Kırgınlık sözleri
Hayatımızın bir noktasında canımızın yandığı tarifsiz kare vardır. Mutlaka yüreğimizin kırıldığı bir nokta, acı vardır. Kendimizi ifade edememiş olmanın verdiği ağırlıkla canımız çok acır. Fakat yinede bir şey yapmayız. Tüm ihtimaller, suskunluklar ve kırgınlıklar içimize oturmuştur. Bir şeyleri anlatmanın veya anlamanın bir yolu kalmamıştır. Tek istediğimiz her şeye inat dimdik ayakta durabilmektedir. Fakat o kadar çok dağılıp kırılmışızdır ki toplayacağımız hiçbir şey kalmamıştır. İşin kötü yanı en sevdiklerimiz tarafından en çok incinen taraf olmak da kaderimizin bir parçası olmuştur. Usanmadan ve yıpranmadan dimdik durmayı öğrenmediğimiz sürece kalbimizdeki kırgınlıklar artacaktır. Bu yüzden ne kadar kırılırsak kırılalım susmadan çığlıklarımızı dışarıya atmayı başarmalıyız.
Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta tekmil insanlara dağılmıştı;çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.
Önemsedikçe yitirdiğim insanlar var.
Zihinsel telepati;evet,insanlar arasında bu yöntemle iletişim kurmalıydılar. Telepatiyle konuşabildikleri zaman,değişik diller ve alfabeler gibi engeller söz konusu olmaz. Ne var ki ben biraz düşününce bizim dünyamızda bunun asla işlemeyeceğine karar verdim,çünkü bizler için şirkketten çalmak,vergi kaçırmak, her türlü dalavereyi çevirmek sıradan olaylar halindedir. Bu dünyanın insanları asla -açık zihinli- olmaya yanaşamazlar. Saklanacak o kadar çok hile,o kadar çok kırgınlık var ki!
Ben kusursuz doğmadım, acemi ve sakardım. İyi bir insan olmaya, vicdanımı temiz tutmaya çabalarken kırıldım. Hayat çok ince çok kırılgan.
Kırgınlık olmaz aşkta. Seviyorsan, gerçekten aşkını yüreğinde hissediyorsan bırakacaksın sevgiliyi özgürce kanat çırpsın ve nerede, kiminle mutluysa tadına vararak yaşasın…
Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım.
“Neye yaklaşsam, sonu uzaklık ve kırgınlık;
Anla ki, yok, Allahtan başkasıyla yakınlık…,
O kadarını da yapmaz diye düşündüğüm herkes tam olarak o kadarını yaptı.
“Sonra da kızı beyaz gelinlikle gömdüler, değil mi?”
Artık gelme. Çünkü hayallerim bile sana kırgın.
Çocuk, okumayı öğrenmeden önce konuşmasını reddediyordu; çünkü artık annesinin olmadığı bir dünyada konuşmak, o dünyaya karşı direncini kaybetmek, boyun eğmek, mağlup olmak demekti.”
Kime ne emanet ettiysek, ya kırdı ya da kaybetti. Anladım ki emanete en güzel bakan Allah idi.
“Gazetelere o kadının güzel olduğunu yazıyorduk ve artık güzel, o kadın oluyordu. Güzellik tarifleri o kadına bakarak yapılıyordu.”
Kızgınlık çok gürültülüdür, oysa kırgınlık ne kadar da sessiz.
“Benim yaşadığım gezegende kadınların bedeni üçe ayrılır. Kadının bedeni ile kurduğu ilişki, bedeniyle kendisi tek başına ilişki kurarken başka, toplum karşısında başka, hayatındaki erkek karşısında başkadır. Kadının bedeniyle ilişkisi bu nedenle paramparça, bu nedenle karmaşıktır.”
Hani derler ya; insan sevdiğine hiç kırılır mı? Aslında insan en çok sevdiğine kırılır.
“İsmimiz kimliğimizdir, biliyor musunuz: Önce ismimiz gelir, sonra onunla inşa ederiz kimliğimizi.”
Kırdıysa; sessiz kal. Sessizliğinden kırıldığını anlamıyorsa onsuz kal.
Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı. Çünkü o, benim için bütün insanlığın timsaliydi.
Gittim! Şimdi bir mevsim değil, bir hayat girdi aramıza, ne sen dönebilirsin artık geriye, nede ben kapıyı açabilirim sana.
Onu görünce hissettiğik kırgınlık bana ağır geliyordu. Nefretin kırgınlıktan daha baskın olması gerekirken bu durum beni rahatsız ediyordu ve buna izin vermek istemiyordum.
Gönül ne kadar affet dese de, kırgınlık baki kalıyor bazı konularda.
Geçici bir kırgınlık değil,kalıcı bir sürgündü.
