Facebook Durum Sözleri

Facebook Durum Sözleri

Facebook sosyal medya sitelerinde büyük bir kullanıcı kitlesine sahip. Bu kitlede paylaşılan sözlerde bir o kadar yoğun.  Facebook durum sözlerini paylaşarak her gün ne yazsam derdine kapılmadan paylaşabilirsiniz. Facebook Paylaşım Mesajları ile ilgi çekici içerikler paylaşabilirsiniz.  Aynı zamanda sevdiklerinize göndereceğiniz güzel mesajlarda bu içerikte yer almaktadır. Edebiyat paylaşımları ve edebiyatla ilgili durum yazıları da bulunmaktadır. Facebook güzel sözler paylaşabilir ve sitemize destek olabilirsiniz. En güzel Facebook Durum yazıları için ve aynı zamanda Facebook Resimleri için galerimize de bakmayı unutmayın.

İnsanlar yaşadığı güven problemlerini birilerinin üzerine atıp duruyor. Fakat iş kendilerine geldiğinde tüm duyuları iflas etmiş oluyor.

Gözlerinde birazcık dinlenecek vaktim olsun istedim. Fakat gözlerin hep başkalarına müsaade ediyor.

REKLAM ALANI

Bayım, siz üzülmeyi bilir misiniz?

Her biten günün ardından gelecek yeni bir gün vardır.

İnsanların iyi olması gereken zamanlar vardır. Bu zamanlar hep olmalıdır.

Dünyada en çok sevdiğiniz kişi asla sahip olamayacağınız kişidir.

İlk aşklar asla gerçek olmaz.

Tüm sisteme küfürlük hisler besliyorum.

Hepiniz birilerinin arkasından konuşuyorsunuz. Ama nedense hepiniz meleksiniz.

Dünyada iki çeşit insan vardır. İyi ve kötü insanlar… Geriye kalanlarsa sizi birbirinize düşürmek için uğraşan kuklacılar.

Dünya iyi bir yer olmasa bile sen iyi kalmaya devam et.

Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir. Sadece görünmeyen yangınlar, duyulmayan fırtınalar, gizlice çürüyen ruhlar vardır. Sâdık Hidayet

Müthiş sıkılıyorum. Daha kötüsü, insanlardan soğuyorum galiba. Oysa ben onlarsız, onlara güvenmeden edemem. Ama elimden ne gelir? Sevgiden, yakınlıktan, insanca davranmaktan anlayanlar o kadar az ki. Büsbütün kabalaşmaktansa, uzaklara gitmek daha iyi. Edip Cansever

Ben öğrencilerime, sabah kahvaltıyı birlikte yapamayacaksanız, iyi geceler diyemeyecekseniz, masal anlatamayacak ya da dua okuyamayacaksanız, akşam yarım saat konuşmayacaksanız çocuk doğurmayın diyorum. İlber Ortaylı

Biliyor musunuz, bir dakika, hatta bir saniyede verilen veya verilemeyen bir karar, bir tereddüt anı, insanın hayatı üzerinde ne uçsuz bucaksız neticeler doğurabiliyor. Sabahattin Ali

İnsanların hesap makinesine dönüştüğü bir dünyada; yakın çevre deyince, artık aklıma kuş, çiçek, ağaç, kitap gibi şeyler geliyor. Üzgünüm. İbrahim Tenekeci

Neyse demek iyidir, bu da geçer demek gibidir; geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. Bazen gibi yapmak da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer; hiçbir zaman geçmez. Haydar Ergülen

Hiçbir şey yapmadan da yorulabiliyor insan, düşündükleri ağır geliyor mesela. Octavio Paz

İnsanın gökyüzüne bakacak vakti olmalı. Edemedim, yetiştiremedim, yapamadım bu hiç bitmez. Hiçbir devirde de bitmemiştir. İnsan dağlara bakmalı, hilkate bakmalı, kendisiyle yalnız kalmalı. Sadettin Ökten

İnsanların birbirlerini kolayca ve çabucak yargıladığı, kimsenin kimseye ayıracak vaktinin olmadığı, gözlerin sadece bayram etmek için baktığı, dünyanın bir “körler ülkesi”ne dönüştüğü, acının ve sevginin pazarlandığı zamanlarda yaşadığını fark etmek, hangi yaşta olursa olsun, yaşlanmaya başlamaktır. Buket Uzuner

