Ceyhun Yılmaz Sözleri
Hayat Bilgisi dizisinde Ruhi karakterine oyunculuğu ile renk katan aynı zamanda Best Fm radyo programı ile insanı mutlu eden ve şiirler yazan bir adamdır. Ceyhun Yılmaz Kitapları şiirlerle doludur ve içi boş şiirler değildir. Onunda kalemin güzel ve aşk sözleri ile dolmuş yanları vardır. Ceyhun Yılmaz sözleri bazen duyarlı bazen naif bazende güzelliklere işaret eden bir yapıya sahiptir. Onun komedyen yanını da hafife almak lazımdır. En çok güldürenlerdir ağlayanlar sloganından yola çıkarsak güldürdüğü kadar ağlatacak biridir. Ceyhun Yılmaz Şiirleri okuyarak aşkın büyüsüne kapılabilirsiniz. Ceyhun Yılmaz yazıları ile bazen gülebilir bazen de üzülebilirsiniz. Best Fm Ceyhun Yılmaz yayınlarını dinleyerek farklı bir keyif katabilir saatlerinizi şiir ile süsleyebilirsiniz. Aynı zamanda aşağıda yer alan galeri de Ceyhun Yılmaz resimli sözler ve Ceyhun Yılmaz facebook kapak fotoğraflarına ulaşabilirsiniz.
Bana da yazıklar olsun. Çağırsan yine geleceğim
Ben kattım sana biraz,
öyle sevdim seni.
Çünkü sen de bensiz;
O kadar güzel değilsin hani.
Saçlarından ödünç ver. Dört bahar geçti. Çiçek kokusu öpmedim. Çok oldu mutluluktan vazgeçeli. Gülüşünden ver ömrümden al.
Gerçekten sevilen
Ortamdan kalkıp gittikten sonra
Arkasından konuşulmayandır.
Boğazımda düğümsün. Yutkunsam gideceksin, yutkunmasam ölürüm.
Günlerin adı değişir/ama yokluğun aynı.
Yokluğun pazartesi sabahı
Kahvaltı yok, zeytin gözlerini hatırlatır,
Tadım yok, çayı şekersiz içiyorum,
Kendimden geçiyorum da..
Sana gelemiyorum.
Duvardaki yangın düğmesini örten cam parçasıyım, kurtuluşun olacaksa hiç düşünme ayakkabının topuğuyla kır beni.
Sen ”bundan sonra” benim adımı ağzına alırken dahi dikkat et.
Yavaş, yavaş..
Hadi iyi ”heceler”
Senin de işin zor. Baksana, ne yapsan seviyorum seni. Öyle ki, sensiz bile.
”Boşver sözü…
Özleyen gelir, bu kadar özü…”
Öyle bir yerden kırdın ki beni. Tam iki ye bölündüm. Boşuna anlatma yanlış anladıklarımı. Sadece yarımım. Ne seni ne sesini tanırım.
Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını; Herkesin yüzü ıslak, başları eğik, herkes benim hep olduğum gibi..
Olmadı. Sensiz uyanmamak için. Bu gece de uyunmadı.
Sevdiğim ikinci kadınsın sen
İlkini sevmeye mecburdum
Çok iyiliği oldu bana
Ve hayatımda hiçbir mecburiyeti onun kadar sevmedim
Dün bir şarkı çıktı radyoda, yarısına ben eşlik ettim yarısına gözlerim. Söylemek çok acıtıyor ama ben seni çok özledim.
Sevdiğim ikinci kadınsın sen
İlkinin yerini alman mümkün değil
O öğretti bana sevmeyi
O öğretmese sevemezdim seni bile
İnan o tuttuğu için ellerimden
Yürümeyi öğrendim, koşabildim sana
Onun gözlerine benzediği için gözlerin
Alamadım gözlerimi senden
Sana aşığım, seni seviyorum
Üç şeyden yoruldum; ağlamak, affetmek, hayal kurmak.
Sevdiğim ikinci kadınsın sen
Hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu
Ve sen her sabahımdasın
Kıskanma
Alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir
Kalbim şimdi senin
Onun kadar sev beni kafi
O doğurdu, sen öldürme
Sevdiğim ikinci kadınsın sen
Hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu
Ve sen her sabahımdasın
Kıskanma
Alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir
Kalbim şimdi senin
Onun kadar sev beni kafi
O doğurdu, sen öldürme
Aşk yalansa neden bu kadar gerçek aşk acısı?
En çok da kendimden özür dilerim. Çünkü bana çok yanlış yaptım.
Ruhunun başkentinde
Oturmak istediğim şehirsin.
Hani anlat desem içindeki sevgiyi; ilk kelimenden sonra kaç dakika sürer? Söylesene beni kaç harfle sevdin?
Önünde koca bir DENİZ… GEZMİŞ olmak yetmez kenarında.
Bazı gözyaşları sakıncalı. bakmak değil belki ama ıslanmak yasak.
Bir ormandayım yeşili koklamak yasak.
İsmin çok uzak, içimden söylüyorum içime sığmıyor adının anlamı
Gözlerine bakarken umurumda değil mevsimler. Gülüşün hep deniz kenarı bana.
Yaklaşma bana..
Ben gamlı karga,
ve sen çok tatlısın kelebek..
Sen bu gece ölürsün,
150 yıl seni düşünürüm.
Her ayrılığın tokat gibi. Şamardan anlamaz bu kalp
Tek derdin ‘yine’ saçlarını toplayacak toka bulamayışın olsun.. .
Çocukların, gülümsemene çeksin.
Bu da benim yeteneğim. Olmasan da severim seni, hatta ayrılırım senden, haberin olmaz.
“İsteyen, sana istediğini söylesin. Sen benim bildiğim gibisin..”
