Asker Mesajları
Vatan toprak bütünlüğünün sağlandığı, Ortak kültür ve değerlerin paylaşıldığı, birbirini destekleyen insanlar sahip olduğu manevi bir değerdir. İnsanlar için sadece bir toprak parçası diye adlandırılmayacak kadar kutsal bir değerdir ve dünyanın her yerinde de bu özelliğini gösterir. Kendine ait bir yerde yaşamanın mükemmel bir yerde yaşama durumunu ifade edebilecek hiçbir söz ve yer bulamazsınız. Çünkü mutluluğun sembolü burada başlar. Ait olma hissinde ve bu değerli manevi bütünlükte sınır ve askeri güvenlik çok önemlidir. Askerler bu kutsal duyguları ve varlığı korumak için canlarını ortaya koyarak görevlendirilir ve büyük bir şerefle de bu görevi yerine getirirler.
Asker…
En değerli gözdür askerin gözü,çünkü en kutsal nöbeti o tutar.
En değerli kandır askerin kanı,çünkü onun kanı bayrakta akar.
En değerli mekandır askerin mekanı,çünkü “Peygamber Ocağı “lafzı sadece orası için kullanılmıştır.
En değerli nefes alıştır askerin nefes alışı,çünkü insanoğlunun hakikatte “emaneten de olsa ” sahip olduğu en değerli varlığı olan canını vatan uğruna ansızın feda edebilir.
İşte bu yüzden ,biz şehit kelamının önüne hep “Yaşayan” kelamını yakıştırırız…
Geceler boyu seni düşünürüm; aklımda senin güzelliğin, dilimde yalnızca senin adın var sevgilim. Gece nöbetleri de neymiş benim için, ben senin için bu ömürde sonuna kadar nöbetçiyim.
Askere gitmekten değil, askere gidince benden vazgeçeceğinden korkuyordum sevgilim. Sana kavuşacağım günü bekliyorum, tezkeremi aldığımda geleceğim hemen yanına. Özlemin bana acı veriyor belki, ama ayakta durabiliyorsam sana kavuşmak düşüncesindendir.
Şu gençler de ne sersem şeyler? Kız kovalayacaklarına askerkovalıyorlar! Eğlenceye gideceklerine, ihtilalcilerin toplantılarına gidiyorlar… Zavallı anneler! Siz de yakışıklı çocuklar büyütün; askerlerin önüne atın… İnsan bu hale çıldırmaz da ne yapar?
Bak yarın alıyorum tezkeremi, 12 ay boyunca yalnız düşlemiştim ben seni. Her gece nöbetimde sigaramdan tüterdi özlemin, şimdi yüzünü göreceğim ya dünyalar yalnız benim. Seni çok özledim bir tanem.
Asker ve siviller birbirinden tamamen farklı iki ayrı dünyadan geliyor……..
Elimde silahım çapraz, vatanı beklerim soğuk gecelerde ayaz mı ayaz. Senin aşkın beni ısıtan biricik güneştir sevgilim, beni beklemekten vazgeçme sakın, bir gün mutlaka yanına döneceğim.
Şu senin yurtseverlik dediklerine bir göz atalım: Onlar yürümez, asker gibi uygun adım ilerler. Düşmandan nefret etmezler, her on yılda bir falan değiştirdikleri “geleneksel düşman”ları vardır onların. Geleneksel düşman bir on yıl sonra geleneksel dost olur, sonra gene geleneksel düşman. Onlar türkü söylemezler; askeri havalar “bağırırlar”. Kadınları kucaklamazlar; onların “üstüne çıkarlar”, gecede şu kadar “sefer” şunu, şunu “yaparlar”. Benim hakikatin karşısında yapabilecek hiçbir şeyin yok, küçük adam.
-Wilhelm Reich
Vatan bize emanet, vatanımın içinde en stratejik yer sensin bir tanem. Emaneti alan askerdir, ölümü görse de vazgeçmez. Ömrümün yettiğince sana adadım kendimi, önce vatan sonra sen.