İnsanın her zaman da takati olmaz ki tam randımanla yaşamaya. Öyle her daim hazır asker tarzında yaşayanlar da vardır mutlaka, ama insan her zaman da dahil olamaz ki hayata. “Bugün beni saymayın” demek istemez mi insan bazen bütün dünyaya? Ruhunu uyutmak. Dükkanı kapatıp, kapıya “Gittim gelicem” yazısı asmak. Öyle işte. Bazen kendinden bile gitmek ister insan, kendi olma halinden bile izin almak. Bir süreliğine hiç kimse olmak. Ece Temelkuran

Seni sessizliğinde dinleyebilen ya da sükunetinde anlayabilen birine kaç kez rastladın? Halil Cibran

İnsanın derdi ne kadar büyük olursa gülüşü o kadar sıcak olurmuş, o dert güzelleştirirmiş onun yüreğini. Öyle derler, bizim buralarda. O derdin büyüklüğü neye göre ölçülür biçilir bilmem ben. Fakat birinin gülüşünün sıcaklığını hissettim mi, anlıyorum ki derdi çok. Güzelleşmiş derdiyle. Neşet Ertaş

Başkaları ne der düşüncesi asla sizi yapacaklarınızdan alıkoymasın. Memnun etmeye çalıştığınız o insanlar bir gün kendi yollarına giderler ve siz, onlardan onay alacağım diye veda ettiğiniz hayallerinize uzaktan bakar, hayal kırıklıklarınızla baş başa kalırsınız. Audrey Hepburn

Biz neden hayattan kaçıp kitaplara sığınırız? Dünya sahtekârlarla doludur azizim; insanlar samimi değildir, herkes birbirini kırar, incitir. Bizim o koca koca kitapları devirmemiz, iki satır samimiyet bulabilmek içindir. Ömer Fâruk Dönmez

Kendinden veriyorsun ve durmadan eksiliyorsun. Oysa bazı insanlar, oldukları gibi kalarak, elde ederler istediklerini.

Ahmet Erhan’ın dediği gibi, “Bütün hayatlar tek bir çizginin üstünde birdenbire birleşti ülkemde. Herkes birbirinin yüzüne sorar gibi bakıyor: bugün kim ölecek?” bu cümle hâlâ geçerli, maalesef.

Tezer Özlü’nün dediği gibi, “neresinden tutacağız bu ülke üzerine kabus gibi çöken yaşamı?” bu cümle hâlâ geçerli, maalesef.

Benim gerçekten sevdiğim insanlar azdır, beğendiklerim ise büsbütün az. Dünyayı görüp tanıdıkça hoşnutsuzluğum artıyor. İnsanların iç yüzünün nasıl hiç göründüğü gibi çıkmadığını; iyi ya da akıllı gibi görünenlere bile nasıl hiç güven olmadığını, her gün daha açıkça anlıyorum.

Bu şehir laubaliliğin, kötülüğün, ikiyüzlülüğün kaynaştığı bir şehir. İyi insanları yok mu? Dolu. Ama nasıl çekilmişler, nasıl ürkmüşler, nasıl kapanmışlar bir yere? Neredeler?

Kimse, seni sen olduğun için sevmeyecek; herkes seni, seni sevmenin onlara ne kadar yakışacağını düşündüğü için, yani kendileri için sevecek. Ve bu da demek oluyor ki insan böyle yaparak yine kendini sevecek. Sen hiç sevilmemiş olacaksın hikâyenin sonunda.

“Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.” Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste

İnsanların öldüğünü gördüm. Sevenlerin ayrıldığını. Her gün tekrar eden zulümü ve açlığı. Bütün bunlar bana gösterdi ki, hayatta hiçbir şey acı çeken bir insana duyacağımız empatiden önemli değildir. Hiçbir şey! Ne kariyer, ne servet, ne zekâ, ne mevki. Soylu bir hayat yaşayacaksak, başkalarının acılarına kayıtsız kalamayız.

Biliyor musunuz?
Ben bu çağdan nefret ettim.
Etimle, kemiğimle nefret ettim!

“Herkesin doktor, mühendis ya da öğretmen olmak zorundaymış gibi davrandığı bir ülkede yaşıyoruz biz. Yetenekleri hiçe sayarak, görmezden gelerek yapıyoruz mesleğimizi. Havuz problemlerini çözebilen bir çocuk hayattaki bütün problemleri çözer zannediyoruz. Ya da onu çözemeyen hiçbir problemin altından kalkamaz. Bu nedenle de eziyoruz o küçücük ruhları. Sınavdan sınava koşturarak, başarısızlık duygusunu daha kendilerini bilmedikleri yaşlarda tattırarak gerçekleştiriyoruz bunu. Neleri yapabileceklerini değil neleri yapamayacaklarını öğretiyoruz onlara.” Gülistan Sinanoğlu / Gönderilmiş Mektuplar

Az bilmek için çok okumak gereklidir.