Yakalanmamak için kızın adını telefonuna erkek adıyla kaydedenin hayatı; başka bir telefonda kız adıyla anılmakla geçer.
Senin de işin zor. Baksana, ne yapsan seviyorum seni. Öyle ki, sensiz bile.
Sevdiğim ikinci kadınsın sen. Birincisi annemdi. O doğurdu, sen öldürme.
Kimse kimseyi “yokluğuyla” tehdit etmesin.
Gidebilen gitsin.
Kimin bu hüzün? Benimse eğer neden içim titriyor hep? Seninse eğer ne işi var bende? Gel bir gece yarısı, al hüznünü. Gel geceye bile söylersem namerdim, gel.
Nasıl olsa sen yoksun…
Bu gelen Temmuz’u da götürsünler
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın. Belki bin tane aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri gözümde olmasın.
Ben ne kadar sevdiysem o kadar gittin, gitmediğin zamanlarda bile,
hep gidecekmiş gibi durdun yanımda, Ben seni sana ölecek kadar sevdim diye, sen hep öldürdün beni, Her bakışında başka bir el sallama, Tam sevmek isterken seni, taksi çağırdın,’Gitme’ deyişimi ne sen duydun, ne de taksici..
Sen bana hayır dedikçe, güçlü hissediyorsan kendini, al güç senin olsun.
Tutupta bu şehri ikiye bölesim var…
O’nun bana gelemediği, benim de ona gidemediğim yerden
Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını; herkesin yüzü ıslak, başları eğik, herkes benim hep olduğum gibi.
Kulağındaki müzik bitene kadar yürü, ağladığın kadar koş.
Gel dedim. Uzak dedi. Bilemedi. Gün gelecek, uzak dediği kadar bile yakın olmayacağım ona.
Bak !
Büyüdün işte !
Keşke pin kodunu 3 kere yanlış girince kitlenen telefonlarımız gibi, kalplerimiz de 3 kere yanlış insanları sevince kitlense.
Sensiz dar bana bu İstanbul
Gülüşün okyanus, üstelik en mavisi
Kollarımı açtığım kadar unuttuğum,
açamadığım kadar özlemim
benim unuttuğum kadarını sen özler misin?
Başkasını sevdiğini duyduğumda üzülmedim, seni sevdiğime üzüldüğüm kadar.
“Hayatı anlamama sebep olanlara ve tüm anlamaya çalışanlara selam olsun…”
O kadar yoruldum ki artık hayattan. Yoldan geçen bir taksiyi çevirip, uzaklaşan hayallerimi takip et diyesim var.
Tek anladığım, seven kaybeder.
Senin de duyman gerekenleri, sana söylemek içimden gelmiyor. Seni affetmiyorum, konuşmuyorum ve merak edersen, bil. Seni seviyorum.
nerede yalnızlık görsem
ucundan alırım bir parça
sahibine ağır gelmesin diye
Yalnızım merak etme, başka bir memnun oldu mu ziyan etmemek için tanışmadım kimseyle.
Yalandan bakışmalar, sadece kirpiklere takılan samimiyetsizler.
Kaç sitem, kaç boş vermişlik indiriyorum yüreğime. Öyle çok konuşacaktım ki, anla ne kadar sustum işte.
Ben sana yanarken şimdi… Sen kim bilir nerede üşüyorsun?
Herkes sevdiğinin peşinde boşuna koşmak yerine, kendisini sevene evet dese; bitecek bu film.
“Boğaz’a kurduğu asma köprüde bebeğini sallayan bir Annedir İstanbul ve O’nun biberonudur, soğusun diye denize koyulan kız kulesi.” (Sunay Akın)
Mesela ilerde çocukların “anne senin ilk aşkın kimdi” dediğinde eski resimleri çıkarmak yerine “babandı” diyebilmeli insan.
“Hayatımdaki her şeyi sessize alıyorum…
Gelmediğin her an, geldin mi diye sıçrayıp…
Yüreğim ağzıma gelsin diye…”
Konuştuğun kadar şerefli olsaydı hislerin; şerefini iki paralık etmezdi seçimlerin.
“Herkese yalan söyledin.
Ben de öyle…
Ama yalan söylemediği biri kalmalı insanın kim olduğunu unutmamak için…”
Bana kötü sözler söyleme. İyiliğin kalsın aklımda. Bağırma bana. Ben seni duyamam şimdi. Kavga edemezsin ki artık benimle. Ben sana sadece ‘susarım’ artık.
“Biz hep ne kadar duracağımızı bilmediğimiz yerde kaldık
En yakın deniz kenarına atıyorum kendimi. Her dalga halime üzgün. Her dudakta bana tebessüm. Ne vardı diyorum ah ne vardı. Şu kaldırımda resmin olsaydı. Eğilip öperken ben görenler. Varsın dileniyorum sansaydı.
Başarıyla sakladığını sandığın,
Ya görünüyorsa?
Sevemedim pazar günlerini. Ya okulu düşündüm. Ya da babamın şehir dışı kamyon şoförlüğünü. Hiçbir şey sevdiremedi pazarları bana. Bilsem bir pazar günü geleceksin. Islatacaksın dudaklarımı. Sevmez miydim canım pazarları. Tam özür dileyecektim bütün pazarlardan. Gittin. Eski pazarları bile özlettin.
Sana ” sözlerimi ” duyanlar,bana kötü bi’şey yaptığını sanıyor.Oysa sen,Sadece “sevmedin”.
Başucuma bıraktığın gülleri koklayamadım bile ve sen giderken ayağa kalkıp yolcu edemedim, kusuruma bakma. Dün gece ölmüştüm.İlk defa ayağıma kadar geldin ve ilk defa bu kadar üzgün gördüm seni. Daha önce yanımda hiç ağlamamıştın.