı. Bu İslam’ın yaptığıdır. Biz insanlara barış, huzur ve adalet verdik, onların kaynaklarını sömürmedik, onları açlıktan öldürmedik.
“Lütfen terörizm, savaş, yoksulluk, zulüm ve felaket mağduru olan herkes için dua ediniz. Ancak, sadece dua etmeyin, aynı zamanda dünyayı ve insanların yaşamlarını olumlu yönde değiştirmek için elinizden geleni yapın. İstanbul’da kalbi kirli teröristlerin yol açtığı trajik can kayıpları, her türlü kötülüğü durdurmak için elimizden ne geliyorsa yapmamız gerektiğini kanıtlamaktadır.”
“Düşüncelerim ve dualarım, Manchester halkı ve olaydan etkilenen herkesin aileleri ve arkadaşları ile birlikte. Allah, herkesi barış ve merhamet ile donatsın. Dün gece olanlar, gerçekten korkunç ve barbarca idi. Herkesi, elinden geldiği şekilde destek olmaya davet ediyorum.”
Peygamber (s.a.v)’in de dediği gibi, birbirimizi sevmedikçe iman etmiş olmayız, iman etmedikçe de cennete giremeyiz. Birbirimizi sevmek, sahip olduğumuz en değerli şeyi paylaşarak olabilir. Diğer insanlara İslam’ı ulaştırmaya çabalamadıkça mümin olamayız.
Peygamber (s.a.v)’in de dediği gibi, birbirimizi sevmedikçe iman etmiş olmayız, iman etmedikçe de cennete giremeyiz. Birbirimizi sevmek, sahip olduğumuz en değerli şeyi paylaşarak olabilir. Diğer insanlara İslam’ı ulaştırmaya çabalamadıkça mümin olamayız.
Gençliğimde sürekli soru soruyordum, zaten çokça Müslüman arkadaşım vardı. Bu sorular beni İslam’a yönlendirdi. Hatırladığım kadarıyla Müslüman olduğumda bir öğle vaktiydi ve yaptığım ilk şey öğle namazını kılmak oldu.
“Allah insanı kalbinde mecazi anlamda bir boşlukla yaratmıştır. Bizler o boşluğu eşle, arabayla, işle, arkadaşlarla ya da yeni bir hobiyle doldurmaya çalışırız. Ne zaman o boşluğu bunlarla doldurmaya çalışsak kalbimizde daima yeni bir boşluk oluşur. Kalbinizdeki o boşluğu ancak Allah sevgisiyle doldurabilirsiniz. Yaratılma nedenimiz budur.
Ne zamanki kalbinizde Allah olur, Allah size dünyaları verir.
Ancak kalbinizde Allah yoksa hiçbir şeyiniz yoktur.”
Merhametiniz sebebiyle hata yapmanız, onun eksikliğinden dolayı hata yapmanızdan daha iyidir.
“Hayallerinizin suya düşmesini istemezsiniz. Hayallerinizi canlı tutmak için gerekli olan her türlü yöntemi kullanırsınız. Ancak bu da, ruhunuzu infaz etmeniz anlamına gelebilir. Dünyevi ‘başarı’ için değerlerinizden ödün vermeyin.”
“İslam geleneği; gerçekten, tamamen kendini özgür kılabilmenin tek yolunun esaretini değiştirmek olduğunu ileri sürüyor. Kul ol, Allah’ın esiri ol; kendinin değil, egonun değil, çevrenin değil, biyolojinin değil, kendinin bağımlısı değil; ilahi gerçeğin bağımlısı ol. İşte bu gerçek özgürlüktür. Çünkü Allah seni senden daha iyi biliyor. Ve senin iyiliğini istiyor. ”
Hz. Muhammed (sav): “Allah güzeldir, güzeli sever.” buyuruyor.”Dostlar, içinizi güzelleştirirseniz İlahi Aşkı tadarsınız.”
Bizim en büyük krizlerimizden biri bilginin hafıza ile alakalı olduğunu düşünmemiz. Gerçek bilgi bildiğiniz şeyi içselleştirmekle alakalıdır.
Bilgi sahibi olmak esasen kendini tanımanın bir sürecidir. Bilgi vücüda kalp yoluyla girer ve burada kalp süzgeç görevi görür. Bu yüzden ; kendi kendini anlamak ve saflaştırmak bütün bilginin başlangıcıdır. Eğer taş kalpliyseniz giren bilgiler herhangi pozitif bir şeye dönüşmeyecektir , fakat yumuşak bir kalbe sahipseniz o zaman giren bilgiler pozitif bir değişikliğe olanak sağlıyacaktır.
Hakkı bulduktan sonra, etrafında seni sevenlerin asılsız olduğu bilinci oluşuyor.