Garip değil mi? Ulaşamayacağımız kadar yüksekte sandığımız kişiler, aslında eğilemeyeceğimiz kadar alçaktadır.
Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık;
Anla ki,yok Allah’tan başkasıyla yakınlık…
Kızgınlığım geçer de kırgınlığıma çare bulamıyorum.
İhtiyar yorgunluktan susar, çocuk korkudan.
Dostlar kırgınlık, düşmanı intikam susturur.
Bir şehir ıssızlıktan susar mesela, bir şiir yarım kalmışlıktan.
Su kaynağı kesildiğinde susar, ağaç kökü kuruduğunda.
Küskünlüğüm hayata değil, içindeki beş para etmez insanlara. Bıkkınlığım ise, onların yüzüne bakmak zorunda kalmam aslında.
“Gerçek ya da kuruntu olarak bir aşağılanmanın sonucu bir insanın duyduğu acı. Herhangi bir basit ve duyarlı yaratık, ister küçük bir memur, ister bir general kızı olsun incinebilir. Belki bir sözden, küçük bir şeyden gururu kırılabilir. Bu ilk kırılma bütün organizmayı harekete geçiren birincil etkendir. İnsan acı çeker. Kırgındır, pusuya yatar ve gerginlik içinde bekler – yeni bir kırgınlık için. Ve ikinci bir kırgınlık gelir:Yani aslında acının artması demektir bu.”
Kalbini kırıyor diye üzülme; beklide hak etmediği yerden çıkmaya çalışıyordur.
Niye susar insan gerçekten?
Bir şehir ıssızlıktan susar mesela, bir şiir yarı kalmışlıktan. Su kaynağı kesildiğinde susar, ağaç kökü kuruduğunda. Toprağı ölüm susturur, gökyüzünü karanlık. İhtiyar yorgunluktan susar, çocuk korkudan. Dostları kırgınlık, düşmanı intikam susturur. Çaresizlik yenildiğinde, aşk eskitildiğinde susar.
Kalp kırmak o kadar kolay ki bir hata yaparsın hemen kırılır peki ya o kırılan kalbi düzeltmek kırmak kadar kolay mıdır?
Kurtların büyüttüğü kızları evcilleştirebilirsiniz; ama kitapların büyüttüğü bir kız, etini cendereye sıkıştırsanız dahi bu dünyaya uyum sağlamayacaktır.
Kırık kalpler hikayesi kısa olur. Ne olsu derler “hiç” dersin, biter.
Hayatta gercek anlamda sahip olduğumuz tek bir şey vardır, biliyor musunuz: İsmimiz! Hayatımız boyunca o ismi inşa ederiz, ya da inşa edemeyiz.
Bu yüreğe bu kadar acı fazla dersin bazen kendine. Ama hata bizde. Küçücük bir yürekle kocaman sevmek ne haddimize!
Bizim ülkemiz, çocuklarına her gün ve her gün ve her gün ve her gün ve her gün ve her gün mükemmelen ütülü kıyafetler, çocukların evde olacağı dakika hesabına göre pişirilmiş enfes yemekler verirken, aynı çocukların ruhuna hiç de o kadar özenli, nazik davranmayan annelerle doludur.
Kimseden bir şey bekleme, böylece asla hayal kırıklığı yaşamazsın.
Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı. Çünkü o, benim için bütün insanlığın timsaliydi.
Kırgınlık yüreğe vurunca dil suküt eder, ağrısı bedeni sarsa da acısı gözünden düşer.
Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.
Tek başına hayatı öğrenen insanı, kimse yokluğuyla korkutamaz.
Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı. Çünkü o, benim için bütün insanlığın timsaliydi.
Ben kusursuz doğmadım, acemi ve sakardım. İyi bir insan olmaya, vicdanımı temiz tutmaya çabalarken kırıldım. Hayat çok ince çok kırılgan.
Niye susar insan gerçekten?
Bir şehir ıssızlıktan susar mesela,bir şiir yarı kalmışlıktan. Su kaynağı kesildiğinde susar,ağaç kökü kuruduğunda. Toprağı ölüm susturur,gökyüzünü karanlık. İhtiyar yorgunluktan susar,çocuk korkudan. Dostları kırgınlık,düşmanı intikam susturur. Çaresizlik yenildiğinde,aşk eksitildiğinde susar.
Artık yazdıklarımda arama kendini! Çünkü ben, suskunluğuma gömdüm seni.
“Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. Ama bir kere kırılmıştım. Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.”
Dal istediği kadar güçlü olsun, rüzgar istediği an kırabilecek güçtedir. Sen istediğin kadar güçsüz ol kalbimi kıracak kadar güçlü sözlerin.
Geldim…
Gitmelere bekle diyerek.
