Yılmaz Erdoğan Sözleri
1967 doğumlu senarist, yazar ve oyuncudur. Olacak O Kadar ve Umut Taksi gibi başarılı dizilerin senaristi olmuştur. Aynı zamanda Vizontele filmi ile önemli bir yer yakalamış ve yönetmenlik yapmıştır. Başarılı bir eğitim ve kariyer hayatına sahip olmuştur. Yılmaz Erdoğan Filmleri ve Yılmaz Erdoğan dizileri çoğunlukla başarı almıştır. Aynı zamanda Yılmaz Erdoğan sözleri en çok paylaşılan sözler arasında da yer almaktadır. Yılmaz Erdoğan Şiirleri ve Yılmaz Erdoğan Şiir seslendirmeleri de bir çok kişi tarafından ilgi ile takip edilmiş ve dinlenmiştir. Yılmaz Erdoğan ” Sana yeni bir sayfa da bakmak” şiiri oldukça popüler bir yer edinmiş ve bir çok kişi tarafından paylaşılmıştır. Galeri bölümünden Yılmaz Erdoğan resimli yazılar ve Yılmaz Erdoğan facebook kapak fotoğraflarını bulabilir ve sosyal medya hesaplarınızda kullanabilirsiniz. Aynı zamanda paylaşarak da bize katkı sağlayabilirsiniz.
kalbim bir etten organ sadece
kalbim yüreğim olur,
sen gelince….
Şarkılar bir çığlığa sığınmaksa. Şimdi, sonsuz bir yangın gibi. Sevmesem öyle kolay çekip gitmek; Yaralı bir kuş gibi.
Şimdi sen;
kalbimin közünde kıvılcım kıvamında
ağrıyan..
Bazı elele yürüyüşlerde keşke yağmur yağsın istiyorduk. Hangi sevdanın üstüne yağmur yağsa, biz onu aşk belliyorduk.
Bir aşka yetecek kadar
ve anımsatancak kadar sebepsiz bir ölümü
Acılarımız ve kafiyelerimiz var
İşte hepsi bu kadar
Kız şiirden anlıyorsa beni seçer,
Anlamıyorsa zaten senin olsun.
Artık zaman bile yetmiyor yaşadığımızı sanmaya.
Yaşadıklarımız yazılıydı yazılmayan kitapta, okuyabilene.
Kim daha çok yalan söndürdü çay bardaklarında
Hangisi talandı demli öpücüklerin
Ve buğularda yitirilen kimin adıydı
Bir aşktan diğerine kaç saatte gidiliyordu
Soyulur muydu kabuğu hayatın
Yoksa bütün vitamini kabuğunda mıydı?
“Sen kötü şeyleri çok güzel söylüyorsun…”
” Çok az insan bilir soru eklerinin ayrı yazılması gerektiğini. Bıyıklı adam da bilmiyordu, zamanın düşünceden ayrı yazılacağını…”
Yoksulluk, kirden rengi tanınmayan
bir beyaz tutsaklık. İnsan kendine iltica edebilir mi?
ayrılık acısı kadar seversin
ve sevmenin çoşkusu kadar koyar insana
aşk sözlüğünden çıkmak
”Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama sen yoktun…”
Seni aklıma düşüren yerçekimi degil
Yalancı yıldızlar.
Hadi şimdi gider pusulasına yazın kardeşlerimizin vasiyetlerini. Vergiden düşün babasız kalan çocukların acısını.
Eski yaralarımızdan korkuyoruz
İkimizde saklanıyoruz ne güzel
anladım
kimseye acı vermeden
büyünmüyor
Aslında tokalaşınca verem bulaşmaz. Birazcık sevgi bulaşır, o da unutunca geçer.
Sen çok güzelsin sebepsizde gülebilirsin.
Sevgili şair… Belki de sen haklısın… En iyisi susmak. Susmak ve unutmak… Unutmak mümkün değilse de belki hatırlamamak… Ne de olsa ikisi aynı şey değil öyle değil mi? Hatırlamamak… Belki bunu becerebiliriz…
Bir insanı sevmekle başlıyordu her şey.
önce
hain bir uykunun sevimsiz sabahı
gibi sıradan mahmur,
aynı sabahın
ilk sıcak çayı gibi ferah
bir karşılaşma…
-merhaba!
Güvendikçe yenildim, yenildikçe değiştim.
Sana
yaralarımdan çiçekler,
ilk yardım geceler biraz da
ve yangından kurtarılması imkansız acılar
bırakıyorum…
“Sana bakmak
Bütün rastlantıları reddedip
Bir mucizeyi anlamaktır
Sana bakmak
Allaha inanmaktır.”
Yasak bana gözlerini anlamak
Ellerin
Bana yasak
Dünyanın bütün okyanuslarından vazgeçiyorum ve gözlerinde ki karadenizde boğulmak istiyorum.
Fakat yasak
Yasak bana gözlerini anlamak
Ellerin bana yasak
yeri geldi diye ağlıyorum
yoksa hiç aklımda yoktu
Ben sana gülüm derim
Gül sana benzediği için ölümsüz
Yazdığım bütün şiirler
Sana başlayan bir kitap için önsöz
Aşk varsa şarkıda vardır.
Her şey daha önce yaşanmış… Kullanılmış ilişkilerdeki ikinci el ucuzluğunu aşk zannediyoruz…
Ankara’ya öyle yakışırdı ki kar.
