Jack London Sözleri

Jack London Sözleri

  Jack London Sözleri

Yazarın elliden fazla eseri bulunur. Aynı zamanda dünya da ticari romanın öncüsü olan kişidir. Yazarlıktan gelir elde eden Amerikalı yazarların ilklerindendir.  Annesi bir müzik öğretmenidir. Babasının ise astrolog olduğu düşünülmektedir. Babası tarafından istenmemesine rağmen annesi onu doğurmuş ve bunun sonucunda akli dengesini yitirecek kadar sıkıntılı durumlara maruz kalmıştır. Yazara ise eski bir köle bakmıştır. Zaten onun üzerinde de ciddi bir etkiye sahip olan bu kişi London için bir imge haline gelmiştir.  Yaşadığı hayat boyunca çok fazla eseri olan yazarın kitaplarında değindi güzel noktalar vardır. Jack London sözleri yaşadığı hayat ile bağlantılıdır. Siyasi ve yaşadığı dramalar ile Jack London sözleri ile yaşadıklarının orantılı olmuştur. Birbirinde güzel sözleri olan bu adam mantıkçıdır. Irklar üzerine de bir takım görüşlere sahiptir. Sitemizde Jack London sözlerine bakarak onun hakkında fikir edinebilirsiniz. Aynı zamanda bu sözleri sevdiğiniz insanlara göndererek ya da paylaşarak onlarında güzel cümlelerden faydalanmasına katkıda bulunabilirsiniz.  Dilerseniz bizi sosyal medyada paylaşarak destekte olabilirsiniz. 🙂

Erkeğin eşini öldürdüğü tek hayvan türü insandır.

GüzeIIiğin anatomisini inceleyip öğrendikten sonra, güzeIIiğin kendisini yaratabilmeye daha çok yaklaşılır.

REKLAM ALANI

Yeni bir cennet buIamadım ve artık eskisini de buIamıyorum.

“Her şey ölümlüdür; Doğan herkes ölmelidir, ölünce dinlenebileceği için artık mutludur.”

“Sen bir işi tamamladıktan sonra elde ettiğin başarıyı değil, o işi yaparken buluyorsun mutluluğu.”

Yaşam bir hata ve utanç!

Ne söylediğinizi, biraz da nasıl söylediğiniz belirler.

Kadınlar insanlığın gerçek koruyucularıdır.

Hayatını devrim için veren insanların yoldaşlığı sıcak ve samimidir.

YoksuIIuk, yoksuI oImayan bazıIarı için, varoIuşun iyi oImadığı durumu simgeIeyen bir sözcüktür.

Hiçbir hayat öyküsünden kuşku edilmemeli. Çünkü öykü anlatıcısının son anı gelmeden bitirilemez.

Belki de hiçbir şeyde gerçek yoktur; gerçeklikte gerçek yoktur.

Devrimciler, yanlışlara ve adaletsizliğe karşı çıkarlar, doğruluğu överler ve hepsinden önemlisi, insan özgürlüğünün ölümsüz şarkısını söylerler tüm ülkelerin, tüm dillerin tüm zamanların şarkısını.

Savaşı önlemenin tek yolu, onu durdurmaktır.

Bir hayaIet, öImüş ama öIdüğünü anIayamayan bir insanın ruhudur.

Aylak kişi, bir an sonra ne olacağını hiç bilmez: Bu sebepten dolayıda o hep şimdiki anı yaşar.

Sağduyu, tozlanmış kitapların sayfalarını açarak, gördüğüm güzellikleri hiçliyor.

modern toplumunuz öve öve bitirilemeyen  kan üzerine kurulu, her tarafından kan fışkırıyor. Bu kıpkırmızı lekeden ne ben kaçabilirim ne de sizler.

Onun ne düşündüğünün seviIebiIirIiği iIe hiçbir iIgisi yoktu.

“Hayırseverlik; köpeğin önüne attığınız kemik değildir.
Asıl hayırseverlik; sende en az o köpek kadar açken, onunla paylaştığın kemiktir”

Nerede ve nasıl öleceğimizin ne önemi var, gücümüz yettiğince, ölüme yürüyecek kadar güçlü olduktan sonra?

Aklın aşkla hiçbir ilgisi yoktu. Sevdiği kadının doğru ya da yanlış akıl yürütmesi hiç fark etmiyordu. Aşk aklın üzerindeydi.

“Görmek hoşuma gidiyor, daha fazlasını ve daha çok olanını görmek, daha farklı  şeyleri görme isteğimi uyandırıyor.”

“Bizim işimizin en saçma yanı da , kendi çıkarlarımızı böyle aptal insanların korumasına izin verecek kadar çaresiz olmamız.”

Hayat başka bir hayata bağlıydı. Yiyenler ve yenilenler vardı.
Bu kanun:”YE YOKSA YENİRSİN” kanunu idi.

Yaşam hastaydı artık; daha doğrusu hasta ve dayanılmaz bir şey olmuştu. Ben evrende yaralı bir varlıktım. Yaşamımız acılı bir yorgunluk durumuna gelince, ölümümüz de sonsuz uykunun sükununa götürmeye hazırdı.

Genç adam sen de ötekiler gibiydin , dedi, ahlakın ve bilgin onlarınkiyle aynıydı. Kendi adına düşünüp davranmıyordun. Fikirlerini de, giysilerin gibi hazır alıyordun..
Ayrıca vahşileşmiş bir hale gelerek  çevrendeki herkes gibi sen de sanıyordun ki, erkekliğin ölçütü vahşi etoburlar gibi, kendi türünden olanları incitip sakatlamaktır.

“Zihnim benim krallığımdır”

Yazmak, dağınık düşünce dizilerini bir araya getirerek ve zihne yüklenen tüm verileri nihai bir genellemeye tabi tutarak yapılan uzun bir zihinsel sürecin doruk noktasıydı.

Yeni bilgiler öğrendikçe, okumayı gerekli gördüğüm kitapların listesi kabarıyordu.

Öylesine dalmıştı ki bu işe, mutlu olduğunun bile farkında değildi.

Ya sahip olacak ya da sahiplenmeyi kabul edecekti, Zayıflık affetmekti, ilkel yaşamda affetmeye yer yoktu. Yanlış anlaşılıyor, korku olduğunu sanılıyodu ve bu tür yanlış anlamalar ölümle sonuçlanıyordu. Öldür ya da öl, ye ya da yem ol, kanun buydu ve Buck da zamanın derinliklerinden gelen bu emre itaat ediyordu

Acımak daha yumuşak iklimlere özgü bir duyguydu

Hayatın zirvesini imleyen ve ondan sonra yaşamın daha ötesine yükselemeyeceği bir esriklik anı vardır. Yaşamın çelişkili durumları öyledir ki, birisi en canlı halindeyken bu esirlik gelir ve canlı olduğunu tamamen unutturur ona. Bu esriklik, yaşamın bu unutuluşu, alevlerle kaplanarak dalıp giden, kendinden geçen sanatçılarda, cehenneme dönmüş bir savaş alanında savaş çılgınlığına kapılarak, düşmanına aman vermeyen askerlerde olur

Cesur bir adamın ölümünü görmek, bir korkağın yaşamak için yalvarışını görmekten çok daha kolay.

Bir gemi fiIosunun hızı, içindeki en yavaş geminin hızıdır.

 Hayal gibi görünen ağaçları gövdelerinden, bütün tehlikeli şeyleri gizleme gücü olan gölgelerden şüpheleniyordu.

Doğa, her normaI adamı oIduğu gibi Martin’i de aşk amacıyIa tasarIamıştı.

 

Sponsor Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