Jules Verne Sözleri
Jules Verne Sözleri
Bilim kurgunun babası olarak ün salmış kişidir. Eserlerinde buluşları ayrıntıları ile tarif eder aynı zamanda kendisinin o dönemdeki sanayi alanındaki gelişmelere katkısı olduğunu düşünenler var. Genel olarak hava araçları, denizaltı ve uzay ile ilgili konularda yazan yazar geniş bir hayal gücüne sahiptir. Romanlarında kullandığı güzel ve anlamlı sözlerle önemli bir yere sahiptir. Jules Verne sözleri içinizi ısıtacak kadar umutludur. Gitmek istediğiniz bir yol olduğunda ya da aradığınız bir motivasyon bulmanızda önemli bir yere sahiptir. Jules Verne sözlerindeki ışık hayal gücünün ve inanmanın etkisini arttıracak kadar önemli bir yere sahiptir. 5 kardeşli bir ailede büyüyen yazar iyi bir aileye sahiptir. Aynı zamanda kendisi de bir hukukçudur. Bu da onun ayrı bir özelliğini göstermektedir. Seyahatleri seven yazarın kitaplarında bu durum önemli bir yere sahip olmuştur. Jules Verne sözlerine bakarak onun başka yönlerini fark edebilirsiniz. Aynı zamanda bu güzel sözleri sevdiklerinizle paylaşmanız da hoş olabilir.
İki kişi baş başa verince sıkıntılar daha hafif gelir.
“Dünyada beklenmedik bir şey yoktur…”
“Sayın profesör. dedi Kaptan. Sahibi olduğum ormanlar güneşten ne ısı; ne de ışık alır. Orada aslanlar, kaplanlar yoktur. Hiçbir dört ayaklı orada barınamaz. Bu ormanları bilen tek kişi benim. Şimdilik yalnızca benim için yeşerirler. Size kara ormanlarından değil; deniz ormanlarından bahsediyorum.”
Gideni sevmek kalanların işi değilmiş meğer, çünkü giden ne beklediğin gibi gelir, ne de beklediğine değer.
“Vist, konuşulmadan oynanan bir kâğıt oyunu olduğundan onun yaradılışına uygundu…”
“Dünyayı seksen günde dolaşacağıma dair yirmi bin sterline iddiaya giriyorum. Kabul ediyor musunuz?”
“Bu konuda haklısınız. Fransız mısınız?”
“Evet, Parisli.”
“Öyleyse şaklabanlık yapmayı iyi bilirsiniz?”
“Aslında,” diye cevap verdi bu sözleri milliyetine hakaret olarak algılayan Passepartout,
“Biz Fransızlar da en az siz Amerikalılar kadar iyi şaklabanlık yaparız!”
“Orman yanmak istiyorsa bırak yansın, tutuşan kendi ağacıdır.”
Yüzüme baktı. “Dönüş yolculuğu mu? Yani hedefe varmadan sen dönüşümüzü düşünmeye mi başladın?
Fakat acı çekmek insanın her dili anlamasını sağlıyordu galiba.
Ama bilim adamı daima bir bilim adamıdır. Tabii sakinliğini sürdürmesi şartıyla.
“Mutluluk sağlık gibidir. Onun tadını almak için ara sıra yoksun kalmak gerekir. Oysa şimdiye dek hiç hastalanmamışsın… Yani hiç mutsuz olmamışsın! Yaşamında eksik olan şey bu. Bir an için olsun mutsuzluğu yaşamayan kişi, mutluluğun kıymetini nasıl anlayabilir?”
Gideni sevmek kalanların işi değilmiş meğer. Çünkü giden ne beklediğin gibi geri gelir, ne de beklediğine değer.
Tehlikeden haberi olmayan her zaman cesurdur.
Hayatta tek başına sıkılmak iyi değildir! Ama iki kişi birden sıkılmak daha beter!
“Evet. Buna inanıyorum. Bu kalbim çarpmaya devam ettiği sürece, iradesi olan bir yaratığın umutsuzluğa kapılmaması gerektiğine inanacağım.”
Fakat amcam için bir kitap dünyada tek veya hiç olmazsa okunamaz bir şeyse değer taşırdı.
Her şeyi unuttum. Yolculuğun ve dönüşün tehlikelerini de. Başkasının başardığı bir şeyi ben de yapabilirdim. İnsan üstü olmayan her şeyi ben de başarırdım.
Çünkü doğanın yaratma gücünün insanın yok etme içgüdüsünden daha fazla olduğunu anladım.
Dıştaki cisimlerin beyni çok etkilediği bilinen bir şeydi. Örneğin dört duvar arasına kapatılıp tek başlarına kalan bir kimse fikirlerle sözleri birbirine bağlama gücünü kaybedersin. Hücreye kapatılan mahkumlardan çoğu düşüncelerini belirtmemekten aptallaşır ve hatta çıldırırlardı..