Jean-Christophe Grangé Sözleri
1961 15 Temmuz zamanında Paris’te dünyaya gelmiştir. Roman yazmasının dışında senaristlik ve gazetecilik yapmıştır. Kitapları birçok dile çevrilerek beyaz perdeye de uyarlanmıştır. Eserlerinde gizemli, sıradışı karakterler üreten ve mizah kullanan yazar oldukça başarılı. Bu yüzden de Avrupa da Stephan King’i gibi bir durumla özdeşmiş. Aynı zamanda gazete ve dergiler için bilimsel makaleler hazırlayan yazar daha sonrasında bu kaynakları romanlarında kullanmış ve esinlendiğini belirtmiştir. Leyleklerin Uçuşu diye yazdığı bir makale daha sonrasında onun ilk kitabı olmuştur. Kitap ciddi bir ilgi çekmiş dizisi bile yayımlanmıştır. Asıl ün kazandığı zaman ise Kızıl Nehirler kitabıdır. Kuzuların sessizliğinden sonra yazılmış en iyi gerilim romanı olarak iltifat almıştır. Hatta başarılı oyuncaların yer aldığı bir sinema filmi de çekilmiştir.
“Gerçek düzen düzensizlikten doğar”
Aptallığın sınırı yoktur.
Gözlerinde arzunun düşsel sınırı.
Anladım ki; senin sevdiğine değil, seni sevene değer vereceksin.
Beyin, hâlâ dünyadaki en tehlikeli silah.
Düşmanını hiç düşünmemek, onu yenmek demekti.
Gidenin arkasından bakmayın; yoksa geleni göremezsiniz
Beni anlamak için söylediklerimden çok sustuklarımı dinleyin. Çünkü ben, söylediklerimden çok sustuklarımda gizliyim.
Dilediği kadar uzaklaşsın.. Bulunduğu yerde değil, aslında hep düşlendiği yerdedir insan
Kötülük bir ruhsal bozukluk, bir insan patolojisidir.
– İktidar ile gazeteciler arasında enayice bir oyun vardır. Gazetecilerin ufak tefek skandalları ortaya çıkarmalarına izin verirler. Kendilerini kızdıracak esas konulara ilişmemek karşılığında.
Yara en çok avucunun içindeyse sana aittir! Sıkarsın avucunu, canın yanar. Ama senden başka kimse bilmez neden acıdığını.
Bir sırrı muhafaza etmenin en iyi yolu, sırrın olmamasıdır.
Her insanda birçok kişilik vardır. İçlerinden biri, az veya çok daha baskındır.
Yalnız biri. İçine kapanık. Hatta soğuk. Çok parlak biri. Baş döndürecek kadar iyi yetişmiş. Burada bir söylenti vardır… Kütüphanedeki bütün kitapları okumuş olduğu anlatılır.
Sanırım hayal kurarken malzemeden çalıyoruz, Çünkü sürekli yıkılıyor!
“Ne kadar değişirsen değiş; İlk nerede mutlu olduysan, hep oraya çevirirsin kafanı.”
Hiçbir ruh hali, öldürme eylemini açıklayamaz, hattâ haklı gösteremezdi.
Yıkma, öldürme, yok etme hep oralarda bir yerdeydi, insan beyninin derinliklerinde. İnsanın genlerinde, ilkel beynindeydi ve açığa çıkmak için fırsat kolluyordu.
Dünyanın neresinde olursan ol, bulunduğun yerde değil düşündüğüm yerdesin.
Tek şansım, tek başıma olmam.
Acı bizi eğitir.
Ya komünizm, ona ne dersin? Başlangıçta güzel bir düşünceydi. Sonra nereye
vardı? Yüzyılın en büyük soykırımına. Ne yaparsan yap, ne düşünürsen düşün hep
lanetli yanımız ön planda.
Gidenin ardından nokta koyun ki; gelecek olanın ismi büyük harfle başlasın.
Aristokrasinin doyum olmayan cazibesi: Her türlü edepsizce sözü söyleyebilir, her türlü hareketi yapabilirdi, ama davranışları hep zarif ve kibardı. Kaynar suyun içindeki çay yapraklarının yavaş yavaş demlenmesi gibiydi.