Attım valize bir kaç kırgınlık,
Bir iki vefasızlık,
Bir kaç acı söz…
Benim hatırladıklarım,
Bir kaç iyi söz.
Senin unuttukların,
Geride kalan ne varsa,
Boğazın sularına serdim.
Geldim.
Korkma aç kapıyı,
Sende kalmaya değil,
Beni almaya geldim…
Dal rüzgarı affetse bile dal kırılmıştır bir kere.
“Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık,adeta bütün insanlara dağılmıştı;çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.”
Seni o kadar çok seviyorum ki aşkım, kırgınlık olsa da aramızda, bu can sana feda bir tanem.
“Zihinsel telepati; evet, insanlar aslında bu yöntemle iletişim kurmalıydılar. Telepatiyle konuşabildikleri zaman, değişik diller ve alfabeler gibi engeller söz konusu olmaz. Ne var ki, ben biraz düşününce bizim dünyamızda bunun asla işlemeyeceğine karar verdim, çünkü bizler için şirketten çalmak, vergi kaçırmak, her türlü dalevereyi çevirmek sıradan olaylar halindedir. Bu dünyanın insanları asla ‘açık zihinli’ olmaya yanaşmazlar. Saklanacak o kadar hile, o kadar çok kırgınlık vardır ki!”
Bende hakkın kaldıysa eğer, sevildiğin günlere say.
Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.”
Kırgınlık değil içimdeki sevgilim sadece sözlerin dokundu yüreğime inceden… Dal kırıldığı yerden, insan da kırıldığı kalpten koparmış.
Bir şeyler değişmiş olmalıydı, büyüyordum; bir kırgınlık, umutsuzluk, acıyla büyüyordum. Dükkanın bulunduğu caddede üç öğretmen oturuyordu beni okutan. Ayakkabılarını ben tamir ediyordum. Öğretmenlerin de delik, eski ayakkabılar giyebileceğini o yıl öğrendim.
Hayat kırgınlık için yaşanılmıyor, bu kırgınlığa son verelim mi?
Neye yaklaşsam, sonu uzaklık ve kırgınlık;
Anla ki, yok Allah’tan başkasıyla yakınlık…
Kırgınım. Kime olduğunu, neden olduğunu bilmeden. Belki hayata, belki kendime, belki de kıymet bilmeyen herkese.
Matematiğim o kadar kötü ki hayal kırıklarımı hiç toplayamadım.
Hiç bir sevap mutlu etmedi ki beni, seninle girdiğimiz günahlar kadar.
Sadece ben değil ,hayallerim de sana kırgın.
Gerçekleştirmeye yüreğin yetmiyorsa lütfen benimle hayal kurma! Karşındaki bir kişilik ve kırdığın şey bardak değil kalp!
Cam ile kalp arasındaki fark cam kırılırsa yenisi alınır ama kalp kırılırsa alınmaz.
Sana seni anlatamam isyan edersin aşkı tekrar istemem ziyan edersin.
Kardeş dedik. Yarı yolda bırak demedik.
Ne yürek kaldı sana verecek, nede inancım kaldı seninle bu yolda gidebilcek, kızgınlıklarım içimde kor oldu seni toprağa gömecek.
Hıçkıra hıçkıra ağlattın ya beni ölsemde unutmam seni.
Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun peki ne kadar kırgın olduğumu biliyor musun?
Bir zamanlar yüzümdeki tebessümün sebebiydin oysa şimdi gözyaşlarımın…
Doğruları söylediğimde kırılacaksan bana, durma kırıl tuz buz ol karşımda! Ama bu sözlerimi unutma aşk emek ister kelime değil!
Sen benim kalbimi kırdıysan, dünyayi feth etsen bile umrumda degil…
Kırılan yürekler düzelir elbet, yüreği kıran kelimeler akıldan gitmez buda bir gerçek!
Beni kırmaktan nefret ettiğini söyleyenler, parçalarken zevk mi aldı merak ediyorum.
Keşke yalan söylemeseydin bana, keşke gözlerime bakarken seni seviyorum demeseydin bana!!! Yalancı sevgilinin yalancı gözleri!
Hayal kurmanın sonu genellikle hayal kırıklığıyla bitiyor.
Ne mi yapıyorum? Alçalan insanların, yükselen değerlerinden ‘uzak’ duruyorum.
Hayatı kendine mendil edersen senden göz yaşı ister.
İnsanların hayatlarına sorgusuz sualsiz girip sonra da darmadağın edip hiç bir şey söylemeden çekip gidenlerden nefret ediyorum. Böyle misin sende gerçekten gitmek mi istiyorsun?
Kızgınlık çok gürültülüdür, oysa kırgınlık ne kadar sessiz.