“Şu üstünde tepinip durduğumuz dünyada bir avuç anlayışlı insan kaldı, her şeye çocukça inanmaya hazır bir avuç dürüst insan, o insanları da kandırmanın, kendimize benzetmenin yollarını arıyoruz.” Emrah Serbes / Hikayem Paramparça

Seni kafamdan koparıp atamadım. Kafamdan ve gönlümden. Bazen bir utanç gibi içimdesin. Bazen bir zafer gibi. Ama hatıran hep buruk, hep yaralayıcı. Ağrı desem değil, sızı desem değil. Daha köklü, daha köksüz.

Kimin ne okuduğu, kitap okuyup okumadığı kendi bileceği iş. İnsanların ne yaptığı beni ilgilendirmiyor, nasıl yaşayacaklarını söylemek bana düşmez. Ama benim üzerimde söz hakkı olan insanlar söz konusu olunca durum farklı. Onların okumalarını istiyorum çünkü; sınırlı, vasat hayalleri bir gün benim kabuslarıma dönüşebilir.

Kediler ve kitaplar arasında inanılmaz bir ilişki var. Başka hiçbir hayvanı bir sahaf dükkanında eski bir kitabın üzerine kıvrılmış uyurken göremezsiniz. Bu yüzden bütün diğer hayvanların arasında kedilerin, edebiyat dünyasında önemli bir yeri vardır.

Hangi zamandaydılar, kimdiler, ne kattılar yaşama, ne alabildiler yaşamdan.

Biliyor musunuz, bir dakika, hatta bir saniyede verilen veya verilemeyen bir karar, bir tereddüt anı, insanın hayatı üzerinde ne uçsuz bucaksız neticeler doğurabiliyor.

“İnsan zekası çevresinden tiksindiği için sanata ve felsefeye sığınır.” Cemil Meriç

Hayal kırıklığı insanı öldürmüyor. Yalnızca, yaşama azmimiz bir parça eksiliyor; başka bir şey olmuyor. Bir defa daha ayağa kalkana kadar, eskisi gibi gülmeye başlayana kadar, günlük işlerin hengâmesine tekrar dönene kadar, bir vakit bocalıyoruz. Sonra yara izi gibi bir şey kalıyor. Zamanla kabuk bağlıyor. Elin hep oraya gidiyor; kaşıyorsun. İnsanın, diliyle eksik dişini yoklamasına benziyor. Sonra kaşımamayı, yoklamamayı öğreniyorsun.

“En uzak yer varamadığın, varamayacağın yer değildir. En uzak yer senin ardında bıraktığın, bir daha dönmeyeceğin, dönsen de bulamayacağın yerdir.” Ferit Edgü

Sevdiğimiz insanlar elimizi tuttuğunda iyileşiriz biz. İlaç merhametten sonra gelir.

Bazı şeyler söylenmez. Utanmakla ya da korkmakla alakası yoktur bunun. Bazen ‘kelimeler bazı anlamlara gelmez.’ Ali Lidar

“Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahlûklardı.” Sait Faik Abasıyanık.

Leylâ evet deseydi, edebiyat değil sosyoloji olurdu.
Leylâ, evet deseydi, efsâne değil evinin kadını olurdu.
Hayır dedi, aşkın ömrünü uzattı.

“Bazen bir söz yoktur. O gün ne olduğunu özetleyecek zekice bir alıntı yoktur. Bazen gün, sadece biter.” Tezer Özlü

Ah, insanlar niçin her şeyi anlayamıyorlar? Beş dakika, on dakika, yarım saat kendilerini unutsalar, kendilerini karşılarındakinin yerine koysalar tam onun gibi -fakat hiç eksiksiz ve tam- onun gibi duysalar, her şey ne kadar yerli yerinde olacak. Hayır! İllâ ki zıddiyetler, öfkeler, yanlış anlaşmalar, kıskançlıklar, inatlar, şüpheler, hâkim olmak arzuları. Peyami Safa

Unutmayın; Durum ne olursa olsun, dudaklarından gülümseme eksik olmasın. / Victor Pauchet

Evrendeki en büyük gösteri sen aklını keşfettiğin an başlar… *Freud

Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak. *Nazım Hikmet Ran

Sinirlenince ağlayan insanlar, daha içten ve güvenilirdir. *Sigmund Freud

Ne kızgın güneşten kork artık
Ne de azgın kışın hışmından. *Virginia Woolf

Bir sürü kitabı görünce kendimi kaybediyorum. *Franz Kafka

İnsan ne kadar büyük ruhlu olursa, aşkı o kadar derin bir şekilde duyar. *Picasso

