Aziz Nesin Sözleri

Aziz Nesin Sözleri

Gerçek Adı Mehmet Nusret Nesin’dir. Türk Edebiyatında yer alan sağlam isimlerden biri olarak bizi karşılar. 1915 yılında Heybeliada da dünyaya gelmiştir. Babası tarafından ilk yaşlarda kuran eğitimi verilerek büyütülmüştür. Okul çağı geldiğinde ise babası onun hafız olmasını ister ve onu buna uygun bir mektebe yerleştirir. Bu dönemde Nesin, Ali Galip adında bir adamla karşılaşır. Bu karşılaşma sonucunda, hayatının önemli bir yerinde yer alır Ali Galip Amca. Bir çok anısında bu isme yer veren Nesin, onun kendisi için çok önemli biri olduğunu vurgular. Ali Galip Bey’den aldığı dersler ona üstün başarı getirir. Bu sayede okuduğu okulu değiştirir. Babası define aramaya başladığında kayıp olur ve eğitimine Darüşşafaka devam etmesi gerekir. Fakat sürekli okuldan kaçması sonucunda okuldan atılır. Annesini de kaybeden yazarın hayatı değişir. Aziz Nesin adını kullanır ve “Millet” dergisinde hikayeleri yayımlanır. Bir yıl sonra ise yazılarını “Tan” isimli bir gazetede yayımlar. Fakat siyasi nedenler sonucu gazete kapatılır. Yazarın ileride büyük bir başarıya ulaşarak bir çok eseri edebiyata kazandırır.

Dünyada hiçbir deli, ben deliyim diyecek kadar deli değildir.

Diyorlar ki ; “eskiden böyle değildin artık içine kapandın..”
Dedim ki ; “içindekiyle yetinen bu kalp artık sizi ne yapsın ”

REKLAM ALANI

“İnsan bilirse, söz can demektir. Sözü kavramak, insana başka bir can verir, derler.”

Bir tohum verdin çiçeğini al. Bir çekirdek verdin ağacını al. Bir dal verdin ormanını al. Dünyamı verdim sana bende kal.

En büyük mutluluk insanın sevdiği işi yapmasıdır.

Alıştın, nutukları dinleyip uyuyorsun. Sen böyle uyudukça, sanma ki sabah olur! Körler memleketinde, şaşı padişah olur!

”İçimde bir merak öyle bir merak ki ölümümden bir ay sonra bir güncük yaşamak ve dostu düşmanı suç üstü yakalamak.”

O denli o denli çok beklettin alıştırdın bekletmeye, kendini çok zamanlar geçti de geldin, senden çok seviyorum senin özlemeni.

“Bülbül gül için yanarken, hiç lale onun derdine ilaç olur mu?”

”Aldatan kişinin cinsiyeti ne olursa olsun,
Medeni hali şerefsizdir …”

Yazık ki, nasıl öldüğümü yazamayacağım. En çok işte buna üzülüyorum. Bir yazar bütün yaşadıklarını yazsa bile ölümünü yazamaz. Oysa ölüm, yaşamın en önemli olayıdır.

Aynı kağıdın arka ve on yüzleri gibiyiz. Sonsuza dek beraber; ama hiçbir zaman birbirlerini görmeyen…

Benim gibi bir garibin hakkı yenir mi efendi? Niye? Çünkü bir arkamız yok. Boşuna mı söylenmiş bir söz: “Öksüze şamar atmışlar da, vah arkam demiş…”

“Delilik, en sağlam dokunulmazlıktır.”

“Al yalnızlığını gel!
Korkma sıkılmayız.
Senin yalnızlığın,
Benim yalnızlığımla konuşur.
Biz susarız!!!”

Haritalara baktım, hiçbirinde evin yok. Ansiklopedilere baktım, hiçbirinde resmin yok. Sözlüklere baktım, hiçbirinde ismin yok. Aynada kendime baktım, seni gördüm Benden başka yerin yok.

“Yolda düşürülmüş para bulmak, iş bulmaktan daha kolaydı bu zamanda.”

-Adını sorunca iki dakika düşünüp söyleyen dahi olur mu hiç?
-Dahiliğinden öyle yapıyor. Babası öyle öğretmiş. “Adın bile sorulsa, düşünmeden söyleme” demiş. Çünkü dahiler hep düşünürmüş.

Dalak ,ciğer, işkembe , böbrek , beyin ver şuradan …
Aman unutma sakın , beş paralık da vicdan !