Kelimelerinle ruhumda açtığın yarayı, aynı ağızdan çıkan sözlerinle nasıl iyileştireceksin?
Artık gelme. Çünkü hayallerim bile sana kırgın!
Kalbim ağrıyor canım yanıyor gönlüm kırık… Sen nasılsın bilmiyorum ama ben iyi bakamadım kendime. Allah’a emanetim.
Benim rüyam bitti, sana iyi rüyalar canım!!!
İnsanları ayakta tutacağım diye hep kendim yıkılıyorum.
Ve bazen kırılıyor insan saç uçlarına kadar…
Adeta bir silgi gibi ben tükendim. Başkalarının yaptıkları yanlışları silmeye çalıştım, mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim, azaldığımla kaldım.
Gece Geç Yatan İnsanın ; Hayattan İstediği Çok Şey Vardır..
Ve seni asla affetmeyeceğim. Ciğerimi söken bu kırgınlıkları bana yaşattığın için!
Ben seni özlediğimde Gökkuşağının renkleri siyaha bürünürdü. Çünkü umutsuzdum Çünkü eksiktim Çünkü kırılmıştım.
Ben, senin ilkokul yıllarında durmadan yere düşürdüğün kurşun kalem gibiyim. Dışı sapasağlam, içi paramparça!
Kaç promil daha içmem gerekiyor, ikimizi çift görebilmem için!
“En çok sana kırılıyorum” diyemediğimizden, “Bir tek sana kızamıyorum” dediğimiz anlar vardır.
İdam masasında hapşuran adama çook yaşa demek gibiydi seni sevmek…
Yaşarken kıymetim bilinmemişse, dost olup kalbime girmemişse, severek yüzüme gülünmemişse. Neyleyim ölünce gözyaşını.
Belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu!
Ne kadar kırgın olsam da sana bir şey diyemiyorum.
Artık kopardığın papatyalara sorarsın ‘ Hani sevecekti! ‘ diye.
Ne rüzgarıma tül, ne fırtınama talan lazım! Ne tahtıma kul, ne bahtıma yalan lazım! Bana bir ben, bir de beni anlayan lazım.
İnsan sadece sevdiğini değil onu sevenleri de kırar!!!
Ne olursa olsun kırgın kalmayalım, kırgınlık olmasın aramızda canım sevgilim.
Bazı kalpler kırılır ama bir daha kırılan kalp düzelmez..
Kimseye kırılma ve suçlama! Suçlanacak biri varsa o da sensin. Sonuçta o sana küçük bir umut verdi sen ise ona her şeyini verdin.
Bana masal anlatma sıkıldım dinlemekten…
Her şeyin kadar değil değeri kadar seveceksin. Çünkü beklentin ne kadar çok olursa o kadar kırılırsın.
Kızgınlık çok gürültülüdür.. Oysa kırgınlık ne kadarda sessiz…
Sus gönlüm. Bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus. Her susuşun bir cevap olsun. Her susuşun sabrın olsun. Her susuşun dua’n olsun.
Kızgınlığım geçer de; kırgınlığıma çâre bulamadım.
Buruk kalbim düzelmez bu sözlerinle asla, sana ben inandım sevdim ama sen harcadın beni, sevgi yolunda dönme bana bir daha.
Mavimsi denize baksam acı. Gökyüzüne baksam keder. Mavi gözlere baksam hem acı hem keder görüyorum.
Suskunluğun süresi bilinmez, ne kadar istersen o kadar susulur. Lâkin kırgınlık muammadır, süresi erken dolar ve o en sevilen bile unutulur.
Yokluğun acı bir leke
Bilirsin, kimsenin hakkı kalmaz kimsede. Ne bir milim ileri, ne bir milim geri. Tam beni kırdığın yerden kırarlar seni.
Kalbimi sızımlatadan yokluğundur.
Seni seviyorum diye başlayan ve ama diye devam eden cümlelerden bıktım seviyorsan seviyorsundur aması olmaz bu işin üstelik bir cümlenin sonunda ama varsa bir önceki yargının hiç bir hükmü yoktur artık.
En sevdiğim tarafından incitildim.
Kırgınlıklarım var benim anlatmaya kelimelerin bile yetmeyeceği ve ben hepsine ‘neyse’ deyip susuyorum.
Kim değer versem verdiğimle kalıyorum.
Ne hayata heves olarak baktım, ne de herkesi hayatıma nefes olarak kattım. Ne hayata oyunmuş gibi baktım ne de hayatıma girenlere oyuncak muamelesi yaptım. Tek doğrum insanlara yaradanın eseri olduğu için sevgi ile baktım sonucu her ne kadar aleyhime olsa da.
Çok yakın sandıkların milyon yıl uzaklıkta olabilir.