”İnsan kendi karanlığında boğulurken başkalarına nasıl ışık dağıtır?”
Eyüb Kitabı’nda Tanrı Şeytan’a sorar: “Nereden geliyorsun?” Şeytan cevap verir: “Dünyayı dolaşmaktan ve orada gezinmekten…”
Beni mutlu etmeye çalışma. Benimle mutlu ol.
Babasının geçmişi Nazi arşivleri gibiydi; eşeledikçe hep yeni bir alçaklık, görülmemiş bir korkunçluk keşfetmek mümkündü.
Uzakta, İsrail tüfeklerine hâlâ meydan okuyan Filistinli çocukların şarkıları duyuluyordu.
İnsan bilinci eşsiz bir merkez değildir. Daha çok bir çarktır. Bir olasılıklar manzumesidir. Sürekli dönen ve zaman zaman da bir rakam üzerinde duran çarkıfelektir.
Güven bana lafını duyduğunuz her ortamda güvenmeniz gereken tek bir kişi vardır. O da kendiniz.
Paran olmayınca paraya önem vermemek kolay.
Korku, korkuyu doğuruyordu.
Bir sırrı muhafaza etmenin en iyi yolu, sırrın olmamasıdır.
Hayatınızda denge sorunu varsa etrafınıza dikkatlice bakın; muhtemelen birini yanlış bir yere koymuşsunuzdur.
Beni öldürmeyen her şey beni daha güçlü kılar.
Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma.”
Üzüntü, gözyaşları olmadan da ifade edilebilir.
Kendini nokta kadar değersiz hissettiğinde dönüp arkana bak; belki önemli bir cümlenin sonundasındır.
En kötüsü hep gerçeğin altında gizli olurdu.
Artık hiçbir şeye şaşırmamaya karar veriyor insan.
Korku, en güçlü uyarıcı.
Ne kadar değişirsen değiş. İlk nerede mutlu olduysan, hep oraya çevirirsin kafanı.
Diktatörlük her gün yüzlerce çocuğun öksüz veya yetim kalmasına sebep oluyor.
Ne kadar renkli olursan ol, bir yanın daima siyahtır.
İnsanlardan nefret ettiğinde onları daha iyi tanıyorsun.
Yaptığın her seçimin ardından içine bir şey düşer. Kimse bilmez, kimse anlamaz; ama ne yapsan yap o keşke hep içinde kalır.
Erwan her zaman kadın güzelliği ile parayı ilişkilendirmişti ve mesleki yaşamının her günü Frediric Bigbeder’nin sözünü doğruya çıkarıyordu: “Kadınlar fahişe değildir, ama fakir biriyle birlikte olan hiçbir kadın tanımıyorum.”
“İmanın gerçek gizemi bağışlamak değil bağışlanmayı istemektir; dünyayı olduğu gibi kabullenmeliyiz, çünkü onu değiştirmeyi bilmiyoruz.”
Kadınlar da hep, “iç güzellikleri” için sevilmeyi isterlerdi. Tamamen salaklık.
Tanrı ‘nın tek lütfu fiziksel güzellikti. Özellikle de yüz.
Birini kendine çok yakın buluyorsan ona biraz zaman tanı. Aslında sana ne kadar uzakta olduğunu mutlaka gösterecektir.
“Tüketim, modern insanın dinidir!”
– Güzel kadınlara çok fazla anlam yükleniyor; bu onların üzerine yapışan bir yalan. Küçükken onlara prenses olacakları söylenir. Biraz büyüyünce geleceğin mankeni olarak görülürler. Ve daha sonra oyuncu. Bu kızlar yavaş yavaş, hayallerinin içinde bitkin düşerler. Tüm kararlılıklarını yitirirler.
Kim bilir kaç kez anne ve babasını, birlikte veya ayrı ayrı, bu çinko tezgahların yanı başında aramıştı? Kim bilir kaç kez onları talaşların ve sigara izmaritlerin içinden çekip almış, kim bilir kaç kez onu dünyaya getiren bu insanların üzerine kusmamak için kendini zor tutmuştu?
Dilediği kadar uzaklaşsın. Bulunduğu yerde değil, aslında hep düşlendiği yerdedir insan.
Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer… Nehir asla durmaz…
.. fazla ipucu sana bir yol göstermez, sadece bir labirent sunar.
Japonya’da, bir görevi yerine getirmemekten veya borcuna sadık olmamaktan daha kötü bir suç yoktu.
Gidenin arkasından bakmayın; Yoksa geleni göremezsiniz.
Her cinayet bir atom çekirdeğidir.
Başından beri önyargıların, ortak görüşlerin amansız düşmanı olmuştum.
Yıllar boyunca, bir erkek ile bir kadının arasında her şey yanar, her şey tükenir.
İnsanlar ne kadar zeki olursa olsun, sevdiği kişinin bir sözüne kanacak kadar aptaldır aslında.
İman arar,akıl bulur.
Birkaç saniye boyunca dikkatle kağıdı inceledi.
– Bu ne anlama geliyor?
-Adamlarının imla kurallarını öğrenmesi gerektiği anlamına…
Gizlenen bir yara insanı güçsüz kılar.
Kadın hiç gitmeyecekmiş gibi sever; ama yeri gelir hiç sevmemiş gibi gider.
Benim için de, bu suskunluk gerçek bir yaraydı.
– İnsanın hiç unutamadığı gerçekler var Louis. Mezar taşının mermerine kazınmış gibi, kalplerimize kazınan gerçekler.
“İlk savaşlar vatan veya özgürlük için yapılır. Son savaşlar ise efsane için”
Yüreğini hapseden karanlıkları hangi türden bir güneşin aydınlatabileceğini bilmiyordu.
Girit Kralı Minos tarafından zindana atılan İkaros ve babası Daidalos, balmumundan ve tüylerden kanatlar yapmışlardı. Kaçışları sırasında genç İkaros ,fazla yüksekten uçmaması söyleyen babasının sözünü dinlememişti. Düşüncesizce davranmış ve çok yüksekten uçmuştu. Güneş kanatlarını eritmiş, denize düşmüş ve boğulmuştu.
Operasyon başarılı geçti. Hasta öldü.”
İnsanlardan nefret ettiğinde onları daha iyi tanıyorsun
Sahip olduklarının tadını çıkarmayı öğren. Çünkü vaktini sahip olamadıklarının acısına ayırırsan tek üzülen sen olursun!
Benim için, evlilik, bir tür kimyasal yangın.
Genellikle insanların zamanlarını eğlenceleriyle ve aşırılıklarla geçirdiği yıllarda ben kendimi yalnızlığa, çileciliğe ve eğitime vermiştim.
Aşkta sadece davranışlar önem taşır, kelimelerin hiçbir kıymeti yoktur.
Kimsenin umudunu kırmayın. Belki de sahip olduğu tek şey odur.
Sanırım hayal kurarken malzemeden çalıyoruz, çünkü sürekli yıkılıyor
Kaldı ki ne adalet, ne de onun çevresinde yapılan gevezelik, fazla etkileyemedi beni.
Yaptığın her seçimin ardından içine bir şey düşer. Kimse bilmez, kimse anlamaz; ama ne yapsan yap o ”keşke” hep içinde kalır..
Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer Ve bilirsin, o nehir asla durmaz.
.İşte bu yüzden, kan bağının kanı kirlettiği söylenir ya. Bu aslında sadece, yakın akraba olan bir çiftin paylaştıkları, ama farkında olmadıkları bir hastalığı çocuklarına geçirme ihtimalinin yüksek olduğunu belirtmek için söylenmiş bir deyim…
“Ben, olmaya karar verdiğim kişiyim. Her şeye sıfırdan başladım.”
Eğer birini öldürüyorsan, öldürülmeyi de kabul etmen gerekiyordu.
Sahte gülüşler altında sergilediğim mutluluk maskelerini çıkardım. Alınmayın. Olmadığım gibi görünmek bana göre değilmiş.
İktidar ile gazeteciler arasında enayice bir oyun vardır. Gazetecilerin ufak tefek skandallarını ortaya çıkarmalarına izin verirler. Kendilerini kızdıracak esas konulara ilişmemeleri karşılığında.
Onun başka bir isteği, arzusu vardı: unutmak.