Güneş altında söylenmedik söz yokmuş. Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.

Her ulusun tarihinde övünülecek ve utanılacak sayfalar vardır.

” Bir tohum verdin
Çiçeğini al
Bir çekirdek verdin
Ağacını al
Bir dal verdin
Ormanını al
Dünyamı verdim sana
Bende kal. ”

“İnsan, sevebilir miyim diye düşünüyorsa sevemeyecek demektir. İyi ki sevi de düşünce yok; yoksa kimse kimseyi sevmezdi.”

Sevişirken yılan bile dokunmaz, tapınmakta aşktan saygın olamaz, sevda üzere yıldırım olsa çarpmaz istiyorsan uzak kalmak ölümden hep aşk üzere olmalısın a canım ki ölüm de sevişirken kıyamaz.

“Tartı çekmez suçlarımız, yer götürmez günahlarımız var.”

”Senden bir kızım olsun adı ‘Yağmur’ olsun. Bir de oğlum olsun adı ‘Toprak’ olsun. İkisi kavga etsin, ortalık ‘Çamur’ olsun…”

Bize o acılı günleri çektirenlerin kendisine saygısı olmadığı için bize de insana da saygıları yoktu. Kendisine saygısı olmayan ne diye başkasına saygı duysun.

Aşığım sana cümlesinin sonundaki a harfi terk etti seni. O da üzülmüyor gittiğine, sen hala aşığım san beni.

Çağımızda insanların yaşamak için zamanları yok,bu yüzden yaşayamıyor ölecekleri günü bekliyorlar.

Yatağına yatınca; yüreğinin sesinden uyuyamıyorsan, anla ki yalnızsın..

Belkide sıkıca sarılabileceğimiz bir sevgilimiz olmadı, belki yalnızız. Ama bilinsin ki, adam gibi sevdiğimizdendir yalnızlığımız.

Söz verdiğimiz yerde buluştuk söz verdiğimiz zamanda değil. Ben yirmi yıl erken gelip bekledim sen geldin yirmi yıl geç ben seni beklemekten yaşlıyım sense beklettiğin için genç.

“Vatan başka… Vatan gibi var mı!… Olamaz da…”

Yaşlarınız küçük diye hiçbir gerçeğin sizlerden saklı kalmasından yana değilim. Çocukların anlayamayacakları sorun yoktur. Olsa olsa, dinleyenlerin yaşlarına göre, konuların anlatılış biçimi değişebilir.

İnsandır,dayanır.İnsandır,çeker.İnsandır katlanır.Aldanır,inanır.

Bir yanlışlık var; sen bu denli güzel, ben bu denli sevdalı olmayacaktık.

Memleket gençlerin omuzlarında yükselir.

Bütün gerçekler, gerçek olmadan önce birer hayaldir.

Biz bunu öldüreceksek yasaya uygun öldürelim!.. demiş.
Bu kişiyi öldürmek için önce bir yasa yazıp, sonra özel bir mahkeme yargısı ile öldürmüşler.

Ne kadar kalmak istesek de bazen gitmek zorunda kalırız. Ve ne kadar gitmek zorunda olsak da, kalmaktan yanadır sol yanımız.

Deliler de ölür ama hiç ölüler delirir mi?

İnsan dediğin anılar toplamıdır.

Ne çok insan cenaze törenime katılıp “Son görevimizi yapıyoruz” diye rahatlayacak, sondan önceki hiçbir görevini yapmayanlar.

İyi insan lafın üstüne gelir” demişse eskiler ve ben sürekli seni konuştuğum halde gelmiyorsan; demek ki iyi bir insan değilsin.

Ben güçlüysem ki buna bende inanıyorum,güçlü olmak zorunda kaldığım için güçlü oldum,yoksa isteyerek değil…

Büyük bir tarihçi şöyle demiş : “Tarihten alınan en büyük ders,insanların tarihten ders almadıklarının anlaşılmasıdır.”

“Olaylar gönlümüze göre gidince, onları biz böyle yürütüyoruz sanırız. İnsanoğlunun mutluluk budalalığı işte… Ama olaylar bizim isteklerimize karşıt çıkınca, acı gerçek kafamıza dank eder…”

Artık ne gelmek ne de gitmek yaşamın en zor yanı beklemek hiçbirimiz beklemedik doğmayı, doğduğumuzdan beri beklediğimiz ölmek.