Saçma değerlendirmeler üzerine kurulmuş bu kitap askeri disiplin ve askeri düşünce tarzının uzağında askerin ülkenin varlığına veya savunmasına ilişkin düşüncelerine , görüşlerine karşı çıkmakta . Tamamen dar bir bakış açısı ile yazılmış olmakla birlikte bir çok anlatılan olay abartılmıştır . Kesinlikle tavsiye etmiyorum . Merak üzerine almış olduğum bir kitap ve beklediğim gibi sığ düşünceler ve yazılar ile dolu.
Biz komandoyuz sevgilim, vurulunca ölmeyiz. Eğer unutulursak bir gün, işte o zaman ölür bedenimiz. Dağlar boyu sürünürüm, kamufle olurum gecenin karanlığına. Üzerimdeki tek ışık yıldızlardır, onlar da senin gözlerine kalbimden baktığımda.
Yakın tarihin en talihsiz asker kaçağı kadınları arasında 1959’da kucağında çocuğuyla götürülen Ayhan, 1962’de erkek olmadığını ispat için mahkemeye doğumuna giren ebe dahil beş şahit götürmek zorunda kalan Şengül, 1963’te nüfus kaydına adı yanlışlıkla “Şeref” diye yazılan, Sivas’taki acemi birliğine sevk edilen ve zamanında teslim olmadığı için aylarca yargılanan Müşerref, 1964’te nikâh töreninden hemen önce mahkemeye çağrılan Feriha ve 1969’da şarkı söylediği sahneden asker kaçağı olduğu için indirilen Tener sayılabilir.
Şafak saymak değil benim yüreğimi acıtan, saydığım şafakların sensizliğidir gözyaşlarıma sebep olan. Gün gelecek bitecek bu askerlik, olacağım yanı başında ömrüm boyunca.
İttihatçılar yerine göre yiğit, gözü kara insanlardır. Her şeyi en iyi bildiklerine inanan bir tarikat mensupları gibidirler. “Devleti kurtarmak” amacının kudsiyetine inanmışlardır. Halkı yoksulluktan, geri kalmışlıktan kurtarmayı öncelikli hedef olarak almayı düşünmemişlerdir. Onlara göre devlet kurtulduğu zaman, halk da kurtulacaktır. Yığınlardan kopuk, asker-sivil aydınların özlemlerini yansıtmışlardır. Ne var ki demokratik gelişmeyi kemiren bir virüs olduklarını kendileri de dahil, çoğu kimse fark etmemiştir. Halktan, farklı düşüncelerden, kısaca demokrasiden korkmuşlardır.
Tüter sigaram gecenin karanlığının içine doğru. Yıldızlar ve ay dostumdur uykusuz geceler boyu. Elimde silahım, gönlümde sen varsın, bekler dururum yanında olacağın yarınları. Rüyanda oluyorsam şimdi, gün gelecek yanında olacağım daimi.
Atatürk, Türk ulusunun sevgisini ve dünyanın hayranlığını yalnızca bir asker olarak üzerine çekseydi,belki de tarih sayfalarında kalmakla yetinecekti. Fakat Atatürk’ün düşünceleri Türkiye’de ve dünyada bugün dahi tazeliğini korumaktadır.
Senin aşkındır beni ayakta tutan geceler boyu. Uykusuzluk inan sorun değil, sadece düşün beni ömür boyu. Hasretinin anlamını çiçeklere yüklemişim, kokunu çeker dururum yüreğime doğru. Geleceğim bir gün sevgilim, bekle beni usanmadan.
Senden ayrı kaldığım bu zamanlarda, aslında ayrı değiliz bak gökyüzü yukarımızda. Aynı yıldızlara bakıyorsak, neden söylenir mesafeler bir sorunmuşçasına. Şafak sayıyorum sana kavuşabilmek için, zihnimin derinliklerinde yalnızca var senin izin.
Çay içerken komutan, “Sizin yerinizde normal asker olsaydı komple şehit olurlardı, komando olsaydı yarı yarıya şehit verilirdi. Oysa siz hiç zaiyat vermeden yedi kelle aldınız; tekrar tebrik ederim,” dedi.
“Yıkıl karşımdan!” diye gürledi. “Seni atımın ayakları altında ezerim.”
Asker diklendi.
“Ben sultanın kuluyum…”
“Ben de Allah’ın kuluyum, yıkıl dedim!”