Rüzgârda paramparça savrulan bu zavallı umut parçasına sarınmakta niçin direniyordum? *Charles Dickens

Bugünlerde insanlara ne oluyor? Sahip olduklarıyla neden yetinemiyorlar? *Jojo Moyes

Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. *Stefan Zweig

İnsan yanında biri olmazsa delirir. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında olsun. Ağlamaya başladı. Sana bir şey diyeyim mi? İnsan çok uzun süre yalnız kaldı mı hastalanır, yalnızlıktan hastalanır. *John Steinbeck

Bir dostu unutmak zorunda kalmak fazlasıyla acı verici. İnsan hayatta kaç gerçek dost edinebiliyor ki? *Antoine De Saint-Exupéry

İnsan bir şey bekliyordu, sabahtan akşama kadar bekliyordu ve hiçbir şey olmuyordu. *Stefan Zweig

İki insan birbiriyle tam bir uyum içinde yaşarsa, konuşmadan ya da yarım sözcüklerle bile anlarlar birbirlerini. *Cengiz Aytmatov

Para biriktirmektense dost toplamak daha iyidir, demiş bir filozof. *Gogol

“Anne, karıncaları süpürme, sakatlanıyorlar, onlara çıkışı göster”diyen çocuktaki merhametten lazım hepimize.

En karanlık zamanda bile affedileceğine dair umudu olmalı insanın. Yoksa katlanacak gücü de bulamıyor insan.

Ömür dediğin geçer de.. Nasıl geçirdiğine dikkat et !

Önceleri iyilerin kazandığı ve mutlu olduğu hikayeler yazılırdı. Şimdilerde durum değişti. İyi olursan ” saf, salak ” gibi lakaplar alırsın. Modern dünyanın şu sıralar insana aşıladığı bu değil mi? ” Kötüysen kazanırsın.”
-Dünyanın bize ne empoze etmek istediği önemli değil. Takip etmemiz gereken tek bir şey var. ” Her şeye rağmen iyi kalabilmek ”
En azından benim için durum böyle…

Beni üzenlerin canı da cennete

“Bir şeyi yürekten istersen olur.” derler. Ne yani uçmak istersem kanatlarım mı çıkacak?

Dünya acımasız falan değil, insanlar kötü. Hiçbir otorite haksız yere öldürülenlerin hesabını verebilecek kadar demokratik değil.

Kimsenin hayatı kolay değil. Bu yüzden herkesin küfesi kendi sırtına ağır geliyor.

Ben bu hayatta acının muazzam bir şey olduğunu düşünüyorum. İnsanları birleştirir ve birbirine kenetler. Bu yüzden incinmiş insanların diğer insanları daha iyi anladığına inanıyorum.

Dedi ki serçe:
“Geri dönemezsin, sahip olduklarını istemeyen sendin.”

Ölürsem; “hayatındaki herkesi hep hatırladı, hiç unutmadı.” desinler.

“Yaşamak dediğin göğüs kafesimde gezinen bir dakika”

İncinmiş insanlar görmek canımı acıtıyor. Çünkü kapanmayan yaralara sahip her insan o sızının ne olduğunu biliyor..

Geç olsun güç olmasın. Çok uzun zamandır böyle:

“Canımın yanmasına izin verecek tipte biri değilim.”

Bu dünya senin kalbini kırmak için dizayn edilmiş. 24 saat boyunca mutlu hissedemezsin. Bunu kabul et ve yaşamaya devam et.
Acıyı ve incinmişliği kabul etmek seni erdemli bir insan yapar. İsyan ve nefretse bir canavar…

“”””Adalet mi? Adalet yalnızca değer yargılarıdır. Hiç savaş görmemiş bir çocukla, barış yaşamaya hiç fırsat bulamamış bir çocuğun adalet anlayışı arasında dağlar kadar fark vardır. Değer yargıları birbirine neredeyse taban tabana zıttır. Biri için cinayet, katliam ve terör anlamına gelen şey, diğeri için direniş, zafer ve savunma anlamına gelebilir… Evet haklısın -kazanan adalet olacak. Çünkü zaferi kazanan adaleti savunduğunu iddia edecek ve tarihi bu şekilde yazacak-…”””