Hayat bir sınavsa eğer hiç uğraşma, adını yaz ve çık. Belki sınıfta kalırsın; ama adının altında bembeyaz bir sayfa bırakırsın.

“Memlekette sözünü tutan adam kalmamış. Bir söz verdin mi, ölsen bile sözünü tutacaksın. Söz ne demek? Söz demek, namus demek…”

Başka hiçbir yakınmam yok yalnızlığımdan,
Arada bir bırakmasa beni yapayalnız.

Sen yoksun. Boşuna yağıyor yağmur. Birlikte ıslanmayacağız ki. Özlemlerde ayrılıklar da boşuna öyle uzaklardayız. Birlikte ağlayamayacağız ki.

“Dikkat ettiniz mi bilmem, bizde memurların çoğunun suratı asıktır. Halk hizmetinde olan bir adamın, halka surat asmasının anlamını bitürlü anlayamam.”

“Gençlik… Yaşamın tadını almasını bilemeden yaşayan ve yaşamın hep yaşadığı gibi süreceğini sanan insanın öndönemi…”

“Memleket bitmiş, memlekeeet… Herşey bitmiş, çürümüş, kokuşmuş!”

Diyorlar ki “eskiden böyle değildin artık içine kapandın.” Dedim ki: “içindekiyle yetinen bu kalp artık sizi ne yapsın.

Acılarımın değerini gittikçe daha iyi anlıyorum.

“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.” diyerek yaşattığınız yılanların, bir sonraki hedefi siz olursunuz…

Sahip olamadığımız bir şey varsa yeterince istemediğimiz içindir

Nasıl bittiyse bundan öncekiler, bu da biter. Bite bite sonunda bende biterim. Olur biter.

Bir insanın yaşamakta olduğunu salt kendisinin bilmesi yetmez; insan tek başına değil ki… Bir insanın bu dünyada var olduğunu, yaşadığını başka insanların da bilmesi gerekir ve bunu nice çok insan bilirse o insan o denli daha çok vardır.

Yoksullar yaşamları boyunca yalnız bikez kolaylık görürler, o da öldükten sonra; cenazeleri hemen kalkar, çabucak.

“İnanç…Bunu anlıyorum.inandığını savun; korkuyorsan hiç değilse sus! ama yeniye yaranmak için dün evliya dediğine bugün alçak , hırsız deme.”

Hayat bir sınavsa eğer hiç uğraşma, adını yaz ve çık. Belki sınıfta kalırsın; ama adının altında bembeyaz bir sayfa bırakırsın.

“İster altından olsun, ister demirden, kafes kafestir!”

Rüzgarın şiddeti ne olursa olsun;
Martı sevdiği denizden asla vazgeçmez.

“Bir yazarın en büyük dramı, ölümünden sonra geride bıraktığı konuları, yarım yazıları, kendisinden başka hiç kimsenin yazamayacağıdır… ”

Seni, annen kadar sevecek ve baban kadar merak edecek hiç kimse yoktur; o yüzden kimse bana aşk’tan bahsetmesin.

“Hemşeriler,” dedim, “bir memleketin kalkınması, kadınların yükselmesine bağlıdır. Kadınların uyanması için, kız çocuklarının okutulması gereklidir. Ne dersiniz hemşeriler?”

Eşe dosta akıl vermek bize özgüdür. Akıl vermeye bayılırız. Karşımıza biri çıksın da aman şuna iyi bir akıl verelim diye, yolları gözleriz. Akıl vermekten yana bizim kadar cömert insanlar var mıdır?

“Tanık, arkadaş, dost, gerçek dost… Her insanın tanışı çoktur ama arkadaşı azdır. Dostu daha azdır. Gerçek dostuysa, dostundan da azdır.”

Belki sıkıca sarılabileceğimiz bir sevgilimiz olmadı, belki yalnızız; ama bilinsin ki adam gibi sevdiğimizdendir yalnızlığımız.

Sayın politikacımızın odasına girdim. Bir kitaba dalmıştı:
“Ne okuyorsunuz üstat?” dedim.
“Demokrasinin canına okuyorum” dedi.

”Yalnızlığımdan daha yalnızım seninle
Ne olursun beni bırak kendimle.”

İnsan içinde yaşarken fırsatların fırsat olduğunu bilmiyor.

İnsan yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur.

Kimi insanlar övüneceklerinden utanır,utanacaklarından da övünürler.

