Yılmaz Güney Sözleri
Yoksul bir ailenin çocuğu olarak Adana’ da dünyaya gelmiştir. 7 yaşına kadar hoş ve mutlu bir çocukluk geçirir. Daha sonrasında babası ikinci bir evlilik yapar ve bu evlilik sonucu hayatı değişmiş ve mutluluğu artık kapı arasından baktığı uzak bir nesne olarak görmüştür. Fakat sanatçı hayatına da yaşadığı bu sıkıntılar sayesinde ulaşmıştır. Yılmaz Güney Sözleri toplumun düzenine ve kişisel yargılara dayanır. Hayatına yön vermesi sinema ile başlar. Sosyalizmle tanıştıktan sonra Nazım’ın dizlerine rastlar ve bakış açısı da bu şekilde oturur. Yılmaz Güney Yazıları artık idealler üzerinedir. Yılmaz Güney Filmleri ve Sözleri artık bu görüşler etrafında şekillenmiş ve bir çok projede yer almıştır. Zamanla okuma tutkusu ve edebiyata olan ilgisinin artması ile de Yılmaz Güney Aşk Sözleri de artar. Bir çok vasfı vardır kendisinin. Aşağıda paylaştığımız sözlerle beraber Yılmaz Güney Resimli Sözlere ve Yılmaz Güney Facebook Kapak Fotoğraflarına bakarak sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilirsiniz.
Bir köpeğin dostluğu, bir dostun köpekliğinden iyidir.
“Bazıları çok fakir.
Düşünsenize,
Sadece paraları var.”
Dağlarımız, ovalarımız ve ırmaklarımız bizi bekliyor. Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip gurbet türküleri söylemek istemiyoruz. Biz yiğitlikleri ile destanlar yazmış bir halkız ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek. Aceme, kararlılığa ve koşullara sahibiz. Dost ve düşman herkes bilsin ki; kazanacağız, mutlaka kazanacağız.
Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın gözyaşı bile içimizi parçaladı. Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk.
”Önce hep iyi niyetimden kaybettim. Sonra iyi niyetimi de kaybettim.
Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili, biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık.
”Gölgene lafım yok,
O da seni adam sanıp peşinden geliyor.
Unutmak zaman ister demiştim, yanılmışım. Zaman değil yürek istiyormuş. O da sende kaldı.
‘Mutluluğu tasarlayamazsınız,
Varsa yaşarsın,yoksa bakarsın
Arkadaşlar! Dışarı da bir şeyler oluyor farkında mısınız? Uykuda olanları sarsın, uyandırın. Herkese söyleyin, yakında ışıklar kesilebilir. Karanlıkta ne yapacaksınız?
Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin…
Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan…
Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü,
Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır…
Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu.
Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi.
Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim.
Damla damla birikiyor insan.
Damla damla sevgili…
Bir gün akıp gideceğiz hayata…
Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.
Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur…
Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.
Sen elin cilalı mermer taşlarında kibar beylerle dans ederken, ben her gün Azrail’le dans ediyordum!
Unutmak zaman ister demiştim, yanılmışım.
Zaman değil yürek istiyormuş.
O da sende kaldı…
Dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye.
Silahı bilmem ama boş insanı şeytan doldurur.
Geride kalan tek şey yüreğim. Sahip bile çıkamıyorum artık ona! Baksana almış başını gitmiş sana.
Biz önceden küçük şeylerle mutlu olan insanlardık. Sonra aklımıza sevda diye bir şey soktular, toparlanamadık.
Eğer bir toplumda, devrim ve toplumsal değişim için koşullar olgunlaşmışsa ama bu toplumsal değişimi gerçekleştirecek bir güç yoksa o toplum, için için çürümeye başlar.
‘Ben kimsenin canını yakmadım,
Onlar benim ateş olduğumu bile bile geldiler.
Biz de bilirdik sevgiliye karanfil almasını, lâkin aç idik, yedik karanfil parasını.
Herkesin yüreğine insanca yaşamanın ateşi düşecektir bir gün. İşte o zaman yangın büyüyecek, önü alınmaz olacaktır.
Ben en azından katilimi tanıyorum. Fakat sen bir gün sevilmediğin bir yürekte, kim vurdu ya gideceksin.
Benim acıya verecek bir şeyim kalmadı, mutluluktan alacağım var.
Güzellik bir bütünün sonucudur. Bunun için kolay görülmez, kolay varılmaz, kolay anlaşılmaz.
Koca bir dünya yarattım. İyimser. Ağaç yaptım, yaprak yaptım. Çiçek çaldım getirdim. Dağlar, ırmaklar, yanardağlar düşündüm. Kar, yağmur yağdırdım. Sonra da sizlere bağırdım. Duyuyor musunuz. Ben unutulmuş adam sizlere bağırıyorum. Bu dünya sizindir. İnsansız kentin evleri de sizindir. Sancılarınızı çeken bir insan konuşuyor. Dinleyin.
Ülkemden ayrılışım, özgür olmak, yaşamak istediğimden ötürü değil, özgürlük ve demokrasi kavgasına daha etkin ve aktif bir biçimde katılabilmek içindir.
Geride kalan tek şey yüreğim..
-Artık sahip bile çıkamıyorum ona.
Baksana, almış başını gitmiş sana.-
Zulme dayalı tüm saltanatlar yıkılacaktır! Sen babanın oğluysan bende Allah’ın kuluyum.