Asfaltlar ışıldar, buz tutardı resmi yalanlar…
Aşkımız iki gözlüklünün öpüşme çabasıydı; gözlükleri çıkarmak hiç aklımıza gelmedi. …
Seni öyle bi severim ki bütün dünyayı sevesin gelir.
Harflerin sözcük oluşturmak için biraraya gelmesi imece usulü bir hüzün inşaatıdır çoğu zaman.
Gülüşünde bir mana var,
Saklayamazsın.
Nasıl unuturum
Güzeldi yaşamak…
Fakat hakkı varmış Oktay’ın,
” Hatıralar dal istiyor,
Kuşlar gibi konacak.”
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama sen yoktun.
Sus pus olmuş puslu bir İstanbul muydu yüzünyoksa çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne.
Bir şiir istersin
“İçinde benzetmeler olan”
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel bir şey yok
yalnızlık.
her kimliğe doğuştan yazılı tek uğraşıdır insanın bir yaşama sırasında
tek sermayesi, sahip olduğu tek şeydir
kıymetini bilmelidir, dedi.
yalnızdır insan
hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır.
kalabalık yalnızlıklar, yalnız kalabalıklar oluşur, şehir şehir ülke ülke.
kalabalık arttıkça artmaktadır yalnızlık da….
insan bir ölümü istemez, bir de ondan beter bir yalnızlığı
ama ikisi de muhakkak gelir başına bir yalnız yaşama sırasında.
ölümün değil ama yalnızlığın bir tek çaresi var, dedi.
tek çaresi aşktır bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın
aşk da zaten iki yalnızın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır, dedi
aşık olun!
gösterin birbirinize yalnızlıklarınızı
nasılsa ayrılık insanın tek kişilik yalnızlığını özlemesi.
sade ölüm değil, ayrılık da yaşamın emri..
Ben sana gülüm demem, gülün ömrü az olur.
Bazen sen bile “vay be” dersin kendine; tek satırlık adamları nasıl roman yapmışım gönlüme.
Müfredat dışı sevmeler içindir lise yılları.
Kimi cüret etsem sevmeye
Kendime küçük geldim
Zayıf kaldım
He Murathan esir düştüm
Sefil oldum.
Senden kalan acılara bile iyi bakacak kadar çok sevmişim seni.
“Yaşamak, dedi. Tek marifetiniz. Biraz özen gösteriniz.”
Bir uykunun en güzel yanı
Seninle uyanmaktır
Senden uzak bir uykuyla
Kandıramıyorum hiçbir geceyi.
seni düşünüyorum
kimseye belli etmeden
nereden baksan
hasret kurusu
nereden baksan
üveylik
Kahkaha aramakla ömrünü geçireceğine gülümsemeyi dene.
Seni seviyorum, öyle mi? Niye? Söylenmiş replikleri yinelemek mi bütün işimiz?
Anladım ki ağaçlar
Toprağa acı verdikçe büyüyorlar
Kapalı duran penceremden
Odama giren günışığı…
Günaydın diyor…
Gözlerin rakıydı, mezesi ise gülüşlerin.
Sandalyenin sırtında ceketim,
Dün gece olup bitenleri unutmuş,
Uzun etme diyor işte…
Bu şiire bir yerde rastlarsan mutlaka beni ara…
Diyecekler ki arkamdan, ben öldükten sonra.
O yalnız şiir yazardı ve yağmurlu günlerde elleri cebinde gezerdi.
Yazık diyecek hatıra defterimi okuyan.
Ne talihsiz adammış, imanı gevredi parasızlıktan.
Sen kendini ne zannediyorsun bilmiyorum ama ben her gördüğümü sen zannediyorum.
Koşulacak bir sanci gibi inceden
genceden aktım geceye
ihtiyar sokaklarda acemi lambalar
ve ıslak bir ışık ilkbahara
ilkbaharın günahı olmaz nasılsa…
ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi,
benim sevmeye engel evcil acılarım vardı…
çocuklar bulmuş,getirdiler
kanadı kırılmış bir nisan yağmurunu
nisan’ın kuyruğuna teneke bağlar mı insan,
çocuk olmasa?…
Ne zaman öleceğimi bilseydim, ölüm anında gözlerinin içine bakardım sadece.
Ölümüm senden olur
bilinsin
ne uçsuz bir kan akışı
ne buğusu kadehte rakının,
ela ve sonsuz bir teneşir uykusu
gözlerinin ağlamaklı bebeğine…
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama
sen yoktun.. Ben, senin beni sevebilme ihtimalini
seviyordum, suni teneffüs saatlerinde.. Okul servisi
seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu..
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi
Caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum..
Ablaların en kötü yanı evlenmeleri.
Devrimle yoğrulmuş bir aşk istiyorum mülteci bakışlarından.
” Hüznün şiire en yakıştığı ve ölümün en yüreklice selamlandığı zamandı. Bir alkol spazmını kokluyordu martılar. Her suçu üstlenebilir, her şeyi anlatabilirdi şiir…
Utanmasaydı…”
kalbim bir etten organ sadece
kalbim yüreğim olur,
sen gelince….
“Gidebilirsin ya da beni unutabilirsin ama ben yokmuşum gibi yaparsan eğer, hiç olmamışsın gibi davranırım, kıvranırsın!”
Artık zaman bile yetmiyor yaşadığımızı sanmaya.
Yar yeniliyorum
İyileştirmiyor beni yarım kalmış uykular
Durup dururken
Yabancı dillere çevriliyor en sevdiğim şarkılar…