Bir gün bu memleketin yanağına öpücük, başucuna da bir not bırakıp gideceğim: Öyle güzel uyuyordun ki uyandırmaya kıyamadım!

” ‘Aşığım sana’ cümlesinin sonundaki ‘a’ harfi terk etti seni. O da üzülmüyor gittiğine, sen hâlâ ‘Aşığım san’ beni.”

Bilirsin günahları yazan melek soldadır Hatta bundandır kalbin solda olması. Çünkü belki de aşk, yaşanılan en büyük günahtır.

O denli çok yapılmamış yarıda kalmış işlerim var ki.Dünyaya borçlu ölüyorum.Kim var ki dünyaya borçlu ölmeyen?Borçlu değil alacaklı ölenler bile var…

”Kolayca akmaz bilirsin bir erkeğin gözyaşları; Ama eğer erkek ağlıyorsa, asla sahte olmaz gözyaşları.’

İnsanın nerede karnı doyarsa, orası vatanıymış.

Hiç kimseye güvenmiyorum diye bir şey yoktur, zamanında O’na güvendiğim için, artık kimseye güvenmiyorum” diye bir şey vardır.

“Büyümüş insanlarla kendi çocuklukları arasında, belki bin, belki iki bin yıllık bir zaman vardır. Onun için biz büyümüşler, kendi çocukluğumuzu unuturuz.”

İnsan darda kaldımı en olmayacak şeyler bile düşünüyor.

Ne ölünün arkasından konuşulur, ne de gidenin. Çünkü ha olmuştur, ha gitmiştir kalan için.

Dünyadaki en kötü şey bir insanın son sığınağı olması gereken adalete, hukuka güvenini yitirmesidir.

Korkmuyorum diyenler, ya başkalarına yalan söylüyorlar, ya kendilerine yalan söyleyip kendilerini kandırıyorlar ya da bilmeyerek insan olmadıklarını söylüyorlar.

“İt kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanırmış.”

Üşümek varsa bu sıcağın yokluğudur, karanlık varsa ışığın yokluğu. Eğer her yer karanlık ve sen üşüyorsan işte bu O’nun yokluğu.

Bazen insan öyle bir özlenir ki… Özlenen bile, yokluğundan utanır.

Hayalim; küçük bir çocuğa ‘ne kadar seviyorsun’ dediğinde, açıp elini iki yana ‘işte bu kadar’ derken ki o masum sevgiyi bulmaktı.

Bütün kitaplarımı severim; sevmeseydim yazmazdım.

Kolayca akmaz bilirsin bir erkeğin gözyaşları; ama eğer erkek ağlıyorsa, asla sahte olmaz gözyaşları.

“İnsan, kötü yaratık… Mutluluğunu başkalarından kıskanıyor da, başına bir felaket geldi mi, başkaları da paylaşsın istiyor.”

Uslanma hiç hep deli kal, büyüme sakın çocuk kal, es deli deli böyle kal, son harmanında sevdanın tüken toz toz savrula kal, suçüstü bulmalı ölüm olurken de sevdalı kal.

Biz mağlup olduk efendim, çirkinliğe, kabalığa, bayağılığa mağlup olduk.

Al yalnızlığını gel. Korkma, sıkılmayız. Senin yalnızlığın benim yalnızlığımla konuşur, biz ikimiz susarız

“Caniler suçları ortaya çıkmadıkça tatmin olmaz , cinayetlerinin öğrenilmesini isterler; onun için ZENGİNLER SERVETLERİNİ TEŞHİR ETMEK ZORUNDADIRLAR.

Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde. Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor. Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim. Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde.

İnsan insanın hâlinden anlamaz.

Terkeden kişinin gittiği yerde aradığını bulamayınca dönüp ‘özledim’ demesi; özlediğinden değil, eşek gibi pişman olduğundandır.

Herkesin bildiği gerçekleri açıkça söylemek bazen suç olur.

Ve en gizlerden konuşurken ellerin içimden gelmiyor mektup yazmak demeden sevişiyoruz yirmi beş bin kilometreden.

İt izi kurt izine karışmış, alan belli değil, satan belli değil…

Kadının aşka bakışı; ‘bir sen, bir ben, birde bebekken, erkeklerde bu durum; bir sen, bir ben, birde yedektir.

“Asıl yardım gizli olur,” dedi, “iyilik kimin tarafından yapıldığı belli olmayandır.”

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