Sahi biz,
İnsan olduğumuz için mi hep yenildik?…
Faşizm hangi ülkede olursa olsun, sadece o ülkenin işçisine ve halkına değil, tüm dünya işçilerine ve halkına karşıdır.
Hadi takas edelim bir şeylerimizi … Mesela gülüşünden ver ömrümden al.
Hadi takas edelim bir şeylerimizi. Mesela gülüşünden ver ömrümden al.
Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili,
Biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü.
Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı.
Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk…
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili…
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili…
Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek…
Ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın…
Gülümsüyorum! Çünkü biliyorum ki; gülümsemek dostlarıma karşı sunduğum en iyi ikram, düşmanlarıma karşı en asil darbedir.
Gülümsüyorum.
Çünkü: biliyorum ki gülümsemek;
dostlarıma karşı sunduğum en iyi ikram,
düşmanlarıma karşıda en asil darbedir.
Daha önce acı çekmiş biriyle birlikte olun! Çünkü onlar mutluluğun değerini iyi bilirler.
Mutlu yaşamak isteyen bir adamın ağzı, kulağı, gözü olmamalıydı. Görmemek, duymamak, söylememek en iyisiydi.
Biz önceden küçük şeylerle mutlu olan insanlardık. Sonra aklımıza sevda diye bir şey soktular, toparlanamadık.
Teller büyük evleri korurmuş. köpekler büyük adamları.”Üzülme sadık düzelir.”
Hayatı kendim için yaşamıyorum! Ve korkmuyorum hiçbir şeyden. Başıma gelecekleri de biliyorum. Her şeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü.
Babam dünyanın en güçlü adamıydı. Bir ekmeği hepimize bölebiliyordu.
En zor en imkânsız zamanda dahi başarıya gitmenin tek yolu çalışmaktır
Bana kendi dilinden bir şarkı söyle
Kimin adına olursa olsun
Yeter ki çığlığı senin olsun
Sesine dökülsün isyanın
Sesin sel olsun bağırsın
Bana bir şeyler söyle
Ama kendi dilinden olsun
Belki anlamam dediğini
Ama senin dilinden olsun
Asıl hapishane insanın kafasında yarattığı hapishanedir. Hayatı sınırlayan hapishane odur ki, ilk fırsatta yıkılmalıdır. Dünyayı daha iyi kavrayabilmek için.
Küfür şeytana mahsustur, Tövbe insana!
Aşk kadına yakışır, sevmek adama..
Sizi, kendi yarattığınız sosyal-siyasal çelişmeler içinde, döktüğünüz ve dökeceğiniz kanlar içinde boğacağız. Bizim ülkemize dönme hem de zaferle dönme umudumuz ve güvenimiz vardır. Ama sizler bir gün kaçacak ve bir daha dönemeyeceksiniz. Beyaz Ruslara bakın, kral Faruk’a, Şah’a, Somoza’ya bakın ve halkın geleceğini görün.
İçimi yalayıp geçen hüzün geride mutlu düşler bırakıyor sevgili.
Geride kαlαn tek şey yüreğim.. Sαhip bile çıkαmıyorum artık ona! Bαksαnα almış bαşını gitmiş sana…
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Çünkü,hiç özgür olamadı Salpa;olamadı.Özgürlüğünü tanıyamadı.Hayatının birinci adamı,egemeni,yöneticisi olamadı hiç.Hep komisyoncuydu.Telgraf direkleri arasına gerilmiş yoksul bir teldi.Özgür,bağımsız,yiğit düşüncesi olmadı hiç.Kendi acılarını,kendi sevinçlerini gerçeği gibi yaşayamadı.Çarpıklıktan kurtulamadı Salpa.
Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır.
Damla damla sevgili. Bir gün akıp gideceğiz hayata. Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur. Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.
Sen hiç ölümün gölgesinde özgürlüğü yaşadın mı? Bir garibanın elinden tutup da hiç kadere rest çektin mi?
Kavgayı, bir yaprağın üzerine yazmak isterdim sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye..
Öfkeyi, bir bulutun üzerine yazmak isterdim yağmur yağsın bulut yok olsun diye..
Nefreti, karların üzerine yazmak isterdim güneş açsın karlar erisin diye..
…Ve dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye..
Damla damla sevgili. Bir gün akıp gideceğiz hayata. Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur. Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.
Asıl hapishane insanın kafasında yarattığı hapishanedir. Hayatı sınırlayan hapishane odur ki, ilk fırsatta yıkılmalıdır. Dünyayı daha iyi kavrayabilmek için.
Bizim parasızlıktan kesemediğimiz sakalımız serseriye moda olmuş.
O abla,kendine uygun bir masada,eksiksiz gereçlerle ders çalışırken,neden bacısı zeycan dizlerinin üstünde iki büklüm,karnı haşlanmış bulgurlarla dolu, kamburu çıkmış bir durumda ders çalışıyor ?
Anne,kesekağıtlarını yapıştıracağı hamuru hazırlıyor.
Fırtına sarsıyor evlerini.
Vu vuu… Vu vuu…
Sobaları iyi yanmıyor,tütüyor.
Vu vuu… üşüyorlar.
Hayatın iyi, uslu bir seyircisi olmaktansa hayatın içinde başarısız bir adam olmak bin kere daha iyidir. İyi bir boks seyircisi olmaktansa, kötü bir boksör olmayı göze almak daha iyidir.