-Hep kurbandan söz ettik, dedi Jaffar. Peki ya katil? Tam olarak nasıl birini arıyoruz?
-Soğukkanlı, acımasız, başkalarını kullanmasını bilen biri.
-Umarım benim eski karım cinayet sırasında başka bir yerde olduğunu kanıtlar, dedi Jaffar başını sallayarak.
Huzurun olmalı biraz ve seni güçlü kılacak kadar acın. Sana garip gelecek ama İnsanlara aldanmayacak kadar taş kalpli olmalısın.
(…) bazılarıysa ne görürse ona ateş ediyordu: gerçek çocuklara gerçek mermilerle…
Psikiyatri genellikle iyileştirme konusunda etkisiz kalır. Sadece rahatlamayı hedefler.
Görmek,öğrenmek arzusu insanoğlunun genlerinde vardı.
İlk cinsel ilişki, kadın için hikâyenin başlangıcıdır. Erkek içinse, sonun başlangıcı.
Ben yüzlere coğrafya haritaları gibi güven duyarım. Onların yüzeyinde toprağın bileşimini, bölgelerin atmosferini, iç kısımlardaki cangılları keşfedebilirsin…
Güzellik, iyi çekilmiş bir fotoğrafın yanında hiçbir şeydir.
Çocuklarda, bir sürü iğrençliğe göğüs germelerini sağlayan bir masumiyet hep vardır.
Yaptığın hatalardan utanma. Onlar senin bu dünyada vurduğun damgandır.
O aşkı sevmiyordu: ölüme aşıktı.
Entellere pek güvenmem, o kadar.
Radyoda dinlediğin eski bir parça gibiydi. Uzun zaman dinlediğin için artık duymadığın bir parça. Ve sonra bir gün, arabanın direksiyonundayken yeniden duyduğunda ürperdiğin.
Kural basit. Herkesin kendisi gibi olmasını beklersen yalnız kalırsın. Herkesi kendin gibi görürsen aldanırsın.
Benim hikâyemi öğrenmek, anlamak istiyorsan, Elisabeth, izlemen gereken tek yol var: benimki. Kelimenin tam anlamıyla. Güneydoğu Asya’da, Yengeç Dönencesi ile Ekvator çizgisi arasında bir yerlerde bir yol vardır. Siyah Kan’la çizilmiş bir yol. Korkunun ve ölümün hâkim olduğu bir yol.
Umut her zaman vardı.
Bir cinayet işlendiğinde, çevredeki her şeyi bir ayna olarak görmek gerekir. Kurbanın cesedi, onu tanıyanlar, cinayet yeri… Bütün bunlar bir gerçeği, cinayetin belirli bir özelliğini yansıtırlar, anladın mı?
Sevdiklerinizi incitmeyin. Çünkü Onları bir gün; İncitmek için bile bulamayabilirsiniz.
“Ellerim yanmıştı. Ruhum da öyle. Cildim ve ruhum aynı biçimde kabuk bağlamışlar, iyileşmeyi unutmaya ve duyarsızlığa oturtmuşlardı.”
Şiiler tarafından rehin alındığınız veya Taliban tarafından tutsak edildiğiniz gün, “Anne” diye ağlamak için çok geçtir.
Yara en çok avucunun içindeyse sana aittir.
Sıkarsın avucunu, canın yanar. Ama senden başka kimse bilmez neden acıdığını…
Unutmak ve beklemek insanı en çok acıtan eylemlerdir; ama bunların ne kadar süreceğini bilememek acıların en beteridir!
Ne derler bilirsin; bütün mümkün olanlar sıralanıp bir kenara bırakıldıktan sonra , geriye ne kalır? İmkansız olan.
Her vadide, dağ yamacında, ormanda sanayi siteleri kuruldu, yer altı sularını, toprağı kirlettiler, soluduğumuz havayı zehirlediler…
Gemi batarken bile kadınlar için önemli olan tek şey “arzu ve duygular”dı.
Yaşamıyorum ama hayattayım ve o kadar güçlü ki isteğim ölmemekten ölüyorum.
Beni mutlu etmeye çalışma, Benimle mutlu ol.
Düşmanına uyum sağlaman lazım.
İnsanları iplememek ona gerçek bir zevk veriyor olmalıydı.