Yağmurlar asfaltla savaş veriyor bugünlerde,Yaşam pınarlarım kurumakta..Toprak olan bana hak mı yağmuruma karışamamakDiri diri yakılıyor burnumun direkleri,Hasretim cenazem sonra kokan toprağa..Şimdi yalnızlıklarım dökülüyor sırçalanmış ses tonumdanŞimdi kimsesizliklerim dökülüyor yağmurlaşmış saçlarımdanBeni öldür adımın anlamını kaybettim.Ebruluk yakışmadı bana..Ebru olamadım ben.Siyahla bütünleşen yanlarımı alt edemedim.Simdi eziliyor tüm hayallerim bir benlik sızıyla..Yağmur diyorum artık yağmıyor bu gözlerime.Hasret kaldım İstanbul daki kayıp adıma…

Yağmur yağsa mesela ıslansa tüm anılarım ellerimden tutup kaldırsa beni yağmur. Sonra rüzgar karışsa yağmurla beni kolumdan tutup sana estirse. O anda unutsam ben bize dair herşeyi. Bir şiir düşse gözlerine. Gözlerin şiir olsa. Ben gözlerinden hayatımın şiirini bulsam bulduğumda kaybetmesem bir daha. Yağmur yağsa gözlerine toprak koksa bakışın o anda bir rüzgar daha gelse. Beni seni biz yapsa biz şiir olsak ben sen olsam sen ben olsan. Yağmur yağsa rüzgar yeniden gelsee ama yıkmak için değil bizi doğurmak için gelse ikiside. Ben şiirle seni ansam ömür boyunca kelimelerim senin için dökülse sonra sıralasam gözlerine bir kaç tatlı sözü öylece kalsa herşey zaman dursa biliyorum çok konustum yine çok hayal kurdum. Başka bir hayalde görüşmek üzere öyleyse—–

Hala aynıyım demek isterdim ama çok değiştim artık o kadarda körü örüne bağlı olduğum şeyleri savunmuyorum. Susmayı öğrendim ben yada hayat sonunda beni dize getirdi susmayı başardım. yazılarla arama zaman ve hayat girdi. Geceler gündüzler insanlar girdi. Amaçsızca susuyorum. Yürerken sınıftayken her yerde susuyorum. neden bu denle susan biri oldum ben. Yüreğim çokmu yandı

Yüz gibi hayatta kırışıklarla doluyor. Tüketilen zaman aralarının ağırlığı yokluyor her günü. Ayıramıyorsun artık bugünün öteki günden farkını. Ama biliyorsun her yeni gün dahada yoruyor. Yaşamaktan mı yoruluyoruz yoksa yaşamak mı yoruyor kestiremiyorum. Ama biliyorum yorulduğumu hissediyorum. Çünkü kaçmak istiyorum sadece yaşamdan kendimden değil şuanımda hissetiğimden bile. Yani bir hastalık da bana uğrasa unutma mesela yeniden cocuk gibi olsam iz bırakan tüm isimleri silebilsem o zaman düzelir miydi yaşam. Ya da yeniden yorulmaya yeni yorgunluklar isimler tanımaya fırsat mı bulurdum.***

“…Bu kavga hayırsız bir düş…Yüce Tanrı bizleri affetsin.”

“Bazılarının yüreğe iyi gelen bir yanı vardı, armağan gibiydiler.”

Bazı siyasîler ölmeli, Didem Madak yaşamalıydı.

“Ben biliyorum,milyonlarca kişi söyleyemediği ve yapamadığı şeyler için mutsuz bu yeryüzünde. Ve milyonlarca kişi kendilerine söylenmeyenler ve yapılmayanlar yüzünden mutsuz edilmiş durumda. İstediklerimizi neden yapamıyoruz, duygularımızı neden saklıyoruz şu ölümlü dünyada anlaşılır gibi değil.”

Bir gün çok bunalırsan denizin dibinde yosunlara takılmış gibi, soluksuz…
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı; gökyüzü senindir, gökyüzü herkesindir.
-Z.Livaneli-

Yerde fındıklar serili patoza hazır halde. Evler tepede. Arkası “Oy Asiye” türküsündeki dağ olduğunu tahmin ettiğim Sisdağı. Gece kaçta yatılırsa yatılsın güneş doğar doğmaz kalkılıyor. Buranın insanının dertleri de belli: ” – Aca yağmur döker de fındıklar hastalanır mı? ”

“Romeo ve Juliet “ve” ile bağlıdır. Leyla ile Mecnun “ile” ile bağlıdır. Sizce hangisi daha bağlıdır ? Aşıklar arasındaki Batı’ya özgü ve bağlacı, bireyselliği; Doğu’ya özgü ile bağlacı, bireylerin birbiri içerisinde erimesini anlatır.”

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