Ataol Behramoğlu Sözleri

Ataol Behramoğlu Sözleri

Çatalca da 1942 yılında dünyaya gelmiştir. İlköğrenim hayatına Karsta başlamış ve Çankırı da devam etmiştir Rus Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirmiş ve “Dönüşüm” kuruluş çalışmalarında yer almıştır. Ataol Behramoğlu sözleri aşk sözleri içerir. Ataol Behramoğlu Şiirleri okuyarak aşka dair bir çok söz elde edebilir ve sevdiğiniz kişiye karşı bakış açınızı değiştirebilirsiniz. Ataol Behramoğlu Kitapları ile kütüphanenize bir renk katarak güzel sözler ve güzel yazılardan istifade edebilirsiniz. Ataol Behramoğlu Yazıları ile bazı siyasi durumlara olan bakış açısı hakkında fikir edinerek onun hayata bakış açısı hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Ataol Behramoğlu resimli sözler ve Ataol Behramoğlu facebook kapak fotoğraflarını aşağıda yer alan galeride bulabilirsiniz. Bu sözleri sevdikleriniz ve sahip olduğunuz sosyal medya hesaplarında paylaşarak güzel bir profil çizebilirsiniz.

Şiir canlı bir organizmadır.

“İnsanlar
Ölüyorlar.
Gepgenç
Sımsıcak
Ölüyorlar
Sanki
Ölmüyorlarmış gibi.
Bir yandan sürüp gidiyor
Hayat.”

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı.

Anne gezindiğin bağ, baba yaslandığın dağdır. Ömrümün en güzel çağı annen ve babanla olandır

Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telaş.

Sigaranın şiirle alakası yok. Lisedeyken herkes gibi ben de sigara içerdim. Sonra baktım sigara içerken kafam iyice dumanlanıyor, e bu sefer de şiir yürümüyor; sigarayı bıraktım. Ama arada bir tüttürüyorum yine.

Ama artık gitmek geliyor içimden. Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden, dönüşü olmayan yerlere…

Şair şiire karşı sorumludur.

Öylesine yalnızım ki
Sanki yokum
Eriyor eski ben
Ve yeni biri olamıyorum..

Nesir uçar, şiir kalır.

Bir dilsizin şarkısına benzeyecek
Senden sonra mutluluğum

İnsanın mucizesinin farkında olmayan, buna inanmayan kişi sanatçı olamaz. Şiir yazar belki ama şair olamaz.

“…Bu sabah mutluluğa aç pencereni,
Bir güzel arın dünkü kederinden… ”

Sence Türkiye’de gençler doğru eğitilmiyor. Gençlerin yetenekleri baskılanıyor, önleri kesiliyor. Bu yüzden gerçek niteliklerini ortaya çıkaramıyorlar.

“Şimdi bir tren penceresinden başka yaşamlara bakar gibiyim.”

Ve cellat uyandı yatağında bir gece tanrım dedi bu ne zor bilmece öldükçe çoğalıyor adamlar ben tükenmekteyim öldürdükçe…

Oysa insan olmak, çoğalabilmektir başkalarıyla..
İnsansın, birinin canı yanarken, senin de canın yanıyorsa…

Sevdiğim, Sonsuzca yitirdiğim ender çiçek, Geri kalan yılları ömrümün, Seni anımsamama yetmeyecek.

Bir şey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek.

Rüyalar bile geceleri bekler gizlice görünmek için. Yüreğimdesin, saklısında içimin gizlice sevgilim.

Şiir anadilde bir derinleşme, aynı zamanda da insanlığın ortak dilidir… Onu ne sadece sözcüklere, ne sadece ses, kurgu, mecaz ya da imgeye, ne sadece düşünce ya da duyguya indirgeyebiliriz… Bütün bunların toplamı ve böylece de basit bir toplama işleminin sonucundan çok daha fazla bir şeydir…

Oysa insan olmak, çoğalabilmektir başkalarıyla. İnsansın; birinin canı yanarken, senin de canın yanıyorsa.

Bir gün
Yolumu yitirecek olursam
Bu kargaşada
Yitirecek gibi olursam
Sağlığını aklımın
Nelere tutunarak
Ayakta kalabilirim
Bulutlara ve otlara…

Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir…

İsim nedir ki, bulutlara yazılır geçer. Yüzüm nedir ki, akarsuya çizilir geçer… Ömür nedir ki, kurulur bozulur geçer.

Öğrendim ki. Hiç tanımadığın insanlar, iki saat içinde, senin hayatını değiştirir.

Kaldırın bugün ne kadar engel varsa güneşle aranızda, elinizin değdiği her şey gökyüzü koksun.

Öğrendim ki, Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız. Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, Gerisini karşı tarafa bırakırsınız…

Öğrendim ki…
Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.

Yaratıcılık bir cevherdir. Bu cevheri ortaya çıkarmak için eğitim gerekir. Örneğin Rusya’da Gorki Enstitüsü vardı -şimdi hâlâ var mı bilmiyorum-, bakarsanız birçok büyük Rus edebiyatçı bu enstitüde eğitim almıştır. Türkiye’de de Köy Enstitülerinin böyle bir özelliği vardı. Köy Enstitüleri olmasa Fakir Baykurt gibi yazarlar çıkmazdı.

Değişir yönü rüzgarın
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

Yanıma gelip, “Dua diye bir şiirinizi okuduk, çok güzelmiş” diyorlar. Ama o şiiri ben yazmadım ki. İnternet’e biri yazmış, altına da adımı koymuş.

Emeksiz zengin olanın,
Kitapsız bilgin olanın,
Sermayesi din olanın
Rehberi şeytan olmuştur.

Şiir değerlendirmesi şiirsel olmalıdır. Kuru analizler, ancak şiiri öldürmeye yarar.

Ayrılık da özlem de her şey…
Her şey çabuk geçer
Ve birden gün ağarır
Hepsi o kadar.

Şiir damıtılmış bir üründür. Bir şiirden, hatta bir dizeden esinle kitaplar yazılabilir.

Her gündüze uyandığımda
Yeni bir hayat derdim içimden
Gece ölümün soğukluğu
Ve bende acının korkusu
Sözler verdim…
Tutamadım.
Bir zaman sonra ben oldum
Gündüze bakıp ağlayan
Gecenin karanlığında
Dünyayı sarmalayan.

Gök sanki eriyecek mavilikten çimenler uykulu ve sıcak bir kadın geçiyor çıplak ayaklarını yüreğime basarak.

Bir kuşu dilinden hiç öpmedim
Belki bir gün öpebilirim
Belki bir gün rüzgar olurum ben de
Eserim başakların üzerinden
Kalbim bir yaz gününe karışsın isterim
Bir kuş cıvıltısında doğmak için yeniden

Eskidenmiş sabredip murada ermek, Şeyhin kerametini bekleyerek. Öyle zamanlar yaşamaktayız ki dostum, Erdemdir bazen, sabretmemek.

Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Burjuvalar kocaman duvarlarla çevirmişler avlularını. Ama bir kiraz ağacı gördüm geçen gün, Dışarı uzatmıştı en çiçekli dalını.

Başsız sonsuz doyumsuz
Bir baş döndürücü akıştayım.

Evet haklısınız, erkekler bir odundur, çünkü hepsinin beklemekten ağaç olduğu bir sevgilisi olmuştur..!

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Bozlak, ağıt, halay ve zeybek
Dumanı üstünde ekmek.

Anne gezindiğin bağ baba yaslandığın dağdır! Ömrümün en güzel çağı, annen ve babanla olandır.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Öğrendik ki, İki şey asla terketmezmiş insanı: Biri yanındaki ana, diğeri kalbindeki yara.

“Dostları özlemle kucaklamayı unutma
Çocuk sevmeyi çiçek koklamayı unutma
En zorlu anındayken bile kavganın
Gökyüzüne bakmayı unutma”

Bence Türkiye’de gençler doğru eğitilmiyor. Gençlerin yetenekleri baskılanıyor, önleri kesiliyor. Bu yüzden gerçek niteliklerini ortaya çıkaramıyorlar.

Küçük tasalara, tutkulara paydos
Çünkü evrenle aynı yaştayım
Başsız sonsuz doyumsuz
Bir başdödürücü akıştayım.

Vatan, bu ülkenin tepesine çöreklenmiş gerici, karanlık, emperyalizm işbirlikçisi güçlerden behemehal, mutlaka, kesinkes kurtulmalıdır ve kurtulacaktır.

Her ölüm kahramancadır, annem hepimizden önce yaşadı bu kahramanlığı.

İster eğitimsizlik, ister töre baskısı, ister dinsel tutuculuk diyelim; hangi gerekçelerle açıklayıp anlamaya çalışırsak çalışalım; Türk erkeğinin ruhunun derinlerinde kadına karşı bu bir yanıyla hor görme, bir yanıyla dinmez aşağlık duygusunun, bu şiddet kullanma eğiliminin, bu akıl dışı korkunç hastalığın önü alınıp kökü kazınamadıkça, bu ülkenin mutluluk yüzü görebilmesi olanaksızdır…

Kendimi yalnız hissetmeliyim,
Böyle bir ortamda değil mi?
Ne yalnız, ne de hüzünlüyüm oysa…

Hayvan kötülük olsun diye kötülük yapmaz. Kötülük olsun diye kötülük yapmak ve bu anlamıyla da ahlâksızlık insana özgüdür.

İnsanlar da ülkelere benziyor…
Sınırları var, yüzölçümleri,
Yasaları var…
Bayrakları, ilkeleri…
Kimi dağlık bir arazidir,
Kimi kıraç,
Kimi bereketli,
Kimi dardır,
Kimi engin gözalabildiğince…
Kiminin sınırlarından sıkı pasaport denetimiyle girilebilir,
Elini kolunu sallayarak girersin kiminden içeri.
Sonuçta ne küçümse insanları kızım,
Ne de önemse gereğinden çok,
Ama anlamaya çalış,
Nedir ve ne kadar genişleyebilir yüzölçümleri…

İnsan yurdunu teninde duyarak yaşamalı.

Elinde ne piyon kaldı, ne vezir, ne kale
Düştü birbiri ardına atlar, filler
Ama şah hâlâ direnmekte
Yeni taşlar bulundu çünkü: Köpekler…

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı.

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